Ruhsal temeli de sağlam mı?

Uyku düzeni, beslenmesi, aşıları... Çocuğunuzun sağlığı için eminiz bunlarla ilgili en ufak bir detayı atlamıyorsunuz. Peki ruhsal gelişimi için gerekli ve en az temel ihtiyaçlar kadar önemli beş şemayı biliyor musunuz?

Ruhsal temeli de sağlam mı?

Yazı: Burçin Öztınaz

Belki kendiniz tecrübe etmiş, belki bir yakınınızdan duymuş ya da en azından bir filmde görmüşsünüzdür: Bir sorun nedeniyle psikolog ile görüşülür ve sorunun kaynağının çocuklukta yaşanan bir olayla ilgisi açıkça gözler önüne serilir. Yetişkinlikte yaşanan panikatak, kaygı bozukluğu gibi birçok psikolojik rahatsızlık çocukluk çağındaki duygusal yaralarla, korkularla, deneyimlerle yakından ilgili. Peki çocukluk dönemi neden bu kadar önemli? Şema terapi, çocukluk ve ergenlik döneminde belirgin kökenleri bulunan psikolojik bozuklukların açıklanması ve tedavisinde kullanılan bir yöntem ve bu sorunun yanıtını netçe veriyor. Şema terapiyi ve çocukluk döneminde karşılanması gereken ihtiyaçları Klinik Psikolog Cenk Kahvecioğlu ile konuştuk.

Hepimizin şemaları var
Bir psikoterapi modeli olan şema terapi, çocukluk ve ergenlik döneminde belirgin kökenleri bulunan psikolojik bozuklukların açıklanması ve tedavisinde kullanılıyor. Depresyon, kaygı bozuklukları, panikatak, sosyal fobi, obsesyon, anksiyete bozuklukları gibi konularda çalışan Klinik Psikolog Cenk Kahvecioğlu, şema terapiyi şu şekilde açıklıyor:   “Bilinçaltımızda hepimizin sahip olduğu devreler vardır, tıpkı elektronik aletlerin içindeki yeşil kartlar gibi. Bilgi dış dünyadan gelir ve bilinçaltımızdaki bu devrelerden yani şemalarımızdan geçerek beynimizde bir anlama bürünür. Şema terapi yönteminde 18 olumsuz şema tespit edilmiştir. Bu olumsuz şemalardan dolayı bazı temel psikolojik ihtiyaçlarımızı gideremeyiz ve sorunlar yaşamaya başlarız. O yüzden hangi şema bizde var ise onu tespit edip değiştirmemiz gerekir.”

Çocukluk önemli çünkü…

Kahvecioğlu, “Çocukluk çağı her zaman önemli çünkü şemalarımızın oluşum dönemi çocukluk çağımız. Hatta şemayı oluşturacak ortama ne kadar erken maruz kalırsak oluşan şema o kadar derinlerde olur, değişmesi de daha zordur. Örneğin terk edilme şemasının oluşmasında etkili olan ortam güvenlik anlamında istikrarsızdır. Ebeveynlerinizden birinin ya da ikisinin de ne zaman kızacağı, ne zaman sevineceği belli değilse, o zaman bu duygusal açıdan istikrarsız bir ortamdır. Bu ortama ne kadar erken maruz kalırsak şemamız o kadar kuvvetli ve derinlerde olur” diyor.

Başlıca tespit edilen 18 olumsuz şema
•    Duygusal yoksunluk
•    Terk edilme
•    Kuşku ve kötüye kullanılma
•    Sosyal izolasyon
•    Kusurluluk/utanç
•    Başarısızlık
•    Boyun eğicilik
•    Duyguları bastırma
•    Bağımlılık/yetersizlik
•    Fedakarlık
•    Onay arama/tanınma arayışı
•    Yüksek standartlar/eleştirelcilik
•    Karamsarlık/olumsuzluk
•    Cezalandırıcılık
•    Haklılık
•    Tehlikelere karşı dayanıksızlık
•    Yapışıklılık/gelişmemiş benlik
•    Yetersiz özdenetim

Çocuklukta mutlaka karşılanması gerekenler
Uzm. Psikolog Cenk Kahvecioğlu, çocuklukta karşılanması gereken beş ihtiyaç alanını ise şu şekilde sıralıyor:
BAŞKALARINA GÜVENLİ BAĞLANMA: Çocuklukta başkalarına güvenli bağlanma ihtiyacı giderilmediyse, yetişkinlikte ayrılma ve reddedilmeyle ilgili kaygılar oluşabiliyor.
ÖZERKLİK-YETENEK VE OLUMLU KİMLİK ALGISI: Kişinin ayrılabilme, hayatta kalma, bağımsız olarak hareket etme ya da başarılı performansta bulunma becerisinden yoksun kalması anlamına geliyor.
AKILCI SINIRLAR VE ÖZDENETİM İHTİYACI: Akılcı sınırlar ve özdenetim ihtiyacı giderilmediğinde veya fazla giderildiğinde zedelenmiş sınırlar alanı oluşuyor. İçsel sınırlarda, başkalarına olan sorumluluklarda ya da uzun vadeli amaç yöneliminde eksiklik görülüyor.
KENDİLİĞİNDENLİK VE ROL YAPMA: Kendiliğindenlik ve rol yapma ihtiyacımız giderilmediğinde aşırı tetikte olma ve baskılama alanı oluşuyor. Bu alan kendini ifade ve sağlık konusunda aşırı hassasiyet, duyguları ve seçimleri bastırma, ahlaki davranışlara aşırı derecede vurgu ile kendini gösteriyor. Kişi bazen başkaları için yaşamaya başlayabiliyor.
İHTİYAÇ VE DUYGULARIN İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ: Sevgi ve onay alma, bağlantı hissini sürdürebilmek için kendi gereksinimlerini geriye atma ve karşımızdakinin ihtiyaçlarını giderme çabası ile kendini gösteriyor. Tipik aile kökeninde koşullu sevgi vardır ve çocuğun kendi düşünceleri ve ihtiyaçlarından çok etrafın ne diyeceği ve düşüneceği ve ailenin beklentileri ön planda oluyor. Bu alanda sorunlar yaşandıysa, ‘boyun eğicilik şeması’, ‘kendini feda şeması’, ‘onay arayıcılık şeması’ gelişebiliyor.

Bekleyen tehlikeler
“Bu ihtiyaçların çocuklukta karşılanmaması yetişkinlikte ne gibi sorunlar yaratabiliyor?” sorusunu Uzm. Psk. Cenk Kahvecioğlu şu şekilde yanıtlıyor: “İhtiyaçların çocukluk çağında karşılanmaması tüm yetişkinlik yaşantısına etki ediyor. Örneğin başkalarına güvenli bağlanma ihtiyacımız giderilmediyse ayrılma ve reddedilme alanıdaki şemalara sahip olabiliyoruz. Bu da hem iş hayatında hem de özel hayatta yanlış seçimler yapmamıza ve bu seçimleri devam ettirmemize neden oluyor. Çoğu insan kendisine zarar veren ilişkilerden bir türlü çıkamıyor. Nedeni kişinin sahip olduğu şemaları aslında. Ama bunu kadere ya da dış kaynaklı başka şeylere bağlıyoruz.”

Buz da ateş de teni yakar
İhtiyaçların karşılanmaması kadar abartılı bir şekilde karşılanması da zararlı! Hayatın her alanında olduğu gibi denge burada da anahtar kelime aslında. “Psikolojik ihtiyaçlarımızdan biri kendini ifade etme... Bunu destekleyen bir ortamda büyümediyseniz yetişkin hayatta da kendinizi ifade etmekte zorlanabilirsiniz. Bu sizde boyun eğicilik şemasının gelişmesine neden olabilir. Bu şu şekillerde ortaya çıkabilir; bir arkadaş ortamında bile farklı bir fikri ifade etmek sizin için çok zor hale gelir veya çoğu zaman arkadaşlarınız ne yapmak istediğinizi sorduklarında sizden ‘fark etmez’ cevabını alırlar. Kendini ifade etmek konusunda gereğinden fazla özgür bir ailede büyüdüyseniz, bu sefer haklılık şeması gelişebilir ve o zaman da empati yeteneğinizi geliştiremediğinizden her şeyi yapmaya hakkınız varmış gibi hissedersiniz. Yani buz da ateş de tenimizi yakar” diyor Cenk Kahvecioğlu.
Peki dengeyi nasıl sağlayacağız? Kahvecioğlu’nun bu konudaki önerileri şu şekilde:
•    Koruyucu aile modeli toplumumuzda çok fazla yerleşmiş durumda. Bu da çocuğun gelişiminde olumsuz etki ediyor. Yaşına uygun olarak sorumluluk vermek oldukça önemli.
•    Çocuğun yaşına uygun sınırları olması gerekir. Birey sorumluluklarını almalı ve bunları yapmadığında bir yaptırımı olmalı ki özdenetimi gelişsin. Özdenetim sizi geleceğe götürecek olan en önemli araçlarınızdan birisidir.
•    İhtiyaç ve duyguların ifade özgürlüğü ihtiyacımızın gelişmesine izin verilmediyse o zaman başkalarına yönelimlilik başlar, bu da bizi ilişkilerde fedakar davranmaya zorlar. Aslında fedakarlıkta zorlama yoktur. Kişinin içinden gelir ve fedakarlık yapar ama bu davranışı o kadar benimsemiştir ki kişinin kendi ihtiyaçlarını giderememesine sebep olur ve kişi “Ben böyle mutluyum, başka türlü davranamam” diye düşünür.
•    Ailelerin en çok hata yaptığı noktalardan birisi de çocuğun duygularını göstermesine izin vermemek.  
•    Çocuğunuza yapacağınız en kötü şey, yapamadığı şeylerin sonuçlarını ve sorumluluğunu sizin almanızdır. Sorun neyse onun sonuçlarına maruz kalması ilk etapta onu ve sizi üzüyor olsa da gelecek için önemlidir. Unutmayın; insan deneme yanılma yoluyla ve gözlemleyerek öğrenir, nasihatlarla değil.
•    Bir diğer dikkat edilmesi gereken davranış da çocuğunuzun yerine konuşmamak. Dışarıda ve başkalarının yanında çocuğunuzun karar vermesine izin verin. Ona bu imkanı sağladığınızda kendini değerli hissetmesine ve özgüveninin gelişmesine olumlu katkıda bulunacaksınız.