Herkes çocuk sahibi olmak zorunda mı?

İsteyen kimsenin kucağı boş kalmasın der anneannem hep, o kadar güzel bir dua ki bu…

Deniz Çakmakcı

Deniz Çakmakcı


Herkes çocuk sahibi olmak zorunda mı?

Ama ya istemeyen… 

Sevgiliyken, “ne zaman evleneceksiniz?”

Evlenince, “çocuk ne zaman?”

Çocuk olunca, “ikinci ne zaman?”

Ve hatta ikinciden sonra üçüncüyü de soruyorlar, bu tecrübeyle sabit!!!

Sonu gelmeyen bir döngü bu çocuk işi, ne kadar çok sahip olursan o kadar fazlası bekleniyor toplum tarafından. 

Ya çocuk sahibi olmayı istememek!

Bu kimin hakkı? Ya da böyle bir hak var mı?

Çocuk sahibi olma kararı kime ait?

Anneye mi, babaya mı, ikisine de mi?

Çiftlerden biri çocuk istemiyorsa diğeri ondan çocuk yapabilir mi? 

Nereden mi aklıma geldi bu sorular?

Şu ara yakınımda yaşanan bir ayrılık benzer bir sebepten gerçekleşti: Zaten bir kızı olan erkek ve henüz çocuğu olmayan kadın, beyimiz bir başka çocuk istemediğini henüz-ilişki bu noktaya geldiğinde bildirdiği için evlilik kararından vazgeçip üstüne de ayrıldılar. Burada anlaşılacağı gibi kadından yanayım çünkü be adam, zaten bir çocuğunun olduğu, bu kadınınsa anne olmak istediği hepimizin bildiği. Evlenmek üzereyken mi söylenir bu tercih? Baştan söylersin çocuk istemediğini, karşındaki de buna göre ilişkiye devam edip etmeyeceğine karar verir. Değil mi? 

Değil.

Bu çocuk mevzusunda işler maalesef böyle işlemiyor-muş. Birkaç örnek daha duyunca bunu anladım. 

Çocuk sahibi olmayacağız kararı alarak evlenen bir çiftten, kadın hamile kalıp doğurma kararı alınca boşananların hikayesini de dinledim. Sevgilisinden hamile kalıp babaya söylemeyeni ve çocuğu doğuranın hikayesini de. Adamın, baba olduğundan haberinin olup olmadığını bilmiyorum.

Yani çocuk mevzusunda üstünlük(!) yani hamile kalabilme gücü kadında olduğundan erkek zaten yenik başlıyor maça. 

Kendinden habersiz veya kendi rızası olmadan çocuk yapan kadına karşı erkeği koruyan bir yasa olmadığını biliyorum.

Olmalı mı?

Düşünsenize beyler, ayrıldığınız sevgiliniz bir yıl sonra kucağında bir bebekle karşınıza dikilip “müjdeee baba oldun” diyebilir.

Babalık yapmak veya yapmamak, istemeden bebek sahibi olan erkeğe kalmış ama hayatını kökten değiştirecek bir durumla karşı karşıya olacağı kesin. Kabul etmese bile mahkemede “ben çocuğu istememiştim” demesi adamı baba olmaktan kurtarmıyor çünkü artık ortada bir can var. Hem de en masumundan! Gönülsüzce de olsa en azından çocuğun masraflarını üstlenmek, soyadını vermek zorunda kalıyor. Ve diğer tarafta babası tarafından istenmeyen bir çocuk büyüyor. Büyük travma!

Yani bu durumda kadın, sadece çocuk sahibi olmak istedi diye nereden baksanız iki hayatı baştan aşağı kendi elleriyle çiziyor. 

Bu durumda anne olmak için dayanılmaz bir istek duyan ama baba olacak adamı bulamayan kadınlar için ülkemizde varolmayan sperm bankaları en akıllıca çözüm olabilir belki de. Ortada fiziki olarak bir erkek/baba yok. Baba olmayı istemeyen bir yetişkin ve babasının kendisini istemediği fikriyle büyüyen bir çocuk da yok! Ama ona da iyi gözle bakmıyoruz tabi ki :)

Bu durumun tam tersini düşünürsek ise, kadın çocuk istemiyorum dese mesela ne olur?

Olmaz… Olamaz… Nasıl olur?

Aman tannrıımmm bir kadın nasıl böyle bir şey ister?

O kadın değil olsa olsa bir canavardır…

Her kadın değil bir tane en az üç tane doğurmalıdır…

Doğrumayan kadın yarımdır… Di mi?

Kadın rüştünü doğurarak ispat eder bu topraklarda. Ne acı, ne acı… 

Kadın olmak bu konuda aslında hem gücü hem de güçsüzlüğü elinde bulundurmak gibi.

Ben sokakta gördüğüm çocukların üstüne atlayıp mıncıklayan cinsten biri olmadım hiçbir zaman. Bir gün çocuğum olmasını ise hep istedim. Eşim de istedi ve fikri bir çatışma ya da fiziki bir sorun yaşamadan iki çocuk sahibi olduk. Birimiz istemeseydik ne olurdu? Yaşamadan konuşmak en kolayı, belki biraz belki çok üzülürdük, belki evlenmezdik, belki birbirimize yeteriz derdik. Ayrılmaya varır mıydı sonu sanmam ama dedim ya yaşamadan konuşmak en kolay olanı. Ama inandığım tek bir şey var, o da şu ki “herkes çocuk sahibi olmak zorunda değil!”                       

Sadece doğurabiliyor diye çocuk doğurmamalı bir kadın.

Bir çift de “hadi evlendik” diye çocuk sahibi olmamalı.

Gerçekten istiyorsa, bakabilecekse, bir insan “yetiştirebilecekse” bu karara varmalı. Çünkü eline verilen bir hamur, sen nasıl şekil verirsen o formu alıyor. Çok zor ve büyük bir sorumluluk. Tüm hayatını kökten değiştiren, insanı dönüştüren bir deneyim. Bunu yaşamak istememek hak, çok doğal bir tercih.  Bizde çocuğu olmayan çiftlere biraz da “yazık” hissiyatı ile bakılır ya ama bilinmez ki bir de tercihen böyle bir hayatı sürüyorsa tadından yenmez bir ömürdür belki de. 

Çok bilinmeyenli bir denklem bu. Karşındakini kandırmadan, dürüstçe fikrini/tercihini en baştan söylemek, kabul görmesini beklemek birlikte bir yola çıkmak için en güzel başlangıç. Ama her halükarda kadının isteği/fikri öncelikli olanı gibi geliyor bana. Üzgünüm beyler!

Ve çocuk istemeyen bir adamın çocuğunu doğurmak ise fazlasıyla cesaret isteyen bir aksiyon hayatta.

Bayanlar, filmlerde oluyor diye bizlerin başına gelmez sanmayalım. Bir akşam kapımız çalsa, elinde bir çocukla sizden önceki hayattan çıkıp gelmiş kadının teki bu çocuk senin dese eşinize/sevgilinize ne yapardınız? Alın size soru, en kralından :)

Sevgiler,

Deniz Çakmakcı