Hediye incelikli bir iştir

Bir arkadaşım, kendisine doğum gününde gerçekten ona uygun, onu düşünerek bir hediye almayacaksak, hiçbir şey almamamız konusunda bizi uyardı.

Kürşat Başar

Kürşat Başar


Hediye incelikli bir iştir

Bunun nedeni, sevgilisinin bir kez daha kendisine asla giymeyeceği, hiç tarzı olmayan bir elbiseyi hediye olarak almasıydı. “Laf olsun diye bir şey alacaksanız, hiçbir şey almayın daha iyi, bir demet kır çiçeği bile daha güzel olur çünkü evde arkadaşlarımdan ya da sevgilimden hatta annemden gelen ve atamadığım ama aynı zamanda asla kullanmadığım bir sürü saçmalık var…” Sevgilisi onun bu sözünü kabalık olarak gördü ama aslında yalan da değil söyledikleri… Bir arkadaşımın eşi, kendisine iki yıl üst üste aynı kolyeyi hediye etmişti örneğin. Dalgınlık mı? Özensizlik mi? Düşüncesizlik mi? Artık onu siz söyleyin.

Bir başka arkadaşımla Londra’ya gitmiştik.
Dönüşte karısına bir hediye almayı unuttuğunu fark etti ve havalimanından ona oldukça pahalı bir cüzdan aldı. Alırken kendisine bunun iyi bir fikir olmadığını söylediysem de dinlemedi. Karısının bu markayı çok beğendiğini düşünüyordu.
Ama eve gidip hediyeyi verince karısı kutuyu kafasına fırlattı. Nedeni de bir haftalık tatilde her yere gidip karısına bir magnet bile almadan geri dönerken son anda aklına gelmesiydi tabii.
Biz erkekler bu konularda pek başarılı sayılmayız.
Açık söylemek gerekirse kadınların hediye konusundaki başarısına ulaşmamız hemen hemen imkansızdır.
Gençlik yıllarında sevgilisine sürprizler yapan, garip garip hediyeler düşünüp alanlar yok değil ama genel olarak erkekler bu konuda başarısızdır.
En başta, özel günleri takip etme alışkanlığımız yok.
Dünyanın öteki ucunda yaşayan ve neredeyse bin yıldır görmediğim kız arkadaşlarımdan her doğum günümde kart veya mesaj gelir. Tanıdığım erkeklerinse pek azı hatırlar. Erkek ve kız çocuklarını izleseniz bile durum ortada.
Küçücük kız çocuğu annesinin doğum günü için kağıtlardan bir şeyler kesiyor, boyuyor, içine yazılar yazıyor, üstüne parlak yıldızlar yapıştırıyor. Oğlan çocuk babasının hatırlatmasıyla kazak, fular gibi bir şey alıyor. Ya da babası alıyor da ona verdiriyor diyelim.
Bu durum kendi aralarında da değişmiyor, kız çocukların hediyeleri her zaman daha özenilmiş oluyor. Ötekiler genellikle üzerine kart bile yazılmamış kutu oyuncak, lego, araba gibi hediyeler oluyor.

İşin garip yanı, kadınların bu konudaki inanılmaz hassasiyetini yıllar geçse de anlayamıyoruz.
Belki şimdi anlatacağım hikayeye
inanmayacaksınız ama gerçek. 20 yıllık evli bir arkadaşımız karısına evlilik yıl dönümünde onun istediği arabayı almıştı. Hepimizi eve çağırdı ki bu jestini birlikte kutlayalım… Ama kapının önündeki arabayı gören karısı hiç de sandığımız gibi bir tepki vermedi. Oldukça pahalı arabanın istediği rengi alınmamıştı çünkü.
Biz bunu şımarıklık olarak düşündüysek de aslında asla siyah giymeyen bir kadına 20 yıl sonra ille de siyah kazak almak gibi bir şeydi.

Yani hediyenin çok pahalı olmasından daha önemli bir ayrıntıydı. Tabii bunun farklı örnekleri de var. Bir başka arkadaşımızın sevgilisi de kendisine beklediğinden çok daha basit bir hediye geldiğinde olay çıkartmıştı örneğin. Ama oradaki sorun arkadaşımın sandığı gibi pahalı hediye beklentisi değil, 1-2 gün önce eski eşinden olan kızına çok kıymetli bir hediye alınmış olmasıydı.

Örneğin annem bana her doğum günümde hediye almak yerine bir mektup yazar. Benimle ilgili duygularını, düşüncelerini anlatır. Her seferinde de başka bir şey yazmayı başarır. Aslında kadınlar için alınan hediyenin bir duyguyla tamamlanması gerekiyor. Tek başına en pahalı hediye bile yeterince anlam taşımıyor. Sanırım annemi en çok duygulandıran hediyem, rahmetli babamla çekilmiş çok eski bir fotoğrafı bulup onu büyütüp çerçeveletip kendisine götürmem olmuştu. Hala o fotoğraf baş köşede duruyor. Bunun yanında daha önce aldığım sayısız fular, hırka, kazak gibi şeyleri kullandı mı kullanmadı mı pek bilmiyorum. Hediye konusunda farklı düşünenler var. Bir arkadaşım yazının başında söz ettiğim konuşma sırasında, kendisinin faydalı hediyeden yana olduğunu söyledi. Birine hediye alırken her zaman kullandığı bir şey almayı tercih ettiğini kendisine de eksantrik şeyler almaya uğraşılacağına örneğin her zaman kullandığı bir parfüm alınmasının daha hoşuna gittiğini söyledi.

Yalnız bu konuda erkekler tam çuvallar.
Doğum gününde fritöz, evlilik yıl dönümünde buharlı ütü, Sevgililer Günü’nde mutfak robotu alıp karısını çıldırtan çok erkek tanıyorum.
Hatta kendi ilgi alanları olduğu için ha bire kadıncağızın hiç işine yaramaz elektronik aletler getirenler de çoktur.
Ama bunun yanı sıra, kullansa da kullanmasa da değişik bir şeyler almak isteyen, sürprizleri sevenler de var tabii.
Bu konuda uzman arkadaşlarımız vardır. Bir kız arkadaşımın hediyeleri efsaneydi. Hemen herkesin en çok ilgisini çekecek şeyleri bulur getirir, herkesi hayretlere düşürürdü.
Buna karşılık bu konularda iddialı bir erkek arkadaşım da örneğin bir mağazada indirim yakalar, 10 tane ayrı renkte, desende fular alır, bunları kutulatır, sonra kimin doğum günüyse ona göre birini seçip verirdi. “Ben parasını veriyorum, istediğini alsın çünkü ne aldıysam bugüne kadar beğendiremedim” diye şikayet eden erkeklerin sayısı da az değil.

Hediye işinin incelikleri var. Örneğin birine hediye alırken kendi zevkinize göre bir şey mi alacaksınız onun zevkine göre mi? Kimileri bu konuda, ‘Kendi zevkime göre alırım çünkü hediyeyi ben veriyorum, beni hatırlamasını isterim’ der. Kimiyse, hediyenin alınacağı insanın neyi sevdiğini düşünerek seçer.
Bana sorarsanız en önemlisi, değer verdiğiniz birine hediye alırken onun alamayacağı, bulamayacağı, aklına gelmedik bir şey almak en iyisi… Bunun maddi değerinin hiç önemi yok.
Eğer hiçbir hediye alamadıysanız, onunla ilgili duygularınızı yazdığınız güzel bir kart bile aslında yeter.
En azından ben böyle hediyeleri severim.