Hay benim rezonansıma

Siz de karşınıza sürekli aynı adamları/ kadınları çıkaranlardansanız bu sizin çekim gücünüzle, kendi alanınızla alakalıymış. Ağlamadan önce titreşimlere kulak verin.

Oben Budak

Oben Budak


Hay benim rezonansıma

Her şey yolundaymış gibi bir de tıraş bıçağının saldırısına uğradım sabah sabah. Ekranlarda firmalar dört bıçaklı, yok beş bıçaklı diye boşuna bağırmıyorlarmış meğer. Gözünü seveyim çok bıçaklı tıraşın, tek bıçağa düşünce paramparça oluverdi cildim. Elimdekinin kesici olduğunu biliyordum ama kendi kendime bu kadar zarar verebileceğimi düşünmemiştim galiba. Belki dalgınlıktan da kesmiş olabilirim tabii de foşur foşur lavaboya düşen kanıma bakarak ilham perisini yakalayacağım hiç aklıma gelmemişti. Eee dedim, hani az önce her şey çok iyiydi, cildi sıcak su ile hazırlamış, öncesinde sakal yumuşatıcı kremlerimi bile sürmüştüm. Yıllardır alışkın olduğum üzere 7-8 vuruşta bitiriverecek, parıl parıl parlayacaktım yeniden. Ama olmadı. Bembeyaz lavaboya kıpkırmızı kan damlalarım düşüverirken bir süre önce bir otel odasında -kendimce- yaşadığım büyük aşk aklıma geldi. Tehlikeli olduğunu bildiğim halde sallamayıp kapıldığım, sonrasında da elimi yüzümü kanattığım için kendime çok kızdığım bir hikaye...

Üstelik duruma bir güzel de kızdım, evet kendimden başkasına kızmaya hakkım yoktu ne yapabilirim, ben de kendime kızdım! Keşke öyle davranmasaydı, keşke bu cümleyi kurmasaydı gibi kurnazlıklar aradım olayın altında. Ama sebebi bendim her şeyin. Seven de, üzerine giden de, onun bıçağını alıp kendime saplayan da! Biliyorum bu ilk değil, son da değil. Yine o bıçağı alıp keseceğim kendimi. Dikkatsiz olursam kesileceğimi bile bile dikkatsiz davranacağım yine bir gün ve kanatacağım bir yerimi. Ya yüzümü ya da göğsümün hemen altındaki zavallı çaresizi. Yine kızacağım kendime, ‘Elime s*çayım, bir tıraş olmayı bile öğrenemez mi insan!’ diye. ‘Kapılmasan ölür müsün her jeste, her dokunuşa. Kaçıncı yaran olacak bu kabuk bağlayan? Elini keseceğini bile bile bir bıçağa nasıl sarılırsın?’ diyeceğim! Aslında, gerçek hayatta yaşanan sıradan duyguları sen nasıl sanki rüyadaymışsın gibi karşılarsın diye hesap soracağım. Kendini çaresiz hissetmek bazı insanlar için Tanrı’ya yalvarmakla sınırlı kalırken ben ise yakarışlarımın yanına bir de bilimi ekledim. Sonradan öğrendim ki aslında arzu ettiğimiz hayatı yaratma gücünün bizde olduğu bilimsel olarak kanıtlanmış. Hayatımızla ilgili tüm sorunların sebebi rezonans kanunu ile teker teker açıklanmış. Rezonans kanunu dediğimiz evrendeki her şeyin ve herkesin titreşimler aracılığı ile nasıl iletişim altında olduğunu gösteriyor. Dünyadaki tüm canlıların ve nesnelerin kendilerine ait bir titreşimi olduğundan şu temel kural ortaya çıkıyormuş ki; benzer duygular birbirlerini çeker! Yani yaydığınız enerji kendi titreşimiyle uyum gösteren bir enerjiyle karşılaşınca kendini ruh eşini bulmuş gibi hafif, mutlu ve taşkın hissedebiliyor. Fakat bu durum maalesef aşkı değil benzerlikleri işaret ediyor. Bu çekimin çok kuvvetli olduğu zamanlarda ise kontrolü kaybedip, duyguların şelale olmasına sebep olabiliyoruz. Ben mesela dalgınlıktan tıraş olurken yüzümü kesiyorum, siz sinirden yastıkları bıçaklayabiliyorsunuz diyelim! İnsana göre değişiyor. Ama çok değil, yaklaşık bir hafta sonra bizi ele geçiren büyü yerini tarihe bıraktığı zaman anlıyoruz ki çekim gücünden eser kalmamış. Aslında birçok tek gecelik ilişkilerde de aynı rezonansa geldikten sonra sevişiyoruz. Yatak romantizmi bitip, kişilerden birinin rezonans alanı farklılaşınca aranızdaki mükemmel uyum da sona eriyor. Yüksek duygular yerini hayal kırıklığına bırakıyor. Eğer şu ana kadar hayatınıza hiç istemediğiniz kişiler girmiş ve bu durumdan mutsuzsanız hayattan istediklerinize, hayalinizdeki sevgiliden istediklerinize dikkat etmeniz gerekiyormuş. Yani artık mutluluk arıyorsanız değiştirin bu kafayı değil, değiştir şu rezonansını diyebileceğiz belki de. Kafanı değil, rezonansını çalıştır bebeğim…

PAŞALİMANI’NA LÜKS KATKI

Geçmiş sezonlarda Bodrum’da moleküler gastronominin en iyi örneklerini sunduğu restoranı ile karşılaştığımız ünlü şef Murat Bozok’un önümüzdeki yaz için Çeşme Paşalimanı’nı seçmesine sevindim. Sea Homes Restaurant by Murat Bozok adını taşıyan lezzet durağında sunacağı yemeklerin örneklerini vermek için bizi çağırdığında koşarak gittik tabii. Paşalimanı’nın yeni gözdesi olmaya hazırlanan Sea Homes yaşam projesi, Çeşme ahalisini geniş teraslı rezidans sistemiyle tanıştıracak bir ünite. Çeşme’nin şifalı sularından yararlanarak bakım alabileceğiniz spa merkezini içeren kompleks lüks tatil keyfi için hazırlanmış bir yaşam tarzı sunuyor. Murat Bozok’un restoranı ise Çanakkale’den Gaziantep’e kadar hemen her bölgeyi içeren lezzetleri içinde barındırıyor. Restoranda yer alacak mönüden denediğimiz pancar çorbası, hiç pirinç kullanılmadan yapılan kuşkonmaz ve kerevizli risotto, elma püresi üzerinde servis edilen jumbo karidesler gibi tadı damağınızda kalacak lezzetleri içeriyor. Finalde gelen güllü sorbenin hiç gül suyu katkısı olmadan, sadece pembe gülden üretildiğini duyunca bayağı şaşırdım. Yemekler tamamdır, bakalım restoran nasıl olacak?

MADONNA HEP GÜZEL

Dünyaya kafa tutmayı adet haline getiren Madonna seks özgürlüğüne takmıştı ilk çıktığı senelerde. Sonra din istismarına, her türlü ayrımcılığa derken sıra kadınlara yaşlanınca yapılan ayrımcılıktan vurmaya başladı. Madonna New York’ta düzenlenen Met Gala’ya göğüslerini ve kalçalarını açıkta bırakan bir kostümle katıldı. Givenchy imzalı bu kostümü gördükten sonra ‘Cık cık cık, bu yaşta kadının giydiği kıyafete bak’ diyenlerdenseniz, tebrikler ayrımcısınız! Dünya genelinde insan hakları, eşcinsel hakları konusunda yıllardır mücadele veren sanatçı şimdi de kadın hakları için savaşta. Bir kadının sadece belli bir yaşta maceracı olmasını beklemek, seksapelini göstermesine izin vermemek bizim hala cinsiyetçi ve yaşı olan kadınlara karşı ayrımcı olduğumuzun bir göstergesidir” diyerek topu ağlara takan Madonna’ya saygı ve sevgim bir kere daha kabardı. Sahi, yaşa göre giyinme kurallarını kim koydu ki? Kim koyduysa Madonna onu da bir güzel yıkacak çok şükür.

Hay benim rezonansıma - Resim : 1

GEÇMİŞLE HESAPLAŞMA

Uyanmak istemediğim sabahların birinde artık ağlama boyutunda uyanınca Zeynep Turan’a mesaj attım; gökyüzünde bir şey mi oluyor acaba, diye. Çünkü boğulacak bir durum yok, ne sevgilim var ne unutmak istediğim biri… Bir elim yağda bir elim balda yaşayıp gidiyorum. Buna rağmen gözlerimi dolduran şeyleri merak ettim. Kendi iç dünyamızı sorgulatan iç sesimizi susturamadığımız bir yandan da geçmişi eşelediğimiz bir gökyüzünün altındayız. Hele 1970-1984 arası doğanlar yüzleşmelere çekiliyormuş. Eyvah diyorum, tabii ki bu gruba dahil olduğum için. Bu ayın ortasına kadar gerilim hakim, dikkat etmekte yarar var.

Kara büyü

Herkesin sevgilisi markalardan Bvlgari, parfüm ustası Albert Morillas’ın elinden çıkma yeni parfümü Bvlgari Man Black Cologne’u bu ay kara kutusundan çıkarıyor! Şişesinden anlaşılacağı üzere oldukça maskulen ve elegan olan bu parfümün açılış notaları, yaz kokteyllerinin vazgeçilmezi romdan oluşuyor. Bu yüzden bunu süren sevgilinize kana kana içilecek, kristal bardakta bir kokteyl muamelesi yapmanız muhtemel. Yine ilk anlarda içinize dolan citrus ve taze yeşillikler parfümü Bvlgari Man in Black’ten ayırırken, dipten gelen sandal ağacı odunsu duygular sizi mest ediyor. Sizi diyorum çünkü parfümü üzerimize sıkıyoruz ama kokusuna maalesef alışıyoruz. Yanımızda olanlar ise çok şanslı.

Hay benim rezonansıma - Resim : 2

LEZİZ HİKAYELER

• Bu ay bahsetmek istediğim ilk kitap, kahramanı itibarıyla büyük önem taşıyor. Kalamata, Levendiz Rum Meyhanesi gibi İstanbul’un en popüler mekanlarının yıllarca işletmeciliğini yapmış olan Beyza Gürbüzer’i tanıyanlar Türkiye’nin en eski kadın meyhanecilerinden biri olduğunu da bilir. Kendisi ile bir hayli masa paylaşmışlığım, rakı tokuşturmuşluğum olduğu için kitabı ayrıca merak ettim. Beyza Hanım’ın hikayesini anlatan ise genç yazar Gökçe Dölek. Ana karakterin İstanbul’dan Ayvalık’a taşınması ve Beyza Gürbüzer ile tanışmasıyla başlayan kitapta, Beyza Gürbüzer’in meyhane kültürü hakkında verdiği lezzetli tüyolar okuyucuları lezzet yolculuğuna çıkartmaya hazırlanıyor.

• İkinci kitap ise yine lezzetler üzerine. Sakın basit yemek tarifleri kitapları ile kafayı bozduğumu zannetmeyin. Tariflerin yanında kültürel anlamda öğrenilmesi gereken önemli detaylar veren sağlam bir hikaye kitabı olarak düşünebilirsiniz. Bu anlamda Mozart’tan Beethoven’a, Chopin’den Lizst’e dünyanın en ünlü 16 müzisyeninin bugüne kadar bilinmeyen yemek tutkularını, özel tariflerini, sofra düzenlerini ve hikayelerinin anlatıldığı ‘Müzik ve Yemek’ isimli kitap. Eserin yazarı ünlü piyanist Gülfam Göknar, dünyanın en ünlü müzisyenlerinin bugüne kadar saklı kalmış şaşaalı ve enfes sofralarını okuyucuyla buluşturmuş. ‘Paganini Usulü Ravyoli’den, ‘Hızlı Donizetti Keki’ne, ‘Hildegard Mutluluk Bisküvisi’nden, ‘Ev Yapımı Mozart Çikolatası’na kadar toplam 111 tarifin bulunduğu kitabın hikayeleri bir ayrı güzel.

Hay benim rezonansıma - Resim : 3