Peki ben neden yanlış ilişkiler peşindeyim?

Neden başımı aynı yerden belaya sokuyorum?

Oben Budak

Oben Budak


Peki ben neden yanlış ilişkiler peşindeyim?

Nasıl olacak, bu günler nasıl geçecek dite depresyonun dibine vurduğum günlerde Hande Kazanova günümü aydınlattı. Hepimiz yapıyoruz canım, normal zamanda fal baktırmak aklıma bile gelmez ama aşkın menziline girince merak ediyor insan... Ne olacak, ne bitecek, gelecek mi, gidecek mi, çok şükür kahve içip fal bakma peşinde koşmaktan kurtuldum ama Hande’nin yaptığı gibi olayın gökyüzü ve sizin hayatınızı bilimsel bir şekilde karşılaştırma hikayesine boynum kıldan ince. Hande benim yıldız haritama bakıp hayatım hakkındaki gerçekleri çat çat yüzüme vurma konusunda inanılır gibi değildi. Hayatım hakkında ciddi şeyler söyleyen bir doktor edasıyla konuşan Hande’ye korkarak sordum; peki ben neden yanlış ilişkiler seçiyorum? Neden sürekli aynı yerden başımı belaya sokuyorum? Doğduğum gün gökyüzünde çıkan hadiseler benim sevgilide aradığım özellikleri de mi belirlemiş yani? Olay o kadar basit değil tabii. Hem basit değil hem de oldukça derin! Sorumu sorduktan sonra korkan gözlerle baktığım Hande ağzını açtı ve; “Geçmiş hayatının bir yansıması olmalı, senin regresyon yaptırman lazım Oben!” dedi. ‘Regresyon mu? Ne? Kaydedeyim bari. Bu da ne ki?’ diye sorular geçerken aklımdan, dedim ki, madem artık başımı belaya sokmamama neden olacak, regresyon gökyüzünde bile olsa gidip onu bulacağım! Sonradan öğrendim ki, regresyon terapisinde sorunlarınıza çözüm aramak için danıştığınız terapist, sizi dertlerinizden kurtarmak için anılarına geri götürme tekniği ile travmanıza neden olan duygusal, zihinsel ve kinetik enerji bloklarını açığa çıkartıyor. Tek bir yaşam sürüyor olamayız öyle değil mi? Az buçuk bilim konularında okumuş etmiş bir insanın başka türlü düşünmesine imkan yok zaten. O değil de enerjimiz madem birkaç hayat yaşıyor, geçmişinizden gelen hayatların enerjisini vücutta boşu boşuna taşımaya gerek yok! Bana ülkenin en iyi uzmanını bulun diye ortada panik içinde dolaşırken karmakarışık yolum Ayda Ersan’a çıktı. Kozmik düzene fazlasıyla inanan bendeniz Ayda’nın eski dostum çıkma hikayesini de not etti tabii ki bir kenara. Eski dostum görmediğim 15 sene içinde zaten meraklı olduğu spiritüel konulara iyice dalıp regresyon konularında önemli biri olup çıkmış. Hem arkadaşımı özlemiş olmak hem de artık düzgün sevgili seçimi yapma umuduyla Şenesenevler’deki stüdyo-evine dalıverdim. İlk önce bahçedeki kedileri ile tanışıp güzel vakit geçirdikten sonra uzandım bütün olayın geçeceği yatağa! Ayda üzerimi örtüp eliyle bütün vücudumu taradıktan sonra beni transa geçirdi. O saniyeden sonra sorduğu sorulara cevap vermeye başladım. Cevapları nereden bildiğimi anlamıyordum ama biliyordum işte! Hayatım boyunca yeni şeyler denemekten çok hoşlanan benliğim bu sefer heyecandan delirecekti. Deneyim gibi deneyim diye buna derim işte, tamamen yeni, tamamen kişisel. Bir de Ayda’nın enerjisi o kadar rahatlatıcı ki! Dünyaya iyilik katmak üzere gelen insanlardan. Onunla bir süre geçirdiğinizde o ışığı alıyorsunuz zaten. Psikoterapiyle seneler sürecek bir danışma seansını bir kerede çözebiliyorsunuz neredeyse. Hemen o anda belime giren bir ağrı fark ettim ilk önce. Sonra gördüm ki o ağrı nedeniyle koltuğa mahkum edilmiş, Fransız bir kadınmışım ben. Kendime bela olarak seçtiğim sevgililerin nedeni de ortaya çıktı tabii. Kendi meselem olduğu için yazmıyorum ama olayın hayatıma yansımalarını gelecek aylarda yazabilirim sanırım. Geçmiş yaşamıma gidip o hayatımda öğrendiğim yanlış duygu kalıplarını iyileştirme seansı yaşamış oldum. Açıkça söylemem gerekirse seansı yaptığım iki hafta içinde sanki anti-depresana başlamış gibi gülümserken yakalıyorum kendimi. O eski korkularım, dertlerim yine hayatımda ama korku korku olmaktan, dert de dert olmaktan çıktı bir süredir. Benim değilmiş sanki o korkular. Korkular benden korksun kafasına geçtim birdenbire. Tabii bu terapiyi gerçekten güvenilir biriyle yapmanız lazım. Aksi takdirde kötü sonuçları olabilir. Bu yüzden kendinizi emanet edebileceğiniz kişiyi seçerken titiz olun bir zahmet.

HAYALİMDEKİ VÜCUT MU?

İşin duygusal kısmını çözdüm, şimdi sıra vücudumu toparlamakta. Aslında çok büyük sorunum yok ama ne kadar zayıflarsam zayıflayayım bir türlü kurtulamadığım simit bölgemden nefret ediyordum. Her konuda her şeyin modası yıllara göre değişirken, güzellik konusu da bundan geri kalmayacaktı pek tabii. Güneşe hazırlanırken kullandığınız kremler nasıl değişiyorsa, vücudunuzu yaza hazırlayacak teknolojilerde de bir değişim var! Bu yüzden Cellest Clinic’den Dermataloji Uzmanı Betül Şengör’e rastladığım zaman hemen bu konuları açtım. Kendisini yıllardır tanır, transfer olduğu her kliniğe kattığı değeri yakından takip eder ve teknoloji konusuna ne kadar hakim olduğunu iyi bilirim. Sağlığa uygun en yeni ve en gerekli hangi teknoloji piyasadaysa takip edip ülkemize getiren önemli uzmanlardan olan Şengör’e ‘Bu yazın trendi nedir acaba?’ diye sorunca konunun yaz, mayo ve fazlalıklar üçgeninde dönmesi şaşırtmadı tabii. Hani hemen herkesin canını sıkan, diyet ya da egzersiz yoluyla kurtulamadığı fazlalıklar mevcuttur. Hele yaz mevsiminin neredeyse içinde sayılırken bu seneki plaj fotoğrafı için panikte olanların çoğunlukta olduğuna inanıyorum. Dr. Betül Şengör’ün anlattığına göre, ameliyatsız liposuction aleti olarak da bilinen SculpSure isimli bir lazer uygulaması ile cilt altındaki yağlara ulaşmak ve o bölgeyi inceltmek mümkün hale gelmiş. Eskiden yağ dokusunu inceltmek için yapılan iğneler daha güçlenerek lazer haline getirilmiş. Dünya üzerindeki bu tip aletlerden birine ilk olarak FDA onayının alınmış olması da Betül Hanım’ın heyecanını arttırıyordu tabii. Seçtiğiniz bölgedeki inatçı yağların yüzde 25’ini kıran bir aletin olması birçok kişiyi heyecanlandıracaktır. 25 dakika gibi kısa bir süre aletten yayılan soğuk ve sıcak lazerle baş başa kaldıktan altı hafta sonra yağlarınızdan kurtuluyor olmak heyecan verici. Mucize beklemeyin, bu yola girdinizse işlemden sonra biraz gırtlağınızı tutun ve fazlalıklardan kurtulun. Kabul mü?

BU YAZ…

• Ben Alaçatı’dayım. 5 Cocktails&More Alaçatı’ya taşındı, merkezin hemen göbeğindeki yazlık yerinde havalar çok iyi. Alaçatı Merkez’in göbeğinde bir teras. Hiçbir şekilde şeker kullanılmayan, yaza özel kokteyllerimizi içip, iki çift laf etmek için yolunuzu gözlerim.

• Yurt içi beni kesmiyor bebeğim’ diyorsanız, Budapeşte’deki Sziget Festival’e bir göz atın derim. Deniz de yok kum da ama inanılmaz bir eğlence var. Beş senedir gidiyorum, her seferinde de aklım kalarak geri dönüyorum.

• Bodrum kıyılarında ise Blue Marin heyecanı var. Cennet Koyu’nda İbiza’nın en başarılı konsepti diye anlatılan mekanın şefi Deniz Ahmet Köse, Blue Marin’i heyecanla beklememizin en önemli nedeni.

Klasik etki

Ne olacak böyle benim narenciye düşkünlüğüm bilmiyorum. Erkek kokularında bir süre odunsu yöne kaysam da yaz itibarıyla yine portakalıma hatta greyfurtuma kavuşmak istiyorum. Bu yüzden Hermes’in 2006’da hayatımıza soktuğu ama bir türlü etkisinden çıkamadığımız Terre d’Hermes’den bahsedelim. Yazın duştan çıkışta sürüldüğünde portakal çiçeğinin direkt olarak teninize sindiğini söyleyelim. Biraz haute couture tadında bir parfüm olduğu için her tene gitmediğinin uyarısını da yapmak isterim. Yazın doğan erkekler için bulunmaz bir doğum günü hediyesi olduğunu da eklemem lazım. Terre d’Hermes’e hayır diyecek erkek olduğunu zannetmiyorum.

Peki ben neden yanlış ilişkiler peşindeyim? - Resim : 1

Altın değerinde düetler

Yaz hitleri zamanı gelmiş çatmışken piyasaya sessiz sedasız ama içeriği fazlasıyla iddialı bir albüm girdi: Erol Evgin Altın Düetler. Hayatımızın film müziği albümü yapılsa Erol Bey’in sesinden yayılan birçok şarkıyı içine koymamız gerekir. İşte bu albümde o güzelim şarkıları güzelim şarkıcılarla düetlemiş Erol Evgin. Türkiye’de şarkıcılık konusunda birinci sınıf olan kim var ise bu albümde. İyice sesini özlediğimi düşünmeye başladığım Aşkın Nur Yengi ile söylenen ‘Söyle Canım’, Nükhet Duru ile zevki iki katına çıkarılan şarkı ‘Bir de Bana Sor’ ve Candan Erçetin’in parıltısını arttırdığı ‘Aldım Başımı Gidiyorum’ albümün en iyilerinden. Albümün açılış şarkısı ise Hande Yener ile söylenen ‘Sevdan Olmasa’. Albüme kendi yazdığı ‘Ben İmkansız Aşklar İçin Yaratılmışım’ ile katılan Sezen Aksu’nun tadı ise her zaman bir başka. Günümüzde çok rastlanmayan, arşive konulması gereken bir albüm.