Peki neden el ele?

Yok dergimden bahsetmiyorum, konu bildiğiniz el ele dolaşmak.

Oben Budak

Oben Budak


Peki neden el ele?

Hani sevgilinizle yaptığınız gibi canım. Sokaklarda, içinde bulunduğunuz anın romantizmini arttırmak adına el ele tutuşup yürüyebilirsiniz ki bu durum çok romantik de gözükebilir. Ama neden arkadaşlarınızla yediğiniz bir yemek sırasında sevgilinizin elini tutarsınız. Ya da insanların zar zor yürüdüğü o kulüplerde el ele dolaşmak neyin nesi? Arttırıyorum, ağustos nemine rağmen el ele dolaşmak da neyin nesi? Peki ya sahilde, denize girerken el ele tutuşmak da neyin nesi? Amacınız ne çiftler, algılamaya çalışıyorum. Spor salonlarındaki el ele çiftlerden bahsetmeyi içim kaldırmıyor inanın. Kalabalık bir yerde güven vermek adına erkek arkadaşınızın elinizi tutmasını anlayabilirim ama onun dışındaki bütün el tutma hikayelerinin kadına ait olduğunu düşünüyorum. Hani hiçbir erkek yemek masasında sevgilisinin elini tutmayı akıl edemez. Rahat rahat yemeğini yemek varken, ne kadar sevse de, sevgilisinin elini tutmasa ölmez! Annemiz elimizden tutarak bizi büyüttü evet ama onun koruduğu bir şeyler vardı! Siz yemek masasında neyi koruyorsunuz, kimden koruyorsunuz, bana bir anlatabilir misiniz? Avuç içleri terlese de bilekler yorulsa da parmaklar uyuşsa da pes etmemek neyin göstergesi? Kusura bakmayın ama dışarıdan gözüken abartı ve gerçek olmayan bir sevgi aktarımı. O eli ne kadar sıkı tutarsan o el de senden o kadar hızlı sıkılıyor, bunu göremeyen var mı? Kaybetme korkusunun tavana ulaştığı ve karşı tarafa güvensizliğinizi maksimuma çıkardığınız bir hareket aslında bu. Bugün elini bırakmayan yarın arkadaşlarıyla rakıya bırakmaz. Ve eli bırakmayan kendi tükenişini hazırlıyor demektir. Bu çağda yapmayın Allah aşkına.

Peki neden el ele? - Resim : 1

COOL DEĞİL KOLPA
Cool diye bilinen erkek türünün de bir aldatmaca olduğu, yaptıklarının bir nevi aslında kolpalık olduğu gerçeği ile karşı karşıyayız. Hani sizin o başına buyrukluğuna hayran olduğunuz adam var ya, aslında kendi çıkarları için yaşayan, kendinden başka kimseye önem vermeyen bir zat. Kimseye hesap vermiyor ayağına çevreyi öyle bir hipnotize ediyorlar ki soru soramıyor, hakkınızı arayamıyorsunuz. Her yaptığı cool geliyor böylelikle. Ama devir aydınlanma, bu kolpaları daha fazla beslememe vakti. Gerek de yok hani. Zaten onlar başlarının çaresine bakmayı iyi beceriyor. Siz ya da bir başkası, fark etmez ki!

ORLANDO VAKASI
Geçen ayın en popüler erkeği Orlando Bloom oldu hiç şüphesiz. Katy Perry ile çıktığı Sardunya Adası tatilinde çırılçıplak sörf tahtası üzerinde dolanarak tüm dünyanın gözlerini üzerine çekti. Olaydan birkaç gün sonra Justin Bieber cephesinden bir karşı atak gelse de kimse Orlando’nun ‘önüne’ geçemedi. ‘Orlando hangi filmlerde oynamıştı yaa?’ diye düşünenler için gelecek yıl ‘Karayip Korsanları’nın yeni bölümünde karşımıza çıkacağını hatırlatayım.

Çocuklarınız neden bu kadar gürültücü?
Yunan Adaları’nda yemek yediğimiz restoranın önündeki sahilde oynayan çocuklar vardı. Avrupa Birliği üyesi bir ülkenin mensubu olduğunu daha üç yaşından itibaren belli eden bir eğitimle usul usul kumlar ile oynuyorlardı. Şımarık şımarık kurduğu Türkçe cümlelerden memleketlim olduğunu anladığım çocuklar ise neredeyse bütün sahile yayılan bir gürültü kıvamında annesiyle konuşuyor. ‘Annee baaakkkkkk!’ diye her hareketini annesine onaylatan çocuğa yabancı çocuklar da garip gözlerle bakıyordu doğrusu. Alaçatı’ya dönüşte karşılaştığım bir psikolog arkadaşıma bizim çocukların neden bu kadar gürültücü olduğunu sordum. Yani cevabı biliyordum aslında, o yaşta çocuğun bir günahı yok, ailesinden ne görüyorsa onu uyguluyor. Anne-babasının da bu kadar gürültü çıkaran çocuklarına karşı bir önlem aldığı da yok. Çocukları kendileri için kutsal ya, o kutsal varlık her es tarafından ilgi görmeli, hayran olunmalı. Bu yüzden bağıra bağıra da konuşabilir, yüksek perdeden ağlayabilir, onlar için mahzuru yok. Büyük olasılıkla bu yazımın ardından da annelerin hücumuna uğrayacağım ama sorun yok. Kendileri yüzünden birer gürültü makinesine dönen ‘kutsal’ çocuklarına terbiye vereceklerine bana saldırmaları daha kolay tabii.

ERKEĞİN ÖZÜ!
Ermenegildo Zegna, kozmetik devi Estee Lauder ile birleşip 2012’nin sonunda bir parfüm serisi ortaya çıkardı. Essenze by Ermenegildo Zegna adını taşıyan bu serinin beş parfümü arasından sıyrılan Sicilian Mandarin uzun süredir kokladığım en iyi parfüm olarak kişisel tarihime geçti. İtalyan bergamotu ve Sicilya mandarini katkılı bu parfüm, sıktığınız anda sizi tazeliyor. Üzerime sıkıp bir kulübe gittiğimde fena halde iltifat aldığımı söylersem belki de erkek arkadaşınız için tehlikeli bir parfüm olduğunu düşünebilirsiniz. Ama sevgilinizin en iyisine layık olduğunu düşünenlerdenseniz o iyiliği yapmanızda yarar var. Parfümün elegan tavrını, sürdükten birkaç saat sonra bile koruyor olmasından çok etkilendim. Bitmesini istemediğim yaz mevsimini bu şekilde hatırlamak istiyorum.

DÖNEM ZOR DÖNEM
Zor bir dönemden geçiyoruz. Aslında bu cümleyi kurarken bile kendimizi mi avutuyoruz acaba diye düşünmedim değil. Geçtiğimiz zor dönemler bitemeden ömür bitecekmiş gibi geliyor. Çünkü her şey giderek zorlaşmaya, sorunlaşmaya başladı. Derken darbe girişimi bile yaşadık. Eskiler, ‘siz o dönemi bilmezsiniz’ diye kafamıza kakardı ne güzel ama artık biliyoruz ne yazık ki. Üzerimizde derin travmalar kalıp kalmayacağını önümüzdeki yıllarda göreceğiz. Şimdilik derin bir korku hakim üzerimize. Herkese değil tabii, yaşananları unutup (ya da unuttuğunu zannedip) büyük hevesle hayata dönenlerimiz de var. Ama benim gibi hala olayın etkisinde olup, yeni tehlikelerden korka korka hayatı yaşayanların sayısı da az değil. Bir şekilde atlatacağız, orası kesin. Ama bir sonraki tehlikeyi bekliyor olmak insanı yoruyor. Siyaset yapmaya mı geldik biz dünyaya? Neden böyle oluyor, kimse bilmiyor.

Peki neden el ele? - Resim : 2

EN İYİ TERAPİ YOLLARI

• Konu hakkında bilgisine güvendiğiniz insanlarla fikir alışverişinde bulunup yalnız olmadığınızı görmek.

• Dizi ve film terapisi her olayda işe yarar. Bir erkeğin bile seve seve romantik komedi izleyebileceği bir dönem.

• Bitkilerle ilgilenmek aşırı rahatlatıcı. ‘Ben çiçek büyütemiyorum’ klişesinden kurtulmanın tam sırası.

• Yemek yapmak da başka terapi unsuru. Hele ki yaptıklarınızı arkadaşlarınızla paylaşmak sevap kazandırıcı.

• Sokak hayvanları ile daha çok vakit geçirmek. Ben kedi ve köpek kotamı doldurup artık kuşlara geçtim, 10 numarayım!