Koca olmak...

Koca, ne komik bi kelime aslında di mi?

Pucca

Pucca


Koca olmak...

İnsanın aklında hemen tıknaz, kılıbık bir tip beliriyor. Belki de adamların evlilikten korkma nedeni budur. Koca denilince toplumun ondan beklediği şeyleri kendine yükleyememektir.
Zaten evli olmak için bir sürü engellerden geçiyorsun. Okul bitsin, askerlik bir de iş bulayım, ev araba derken bir de üstüne gerdeğe girerken yumruk yiyorsun. O kadar olayı sırf düzenli bir hayata gireyim diye yapıyorsun, sonra bir de üstüne ikinci sınıf vatandaş muamelesi görüyorsun. Sigara içilmeyen bölümde tek başına oturan sağlıklı insan gibi... Yaptığın şey doğru ama bütün arkadaşların sigara içilen bölümde sanki çılgınca eğleniyor gibi. Oysa hepsi eninde sonunda bırakacak o sigarayı.
Bir grup erkeğin çapkınlık maceralarını anlatan filmlerde bile, evli olan direkt kafadan grubun eziği, yapacak bir şey yok. Ama ne hikmetse de hep o koca memeli de evli olana düşer niyeyse. Pısırık, ilk ölecekler arasında, tipsiz ve özgüven eksikliği içerisinde. Zannedersin karısı evde adama işkence yapıyor, meme uçlarına elektirik veriyormuşcasına çıktıkları gezi için en çok kendisi hevesli.
Normal hayata bakınca da aslında öyle değil mi? Ortamda evli bir adam varsa ilk başta bir çekici geliyor yalan yok ama saniyeler geçtikçe, 'ohhh adamda ki keyfe bak, gez toz kadın evde yatsın. Allah belanı versin senin, seni koca diye yanında taşıyan kadına da ne diyim bilmem ki.' Niye bu kadar sinirleniyorsam o da ayrı mevzu. Adam sadece evli olduğunu söylüyor, ben adama üç sezon garanti reytingli dizi çekiyorum.
Adamın hayatı hep, 'arkadaşlarla içmece, maç izlemece, bi iki tek atmaca, pes oynamaca' gibi aktivitelerle dolu oluyor. Arkadaşları zaman içinde sadece erkek-erkeğe olan yerlere çağırmak zorunda kalıyorlar. Bir de esprilerde hep aynı, sanki bi kusurmuş, kendileri o yoldan geçmeyecek gibi bir de adamın evli olmasıyla dalga geçiyorlar. 'Yenge duymasın amaaan haa!' Ayy bayık, göreceğim ben seni iki seneye, 'yengenin arkadaşlarından eli yüzü düzgün bi kızı bana yapsak ya, bi düzenim olsun istiyorum artık' muhabbetini...
Bir de niyeyse sanki kadınların hepsi evde kıskançlık nöbetleri geçiriyormuşcasına, başka işi gücü yok tek derdi kocasıymış gibi davrananlar var. Sivrisinek gibi tipler, 'ayy şimdi eşi duyar, hoş olmaz’' Yaa Allah aşkına duysun seni o eşi, duysun da bi rahatla.
İş yerinde de aynı, istersen on üniversite bitir, kuş dilini bile ana dilin gibi konuş, kulaklarınla resim çiz, ne bileyim babanı kıtır kıtır doğramaktan müebbet al, afla çıkmış ol. Yine de insanlar, ilk olarak evli diye bahsedecektir. Adından bile önce bununla anılırsın. Boşan, bu kez de boşanmayla anılırsın.
Bodrum'da Çeşme'de gençliğinde Alanya ve Marmaris dolaylarında fırtına gibi esen adam, evli olarak çıktığı tatilde geceleri bile güneş gözlüğüyle dolaşacak vaziyette. 'Amaaan ya, gözümün kaşımın kaydığını görmesin, tadımız kaçmasın' modunda dolanıyorlar.
Bekar evine attığı kızlarla övünürken şimdi, kaynanası, eşinin kuzenleri, eşinin kız arkadaşları, eşinin eski okul akadaşları, eşinin kurstan arkadaşları, eşinin uzaktan halasının kızı hariç, ev kız yüzü görmüyor.
Koca olayını biraz değiştirsek mi ne yapsak. Sanki çok eğlenceli bir durummuş gibi tanıtsak. Ya da ne varsa eskilerde var diyip, 'Sıcak yemek, sıcak ev, sıcak yatak!' üçlemesini mi kullansak ne yapsak şimdi bilemedim ki.