İlk önce o evlenecek!

Mahalledeki o uçuk kaçık çocuğa dikkat! Önce o evlenecek. Hepimizi hem şaşırtacak hem de ‘geç kalıyorum’ hissini derinden yaşatacak...

İlk önce o evlenecek!

Yazı: Aslıhan Sever

Bahar aylarının rehavetinden kaynaklı bir deyiş vardır. ‘Geldi bahar ayları, gevşer gönül yayları’ diye... Sıcağın etkisini hissettiğimiz şu günlerde, sizin de sosyal medya hesaplarınız her geçen gün evlenenlerle mi doluyor? ‘Herkes gelinlik seçiyor, ben daha eş seçemedim’ mi diyorsunuz? Merak etmeyin, doğru yerdesiniz. Sizi şöyle alalım, lütfen. 2015 yılının yaz düğünleri etkisini hissettirmeye başladı. ‘Benim daha sevgilim bile yok’ diyenler, ‘Ben daha kendim çocuğum’ diyenler, ‘Aşk bağı imzayla mı oluyor?’ diyenler... Hatta benim türümden olup ‘ Ya hemen evleniriz; kına, nişan, düğün çok uzun iş’ diyenler... Hepinizi çok iyi anlıyorum. Biz mazbut bekarlarız. ‘Kadına bak, adama bak. Hiç uymuş mu?’ diye dedikodular yapmayız. Mantığımızla düşünür, dikkatli hareket ederiz. Ancak... Mahalledeki o uçuk kaçık çocuk var ya; hani piercing takmış, saçları renkli... İşte o bile evlenince, sorgulama dönemi de başlar. Yok hata bizde değil, dünya düzeninde... Yanlış dönemde doğmuşuz! Bedenimiz 2015, ruhumuz eski. ‘Bir bozuk saattir yüreğim hep sende durur’ diyor ya hani Turgut Uyar, Tomris Uyar’a yazdığı dizelerde. Nasıl da uyuyor bize değil mi? Peki ne oldu da biz arada kaldık böyle? Evlenmek de zor evlenmemek de! Bir zamanlar ruh varmış, şimdi yeni bir dünya var gibi düşünmek lazım. O yeni dünyada da daha farklı ritüeller var. ‘Bizim zamanımızda böyle miydi?’ diyen annelere bakmayın. Çünkü aşk bir değişim, dönüşüm yaşadı. Çok beklentiye girmeden, neticeye kavuşuyor. ‘Biz başka severdik, bu yüzden başka sevemedik’ diyen Nazım Hikmet yok artık. ‘Başka’sını da sevebilen adamı, Instagram beğenilerinden görebilirsiniz. Belki de suçu biraz da kendimizde aramalıyız. Şimdinin dünyasında, herkes her şeye çok kolay ulaşıyor. Bundan dolayı çok alternatif var. Eskisi gibi ‘gönül kimi sevdiyse dünya güzeli odur’ algısı da yok ki! ‘Dünya güzelini beğenirim’ algısı var. Turgutlar, Edipler, Nazımlar, Behçetler, Özdemirler boşuna yazmadı o dizeleri, ama unutuldular. Unutulmadılar da, çabuk tüketti bizim jenerasyon şiirsel dille yaşanan aşkları. Tabii ki herkesi bir tutamayız. Evlenilecek adamlar da var. Sadece yanlış zamana denk geliyorlar ya da fark edilemiyorlar. Çünkü yanlış insanlarla muhatap olmaktan, doğru insana şans veremeyecek seviyede güvensiz olduk. 

Peki, evlenenler mutlu oluyor mu? 
Eh, insan evlenenleri görüp bir ‘geç kaldım galiba’ moduna giriyor ama şöyle de bir gerçek var; boşanma oranları 10 yıl öncesine göre gitgide artıyor. Umarım yeni evli çiftlerimiz mutlu olur ama bu da son yılların gerçeği. Peki biz, sistemin bize dayattığı her kurala karşı çıktık da evliliğe niye kutsal dedik? Gönül bağı için mi? Bir nevi olabilir. Fakat hayatınızı geçireceğiniz insana sevgiyle mi bağlısınız veya denemek için mi bu kararı aldınız, iyi düşünün... Bahar aylarıyla ortaya çıkan güneş etkisini sırf hava değil, ruh halimizde de gösteriyor. Özellikle uzun, yağışlı, kapalı havanın hakim olduğu bir kıştan sonra güneşli ve canlı bir havada içimiz kıpır kıpır oluyor. Yaşama sevincimiz geri geliyor. Ancak dikkat; bu aylarda alınan kararlar, bu pozitif etkinin sonucu olmasın. Vücut ısınızın yükselmesi, karar mekanizmanızı etkilemesin. Olmuyorsa, gidin tatlı tatlı depresyonunuzu yaşayın. Spor, dans ya da bir hobinizle uğraşın. Bu dönemi atlatmanıza yardımcı olacaktır. Evlilikten emin değilseniz, hiçbir şey için geç değil. Bu son şansınız da değil! Bunu unutmayın.

‘Hem evliyim hem mutluyum’ 
İdeal bir ilişki yaşıyorsunuz, baharla bir ilgisi yok ve mutlusunuz... Lütfen her yerde anlatmayın, zira gergin sinirleri üzerinize çekebilirsiniz.