İlişkinin düşmanı: Bağımlılık

Bağımlılık hali zamanla ilişkinizin katili olabilir. Bağlılık temelinde yürüyen bir ilişki ise iki tarafın da kendini gerçekleştirebildiği bir şölene dönüşebilir. Acaba sizin ilişkiniz hangi sınıfa giriyor?

İlişkinin düşmanı: Bağımlılık

İlişki bağımlıları
Sürekli bir ilişki içinde olmadan yapamayan kadınlar da görüyoruz. Belki de onlardan biriyiz. Burada kadının anne-baba ile sevgi ilişkisi, ilk ilişki deneyimi gibi faktörler rol oynuyor. Başkası olmadan yaşayamıyorsanız, şu anki partneriniz hayatınızdan gidecek korkusu yaşıyorsanız, o giderse ben ne yaparım diyorsanız, ayrılmak istediğiniz halde yalnızlık korkusu ile bunu yapamıyorsanız ve sürekli onay bekliyorsanız ilişki bağımlılığından şüphelenebilirsiniz.
 
Erkek yoksa alışveriş var
Kadın ve bağımlılık deyince akla alışveriş bağımlılıklarının gelmemesi imkansız… Burada da bir şeye bağlanma isteğinin altında yatan bir konu mutlaka oluyor. Bu konu herkes için değişebilse de bunu baskılamak için seçilen ortak yol alışveriş bağımlılığı olabiliyor. Temizlik bağımlılığı da benzer nedenlerle ortaya çıkıyor. Hepsinin altında bilinçaltındaki yanlış şemaların kodlanması yer alıyor. Ancak söz konusu ilişkilerdeki bağımlılık olduğunda bu diğer konularda olduğu gibi göze batmıyor. Kadının bir erkeğe bağımlı olması aksine takdir ediliyor. Erkeklerin de tercihi de bu kadınlar yönünde oluyor. Bağımsız kadın ne hemcinsleri ne de erkekler tarafından seviliyor.
 
Aşırı verici erkeğe dikkat
Siz bazen gerçekten bağımsız bir ilişki kurduğunuzu düşünürken partnerinizin size bağımlı hale gelmesi de söz konusu olabiliyor. Bunu nasıl ayırt edebileceğinizin ipuçlarını da Psk. Başak Tanrıverdi şöyle veriyor: “Aslında bağımlılıkta kadın-erkek diye çok fazla ayırmıyoruz ama Türk toplumundaki ilişkilere baktığımızda erkeğin bağımlı olması halinde ilişkiyi başka boyutlara taşıyabildiğini görüyoruz. Maddi ve manevi anlamda aşırı verici olabiliyorlar, kadının her dediğini yapma eğilimi, kadının parasına el koyma, kadına çok karışma, kıskanma gibi davranışlar ortaya çıkıyor.”
Bir tarafın bağımsız, diğerinin bağımlı olduğu ilişkiler sağlıksız olsa da aslında en uzun sürenler oluyor. Peki bağlı olmanın sağlıklı hali nedir? “Bunun için net kurallar söyleyemem” diyen Psk. Tanrıverdi şöyle devam ediyor: “İki tarafın da sevgi ve hoşgörü içinde, önce kendi bireyselliğini ondan sonra karşı tarafın bireyselliğini düşündüğü ve herkesin kendini gerçekleştirebildiği ilişki tatmin edici oluyor, enerji çok yükseliyor.”

İlişkinizi test edin

Klinik Psikolog Başak Tanrıverdi’nin hazırladığı mini test ile ilişkinizi gözden geçirebilirsiniz.
1- İlişkinize zarar geleceği ve terk edileceğiniz kaygısını sık yaşıyor musunuz?
A) Evet
B) Hayır

2- “Partnerim benim her şeyim, onsuz yapamam“ gibi düşünceler kafanızdan sıkça geçiyor mu?
A) Evet
B) Hayır

3- Partnerinizle ilişkiye başladıktan sonra ailenize, arkadaşlarınıza ve çevrenize çok az vakit ayırıp daha çok partnerinizle mi vakit geçirmeyi tercih ediyorsunuz?
A) Evet
B) Hayır

4- Zaman geçtikçe partnerinizden beklentileriniz artıyor mu?
A) Evet
B) Hayır

5- Sürekli bir evlilik ısrarı yapıyor musunuz ya da evlenmeden önce yaptınız mı?
A) Evet
B) Hayır

6- Partneriniz için kendi kişiliğiniz, hayat tarzınız ya da mesleğinizden sıkça ödün veriyor musunuz?
A) Evet
B) Hayır

7- Partnerinizi değiştirmeye ya da kontrol etmeye çalışıyor musunuz?
A) Evet
B) Hayır

8- Depresif semptomları, özgüven eksikliğini, yetersizlik duygusunu sık yaşıyor musunuz?
A) Evet
B) Hayır

9- İlişkinizde partnerlerden biri öteki partneri kontrol altında tutmak istiyor mu?
A) Evet
B) Hayır

10- İlişkinizde partnerlerden biri sürekli talep ederken öteki sürekli verici mi?
A) Evet
B) Hayır
 
EVET‘ler çoğunlukta ise dikkat! Kendinizi bulmanızda yardıma ihtiyacınız var. Unutmayın ilişkiler değil, bireyler bağımlıdır. Yalnız olmadığınızı bilin, toplumun yüzde 5-10’u sizinle aynı süreci paylaşıyor. Kendinize olan saygıyı artırmak ve ilişkiniz konusunda farkındalık kazanmak için destek alabilirsiniz.Yazı: Yaprak Çetinkaya/Formsante

Soru net: İlişkinizde bağlı mısınız, bağımlı mı? Ancak cevap biraz karmaşık... Özellikle de ataerkil bir topluma doğmuş olan biz kadınlar için… Gittikçe daha fazla büyük şehirlerde yaşamaya başlasak da, iş hayatında daha fazla yer alıp hatta daha fazla yükselsek de önce kendimizi ikna edemiyoruz bağımsızlık fikrine… Ve tabii biz ikna olmayınca “bağımsız kadın” tanımı hak ettiği yeri asla bulamıyor toplumsal sözlüğümüzde…
Bağımlılık ve bağımsızlık kavramlarının en çok kafa karıştırdığı yerlerden biri de ikili ilişkiler… İnvivo Psikoloji’den Klinik Psikolog Başak Tanrıverdi ile ilişkilerimizi ve bağımlılıklarımızı konuştuk.
 
Önce bağlı sonra bağımlı

Psk. Başak Tanrıverdi, ilişkilerde kadınların erkeklere genellikle önce bağlandığını sonra bağımlı hale gelebildiğini söylüyor ve ekliyor: “Ataerkil bir toplum olmamız nedeniyle kadınlara verilmiş belli sıfatlar var. Bağımsızlık kavramı kadın kelimesi ile yan yana geldiğinde hoş karşılanmıyor ve basit, sorumsuz kadın olarak karşılık buluyor. Oysa erkek için bağımsızlık güç anlamına geliyor” diyor. Bu bakış açısının, kız çocuklarının baba ile olan iletişimi, babaların kız çocuklarına farklı ve daha korumacı davranması, namus kavramına çok önem vermesi nedeniyle bir süre sonra kadınların öğrenilmiş çaresizliği haline geldiğini belirten Psk. Tanrıverdi, “Kız çocuk aynı korumacı yaklaşımı ileride eşten de bekliyor ve o eş de yetiştirilişinden dolayı buna müsait oluyor. Erkek çocuklar da ‘bağlı’ olmanın kılıbıklık anlamına geldiği bilgisi ile büyüdüğü için bağlı olmak isterken bile bağımsızmış gibi yapmak zorunda kalıyor. Bu erkek için de büyük bir psikolojik sorun oluşturuyor aslında. Sistem bu şekilde kendini sürekli devam ettiriyor. Kadın bu şekilde bağımsızlığından ödün verdikçe erkek aktifleşiyor, sahte kimlik oluşuyor, o da olmadığı birine dönüşüyor. Ben Türkiye’deki evlilikleri genellikle bu şekilde görüyorum” diyor.
 
Çalışmak yeterli olmuyor
Kadınların bir zamanlar sadece erkeklerin hakim olduğu iş hayatına girmeleri de aslında sistemi fazla değiştirmiyor. Kadınlara artık kalıtsal şekilde gelen rol dağılımı ve öğrenilmişlikler bocalamaya neden oluyor. Psk. Başak Tanrıverdi önemli olanın kadınların çalışıp çalışmaması olmadığını belirterek, “Sabahtan akşama kadar çalışıp, eve gidip kocasından dayak yiyip bir de üstüne keyif sürmesi için kocasına para veren kadınlar da biliyoruz. Tabii ki kadınların çalışması özellikle yeni nesil için çok büyük bir adım. Ancak kadınlar hala para konusunda pasif kalıyor. Gücün simgesi olan paranın erkeğin elinde olması gerekiyor. Kadın kocasından daha yüksek maaş alıyorsa bundan tedirginlik duyuyor. Çalışıyorsa ve çocuğu evdeyse vicdan azabı çekiyor. Bu nedenlerle çalışan kadının bağımsız kadın olduğunu henüz söyleyemiyoruz” diyor.
 
Erkeğin de bağımlılıkları var

Peki erkekler gerçekten ne kadar bağımsız? Psk. Tanrıverdi bunun da tartışılması gerektiğini söylüyor. Araştırmalara bakıldığında kadınların daha sık depresyona girdiği görülse de boşanmaların ardından depresyona girenlerin aslında erkekler olduğu anlaşılıyor. Erkek artık hayatında olmadığında kadın hayatını, ev düzenini, ocaktaki yemeğini, çocukların bakımını sürdürebilirken erkek hep hazıra alışmış olduğu için zorlanıyor. Bu anlamda erkeklerin de kadınlara bağımlı hale geldiği görülüyor. Tek fark, erkekler toplumun onlara verdiği güçten dolayı bunun pek farkında olmuyor. Farkındalarsa bile dışlanma endişesi ile değilmiş gibi yapıyorlar.
 
Gerçekten bağımsız mısınız?
Kendimizi modern toplumun bağımsız kadınları olarak görürken bir anda ilişkimize bakıp aslında “bağımlı” olduğumuzu fark etmemiz mümkün… Bir ilişkide bağımlı olmak her zaman kendinden ödün verip her şeyi karşı tarafa yüklemek ve onun isteklerinin olmasına çalışmak anlamına geliyor. Eğer hayatınızdan memnunsanız, yapmak istediklerinizi yapabiliyorsanız ve bu konuda bir kaygı yaşamıyorsanız, kocanız olmadan da kendi ayaklarınız üzerinde durabileceğinize inanıyorsanız sevgiden, aşktan ve bağlılıktan söz edebilirsiniz.
Psk. Tanrıverdi, annelik rolünün de kadınlarda bocalamaya neden olabildiğini, anne olan birçok kadının kendine çok fazla “ben” yüklediğini, toplum anneliği kutsallaştırırken annenin de “Ben anneyim” ifadesine çok fazla tutunabildiğini hatta bilinçaltı düzeyde eşi ile olan sorunlarını örtbas ederek istediklerini çocuk üzerinden gerçekleştirmeye çalıştığını söylüyor. Bu aşamada anne çocuğa bağımlı hale geliyor. Eğer çocuk annenin hayal ettiği gibi olmazsa kapıyı çalan yine depresyon oluyor.
Psk. Tanrıverdi, “Kadın eğer çalışıyorsa, istediği mesleği yapıyorsa, kendini istediği gibi değiştirebiliyorsa, kendi ayakları üzerinde duruyorsa, partneri ile, eşi ile, eşin ailesi ile ilişkilerinde dengeyi kurabiliyorsa ve çocuğunun kendisi olarak var olmasına izin veriyorsa ayakta durabilen bağımsız bir kadındır ve o ilişki bağımlılık değil bağlılık ilişkisidir” diyor.
Bu tanımda “istediği mesleği yapıyor” olmak ifadesi yer alsa da aslında bir kadının bağımsız olması çalışmasını gerektirmiyor. Çok para kazanan ancak eve geldiğinde bunun hiçbir anlam taşımadığı ilişkiler olabildiği gibi çalışmadığı ve boşandığı halde çocuklarına sahip çıkan, depresyona girse bile kendini hemen toparlayan, kendisi ve çocukları için hayatta daha yapacak çok şeyi olduğunu bilen kadınlar da var.