"Pes etmeye niyetim yok"

Erkek egemen toplumun yarattığı yaraları ala ala yolunda ilerleyen, 16 yaşındayken ailesi tarafından evlendirilen, kocası tarafından şiddet gören ve şu an hikayesine İstanbul’da huzurla devam eden İranlı Maya, “Asla arkama bakmayacağım, çünkü pes etmeye niyetim yok” diyor.


Yazı: Gülru İncu

DÜNYADA BAZI ŞEYLERİN DİL, DİN, IRK, COĞRAFYA GÖZETMEKSİZİN DEĞİŞMEDİĞİNİ VE EN ÖNEMLİSİ BİR KADININ DÜNYANIN NERESİNDE, hangi toplumda yaşarsa yaşasın benzer acılardan geçerek ‘büyüdüğünü’ görmek en basit tanımıyla insanı kızdırıyor. Küçük yaşta ailesi tarafından evlendirilip, gördüğü şiddete üç yıl dayanabilen ve boşandıktan sonra yeni bir hayat için komşu ülkenin şehrini, İstanbul’u seçen İranlı Maya’nın yaşadıkları dinledikçe sinirleri bozan cinsten. İran’da Tahran’da, şehirlilerin deyişiyle ‘Tehran’da doğmuş Maya. Bir erkek, iki kız; üç kardeşler. Ailesinin maddi durumunun gayet iyi olduğunu söylüyor. Babası halen soğuk taşıma şirketine sahip, annesi de rehberlik yapıyor ama buna rağmen ailesi henüz çocuk denebilecek bir yaşta, 16 yaşında evlendiriyor Maya’yı. Çocukluğundan bahsederken gözleri bulutlanıyor biraz, belli ki çocukluğun o saf neşesi, önce kızılıp sonra hoş görülen yaramazlıkların tatlı heyecanı pek uğramamış yanına. “Çocukluk çağım heyecandan yoksun geçti. Oyun oynarken bile ses çıkarmadan, gürültü yapmadan oynamamız istenirdi. Ailemle dedemin evinde kalırdık o zamanlar. Dedem sert yapılı bir adamdı, diktatör gibiydi. O uyurken hayat dururdu bizim için. Annem ve babam her şeyin farkındaydı aslında ama seslerini çıkarmazlardı” diyor. Ataerkil aile yapısının hem kadınlar hem de erkekler üzerindeki etkileri asırlardır sosyologlar için ucu bucağı olmayan bir tez konusu ve itaat kültürünün kaybolma ihtimali bile hala bu kültürün muhafazakar taraftarları açısından tabu. Maya da bu kültürün nimetlerinden fazlasıyla yararlanmış “Dedem eğer karışmasaydı, babamı bize karşı kışkırtmasaydı her şey daha iyi olabilirdi, çünkü dedem erkeğin her sözünün harfiyen yapılması gerektiğini söyler, bunun tartışmaya asla açık olmadığına inanırdı” derken üzgün, kırgın, kızgın bir küçük kıza dönüşüyor. 

OKYANUSA AÇILMA İHTİYACI

Hakkında şiirler, şarkılar yazılan tatlı 16 yaş. Ne çocuk ne büyük iki arada bir derede olunan, bir yandan çocukluk günlerine veda ederken bir yandan da kadın olmanın nasıl bir şey olduğunu keşfedecek olmanın önlenemez merakı ve heyecanının gölgesinde, el yordamıyla öğrenilen cinselliğin pençesindeki keşif turları. Maya da 16 yaşına geldiğinde yaşıtlarına oranla farkındalığının daha fazla olduğunu, her şeye meraklı, öğrenmeye açık bir kız olduğunu söylüyor. Ve bir gün ailesinin onu evlendirmeye karar verdiğini öğreniyor. Hayata karşı hiçbir tecrübesi yokken, hayatının baharında evlenecek, bir erkeğin karısı olacak, baba evinden çıkıp koca evine girecek yani. Bunun tek nedeni de evlendirileceği adamın zengin bir ailenin oğlu olması ve tabii pencerenin dışında kalan gerçek dünyanın ‘iyi’ kızlar için ‘kötü’ şeylerle dolu olması. Siz ne olduğunu anlamadan sizi yargılayan, mahkum eden bir toplum mahkemesi. Maya’nın başına gelen de bu. “Bana sormadan beni evlendirdiler” diyor. Küçükken hep bir gün gelinlik giyeceği, gelin olacağı hayalleriyle büyütüldüğü için o sırada yaşananları da bir oyun heyecanıyla karşılamış Maya, sonunda neler yaşayabileceğinin muhasebesini yapmadan, buna gerek bile duymadan... “Aslında hala evcilik oynamak istediğim bir yaştaydım” diyor ve ekliyor; “Şimdi geriye bakınca ailemi anlamaya çalışsam da bana ne kadar büyük kötülük ettiklerini, hatta günah işlediklerini düşünüyorum.”

SANKİ EVLATLIK VERİLMİŞTİM

Düşünün, 16 yaşındasınız. Babanız ve erkek kardeşiniz dışında yakın bir ilişki kurduğunuz tek erkek kocanız ve sizi bekleyen pek çok kadının da yaşadığı o hüzünlü senaryo... Kısacık süren birkaç güzel günün sonunda eve her gece sarhoş gelen, her fırsatta hakaret etmeye, farklı bahanelerle işi dayağa kadar götüren bir koca ve başladığı gibi bir anda suya düşen mutluluk hayalleri. Söz hakkının olmadığı bir dünya. “Giymek için kocam, gezmek için kocamın ailesi, okumaya devam etmek için kayınvalidem ve hatta saç ve makyaj yapmak için onun ablaları seçerdi her şeyi. Bana seçme şansı vermediler. Sanki ben onların eline düşmüş bir oyuncaktım. Sesimi çıkarmama izin vermezlerdi” diyor. Karşı çıkmaya çalıştığı zamanlarda da “Biz onu eğitelim diye küçük kız aldık. 16 yaşındaki kız bir fikre sahip değildir” diyor aile meclisi.

"Pes etmeye niyetim yok" - Resim : 1

GÖRÜŞ GÜNÜ AYDA BİR GÜN

“Ayda bir kere kocam ve ailesinin verdiği izinle sadece 30 dakika ailemi görme iznim vardı. O yarım saatin içinde dünyanın en mutlu kızı rolü oynardım önceleri ama sonrasında içimde büyük bir fırtına kopardı. Sadece bir soru sormak isterdim aileme, ‘Neden bunları yaşamama izin verdiniz?’ Ama soramazdım.” İlk gençliği tek bir düşünceyle geçmiş Maya’nın; kimse için önemli olmadığına inanmış hep. Aradan üç sene geçince bu duruma artık dayanamayacağına karar vermiş vermesine ama hala korkuları o kadar derin ki! Yanıtlanması gereken çok soru var: Düştüğü durumun tek nedeni olarak gördüğü ailesi arkasında duracak mı yoksa her şey daha mı beter olacak? Bir gün kocası onu öylesine dövmüş ki ‘yeter’ demiş ve kaçmış kocasının evinden. İstikamet adliye ama İran’da yaşıyorsanız öyle şıp diye olmuyor boşanma. “İran’da normalde belli bir sebebin olmayınca boşanma sadece erkek hakkı sayılır ama benim gözle görülür darbe izlerim vardı. Bu nedenle sadece ailemi görmek istediler, yoksa beni yurda göndereceklerdi. O sırada 19 yaşıma girmemiştim henüz.” Böylece boşanmış Maya. Boşandıktan sonra ailesiyle yaşamaya başlamış ama üç ay korkudan evden çıkamadığını söylüyor.

TAŞI TOPRAĞI ALTIN

Yaşadığımız her acı olay bir kırılma noktası ya da bir dönümün başlangıcı. Her kırılma anı bir parça götürüyor insandan ama yeniden kalkıyorsun düştüğün yerden. Maya da gün gelmiş, kendi yaralarını kendi sarmaya karar vermiş. Ailesiyle konuşmuş. Onlardan maddi yardım istemediğini, önce iş para kazanmak sonra da okumak istediğini söylemiş. İş bulunca da ailesinin evinden ayrılıp ayrı eve çıkmış ama kolay olmamış bu süreç tabii. Sonunda doğduğu şehri terk etmeye kadar varmış iş. “İran’da boşanmış bir kadınsan suçlu bir kadınsın ve herkesin gözü senin üzerinde. O şehrin bana küçük geleceğini anladım. Gitmeliydim. Çünkü içimde büyük bir kırgınlık ve bana karşı yapılmış bunca haksızlık varken orada nasıl daha fazla yaşayabilirdim ki? İran’da terzilik yapmaya başlamıştım. İran’a en yakın yerlerden biri Türkiye’ydi ve moda Türkiye’de gelişmişti. Ben de moda sektöründe çalışmaya devam etmek istediğim için Türkiye’yi seçtim ve yanımda 1000 dolar, iki bavulla İstanbul’a doğru yola çıktım.” Eskinin taşı toprağı altın dediği, bu yönüyle nice filme, romana, şarkıya giren güzeller güzeli İstanbul kimler için ümit kapısı olmamış, kimlere kucak açmamış ki Maya’yı geri çevirsin. Maya da soluğu İstanbul’da almış almasına ama hayat işte öyle bir matematik problemi edasında yürümüyor. Yaşamak için para, para için iş lazım. Havalimanındayken Osmanbey’e yakın bir otelde rezervasyon yapmış Maya. Bir hafta sonra da Osmanbey’de bir mağazada iş bulmuş. Bunca şeye nasıl cesaret etmiş acaba? “Önceden sadece Osmanbey’de Farsça bilen satış elemanlarına ihtiyaç olduğunu biliyordum. Öylesine bir mağazaya satış elemanı olarak başvurdum ve kabul edildim. Ardından hemen çalışmaya başladım.” İstanbul’a geldiğinde kimseyi tanımıyormuş. Türkçe de bilmiyormuş doğal olarak. Çok zorlanmış önceleri, kimsenin kendisine yardım etmediğini söylüyor. Biz farklı biliriz ya, hani Türk insanı sıcaktır, yardımseverdir diye. Maya, yol sormaya çalıştığında bile Türkçe bilmediğini anladıkları zaman insanların arkasını dönüp gittiğini söylüyor. O sıralar kazandığı para bir evi geçindirmeye yeterli değil; o da mecburen ikinci bir iş buluyor kendine. Gündüzleri satış elemanı olarak mağazada çalışırken, akşamları günlük kiraya verilen evlerin temizliğini yapıyor. Bu arada dolandırılıyor bir de. İki sene yemeden, içmeden biriktirdiği parayı alıyor bir arkadaşı onu Avrupa’ya götüreceğini vadederek... Yeniden ve yine sıfırdan başlıyor hayat.

YENİDEN VE YENİDEN BAŞLAMAK

Maya her şeyin üzerine sünger çekip yeni bir işe başlıyor satış elemanı olarak ama bu kez yükselebileceği bir yer var karşısında. Birkaç ay sonra çalıştığı mağazanın müdürü oluyor. Şimdi gayet iyi kazandığını söylüyor. “İstanbul’da hasret vardı, ailemi özlüyordum. Çok zor günler yaşadım.

Yaşımın küçük olması ve dil bilmemem de cabasıydı. İnsanlar yabancı bir kızı görünce, hele yaşı küçükse hep ondan bir şeyler koparmaya çalışıyor ama hiç pes etmedim. İran’a dönmeyi asla düşünmedim. Ailem destek oldu bu süreçte, altı ayda bir gidip geldiler, hala arar sorarlar bir şey lazım mı diye, ama artık pek bir anlamı kalmadı.” Yarım kalan eğitimine de devam ediyor Maya bu arada. Meslek okulunda stilistlik eğitimi alıyor. Önceleri çok gitmek istediği ama yeterli parası olmadığı için gidemediği İstanbul Moda Akademisi’nin öğrencisi şimdi. Hem istediği dalda, istediği yerde eğitim aldığı hem de sevdiği işi yaptığı için çok mutlu. “İstanbul Moda Akademisi’ni ilk defa Osmanbey’de çalıştığım zamanlarda görmüş ve aklıma koymuştum. Hep takip ediyordum. Bu sene başlamak kısmet oldu. Dersler de çok keyifli geçiyor. Ne kadar doğru bir şey yaptığımı hissediyorum” diyor. İleride çok başarılı bir stilist olacağına, kendi markasını yaratacağına emin. “Küçük yaşta evlendirilen kızlara asla kendi haklarını yedirmemelerini öğütlerim. Fırtına varsa içlerinde kopmasın, hep dışarıda kopsun ki ne kadar güçlü olduğunu herkes anlasın. Kimse onun hakkını yiyemesin. Bir de ailelere sözüm var. Çocuklarınız hakkını nasıl savunacağını sizden öğrenmeli. Ne kadar özgür olduğunu çocuğunuza hissettirin.” Hedeflerine ulaşmak için yardıma ihtiyacı olan insanlara yardım etmek en büyük isteği. Ekonomik özgürlüğünü kazanmış, ayakları üzerinde duran, geçmişin gölgesinde yaşamayan, daima ileri bakan 27 yaşında bir Maya var artık. Son olarak şöyle noktalıyor sözlerini; “Artık kendimi özgür ve mutlu hissediyorum. Rol yapmadan yaşıyorum. Kötü günler geride kaldı. Asla arkama bakmayacağım, çünkü pes etmeye niyetim yok.”