Dikkat obezite yanı başımızda!

Artık herkesin obezite riski taşıdığı modern hayatta dönemsel değil yaşamsal önlemler alma zamanı… Aksi takdirde birçok hastalık kapının diğer tarafında bekliyor.

Dikkat obezite yanı başımızda!

OBEZİTEDEN KORUNMAK İÇİN ÖNERİLERİNİZ NELER?
Benim önerim, düzenli fiziksel aktivitede bulunarak herkesin aldığından biraz fazla yakarak uygun kiloda kalabileceğini hatırlatarak, her gün düzenli olarak 30 dakika tempolu yürüyüş yapılması.

Hayvansal gıdalar ne yazık ki ömrümüzü kısaltıyor. Keşke hepimiz vejetaryen olabilsek. Bir hayvansever olarak içinde yaşadığımız bu çağın ileride acımasızca eleştirileceğine inanıyorum. Hele endüstriyel süreçler göz önüne alınırsa şu an korkunç bir barbarlık sürdürülüyor. Et, yumurta ve süt alırken tüketiciler olarak daha insani koşullarda üretilmiş olan ürünleri sormamız ve seçmemiz gerekiyor. Yarım yağlı ya da yağsız süte alışmalıyız. Tereyağını tadımlık kullanmalıyız. Doğal koşullarda beslenmiş hayvanların etlerini seçmeliyiz. Bu arada yenilenebilir doğal kaynakların ürünlerinden bahsetmek istiyorum. Denizlerimizde balıklar hızla azalıyor. Çiftliklerde yetiştirilmiş ancak doğal ya da doğala yakın yemle beslenmiş balıkları tüketmek zorundayız.

ÇORBADAN VAZGEÇİN
Yemek alışkanlığında da birtakım değişiklikler öneriyorum. Lütfen yemeğe çorbayla başlamayın. Öncelikle salata sonra ana yemek yiyin. Çorba arada bir tadımlık olarak içilebilir. Çorba yoğun besin ve yağ içeren bir gıda biçimi. İnsanı zinde tutar, iştah açar, soğuk iklimlere dayanıklılığını artırır. İçinde bulunduğunuz koşulları göz önüne alarak tüketmelisiniz. Son olarak uzak durulmasını önerdiğim beslenme biçimi “fast food”. Yalnızca ithal olan hamburger, kızartılmış tavuk, patates değil, yerel fast food’dan da uzak durulmalı. Lahmacun, çiğ köfte, içli köfte, dürüm; hepsi bu kategoriye giriyor ve ülkemizde tüketimi giderek artıyor.

KİLONUZ HANGİ ARALIKTA?
Prof. Dr. Ekmel Tezel, obezitenin vücut kitle indeksi (VKİ) ile değerlendirildiğini anlatıyor. VKİ, kilogram cinsinden vücut ağırlığının metre olarak boyun karesine bölünmesiyle (VKİ=ağırlık/boy x boy= kg/m2) bulunuyor. 18-25 kg/m2 arası normal kabul ediliyor. Bu değer 25-29 arasında olduğunda fazla kilolu, 30 ve üzerinde olduğunda obez tanımı yapılıyor. 35 ve üstü ciddi obez, 40 ve üzeri değerler ise morbid obez olarak kabul ediliyor.

MEME KANSERİ VE OBEZİTE ARASINDA NASIL BİR İLİŞKİ VAR?
Obezite ile meme kanseri arasında sigara ile akciğer kanserinde olduğu gibi direkt bir ilişki gösterilememiş olsa da kanıtlar yağ dokusu artışıyla menopoz sonrası görülen meme kanseri arasında ilişki olduğu yönünde. Düzenli fiziksel aktivite yapan kadınlarda meme kanseri daha az görülüyor çünkü vücut yağ oranı ve dolayısıyla obezite daha düşük düzeylerde... Vücut yağ oranının yüksek olması aynı zamanda dolaşımdaki kadınlık hormonlarının da artışı demek. Çünkü yağ dokusunda yüksek oranda bulunan bir enzim olan aromataz, testosterondan östrojen sentezini sağlıyor. Yağ dokusu ne kadar çoksa aromataz dolayısıyla östrojen o kadar çok oluyor. Bilimsel veriler bu durumu destekliyor; vücut kitle indeksindeki her 5 puan artış menopoz sonrası meme kanserini yüzde 12 oranında artırıyor. Diğer taraftan obezite insülin direnci yaratıyor. Kişi şişmanladıkça kan şekeri yükseliyor, buna karşılık olarak insülin salgısı da yükseliyor ancak insülin kan şekerini etkin bir şekilde azaltamıyor. Sonuçta yüksek insülin düzeyleri ile seyreden Tip 2 diyabet hastalığı ortaya çıkıyor. İnsülin, meme hücrelerinin çoğalmasını uyaran bir etkiye sahip ve östrojen ile aynı yönde etki ediyor. Ayrıca insülinin yükselmesi östrojen öncüsü hormonları bağlayan proteinleri azaltarak, serbest hormon miktarının artmasına, yani dolaylı olarak östrojenin artışına da yol açıyor.

HER GÜN SAĞLIKLI BESLENİN
Hormona duyarlı meme kanserleri tüm meme kanseri olgularının büyük bir çoğunluğunu oluşturuyor. Bu olguların tedavisinin önemli bir parçasını hormonoterapi yani östrojenin etkilerini veya yapımını azaltıcı tedavi oluşturuyor. Yağ dokusu östrojen için önemli bir kaynak olduğundan kandaki östrojen yükseliyor. Bu durum, “aromataz inhibitörü” denilen ilaçların şişmanlarda etkinliğinin daha düşük olacağı savına yol açtı. Çalışma sonuçları bu savı destekler kanıtlar vermese de tüm meme kanseri olguları göz önüne alındığında normal kilolularda obezlere göre ortalama sağ kalım daha uzun. Ancak tedavi sürecinde diyet yapılarak kilo verilmesinin bir katkısı olmayacağı hatta zaten hastalık ve kemoterapi dolayısıyla yorgun düşmüş bir vücutta böyle bir diyet programının zararları olacağının göz önünde bulundurulması gerekiyor.Yazı: Yaprak Çetinkaya / Formsanté

Artık işin şakası yok! Toplum olarak şişmanlıyoruz ve bunun sonucunda kansere ve daha birçok hastalığa davetiye çıkarıyoruz. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ekmel Tezel ile obeziteyi ve kadınların her zaman üzerinde durması gereken meme kanserini konuştuk.

Obezitenin tanımını yapar mısınız?
Hayatın sürekliliği için enerjiye gereksinim duyuyoruz; başlıca enerji kaynaklarımız ise yağlar ve karbonhidratlar... Enerjinin fazlasını depolamak ise doğanın bir kuralı çünkü canlılar yokluk ya da kuraklık zamanlarında depolanmış olan bu enerjiyi kullanarak hayatta kalabiliyor. Fazla enerji vücudumuzda özellikle de karın içerisinde ve çevresinde yağ olarak depolanıyor. Yetişkin erkeklerde vücut ağırlığının yüzde 15-18’i, kadınlarda ise yüzde 20-25’ini yağ dokusu oluşturuyor. Bu oranın erkeklerde yüzde 25, kadınlarda ise yüzde 30’un üstüne çıkması durumunda obezite söz konusu oluyor.

Türkiye’de obezitenin ilerleme hızı nasıl?
Obezite görülme sıklığı hızla artıyor. Sağlık Bakanlığı verilerine göre Türkiye’de obezite sıklığı erkeklerde yüzde 20,5, kadınlarda ise yüzde 41, tüm nüfus için toplamda yüzde 30,3 olarak bulundu. Öte yandan çocuklarda obezite oranları da giderek yükseliyor.

Kimler “obez olma”ya aday?

Herkes çünkü harcadığından fazla enerji içeren gıdalar alan herkes eninde sonunda şişmanlıyor. Hele bir de hareketsiz, sporsuz bir hayat yaşanıyorsa, obezite kaçınılmaz.

Obezite hangi hastalıkları tetikliyor?

Obeziteyle birlikte kalp ve damar sistemi hastalıkları artıyor. Yüksek tansiyon, özellikle bacak toplardamarlarında tıkanma, akciğere pıhtı atması gibi ciddi durumlar şişmanlarda daha sık görülüyor. Astım, uyku apne sendromu ya da yüzeyel soluk alıp vermeye bağlı hipoventilasyon sendromu gibi akciğer problemleri de şişmanlarda daha yoğun olarak gelişiyor. Reflü hastalığı karın içi basıncın artışına bağlı gelişen bir diğer sorun. Tabii bir de sosyal ve toplumsal ayrımcılık ve bunun yarattığı psikolojik sorunlardan söz etmek gerekiyor. Ne yazık ki tüm toplumlarda çok ciddi bir sorun olarak bu konular çözümlenmeyi bekliyor.

Obezite-kanser ilişkisini anlatır mısınız?
Obezitenin yarattığı en önemli sorun “insülin direnci” ve buna bağlı şeker hastalığı yani Tip 2 diyabet. İnsülin vücuttaki hemen her dokuda uyarıcı etkileri olan bir hormon. Yüksek insülinin, örneğin meme süt kanalı hücrelerini uyardığını biliyoruz. Bu hücrelerde aşırı ve kontrolsüz çoğalma meme kanseri olarak karşımıza çıkıyor. İnsülin östrojeni de artırıyor ki o da meme hücreleri için en önemli uyaranların başında geliyor. Yağ dokusu artışı yağ dokusunda aromataz denilen öncü maddelerden östrojen sentezini sağlayan enzimin de artışına neden oluyor. Yani yağ oranı artmış kişilerde dolaşımdaki östrojen artışı kaçınılmaz. Bu, özellikle menopoz sonrası kanser riskini artıran bir durum. Obeziteyle birlikte artan diğer kanser türleri rahim, kalın bağırsak, böbrek ve prostat kanseri.

Tedavide obezitenin olumsuz etkisi var mı?

Kanıtlar obezitenin kanserden sağ kalım üzerinde olumsuz etkilerini gösteriyor. Öte yandan kanser tedavisi sırasında özel zayıflama diyetlerinin sağ kalımı daha da azaltacağı göz önünde tutularak sağlıklı ve dengeli bir beslenme programı gerektiği açık. Ancak neler yemeli ya da yememeli gibi bir soruya kestirmeden bir yanıt verilemez çünkü metabolizma kanserli kişilerde sağlıklı bireylerde olduğundan çok daha farklı işleyebiliyor. Kanser tedavisi sürecinde günlük egzersizleri tamamen bırakmamak ancak yoğunluğunu azaltarak devam etmek öneriliyor. Tedavi süreci tamamlandıktan sonra günlük fiziki aktivite bırakılmamalı çünkü daha önce de değindiğim gibi kilo alımı ve sonucunda gelişen obezitede kanserden sağ kalım daha düşük oluyor. Ancak egzersiz ya da sporun hastalığın seyrine herhangi bir etkisinin gösterilmiş olmadığını da hatırlatmak isterim.