Michael Jackson yaşıyor mu?

Ölümünü sahneleyerek dünya üzerindeki en büyük şova imza atan Michael Jackson’ın dünyanın bir ucunda, artık özgür bir şekilde yaşadığına inananların sayısı her geçen gün artmakta. Peki, ‘Michael Jackson neden her şeyi bırakıp kaçmak istesin?’ sorusunu sorduğunuzu duyar gibiyiz. Bunun tek bir yanıtı yok. Ve inanın, ortaya atılan kanıtlar bu işin bir söylentiden ibaret olmadığının en gerçek ibareleri. Onun saklandığına dair en büyük ipucu ise ‘kaçış’ anlamına gelen ‘Xscape’ adlı son albümündeki şarkı MICHAEL sözlerinde gizli.

Michael Jackson yaşıyor mu?

ELVIS PRESLEY’NİN İZİNDE
Evet, şimdi neden bahsettiğimi bildiğinize göre diğer kanıtlar ile devam edelim. 1994 yılı Michael Jackson’ın Elvis Presley’in tek çocuğu, kızı Lisa Marie Presley ile evlendiği yıl olarak tarihe geçti. İki yıl süren evlilikleri boyunca enteresan olan bir bilgi ise ikisinin bir gece şömine karşısındayken yaptıkları konuşma… Michael, Lisa Marie’ye şöyle demiş; “Korkarım bir gün sonum baban gibi olacak, aynı onun gibi öleceğim.” Bu sözler gerçekten çok şaşırtıcı ama daha şaşırtıcı olan ise Michael’ın Lisa Marie’ye sürekli olarak babasının nasıl, nerede, tam olarak ne zaman öldüğünü, gerçekte o gün neler olduğunu, ölümün nasıl gerçekleştiğini sorup duruyor oluşu. Elvis Presley’in en büyük hayranlarından biri olan Michael Jackson’ın çocukken ‘Elvis ölmedi, yaşıyor’ dedikodularıyla büyüdüğünü düşünürsek bunlardan etkilenmemiş olması imkansız. Tıpkı Elvis gibi hayatını bir efsane olmaya adayan Michael’ın ölümsüz olmanın yolunun buradan geçtiğini düşünmesi oldukça mantıklı. Ayrıca Michael kadar hassas yapıya sahip biri, hayranlarının, kendisinin 70 yaşına gelmiş ve dans edemeyecek durumdaki halini görmelerini istememiş olması anlattığım her şeyden daha mümkün. Yıllarca hakkında ortaya atılan korkunç iftiralardan ve eleştirilerden yıpranan Michael yeni konser turnesinden sonra yazılacak hiçbir kötü söze dayanamayacak kadar hassas bir psikolojiye sahipti. Bütün bu olabileceklere imkan vermeden, tüm hayranları Michael’ın ‘geri dönüşü’ niteliğinde olacak olan Londra’daki konser turnesine geri sayım yaparken o yok olmayı seçti. Böylece tüm dünya onu beklerken o muhteşem bir veda yapmış oldu. Şöyle düşünün, hiç bu son konserlerin bahsi geçmeseydi, herkes onu, kendisinin de dediği gibi son bir kez izlemeye hazırlanmasaydı ve siz bir sabah uyandığınızda Michael’ın sessiz sedasız evinde öldüğünü duysaydınız aynı etkiyi yaratır mıydı? Sizce dünyada Michael’ın ölümü o zaman aynı yankıyı yaratır mıydı? Demek istediğim, her şey en başından planlıydı, bu bir kaçış planıydı ve son 50 konser, kapanışın bir efsaneye yaraşır şekilde gerçekleşmesi için duyurulmuş bir düzenekti. Aynı şekilde konser provalarından oluşan ‘This Is It’ filmi de başından sonuna Michael’ın en sevilen şarkılarını, son kez onu izleyerek dinleyebileceğimiz şekilde ve belgesel tadında çekilmiş bir film olarak planlanmıştı.

DÜNYA ÜZERİNDEKİ EN BÜYÜK ŞOV 
Pop müziğin kralı ilan edilen Michael Jackson’ın hassas ve duygusal yapısı yakınındaki birçok kişi tarafından dile getirilmişti. Ancak yakın bir arkadaşı ölümünden sonra ilk kez onun hakkında daha önce hiç söylenmemiş sözler sarf etti; “Michael göründüğü kadar naif biri değildi, o gelmiş geçmiş en büyük şov adamıydı, her şeyi planlardı ve insanları etkilemeyi herkesten iyi biliyordu.” Michael Jackson’ın ölmediğine dair o kadar fazla görüntü, ses ve iddia var ki bu bundan sonrakileri arka arkaya sıralamaktan başka çare yok: Cenaze sırasında bütün ailenin simsiyah gözlükler ardında yersiz gülüşler ile dikkat çekmesi; açık tabut merasiminin yapılmaması; 51’inci doğum gününe dek Michael’ın vücudunun gömülmemesi ve nerede olduğuna dair babası da dahil olmak üzere şaibeli açıklamalar verilmesi; öldüğü tarihten iki ay sonra gömüldüğü söylenen Forest Lawn mezarlığındaki kayıtlarda isminin, gerçek adı Michael Joseph Jackson yerine Michael Joe Jackson olarak geçirilmesi; Michael’ın; ‘Temmuzda görüşürüz’ sözünü doğrularcasına Temmuz 2009’da ortaya çıkan ‘This Is It’ filmi; cenazede dağıtılan tüm kağıtlarda, Michael’ın fotoğrafının yanında, ‘Ben hayattayım ve sonsuza dek buradayım’ yazısı; ölümünden hemen önce bir gecede donatılan billboard’lardaki yaklaşan Londra konser turnesi duyurusunun altında, ‘Dünya Üzerindeki En Büyük Şov’ yazıyor oluşu; evinin önüne gelen ambulansın camlarının simsiyah olmasına rağmen ambulans içinde yapılan müdahale sırasında çekilen bir fotoğrafın basında çıkması ve bu fotoğrafın 1995 yılında hazırlandığı turne provaları sırasında sahnede bayıldıktan sonra hastaneye kaldırılırken paylaşılan fotoğrafı ile çok küçük detaylar dışında birebir aynı oluşu; kendi cenazesine kılık değiştirerek katıldığını kanıtlayan ve Michael ile birebir fiziksel benzerlikler gösteren şüpheli sarışın bir kadının tespit edilmesi; bedenini taşıyan helikopterde ölü olması gereken vücudun kımıldıyor hatta yer değiştiriyor oluşu; çocukları Prince, Paris ve Blanket’in Noel, Paskalya gibi özel günlerde ortadan kayboluyor oluşu; doğdukları andan itibaren maskelerle büyüyen çocuklarının yüzlerini ölümüne sayılı günler kala Michael’ın açması ve her zamankinden daha çok göz önünde olmalarına, röportaj vermelerine imkan vererek ortadan kaybolmadan önce topu onlara devretmesi; oyuncu olmak isteyen Paris’in cenaze töreninde ilk performansını sahte ağlama sahnesi ile sergilemesi; yönetmen olmak isteyen Prince’in en çok babasını çekmek istediğini söyledikten sonra yayınlanan ‘This Is It’ filminin kimliği açıklanmayan biri tarafından amatör kamera görüntülerinden oluştuğunun söylenmesi ve son olarak Michael Jackson’ın elbette normal olmayan, kırılgan ruh hali ve sürekli olarak tekrarladığı şu sözler; “Ben Peter Pan’im. Ölmek istemiyorum. Sonsuza dek yaşamak istiyorum!”

NEVERLAND’DEN KAÇIŞ
‘Michael Jackson neden her şeyi bırakıp kaçmak istesin?’ sorusunu sorduğunuzu duyar gibiyim. Bir çocuk hayal edin, beş yaşından itibaren milyonların gözü önünde, kameralar peşinde, onu yok etmek isteyenler hemen arkasında, sevenleri ise her zaman yanında ama asla özgür olamadan büyüyen bir çocuk. Adeta çocukluğu elinden alınmış... Tam da bu yüzden yıllarca onu hayatta bir tek çocukların hayal kırıklığına uğratmadığını söyleyen Michael’ın bu koşulsuz sevgisi, magazin basını ve kan emiciler tarafından onu bitirmek ve tüketmek için çocuk istismarı yalanına dönüştürülerek Michael’a karşı büyük bir saldırı harekatı başlatılmış. Mahkeme kararı ile evinin bir sabah aniden baskın yapılarak aranması Michael’ın Neverland’in bir daha asla eskisi gibi olmayacağını anladığı gün olmuş. Bu olaylardan kısa süre sonra da Neverland’i satarak öldüğü iddia edilen o eve taşınmış. Ancak bu süreç boyunca psikolojisi de oldukça sarsılmış ve zayıflamış. Artık insanların onun öldüğünü görmek istediklerini düşünmeye başlamış. Lisa Marie Presley’in yaptığı açıklamaya göre, 2005 yılında yaptıkları son uzun telefon konuşmasında Michael, birilerinin onu öldürmek istediğinden şüphelendiğini itiraf etmiş. Yani Neverland’in satışı ile kaçış planının temellerinin atıldığını söyleyebiliriz. Michael artık içinde olduğu dünyadan mutlu değildi ve yine son yıllarda verdiği farklı röportajlarda şu cümleler özellikle dikkat çekici; “Bazen kılık değiştirip ortadan kaybolmak istiyorum. İnsanlar benim dünyadan yok olacağım anı bekliyor gibi. Hayatımda belli bir noktadan sonra Güney Afrika’da ya da İsviçre’de yaşamayı hayal ediyorum. Her kıtadan bir kız bir erkek çocuk evlat edinmek istiyorum...” Geçen yıl sözde ölüm yıl dönümü ilan edilen tarihte ise asıl bomba patladı. Eğer dünya üzerindeki en büyük gösterisini yapıyorsa elbette bekleme süresi uzun sürecekti. Öyle de oldu, tam beş yıl geçti ve Michael Jackson’ın yepyeni sekiz şarkıdan oluşan albümü raflardaki yerini aldı. Peki, albümün adı ne dersiniz? XSCAPE. İngilizce okunduğunda KAÇIŞ anlamına gelen ve piyasaya çıktığı ilk günden itibaren dünyada satış rekorları kıran albüm tam karşımızda duruyordu işte. Şarkı sözleri ise tüyler ürpertici, adeta onun yeni hayatına dair ipuçları niteliğindeydi. Duymak inanmaktır hashtag’i ile tanıtılan XSCAPE albümü çıktıktan sonra en büyük iddiaysa şu yönde; altı yıllık kaçışın ardından doğum gününe sayılı günler kala, 29 Ağustos 2015 tarihi onun geri dönüş tarihi olabilir mi? Son bir şey daha; Youtube’da tıklanma rekoru kıran Michael Jackson’ın hayaleti videosunu elbet duymuşsunuzdur. O videoyu bir kez daha izleyin şimdi. Michael hep tekrarladığı üzere büyük bir Peter Pan hayranı, yaşadığı yerin adının Neverland olması ve evinin içinde birçok Peter Pan heykelinin bulunması hayranlık derecesini anlatmaya yeter sanıyorum. Hatırlarsanız Peter Pan’in kendinden bağımsız hareket eden meşhur bir gölgesi vardır. Şimdi videoya dönelim, yine Larry King’in (!) programında ilk kez gösterilen bu görüntüler aynen şöyle cereyan ediyor; Marlon Brando’nun oğlu Christian, Michael’ın en yakın arkadaşlarından biri. Michael’ın ölümünden sonra artık bomboş olan Neverland’in içini gezdiriyor ve o görüntüler de canlı yayında veriliyor. Tam Michael’ın özel çalışma odasının kapısına geldiklerinde kamera kapının ardından yükseliyor ve odanın içini gösterdikleri anda Michael Jackson silüetinde bir gölge hafifçe zıpla arak geçiyor. Bu video ‘Michael’ın hayaleti’ başlığıyla izlenme rekorları kırdı. Peter Pan gölgesinden ilham alınarak planlanan bu küçük gösteri ile aslında ölümsüzlük metaforu sahneleniyordu. Nihai durum şu ki, göz ardı edilemeyecek çok büyük bir kitle Michael Jackson’ın bugüne dek gelmiş geçmiş en büyük kaçış planını ortaya koyarak bütün dünyayla çok büyük bir oyun oynadığına inanıyor. Her ne kadar onun ölümü VH1 tarafından düzenlenen Müzik Sektöründeki 100 Şok Edici An listesinde bir numaraya yerleşse de, bir gün yaşadığına dair ortaya çıkacak olan en aksi iddia edilemez görüntüler sayesinde listenin yenilenmesi gerekeceği kaçınılmaz. O güne dek Michael’ın ardında bıraktığı izleri takip etmeye, şifreleri çözmeye devam. Şimdi bir daha düşünün, sizce Michael Jackson öldü mü yaşıyor mu?Yazı: Ece Üremez

JACKSON ‘25 HAZİRAN 2009. POP’UN KRALI MİCHAEL JACKSON ÖLDÜ.’ TAM ALTI YIL ÖNCE, O SABAH UYANDIĞIMIZDA DÜNYA ÜZERİNDEKİ HER KANAL, HER GAZETE VE HER SOSYAL MEDYA MECRASI BU HABERİ HAYKIRIYORDU. Bense yerimden kıpırdayamadığımı hatırlıyorum. O anda tek yapabildiğim laptop’uma uzanmak ve Google’a Michael Jackson yazmak olmuştu. Karşıma çıkan ilk haber Londra’daki O2 Arena’da vereceği konser turnesinin duyurusunu yaptığı 5 Mart 2009 tarihinde çekilmiş basın toplantısının videosuydu. Michael Jackson’ın 1997 yılındaki HIStory World Tour’dan sonra sahnelere döneceği ilk turne bu olacaktı. Üstelik bilet satışları rekor kırınca, ilk başta 10 olarak planlanan konserler 50’ye çıkartılmıştı. Buraya kadar her şey normal gözüküyordu. Ta ki en az bir milyon kişinin izlemesinin beklendiği konserlerin başlamasına sayılı günler kala Michael Jackson’ın ölüm haberinin tüm dünyada yankılanmasına dek... 25 Haziran günü, yerel saat ile 14.26’da Michael’ın kalbi durduğu gerekçesiyle Los Angeles, Holmby Hills’teki malikanesinde öldüğü açıklandı. Otopsi sonucunda Jackson’ın uykusuzluk tedavisinde kullanılan güçlü anestezi ilacı propofolün ve sakinleştirici lorazepamın aşırı dozda kullanımından kaynaklanan bir ölüm gerçekleştiği açıklaması yapıldı. Jackson’ın kişisel doktoru Conrad Murray’in yaptığı açıklamalara da göz atmakta fayda var. Jackson’ı odasında nefes almadan ve çok düşük kalp atışlarıyla bulduğunu söyleyen Murray saat 12.21’de 911’i arayarak ambulans çağırdığını iddia etti. Michael’a olay yerinde hemen müdahale edilmiş, daha sonra Ronald Reagan UCLA Medical Center’a kaldırılmış ve ölüm haberi resmi olarak duyurulmuştu. Basına yansıtılan hikaye şöyle sonuçlanmıştı; Michael Jackson’ın 51’inci doğum günü akşamında, ya i 29 Ağustos 2009’da, kişisel doktoru ‘adam öldürme’ gerekçesiyle şüpheli bulunmuş ve iki yıllık hapis cezasına mahkum edilmişti. Michael Jackson’ın ölümü hakkında tüm dünyaya anlatılan hikaye böyleydi. Şimdi benim laptop’ı elime aldığım anıma geri dönelim. Michael Londra’daki son resmi basın konferansında oldukça garip davranıyordu. Zira ‘This is it’ yani ‘Beklenen an geldi çattı, hepsi bu kadar’ gibi anlamlara karşılık gelen konser turnesinin adı da oldukça şüphe uyandırıyordu. Kendisi için hazırlanan platforma çıktığındaysa yaklaşık 1.5 saat beklettiği hayranlarına ve tüm dünyaya o gün, son sözleri olarak sadece şunları söyledi; “Hepsi bu kadar. Londra’da yapacağım bu konserler son konserlerim olacak. Temmuz’da görüşürüz, sizi tüm kalbimle seviyorum.” Bu sözleri duyduğum an içimden tek bir soru soruyordum; Ya Michael Jackson gerçekten ölmediyse? Ya hala yaşıyorsa ve bütün bunlar dünyanın görüp görebileceği en büyük şovsa? Elbette yaklaşık altı yıl önce üzüntünün de etkisiyle kendime sorduğum soruların çok da gerçekçi olmadığına kısa sürede karar verip konuyu kapatmıştım. Taa ki konuya olan merakımın, doğum ayı olan Ağustos’un gelişiyle tekrar gün yüzüne çıkışına dek. Google’ı açtım ve tekrar Michael Jackson yazdım, bu kez ikinci sırada karşıma ‘Michael Jackson ölmedi’ çıktı. İşte o an, aradan geçen yıllar boyunca benim gibi düşünmeye başlayan binlerce insan olduğunu anladım. Ve tüylerimin diken diken olmasına neden olan gerçeklikteki ilk kanıtla karşılaştım. İzlediğim ilk videodaki görüntüde Michael Jackson’ın ‘sözde’ naaşını otopsi yapılacağı merkeze götüren ambulans amatör bir kamerayla takip ediliyordu. Ambulans merkezin otoparkına giriyor, kapılar açılıyor ve aracın arka kapısından bir koruma eşliğinde tıpkı Michael’ın silüetinde bir adam gizlice içeri kaçırılıyordu.

Dünyayı yerinden oynatan ikinci kanıtın ortaya atılması ise çok uzun sürmemiş. Michael’ın cenaze töreninin olduğu günün gecesi, Larry King’in canlı yayında çok enteresan bir konuğu vardı. Dave Dave adındaki bu adam Michael’ın yıllardır en yakın arkadaşlarından biri olarak tanınıyordu. Henüz altı yaşındayken babası tarafından yüzü yakılan bu çocuğu Michael Jackson kurtarmış ve bir daha desteğini hiç çekmemişti. Şimdi yıllar sonra Dave Dave, Michael hakkında biriktirdiği ne kadar güzel söz varsa sıralarken, izleyenler normalden farklı bir durum olduğunu sezmişlerdi. Gerçek Dave Dave ile ekrandaki arasında gözle görülür farklılıklar vardı. Özellikle iki detay bütün gerçeği gözler önüne seriyordu; gözler ve ses tonu. O anda tüm dünyanın bakmakta olduğu ve onun da tüm dünyaya baktığı gözler iddiaya göre Michael Jackson’ın ta kendisine aitti... Üstelik Dave Dave’in ağzını açtığı an herkesi yerine çivileyen sesi Michael Jackson’ın karakteristik ses tonuyla birebir aynıydı. Evet, tahmin ettiğiniz gibi o gece programda Michael Jackson, Dave Dave kılığında, son kez, milyonların karşısında canlı yayındaydı.

O yüzden tam şimdi yazıya ara verin, Youtube’a girin ve yukarıda bahsettiğim iki videoyu da izleyin. Sonra kaldığımız yerden devam edeceğiz.