“Stilim, karakterimin yansımaları”

Her zamanki şık görünümüne ve zarafetine şaşmamalı! Karakteri de öyle. Ve stili karakterinin aynası! Ebru Akel’in kendine has asil tarzını mercek altına aldık.

“Stilim, karakterimin yansımaları”

Bir insanı ‘şık’ diye tanımlayabilmeniz için nasıl bir görünüşünün olması lazım?
Şıklık bence gülümseyen güzel bir yüzle, parlayan dişlerle, bakımlı ellerle ve parlayan saçlarla başlar. Sonra da o stille kendine yakıştırılan naifliktir şıklık. Kıyafet olaraksa beyaz gömlek, ipek veya kaşmir paltolar, eldivenler, şapkalar... Aksesuarların şıklığa çok büyük katkısı olduğunu düşünüyorum. Takılan bir yüzüğün, saati takış şeklinin, küpe seçiminin bir stil olduğunu ve karakterin yansımaları olduğuna inanıyorum.

Her kadının dolabında olması gereken ‘hayat kurtaran parça’ sizce nedir?
Dantel elbise. Dantelin kesinlikle mükemmelleştirici, cezbedici, köpürten bir güzelliği var. Soft renklerde olursa daha da güzel. Küçük siyah elbise diyemeyeceğim... Siyah rengi seviyorum ama siyah benim için dolabımı açtığımda sıklıkla gördüğüm bir renk değil. Deri pantolonlar, iyi kesim bilekte bir pantolon, düz renkli kaşmir kazaklar, beyaz tişört ve blazer ceket demirbaş olabilir bir dolapta. Bir de tabii spor ayakkabılar.

Koleksiyonunuzdaki kadınlar kimler? Ne, sever, nerelerde gezerler?
Mesela biri Flamenko dansçısı, Madrid’den gelmiş, dans ayakkabılarını unutmuş ayağında, fakat umursamıyor. Umarsız, asi, üzerindeki kıyafete aldırmaksızın her an dans etmeye hazır, sabah ya da akşam hiç fark etmez... Vücudunu ve vücut dilini iyi tanıyan insanların kıyafetleri de çok iyi taşıdığını düşünüyorum. Biraz daha sportif ve biraz daha esnekliğini koruyabilen kadınlar da bu koleksiyonu sevecek… Kısaca, bu kıyafetleri konuşturabilecek kadınlar çemberimizde.

Vazgeçemediğiniz bir marka var mı?
Türkiye’de Tuvanam’sız bir Ebru Akel gardırobu düşünülemez. O benim ilham perim kesinlikle. Onun dışında, gelişimine tanık olduğum çok iyi tasarımcılar var. Yurt dışında Isabel Marant özellikle son dönem favorilerim arasında. Fransız stilinin sofistike ama çarpıcı halini seviyorum. Dolce&Gabbana hiçbir zaman vazgeçmediğim bir marka. Özellikle bu seneki koleksiyonunda kullandığı bütün çiçekler, danteller, puantiyeler ve her şey benim için yapılmış sanki… Kıyafetin kadını güzelleştirebilme etkisinin olduğuna inanıyorum. Kısalıkla, açıklıkla, sadelikle alakasının olmadığını, bir kadının kolları uzun, kapalı bir elbiseyle de seksi ve güzel görünebileceğine inanıyorum. The Row markasının kumaş dokusunu müthiş kullandığını düşünüyorum. Kazaklarını çok beğeniyorum.

Gezdiğiniz ülkelerden rutin olarak satın aldığınız bir şey var mı?
Magnet ve saç aksesuarı. Gittiğim her yerden oralı gibi dönmeyi seviyorum. Özellikle aksesuar çok satın alırım ve severek toplarım, itinayla saklarım. Çok zamansız zamanlarda da çıkarıp kullanırım. Şapka, küpe, ayakkabı mutlaka alırım. Herkeste olan şeyleri çok sevmiyorum.

Sizce hayattaki rolünüz ne?
Misyonum sanki iyileştirici, birleştirici ve sevgi vermeye yönelik bir yapı.

Kendinizde farklı ve iyi bulduğunuz noktalar neler?
Sabırlı ve hoşgörülü bir insanım. Başkalarıyla kıyas yapmayı sevmem. Kıyaslanmaktan da hoşlanmam, o noktada bulundurulmaktan da hoşlanmam. Antenlerim biraz açık, o biraz beni yorar. Canlı yayından dolayı da daha fazla dikkatli olabiliyorum.

Hayata hayalperest mi yaklaşırsınız, yoksa realist misiniz?
Hep hayalperest. En zevklisi de hayal ettiklerini realiteye çevirebilmek. Hayalperest olup da gerçeklikten uzaklaşmam, hayal kurmayı severim. Kurduğum hayallerin de gerçekleşmesini hayal ederim.

Hayatınızın merkezinde ne var?
Ailem, sevdiklerim ve işim.

Aşk ve ilişkiler size neler öğretti?
Daha güçlü, daha anlayan bir Ebru olmayı sundu bana. Bunun için de tüm bunlara müteşekkirim. Herkesin kendi düşünce yapısını geliştirebilmesi tamamen kendi deneyimleriyle ve kendi yaşadıklarıyla alakalı. Yaşadığım her şeyden çok mutluyum. Her kötü şeyin ardından iyi bir şey geleceğine dair bir yaklaşımım vardır. Onun için de ‘umut’ çok önemli bir şey. Umuda her zaman inanırım.

Gündüz yapılan yürüyüşler ve kahve seansları mı, yoksa akşam yemekleri ve dans etmek mi?
Hepsi ben. Dans etmek benim vazgeçilmezim, dans benim ritmim. Beni ilk ayağa kaldırıp beş yaşında tetikleyen ve tüm bunları yapmama sebep olan koordinasyonum benim dans. Dans her zaman var. Eğlendiğim, müzik duyduğum her an dans edebilirim ama kahveyi de çok seviyorum. Hepsini zamanında ve yerinde yaşamayı seviyorum.Nasıl bir alışveriş kadınısınız?
Özellikle anne olduktan sonra buna vakit ayıramıyorum. Oğlumla ve eşimle gezerken vitrinde gördüğüm ve bana olacağını düşündüğüm şeyleri alıyorum. Bugüne kadar yanıldığım olmadı. Onun için çabuk alışveriş yaparım, ne istediğimi bilirim. Kendime özel alışveriş zamanlarım yok. Gece veya boş vakitlerimde, online alışveriş yapabiliyorum.

Aksesuar olarak favori tercihleriniz neler?
Son zamanlarda doğum günü hediyem de olan Apple Watch’um. Milka’nın E yüzüğü de favorilerimden. Onun dışında her zaman küpe…

Vazgeçilmez makyaj malzemeleriniz neler?
Kirpik kıvırtıcı, YSL Touche Eclat göz altı kapatıcısı, Sisley markasının lacivert göz kalemi, Charlotte Tilbury’nin tende yok gibi görünen krem allıkları.

Ekranlardan uzak kaldığınız bir dönemdesiniz. Yeni bir proje var mı? Yoksa koleksiyona mı daha çok yöneldiniz?
Koleksiyon sadece kardeşlerimle beraber hayata geçirdiğimiz bir marka. Ben kendi işimin yanında da bir şeyler üretmeyi, üretirken de olabildiğince hakkını vererek duyurmayı seviyorum. Onun dışında mesleğim ayrı. Anne olduktan sonra kendi meslek yaşamım için o kadar zaman ayıramadım. Ama yeni birtakım güzel projeler var. Önümüzdeki sezon beni daha fazla ekranlarda göreceksiniz.

Nasıl kokmayı seviyorsunuz? Favori parfümleriniz neler?
Genellikle vanilyalı, baharatlı parfümleri seviyorum. Yazın ise çiçek kokularını tercih ediyorum. Özellikle Chloe Love favorim. Onun dışında Dior Addict seviyorum ve Estee Lauder Pleasures’ın tüm çiçek kokularına bayılıyorum.

Modayla alakalı gelecek planlarınız neler?
Akel’s bir başlangıçtı. Yeni modellerimiz de çıkıyor. Bundan sonra Deniz’in bir şeyler yapacağını düşünüyorum.

Formunuzun sırrı ne? Hep inceliğinizi korudunuz…
Hamileliğimde 17 kilo aldım. Bayağı genişlemiştim ama ben o halimi de çok sevdim, yedim, içtim. İnsan, her anın hakkını vermeli. Süt meselesi kapandıktan sonra kilo vermeyi planlar dahiline aldım. Geçtiğimiz yazla beraber daha çok spor yaparak ve eve siparişle gelen, kalori hesabı olan yiyecekleri tüketerek, daha fazla yürüyüş yaparak formuma kavuştum. Yürüyüş çok yapmazdım ama diyet yaparken kesinlikle yürüyüşün tetikleyici bir özelliği olduğunu gördüm. Hamur işini ve şekerin türevlerini azalttım. Yeşil çay her zaman çok tüketirim ve çok tavsiye ediyorum. Sabahları mutlaka limonlu sıcak su içerim.

Yemek düzeniniz nasıl? ‘Fiziğim için asla tüketmem’ dediğiniz yiyecekler var mı?
Asla lafını seven bir insan değilim. Gündüz çok yediysem, akşam daha az yiyorum. Kilo aldıysam, kendimi birkaç gün sıkıyorum, yediklerime dikkat ediyorum.

Hayatınızda ‘iyi ki yaptım da sonucu bu oldu’ dediğiniz bir şey var mı?
Tabii ki en önemlisi eşimle tanışmam ve oğlumuzun dünyaya gelmiş olması. Benim için en önemli şey o. Kendimi yılmadan geliştirmeye çalışıyorum. O eğitimler, üşenmeden girdiğim workshop’lar, araştırmacı halim... ‘İyi ki bu kadar meraklıyım’ diyorum. Bir de 2007 yılında televizyon fenomeniyken televizyon programlarına ara verip, oyunculuğa odaklanıp, Los Angeles’a gidip Eric Morris’le çalışmam oldu. Benim için bir dönüm ve değişim oldu. Bu da benim için ‘iyi ki yapmışım’ dediğim noktalardan biri.

‘Ya hep ya hiç’ midir sizin için? Yoksa arası bulunur mu?
‘Ya hep ya hiç’çi değilim. O noktaya çok zor giderim. Hep arasını bulmaya çalışırım. ‘Yok’ dedikten sonra ise dönüşüm yoktur.

İstediğiniz bir dönemde, istediğiniz yerde ve istediğiniz yaştasınız... Kim olurdunuz? 
Ebru olurdum.

Röportaj: Aslıhan Sever
Fotoğraf: Zeynel Abidin Ağgül

Stilinizi nasıl anlatırsınız?
Rahat, tanımlanabilir, karışık olmayan şıklık.

Mesele moda mıdır, arkasındaki fikir mi?
Fikirdir kesinlikle. Siz de bir koleksiyon hazırladınız.

İlham periniz neydi?
İlham kaynağımız, kesinlikle annemiz. Çocuk yaşlardan itibaren, onun renkleri cesurca ve özgürce kullanması, bize en büyük ilham kaynağı oldu. Biz de Akel kardeşler olarak, bugüne kadar olan bilgi ve tecrübelerimizi bir araya getirdik. Sonuç olarak bizim rengimizden, bizim gökkuşağımızdan Akel’s doğdu.

Tasarımlarınızın en belirgin özelliği ne?
Bu koleksiyonda giyilebilir, her zaman gündüzden geceye taşınabilir, insana kendini iyi ve farklı hissettirecek kıyafetler var. Zaten kendine güveni olan kadınları biraz daha parlatmak amaçlı bir koleksiyon. Sonuç olarak, giyen herkes kendini mutlu hissediyor. Bu da benim için çok önemli. Diğer yandan, ben klasik düşünen biri olmakla beraber bugünü ve dünü birleştirmeyi çok seviyorum. Dolayısıyla, zamansız, 10 yıl sonra dolaptan çıkardığında eskimeyen,ruhu olan, biraz daha dokusu olan, kumaşındaki detayında farklılık olan kıyafetler tasarlıyorum.

Mühim olan stil mi yoksa moda mı?
Stili olmalı ki, moda parçaları kendine yakıştırabilsin. Öbür türlü stilin olmuyor. Tamamen modanın yansımasında biri oluyorsun. Moda olup her şeyi alıp giyen insanların stilinin olduğunu düşünmüyorum. Stil de karakterdir aslında. Benim stilim ise, benim karakterimin yansımaları.

Siz modayı nereden takip edersiniz?
Ben çok fazla dergi karıştıran ya da moda takipçisi biri değilim ama son zamanlarda özellikle stilini beğendiğim kişileri Instagram’dan takip ediyorum. net-a-porter. com’dan alışveriş yapmayı çok seviyorum. İnternetten alışveriş yapabilmek kolay bir şey değil ama ben zamanla bunun ustası oldum.