Erkenci bebeklerin daha fazlasına ihtiyacı var

Hastanede geçirilen haftalar, gösterilen olağanüstü çabalar ve birer mucizeye dönüşen hayatlar... Prematüre doğan bebeklerin bakımı için uzmanlara kulak verdik ve çocuklarını kucaklarına almak için günlerce beklemek zorunda kalan anne-babaların hikayelerini dinledik.

Erkenci bebeklerin daha fazlasına ihtiyacı var

Yazı: Halime Sürek Kahveci

Tüm çocukların hakkı elbette el bebek gül bebek büyütülmek. Ama bazıları var ki onlar dünyaya geldikleri ilk günden itibaren özel bakıma biraz daha fazla ihtiyaç duyuyorlar çünkü kelimenin tam anlamıyla el kadar oluyorlar. Ülkemizde her yıl 1.5 milyon bebek dünyaya geliyor. Bu bebeklerin yüzde 10’u da aramıza katılmakta biraz aceleci davranan ‘prematüre’ bebekler oluyor. Erken doğdukları için birçok sağlık sorunu ile baş etmek zorunda kalsalar da çoğu, mucizeyi andıran hayata tutunma çabalarıyla örnek oluyor. Gelin uzmanlardan prematüre bebekleri, ihtiyaçlarını ve yapılması gerekenleri; annelerinden de dünyaya erken gelen bu bebeklerin olağanüstü hikayelerini dinleyelim. Yenidoğan ve Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülnihal Şarman, tecrübesi 25 yıla dayanan bir isim... El Bebek Gül Bebek Derneği’nin de kurucularından. Önce derneğin kuruluş hikayesini dinleyelim ondan:

“10 yıl önce, ‘Biz prematüre bebekleri yaşatıyoruz. Ama ondan sonraki süreçte, ailelerin çocukların bakımı, alacakları tedavi gibi konularda desteğe ihtiyaçları var’ fikriyle yola çıktık. Adını da bizim şefkatli halimizi yansıtması açısından ‘el kadar bebeklere gül gibi bakmak’ için El Bebek Gül Bebek Derneği koyduk. Çünkü prematüre bebekler, gerçekten el kadarlar ve onlara bir güle bakar gibi itinalı bakmazsanız solabiliyorlar. Kuruluşumuzdan sonraki ilk yılları prematüre bebekler hakkında farkındalık oluşturmak için harcadık. Sonraki yıllarda çok güzel adımlar atıldı ülkemizde.”

A’dan z'ye bakım ihtiyacı
Türkiye’deki bebek ölüm oranı, gelişmiş Avrupa ülkeleriyle neredeyse aynı. Şehirden şehire değişmekle birlikte ortalama binde yedi. Bu orana binde 25’ler seviyesinden gelindiğini hatırlatan Dr. Şarman, “Yine de prematürelik Türkiye’de bebek ölümlerinin en önemli nedeni” diyor. Peki prematüre bebek ne demek? İlk tanım ‘beklenmedik bir şekilde, zamanından önce doğmuş bebek’ oluyor. Hamilelik süresi 40 hafta ve 37’nci haftadan sonraki doğumlar normal süresinde meydana gelmiş olarak kabul ediliyor. Bundan önceki dönem ise prematüre bebek demek. Bu geniş şemsiyenin altına ise ‘geç prematüre, prematüre, ileri prematüre ve yaşam sınırında prematüre’ tanımları giriyor. 34-37’nci hafta meydana gelen doğumlara geç prematüre, hamileliğin 30-34’üncü haftasında doğan bebeklere prematüre deniyor. İlk gruptaki bebeklerde genellikle ilaçta tedavi edilebilecek sağlık sorunları görülüyor. Prematüre bebekler ise yoğun bakım gereksinimi duyuyor ve güzel haber şu ki teknolojik gelişmeler sayesinde yaşama oranları yüzde 95 düzeyinde. Hamileliğin 28-30’uncu haftaları arasında aramıza katılan bebekler ileri prematüre olarak kabul ediliyor ve çok ciddi sağlık sorunları olabiliyor. Yaşam sınırında prematüre olarak tanımlanan anne karnında kalma süresi 24-26’lık hafta olan bebeklerin dünyaya tutunması ise tıptaki gelişmeler sayesinde mucize öyküleri barındırıyor. Bu bebekler, A’dan Z’ye her alanda yoğun bakıma ihtiyaç duyuyor. Örneğin, ciltleri henüz olgunlaşmadığı için cilt katmanları çok ince oluyor ve hızla sıvı kaybedebiliyorlar, bu da onların kaybedilmesine neden olabiliyor. Bunun önüne geçmek için kuvözlerde özel nem ve ısı ortamları oluşturuluyor.

Erkenci bebeklerin daha fazlasına ihtiyacı var - Resim : 1

Doğum haftası önemli
Prematüre bebeklerin akciğerleri hiç gelişmemiş olabiliyor ve dünyaya geldikten sonra haftalarca solunum makinesine bağlı olmak zorunda kalabiliyorlar. Hamileliğin 24-26’ncı haftasında kapanması gereken kalp damarı bebek daha erken dünyaya geldiği için açık kalabiliyor. Bu da kalbin akciğere kan pompalamasına bağlı olarak gelişen kalp akciğer yetmezliği anlamına gelebiliyor. İlaç ya da ameliyat ise duruma göre tercih edilen tedavi yöntemleri. Dr. Şarman, erken doğuma bağlı olarak beyinde görülebilecek sağlık sorunlarını anlatırken sözlerine şöyle devam ediyor: “Beynin iç boşluklarının çevresindeki damarların çok hassas olduğunu biliyoruz. Burada aynı zamanda beynin ileri merkezlerine göç eden kök merkez hücreleri var. Beyin damarları çatladığında beynin için kan dolabiliyor. Bu durumdan kök hücreler de etkilenebiliyor yani beynin ana hücreleri hasar alabiliyor. Hasara bağlı olarak da mental gerilik ya da spastisite gibi sorunlar oluşabiliyor. Beyin kanamasından kurtardığımız bebeklerde kanın seruma dönüşmesi, küçük pıhtıların beyinde su toplanmasına yol açması nedeniyle hidrosefali yani kafa büyümesi de görülebiliyor.” Prematüre bebeklerde görülebilen diğer sorunlar da gelişmemiş sindirim sistemi. Enzimlerde, bağırsak hareketlerinde bozukluk olabiliyor ve bağırsaklarda meydana gelebilecek şişme, ölüme yol açabiliyor. Bu sorundan korunmak için anne sütü çok önemli. “Eskiden de anne sütünün önemi biliniyordu ama bu kadar hayati olduğu anlaşılamamıştı” diyen Dr. Şarman sözlerine, “Görüldü ki sadece anne sütü almış bebeklerin yaşam şansları farklı oluyor. Anne sütünün pek çok özelliği nedeniyle bebek enfeksiyonlardan ve bağırsak ölümlerinden korunmuş oluyor” diye devam ediyor.

Neden erken?
Erken doğuma yol açan nedenlerin yüzde 20’si bilinemiyor. Ancak iyi bir gebelik takibi bazı sorunların erken saptanmasına ve prematüre bebek doğumunu önlemeye olanak veriyor. Nedeni bilinen prematürelikte ise anneye bağlı alkol-sigara kullanımı gibi nedenler, hamilelikte meydana gelebilen plasentanın erken yaşlanması, tansiyon yüksekliği, enfeksiyon ve çoklu hamilelik gibi durumlar ya da bebeğe bağlı sorunlar öne çıkıyor. Dr. Şarman’ın verdiği bilgilere göre prematüre bebek oranı değişmiyor, her 10 gebelikte bir görülüyor. Ülkemizde ise her yıl bir buçuk milyon bebek yaşama ‘Merhaba’ diyor. Bu orana göre prematüre doğan sayısı ise 150 bin civarında... 30 haftanın altında doğanların sayısı ise 30-40 bin dolayında. Dr. Şarman “Prematürelik toplum sağlığı açısından önemli bir konu. O nedenle bu konuya eğilmek ve bu bebekleri yaşatma oranlarını yükseltmek çok güzel” diyerek prematüre bebekleri ‘hasarsız’ yaşatmanın önemine de dikkat çekiyor.

Düzeltilmiş yaş hesabı
Prematüre bebeklerin yaş hesaplamaları, normal doğanlarla aralarındaki farkın ortaya konması için ‘düzeltilmiş’ olarak yapılıyor. Yani iki ay erken doğan bir bebek dünyaya geleli altı ay olsa bile gelişim açısından dört aylık bebeklere göre değerlendiriliyor. Hastaneden çıktıktan sonra evde bakımları da özen isteyen bu bebeklerde ortaya çıkan sorunların tedavisi için vakit kaybetmemek önemli. “Görme, işitme ve konuşmada sorun gözleniyorsa rehabilitasyona erken başlamak önemli” diye uyaran Dr. Şarman, şöyle devam ediyor: “Prematüre bebek deyince evet akla önce sorunlar geliyor ama ben olumlu yönlere odaklanılması gerektiğini düşünüyorum. Hastane ve bebeklik sürecini çok iyi yaşamış, herhangi bir sorunu olmayan prematüre bebekler mucize yaratıyor. İçlerinde çok iyi piyano çalan virtüözler, doktorlar var. Eğer çocuğunuz hastane sürecini, ilk yılını iyi atlattıysa o zaman önerim prematüre olduğu fikrini kafanızdan çıkarmanız. Çünkü bazen çok aşırı korumacı olmak da davranış problemlerine yol açabiliyor.

“Zorluklar sevincinizin önüne geçmesin”
Prematüre bebek sahibi anne babalara destek olmak için kurulan El Bebek Gül Bebek Derneği, kuruluşunun üzerinden geçen 10 yılda sayısız aileye el uzatmış. Dernek başkanlığı görevini, şimdilerde 11’inci yaşlarını süren Selin, Tolga ve Nehir’in annesi Özgür Doğal Keleş yapıyor. Önce kendi hikayesini anlatmasını rica ediyorum. O da sözlerine “Ben üçüz doğurduğumda yakınlarımda kimse prematüre doğurmamıştı, kendimi çok yalnız hissettim” diye başlıyor. Bilgi açlığını yabancı dildeki kaynak kitaplardan gidermeye çalışmış ama “Şartlarımız aynı değil bir kere” diyor ve bebeklerinin doğduğu güne gidiyor:

“Üçüz gebelik sürecim hep riskliydi ve doktorlar beni hep erken doğuma hazırladı. Gebeliğimin 32’nci haftasında hastaneye yattım ama hiçbir şeyin beni bebeklerim dünyaya geldikten sonra gördüklerime hazırlamadığını rahatlıkla olarak söyleyebilirim. Minicik bebeklerimin her biri ayrı kuvözde, ayrı aletlere bağlı, ağızlarında, burunlarında hortumlar... Aletlerden binbir türlü ses çıkıyor. Bebeklerimden biri aşırı kıllı iken diğeri tırnaksız, kirpiksiz... Aklıma gelen ilk soru: ‘Allah’ım bebeklerim sağlıklı olabilecekler mi?’”

O dönemde kendini suçladığını, saatlerce ağlamaktan bitap düştüğünü anlatıyor. Soruların arkasının kesilmediğini de: “Hemşireler gelip anne sütünün önemini anlattı ve sütümü sağıp daha dokunamadığım bebeklerimle bu yolla bağ kurmaya çalıştım. Ama endişeleriniz hiç bitmiyor o arada. Acaba emebilecek mi, kendi başına nefes alıyor mu, görebilecek mi? Bilemiyorsunuz. Bu süreçte benim en büyük destekçim ailem oldu. Ayrıca başka aileler de vardı bebekleri kuvözde olan. O zaman yalnız olmadığını hissettim.” Üçüzlerinin gelişim geriliği 2.5 yaşına kadar devam etmiş, en büyük zorlukları yeme ve içme refleksi ile ilgiliymiş. O sıkıntılı günleri geride bırakan Keleş, “Prematüre bebek sahibi olan anne-babalara neler söylemek istersiniz?” sorusuna şöyle cevap veriyor:

“Bu süreci yaşarken benim gibi başka ailelerle karşılaştıkça düzenli takibin, iyi ve zamanında bakımın bebeklerimiz için ne kadar önemli olduğunu gördüm. Bizler, aileler olarak bebeklerimiz hakkında her şeyi öğrenmeliyiz ve onların takibini çok iyi yapmalıyız. Özellikle yedi yaşına kadar bizim çocuklarımızı yeni doğan bebek uzmanları takip etmeli. Ülkemizde prematüre bebekler için merkezi takip sistemi olmaması büyük eksiklik. O yüzden çok bilinçli anne-babalar olmalıyız. Ben bebeklerimin doğumuna yeteri kadar sevinemedim, bu en büyük pişmanlığım. Anne olmanın sevincini doyasıya yaşayamadım. Buradan tüm prematüre doğum yapmış anneler ve babalara seslenmek istiyorum. Lütfen anı yaşayın. Endişe ve kaygıların sevincinizin önüne geçmesine izin vermeyin. Tabii ki bu süreçte sıkıntılar yaşayabilirsiniz ama anne ve baba oldunuz, bu sevinilecek bir haber.” Dernek olarak daha fazla kişiye ulaşmak istediklerini anlatan Keleş, gönüllülük çağrısında da bulunuyor:

“Dernek olarak en büyük amacımız prematürelik konusunda farkındalık yaratmak. Ailelere yaşadıkları bu zor süreçte yalnız olmadıklarını hissettirmeye çalışıyoruz. Desteğimiz bazen gönüllü anne sistemimiz oluyor, bazen psikolojik destek. elbebekgulbebek.org adresli sitemizdeki doktor videolarımız ve kitapçıklarımızla bilgi veriyor, ihtiyacı olanlara mama, bez, ameliyat veya fizik tedavi olanağı sağlamaya çalışıyoruz. Maalesef maddi olanaklarımız kısıtlı ancak elimizden geldiğince ailelerimizin yanında olmaya çalışıyoruz. Daha çok gönüllüye ihtiyacımız var. Çünkü en büyük gücümüz bir araya gelmemiz.”

Erkenci bebeklerin daha fazlasına ihtiyacı var - Resim : 2

“Şu andan başkasına sahip değiliz”
Hikayesini bizimle paylaşan bir başka anne de Merve Özçelik, 31 yaşında. Tüp bebek yöntemiyle dünya getirdiği ikizlerinden Fatma Zehra da sohbetimizin konuğu. Özçelik hem kızının hem de yenidoğan yoğun bakım ünitesinde geçen 137 günün ardından kaybettiği oğlu Mustafa Turan’ın hikayesini içtenlikle anlatıyor. “Hamilelik benim hayatımda çok kısa bir süreyi kapsıyor. Zaten normal hamilelik süreci olmadığı için sürekli bir kaygı hissediyordum” diye söze başlıyor. Hamieliğinin beşinci haftasında ikiz bebekleri olacağını öğrenmiş. Çok mutlu olmuşlar. “Hayalim hep büyük masalar etrafında toplanan geniş bir aile olmaktı” diyor. Sonrası kaygılı olsa da hamileliğinin ilk haftaları keyifli geçiyormuş. Ta ki sekizinci haftada yaşanan kanamaya kadar. Bebeklerini kaybettiği korkusuyla hastaneye gittiklerinde ikisinin de yaşadığını öğrenince büyük mutluluk yaşamışlar. Ancak hamileliğinin sonraki dönemi için “Hiç kalkmadan yatacaksın” demiş doktoru. 16’ncı haftada rutin kontrol sırasında ise rahim açıklığı nedeniyle acil müdahaleye alındığını anlatıyor o günü yeniden yaşar gibi. Bebekleri dünyaya erkenden gelmeye karar verdiğinde o hamileliğinin 26’ncı haftasındaymış ve takvimler 30 Aralık 2014’ü gösteriyormuş. Doğumun ardından ilk sorusu “Çocuklarım yaşıyor mu?” olmuş. Sonrası ise yenidoğan bakım günleri... Dünyaya bir kilogram ağırlığında gelen kızı 69’uncu günde evine gidebilmiş, doğduğunda 700 gram olan oğlu ise 137’inci günde veda etmiş. Bu rakamların her biri, acı kaynağı onun için. Ancak etrafımızda dolaşan Fatma Zehra’yı izlerken o acıların izleri yok oluyor yüzünden. Yaşıtlarını daha kolay yakalayan Fatma Zehra, bugünlerde takvime göre üç yaşını doldursa da düzeltilmiş yaşı nedeniyle tam olarak üç sayılmıyor. Merve Özçelik, kendisi gibi bu süreci yaşayan annelerle bir araya gelmek amacıyla derneğe üye olduğunu anlatıyor bir taraftan da. Kızı etrafımızda bisikletle dolaşırken “Nasıl bir annesiniz? Çok korumacı mısınız?” diye soruyorum söyleşinin sonunda. O da “Evet zorlu günler geçirdim. Ama çok korumacı bir anne değilim. Biz çocuğumuzla anı yaşıyoruz açıkçası. Çünkü, şu andan başkasına sahip olamadığımızı gösteren şeyler yaşadım” diye cevap veriyor.

Patikler kuvöz oldu
Prematüre bebeklerin bakımı toplum açısından önemli bir konu ve hem sağlık sisteminin hem de ailelerin gönüllü oluşumlarca desteklenmesi sorunların çözümünü kolaylaştırıyor. Prematüre bebeklerin dünyaya geldiği daha ilk anda ihtiyaç duydukları kuvözlerin hastanelerde yeterli sayıda olması onların yaşama tutunmaları anlamına gelebiliyor. Türkiye Soroptimist Kulüpleri Federasyonu şemsiyesi altında yürütülen Erken Doğanları Yaşatalım Projesi de, prematüre bebekleri yaşatmak ve annelerin yüzünü güldürmek için ihtiyacı olan hastanelere kuvöz bağışı gerçekleştiriyor. Soroptimist Kulüpleri üyelerinin el emeği ile ürettiği patikler de projenin sembolü ve bağış kaynağı oldu. Patik, battaniye örgüleri hala devam ediyor ve dördüncü kuvöz bağışı da yolda. Türkiye Soroptimist Kulüpleri Federasyonu Başkanı Nilgün Pakkan, “Kuvözlerin teslim töreninde bebekleri ve annelerin gülen yüzünü görmek bize ne kadar doğru iş yaptığımızı, en önemli şeyin ‘hayata tutunmak’ olduğunu gösterdi” diyor.