Kendinize bağımlı çocuk yaratmayın

Bebekken ‘Geceleri yanımızda uyumak istiyor, yatağında asla yatmıyor’, biraz büyüyünce ‘Okula gitmek istemiyor, beni sürekli yanında istiyor’ diyen anneler ve ileride anne-babasını yalnız bırakmamak için evlenmeyen, evlense de eşiyle ailesi yüzünden sorun yaşayan çocuklar... Peki bu bağımlılık halinin sebebi çocukların karakteri mi dersiniz? Yani o mu size bağımlı diyorsunuz? Hayır, yanılıyorsunuz!

Kendinize bağımlı çocuk yaratmayın

Kendi yatağında yatsın
Çocuklar farklı nedenlerden dolayı anne-baba ile yatmak isteyebilir, hatta bazen çocukla birlikte yatmak isteyen, annebabanın kendisi de olabilir. Anne-babalar bazen çocuklarına daha yakın olabilmek, bazen de onlara gün içinde yeterli zaman ayıramadıklarını düşündükleri için çocuklarıyla birlikte yatmak istiyor. Ancak çocukları küçük yaşlardan itibaren kendi yatağında uyumaya alıştırmak gerekiyor. Kendi başına, kendi odasında yatmasının bir kural olduğu belirtilmeli ve bunun için istikrarlı bir yol izlenmeli. Anne ve babanın ayrı, kendi yatağı ve odasının ayrı olduğu vurgulanmalı ve bu durum çocuğa iyice açıklanmalı. Konulan kuralların uygulamasında kararlılık da çok önemli. Peki bunu nasıl yapacaksınız? Medical Park İzmir Hastanesi Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Yrd. Doç. Dr. Burcu Serim Demirgören’e göre uykusu gelmeyen çocuğu erken saatlerde yatmaya zorlamamak, uyumadan önce yanında oturarak masal okumak veya o gün olanları konuşmak, yattığı odanın ışığını ve kapısını açık bırakmak, sevdiği bir oyuncağı ile uyumasına izin vermek, eğer yatağı dışında uyumak istiyorsa uyuduktan sonra yatağa koymak gerektiğini söylüyor ve ekliyor: “Gece korkuları nedeniyle çocuk uyanıp anne-babanın yanına geliyor ise yatağa kabul etmeyip onunla birlikte odasına gidip tekrar uyuyana kadar yanında olmak tercih edilmeli. Bütün bu uygulamalara karşın çocuğun yalnız uyumayı reddetmesi durumunda bir uzmandan destek alınabilir.”

Karar almasına olanak tanıyın
Çocukların kendi kararlarını alabilmesine olanak tanımak ve ruhlarını özgür bırakmak da önemli. Bağımlılıktan özgürlüğe geçiş döneminde büyüdüklerini kabul etmeli ve onlara destek olmalısınız. Duygusal ve toplumsal etkileşimin güçlü olduğu aile ortamında yeterli sevgi, ilgi ve güven içinde büyüyen çocuklar, sağlıklı gelişimleri için gerekli deneyimleri yaşayabiliyor. Bu tür aile ortamlarında, aile bireylerinin sorumluklarının bilincinde olması ve çocuklara bağımsızlık konusunda gerekli ortamların hazırlanması, onun sağlam bir kişilik yapısına sahip olmasını sağlıyor. Sizin yapmanız gereken, çocuğunuzu daima sevdiğinizi ve ona destek olduğunuzu göstermek. Çocuğunuza kendi istediğiniz misyonları yükleyerek sizin istekleriniz doğrultusunda karar almasına olanak vermeyin. Bu durum ileride daha mutsuz bireyler olmasına sebep olacaktır. Bırakın çocuğunuz hayatına dair kararları kendi alsın.

SADECE ANNE DEĞİLSİNİZ!
Geçtiğimiz sayıda Klinik Psikolog Pınar Mermer ile Yavaş Ebeveynlik üzerine yaptığımız röportajda Mermer, ilk yıllarda anne ve bebeğin güvenli bağlanmasının öneminden bahsetmişti. “Güvenli bağlanmayı sağlayabilmek, çocuğun özgüvenli, mutlu, huzurlu, öğrenmeye açık bir yetişkin olmasını sağlar. Bunun için çocuğu ayrı bir birey olarak kabul edip ihtiyaçlarını doğru gözlemleyebilmek gerekir” demişti. İşte buradaki en önemli noktalardan biri de, çocuğu ayrı bir birey olarak kabul edebilmek. Bebeğin anneye bağımlı olduğu iki yıllık süreç şu açıdan da büyük önem taşıyor: Bu süreçte bir canlının yaşamının devamını sağlayabilecek kadar önemli bir rolde olmak bazı annelere bunaltıcı gelirken, bazı anneler için yaşamın en önemli amacı haline geliyor. Hatta Uzman Psikolojik Danışman Nur Ağdelen, bazı annelerin daha önce nasıl bir kadın olduklarını unutabildiklerine dikkat çekiyor ve, “Bu yüzden alıştıkları, kendilerini en becerikli hissettikleri role sarılarak yaşamlarını sürdürmek isteyebiliyorlar. Bunu yaşamakta olan anneler için çocuklarının kendilerinden uzaklaşmasını desteklemek zorlaşabiliyor. Anne olmanın hissettirdiği yararlılık duygusuyla, kendilerini çocukları için yemekler yapmaya, onlar için işten ayrılmaya, kişisel ihtiyaçlarını tamamen rafa kaldırıp, tüm dikkatini çocuklarının ihtiyaçlarına verebiliyorlar. Bu tip annelerden en çok ‘o yiyemez, ben yedireyim’, ‘hazırlanana kadar geç kalırız, ben giydireyim’, ‘gece yalnız kalmaktan korkar, benimle yatsın’, ‘derslerine yardımcı olursam daha başarılı olur’ gibi sözler duyulur. İşte bu noktada annelerin kendilerine bunların hangisi bana, hangisi ona ait diye sorması gerekiyor” diyerek çok önemli bir noktaya parmak basıyor. Uz. Psk. Özge Merve Türk, bazı annelerin sütten kesmeyi bile travmatik bir durum olarak yaşadığını söylüyor. Bunun nedeni ise; annenin, çocuğunun büyüdüğünü kabul etmek istememesi ve buna karşı ‘inkar’ savunma mekanizmasıyla tepki vermesi. Oysa bu da normal bir gidişat. Annelerin rolünde yıllar geçtikçe değişiklikler oluyor. Bebeği olan anneden  okul çağında çocuğu olan bir anneye, ardından üniversiteye gidecek bir gencin annesine, sonra da evlenecek ve torun sahibi olacak bir anneye dönüşüleceğini hatırlatan Ağdelen, annelere şu öneride bulunuyor: “Bu geçiş süreçlerinin her birinde annelik rolü de değişiyor. Bu nedenle siz de çocuğunuzun ihtiyaçlarına göre, ilk iki yılda onunla ten tene, sonraki yıllarda ona bir kol uzaklıkta, biraz daha büyüyünce onunla göz göze, daha sonra ise ruhunda, istediğinde
ise yanında olun. Çocuğunuzun gelişimsel özelliklerine göre pozisyon değiştirebilirsiniz. Çocuğunuz bağımsızlaştığında, artık kendi hayatınıza odaklanabilir ve çocuğunuzun sizin yardımınıza ihtiyacı olduğu zaman onun yardımına koşabilirsiniz” diyor. Bağımlı değil bağlı olsun ! Aranızdaki ilişkiyi sağlıklı geliştirmek ve doğru şekilde bağlanmayı sağlamak için işte dikkat etmeniz gerekenler...

Çocuğunuzu yaşamın odağı haline getirmeyin
Bazı anneler çocukları için yaşar ve hayatlarını onlar üzerine kurar. Bu nedenle çocuklarının büyüdüğünü ve bir gün yuvadan uçup gideceklerini kabul etmekte güçlük çeker. Çocuklarını kendi kişisel ihtiyaçlarını, eksik yanlarını tamamlayan nesneler olarak görerek yaşam odakları haline getirirler. Yaşam amacını çocuğunun hayatı üzerine şekillendiren anneler, ileride kendilerine bağımlı çocuklar yetiştirme eğiliminde oluyor ve çocuklarının büyüdüklerini, kendi istekleri, kendi doğruları olan bir birey olduğunu kabullenmekte zorlanıyorlar. Bu durum, annelerin de çocuklarına bağımlı hale gelerek hem kendi özel yaşamlarında eşleriyle sorun yaşamalarına hem de çocuğun bireyleşmesine engel olarak kendi hayatını kurmasında sekteye uğramasına neden olabiliyor.

Ne yapmalı?
• Eğer çocuğunuz çekingense; öncelikle çekingenliğinin altında yatan gerçek neden ne, buna bakmak gerekiyor. Doğumdan itibaren davranış ve yaklaşımlarınız ona bağımsızlığını kazandıracak nitelikte olmalı. Yetişkinlerin çocuğun kendi kendine yapabileceği her etkinliği desteklediği, çocuğun seçimlerine fırsat verdiği, onu yüreklendirdiği ve karşılaştığı problemlere yardımcı olduğu sürece çocukların bağımsızlık duygusunun geliştiği görülüyor.
• Çocuğunuz bir problemle karşılaştığında o problemle ilgili çözüm önerilerini düşünme fırsatı tanımalı, problemi nasıl çözeceğine karar vermesini sağlamalısınız. Hor görme, cezalandırma, aşırı sevgi ve koruma, çocukların gelişimini, başarısını ve topluma uyum sağlamasını engelliyor. Unutmayın, sağlıklı toplumlar, ruh sağlığının korunmasıyla oluşuyor. Yeterli sevgi görerek bağımsızlığı desteklenerek yetişen bireyler sağlıklı toplumların temelini oluşturuyor.
• En önemlisi, çocuklarınızı özgür bireyler olarak yetiştirmek için kendilerini bulmalarına izin verin. Sevgi ve destek ile büyümüş çocuklar daima hayata karşı kendinden daha emin bireyler olacaklar.Yazı: Arzu Vila

Çocuk yetiştirmek iğneyle kuyu kazmaya benziyor derler, ne kadar da doğru! Siz her ne kadar attığınız her adımın onun iyiliği için olduğunu düşünseniz de, zaman zaman yanlış şeyler yapıyor olma ihtimalinizi de göz ardı etmemelisiniz. Çocuk yetiştirirken, ileri ki dönemlerde çocuğunuzun gelişimini engelleyici travmatik durumlara yol açmamak büyük önem taşıyor. Bu açıdan, en çok üzerinde durulması gereken konulardan biri de, bağımlılık kavramı! Anne-çocuk bağımlılığı kavramını biraz irdelemek gerekiyor. Çünkü çocuklar büyürken ve gelişirken, onların bu gelişimine ayak uyduramayan ve çocuğunun kendine bağımlı olduğu fikrine kapılan anneler, ilerleyen yıllarda büyük sorunlar yaşayabiliyor ve yaşatabiliyor. Bu anneler, farkında olmadan kendilerinden kopamayan ve ayakları üstünde duramayan bireyler yetiştiriyor. Oysa, iyi bir gelişim çocuğun fiziksel olduğu kadar ruhsal gelişimini de destekliyor. Bu durumda en başta ebeveynin çocuğunun büyüdüğünü kabul etmesi ve ona küçük yaştan itibaren küçük sorumluluklar vererek özgüven gelişimini desteklemesi gerekiyor. Prof. Dr. Kültegin Ögel, özellikle aşırı korumacı olmanın bağımlı çocuklar yaratabildiğine dikkat çekiyor ve bu durumun faydadan çok zarar getirdiğini söylüyor: “Aşırı korumacı anneler, bir anlamda çocuklarına bağımlı  anneler. Kaygının dozu artınca bu durum çocuğa yarar yerine zarar getiriyor. Annenin kontrolden çıkan kaygısı, çocuğun aşırı kontrolünü doğuruyor. Aşırı kontrol de çocuğun gelişimini engelliyor.”