'Uykucu uyandırıyor; perde kapanmasın!'

Benim gibi sinemaya gitmeyi seven, hatta aşık olan, “Öyle tek gitmem yanımda illa ki, birisi olsun” takıntısı olmayan, mısırını alıp koltuğa kurulanların bile sinemaya gitmeyi bıraktığı bir zamanda geldi "Uykucu filmi."

Esin Övet

Esin Övet


'Uykucu uyandırıyor; perde kapanmasın!'

Malum zamanın ruhu, dijitale abanmış bir dünya, “Film mi yapılıyordu hâlâ?” diyen genç nesil, algoritma kurbanı hikâyeler… 

Evet, kabul, zamane hızlı. 

Ama bazı şeyler var ki ekran ışığı değil, perde ışığında anlam buluyor.

İşte tam da böyle bir dönemde “Uykucu” gibi iddialı bir film görmek, “Tamam sinema ölmedi, daha hikaye bitmedi” dedirtiyor. İnsana.

Geçen AKM’de muhteşem bir gala yapıldı. 

Çok uzun yıllardır galaya gitmiyordum. Üstelik İstanbul’da “Aman evlerinizden çıkmayın” denilen sarı alarm verildiği gök delindiği gün yapıldı.

Kırmızı halı, muhteşem bir organizasyon ve usta isimler davette. 

Kapıdan girer girmez, tavanda asılı kırmızı güller, ve “Aşk iki insanın birbirine yarasını göstermesi değil de nedir ki!” Diyen kırmızı güllerin içinde yazılı bir yazı karşıladı biz.

Tıpkı “Kasımda Aşk Başkadır” diye konuşup yazacağımız günlerde.

AKM’de dışarda yağmur, içerde aşkın kokusu ve sinema. Tıpkı o eski günler gibi. Tıpkı film heyecanı var, hani çocukken mısır kokusuyla birleşen türden an ve atmosfer. Ve yapımcı Polat Yağcı, “Sinemayı ayakta tutmak lazım” diyorsa, Çağatay Ulusoy ve Elçin Sangu gibi isimler “Risk alıyoruz, ama değer” diyorsa bize de dönüp kocaman helal olsun demek kalıyor.'Uykucu uyandırıyor; perde kapanmasın!' - Resim : 1

Ve tabii sinemayı unutmamak.

Çünkü bu zamanda kolay iş değil sinemaya film yapmak. Malum dijital platformun konforunu bırakıp beyazperdeye yürümek cesaret meselesi. Çünkü artık kimse sinema salonlarını doldurmak istemiyor.

E sinema biletleri de çok pahalı.

Tabii sinema bileti ile de bitmiyor. Salona gideceksin, haliyle filme gitmişken olmazsa olmaz mısırı, firigosunu da yemek gerekiyor.

Hepsi bir araya geldiği zaman ciddi maliyet izleyici için.

Ama yapımcı Polat Yağcı, bunda da kolaylık yapmış ve “Sabit bilet fiyatı 120 TL” demiş. Daha ne olsun helal.

Bizler de böyle bir dönemde bunu yapan ekibe destek çıkmamız gerekiyor.

Bu yüzden “Sinemaya gidilsin, perde kapanmasın” diyorum. 

Film ne mi anlatıyor; Efendim Elçin Sangu ve Çağatay Ulusoy’un başrolünü canlandırdığı “Uykucu”da İstanbul’un gölgesinde iki yaralı ruhun hikâyesi konu alıyor. Güzel bir konu. Spoiler vermeyeyim gidin izleyin derim. Ama hem aksiyon, hem psikolojik gerilim var. Ama bence asıl mesele hikâyenin arkasındaki ruh: Sinemaya nefes vermek.

Boşuna dememişler; “Sinema hayattır” diye.

Hayatı sevenler, perdesinin ışığını kapattırmaz. Ve perde açıldığında ışık sadece salonu değil kalbimizi de aydınlatır. Yeter ki biz emeğe saygı duyup sinemaya gitmeyi unutmayalım.

Bu arada son yıllarda “Eşref Rüya” ile ciddi beğeni kazanan Çağatay Ulusoy’un oyunculuğu, ışığı, karizması diye de kocaman bir gerçeklik oluşmuş.

Bunu da söylemeden geçemeyeceğim.

Adam bu işin doğmuş sanki arkadaş. Alkışı ve övgüyü kesinlikle hak ediyor.

Ve galada ki, şıklıktan da bahsetmeden olmaz.

Yapımcı, erkek oyuncuların hepsi değil ama çoğu smokinler içinde harika gözüküyordu. Gerçekten bu kadar titiz bir davette kendi işine saygı duymak bunu gerektirir. Gönül isterdi tüm oyuncuları smokin içinde görseydik ama olmadı.