Akıllı telefonun vazgeçilmezliği

Bir kadın için telefonun vazgeçilmezliği yalnızlığa tahammülsüzlükten mi?

Feyza Bayraktar

Feyza Bayraktar


Akıllı telefonun vazgeçilmezliği

Akıllı telefonlar çıktı çıkalı ergenler başta olmak üzere hemen hemen her yaşta insan akıllı telefonları ile yatar kalkar oldu. Öyle ki cep telefonu artık insanın bir organı gibi vücudunun ayrılmaz bir parçası haline geldi. Erken biten şarjlar dayanılmaz bir kaygı yaratırken, telefonu evde unutmak neredeyse panik atak yaşamaya sebep olmaya başladı. Bir ortamda arkadaşlarla sohbet etmek için buluşulduğunda sohbet edilen ortamdaki arkadaşlar olmaktan çok, telefonun diğer ucundaki çevrimiçi olan başka arkadaşlar oluyor. Ortamda mutlaka fotoğraflar çekiliyor, anında sosyal medyada paylaşılıyor tabii öncesinde mutlaka fotoğraflar rötuşlanıyor. Telefonlara yüklenen programlarla eşler, sevgililer nerede napıyor, nereye gidiyor takip edilebiliyor. Kim nerede napıyor, ne yedi ne içti, kiminle birlikte anında öğrenilebiliyor. Ben buradayım, ben varım, benim hayatım ve ben önemliyim akıllı telefonlar üzerinden tüm dünyaya yansılıtabiliyor. Dünyada neler oluyor anında öğrenilebiliyor. Hayat parmakların ucunda iken akıllı telefonların vazgeçilmez olması oldukça doğal. Özellikle de insanların birbirlerine konuşurken söyleyemedikleri, ifade edemedikleri duygular mesajlar halinde yazılıp gönderiliyor. İlişkiler başlıyor, ilişkiler bitiyor, yazılanlar okunup edit edilip öyle gönderiliyor. Duygular, gülen yüzler, ağlayan yüzlerle ifade ediliyor; bazen de mimik,ses tonu olmadan kurulmaya çalışan sanal iletişim yanlış anlaşılmalara sebep olup kırgınlıklar yaşatabiliyor. 

Her ne kadar akıllı telefonlar herkes için vazgeçilmez olsa da, kadınlar için kullanım amaçlarından olsa gerek daha da bir vazgeçilmez hale geldi sanki. Kadın iletişimsel bir varlıktır. Anlatmak ister, anlatmadan, paylaşmadan duramaz. Bir şeyi anlatırken çok kelime kullanır. Haliyle akıllı telefonlarda kısa mesaj kavramı kadın için değildir çünkü kadın mesajlaşma ortamını doktora tezi uzunluğunda metinlerle doldurur. Kadın kadına yazışmalarda bu problem değildir; çünkü karşısındaki kadın mesajı okur ve aynı uzunlukta cevap yazar. Yalnız, bu bir erkek için zulümdur. Erkek mesajlaşmayı sevmez, onun için mesajlaşma çok gerektiği zamanlarda haberleşme aracı olarak sadece kısa bir cümledir. Oysa kadın 5000 tane Orhun Yazıtları’nı aratmayacak metinlerle ne yaptığından, ne hissettiğine kadar yüz yüze görüşmeyi bekleyemeden yazar da yazar. Kadının anında paylaşma ihtiyacı erkek ne kadar uzağa da kaçsa onu mesajla yakalar, çoğu zaman boğar. O nedenle bir çok erkek kadının mesajlarının bir kısmını okumaz bile. Cevap vermez. Gözden geçirip sadece bir”ok” yazar. Oysa cümleler döşediği edebi metinlere bir karşılık bekler kadın ve yanıtsız kalan her metin onu çileden çıkartır. Kadın arkadaşlar arasında bir erkek için “ee o ne cevap yazdı” şeklindeki meraklı sorulara verilen yanıt genelde “cevap vermedi” ya da “ok” yazdı şeklinde cevaplanır. Cevabı alan kadın arkadaşlar da sanki hiç kendi başlarına gelmiyormuş gibi dolduruşa gelirler. Kadının iç dökme sahası olarak kullandığı mesajlar her ne kadar kadını rahatlatsa da erkekleri çileden çıkarttığı için büyük kavgalara sebep olabilir. 

Akıllı telefonun diğer bir kullanım alanı da kadın için ne giyeceğine karar verme an’ı ya da alışverişte kararsız kaldığı durumlardır. Dolaptan seçilen elbiselerin ya da alışverişte iki üç giysi seçeneği anında fotoğraflanır arkadaşlara gönderilir, fikir alınır ve seçim yapılır. Diğer arkadaş ister işte, ister bir randevuda olsun arkadaşının acil yardım çağrısına cevap verir “Kırmızı olan daha güzel” şeklinde. Kadın yalnızken bile akıllı telefonu sayesinde yalnız değildir, arkadaşı hemen yanı başındadır. 

Araştırma ve izleme kadına özgü birer parçadır. Kadın hoşlandığı, birlikte olduğu bir erkek olsun, eşi olsun, eski sevgilisi olsun nerede, kiminle ne yapıyor, ne düşünüyor bilmek ister. Erkeklerden farklı olarak kadınlar genellikle romantik ilişkiyi hayatlarının merkezine koydukları için kafa durmadan o yönde çalışır. Erkeğin Facebook’ta, Instagram’da paylaştığı fotoğraflara bakılır, yanında kaç kadın var, kadınlar güzel mi ya da kaç kişi o resmi “like” lamış, kim ne yorum yazmış hepsine tek tek bakar. Üzerine kafa yorar. Kendi başına kafa yormakla kalmaz; arkadaşlarına da gösterir. Eğer hoşlandığı, ayrıldığı erkek kendi arkadaş listesinde yoksa, profilini göremiyorsa vazgeçmez, ortak bir arkadaşının hesabından girer yine de bakar ne olup bitiyor diye; çünkü bilmek ister. Twitter’da paylaştıklarından anlam çıkartır, kendi üzerine alınır, ne demek istemiş, başka bir kadın var mı yok mu anlamaya çalışır. Birlikte olmadığı anlarda nerede check-in yapmış, acaba doğru mu söylüyor diye hesaplara girişir. Ola ki eline bir fırsat geçmiş olsun partnerının cep telefonuna takip programı indirir ve nerede olduğunu 7/24 takip eder. Erkeğe ne kadar güvenirse güvensin bilmek istemekten çoğu zaman alıkoyamaz kendisini. 

Kadın neden bu kadar düşünüyor, konuşuyor, paylaşıyor, fikir danışıyor, takip ediyor; kısacası tek başına duramıyor? Kadın neden yalnızlığı ile baş edemiyor, hayatının merkezine kendisini koyamıyor, hayatını akışında yaşayamıyor ve devamlı düşünmek, planlamak, olasılıkları hesaplamak zorunda hissediyor? Eğitim ve sosyo-ekonomik düzey arttıkça bu durum fazla değişmiyor. Türk kültüründe kadının kendisini merkeze koyamaması, yalnızlıkla baş edememesi diğer toplumlara göre daha da fazla. Bunun altında yatan en büyük sebeplerden bir tanesi kadının kendisini geliştirecek, yaratıcılığını arttıracak,  zamanını harcayacak değil; zamandan yararlanacak aktiviteler içinde bulunmaması, kendi yapabileceklerinin sınırlarını farkında olmaması. Kadın iş, ev dışında kendisi ile baş başa kalamadığı için yatkınlığı olduğu alana ilişkilere eğilmesi-arkadaş ya da romantik ilişki- onu durmadan birileri ile iletişim halinde olma zorunluluğunda hissettiriyor. Belli yaşa gelince evlenmek, çocuk yapmak, eş ortada yoksa çocukla sınırsız ilişki içinde bulunmak kadının yalnız kalma korkusundan kaynaklanabiliyor. Kendi ile baş başa kalamayan kadın bir şeylere sarma, peşine düşme ve araştırma konusunda kendinden geçebiliyor. Çocukluğundan beri zamanını sadece yapması gerekenleri yapmak ve ilişkilerini devam ettirmekle geçirdiği için kendisine yatırım yapmamanın sıkıntılarını yaşıyor. Türkiye’de bir çok kadın kendi başına yemeye, alışverişe, sinemaya gitmez, bir yerde oturup kendi başına kitap okumaz, spora giderken bile yanında birisi olsun ister, genellikle bir hobisi yoktur, kendi yeteneklerini, zevklerini bilemez. O nedenle yalnız kaldığı zaman içi sıkılır, ne yapacağını bilemez. Bu nedenle akıllı telefonlar kadının arkadaşları ile sohbet etmesi, varlığını sosyal medyada duyurup geri tepki alması, eski-yeni sevgilisi, eşinin peşine düşerek onun hayatını takip etmesi kısacası yalnızlığı ile baş başa kalmaması için vazgeçilmez hale gelmiştir. 

İletişim özellikle kadınlar için hayatlarının en önemli parçası; fakat iletişim kurma ihtiyacı yalnız kalamama halinden kaynaklanıyor ise bir sıkıntı var demektir. Kadın kendi yeteneklerini, yaratıcılığını, yapabileceklerini farkına varsa hayatını dolu dolu yaşayacak kendi varlığını kanıtlamak için akıllı telefonlara sarılmasına gerek kalmayacaktır.