Meryem’i bilmem de ben tükendim!

Tüketmeyin tadına vararak yiyin!

Feyza Bayraktar

Feyza Bayraktar


Meryem’i bilmem de ben tükendim!

Vallahi tükendim. Genç yaşımda her yerim ağrır oldu. Sırtım, boynum, belim… İbiza'ya tatile gitme planları yaparken Afyon Kaplıcalar planları yapmaya başladım. Bu hayat tüketir insanı, bu şehir, bu insanlar… Hani büyüdüğün zaman her şey daha rahat olacaktı? Yok olmadı, büyümek mi iyi gelmedi, yıllar geçtikçe genel bir bozulma mı var insanoğlunda anlamış değilim. Üniversitede iken zıp zıp çekirge hallerimi özlüyorum e diyeceksiniz tabii 30'lu yaşlarla bir mi 20'lerin başları ama kendi öğrencilerimde de bir mutluluktan çıldırma görmüşlüğüm yok son yıllarda. Derste ultra mutlu bir kesim görmeyi beklemem garip olur tabii ama genel olarak ders dışında da bir oflama puflama tükenme halleri yok diyemem yeni neslin. O zaman hayat yoruyor diyelim gittikçe. Teknoloji istediği kadar hızlı kılsın hayatı, hayat bir uyuşuk, bir bezmiş, bir mutsuz. Resmen tüketiyor insanı.

Neden mi tükendim? Hadi başlayalım sıralamaya. Çok çalışmaktan tükendim. E diyeceksiniz çalışma kardeşim zorun ne ama kim çok çalışmıyor ki evde, işte, dükkanda… Tutunabilmek, yaşayabilmek çok çalışmadan oluyor mu ki? İstemekten tükendim. Hayata karşı iştahlı olmaktan ve durmadan bir şeyler istemekten. Öyle evrene gönder gitsin olmaz çalışıp alacaksın, istemeden hedef konulmuyor, hedef olmadan hayat anlamını yitiriyor, hep geleceğe kulaç atarken anda kalınmıyor.

Sonra… Gazetelerdeki benzer haberlerden ve bu haberlere artık şaşıramamaktan tükendim. Hayat hani sürprizlerle doluydu? Üzücü haber duymaktan, okumaktan ve şaşırmamaktan, alışmaktan tükendim. Aynı ünlüler, benzer dedikodular, aynı dönen çark ve iç sıkıcı, yapmacık haberlerden tükendim. İnsanların merakla aynı olaylara bakıp şaşırmasından tükendim. Kendi hayatlarını yola koyamazken başkalarının hayatlarına odaklanmalarından tükendim.

İstanbul trafiğinden tükendim. Bir yerden bir yere gitmenin 3 saat aldığı, ayağınızın felç olana kadar fren debriyaj yaptığı, sırf bu yüzden bir yere gitmek istememekten ya da ev civarı dolaşmaktan tükendim.

Her yerde yayınlanan değişik diyetlerden, kilo verme yöntemlerinden, insanların durmadan daha zayıf daha fit nasıl olacaklarını konuşmalarından, ölçmelerden biçmelerden tükendim. Kimsenin gönül rahatlığı ile tatlı yiyemesinden tükendim.

Erkeklerin güvensizliğinden, bir kadının şefkat ve ilgi istemesini anlayamamasından, evlenmekten, sorumluluk almaktan korkmalarından, evlendikten sonra da mutsuz oldukları halde boşanamadıkları, rahatlarını bırakmamak için eşlerini aldatmalarından ve eşlerinin bunu görmezden gelerek hayatlarını sürmeye çalışmalarından, kısacası tüm bunları görmek duymaktan tükendim. Yalan evlilikleri gözlemekten tükendim.

20'li yaşların sonlarından 30'lu yaşların sonlarına kadar bütün bekar, kariyerli kadınların kendi ayaklarının üzerinde durabildiklerini unutup zeka ve potansiyellerini görmezden gelip evlenme, çocuk yapma telaşı içinde erkeklerin peşine düşmelerinden, sokaklara dökülüp tüm gezme tozma, tatil planlarını bir erkekle tanışabilme motivasyonu ile yapmalarından, hayatın bir erkeksiz çok çekilmez olduğuna inanmalarından, tek sohbetlerinin erkeklerden, evlilikten ibaret olmasından tükendim. Bir yığın potansiyel dolu, ülkeyi, dünyayı değiştirecek kadının kendilerini unutup geleneksel sosyal baskıya boyun eğmesinden tükendim.

Ben hayat dolu, umut dolu, çalışkan, dost canlısı, dürüst, yardım sever insanlar görmek istiyorum çevremde. Belki seneler önce de böyle değildi insanlar ama ben görmezdim, bilmezdim. Seneler geçtikçe mi insanlar değişti yoksa ben büyüdüm de görmeye başladım bilmiyorum. Yalnız tek bildiğim tükenmek bana özgü bir şey değil, orası kesin. Herkes tükenmişlik içinde. O zaman tüketmeden tadına vararak yaşamak gerek. Tadsız olandan zor olsa bile kaçıp sıyrılmak tad vereni bulmak gerek. Başkalarının sesini değil, kendi iç sesini duymak gerek.