Hamilelikte beslenme

Hamile kaldığınızı öğrendiğiniz andan itibaren etraftan da sesler yükselmeye başlar. Neye elinizi uzatsanız: ‘Aman onu yeme bebeğe zararlı, şunu her gün ye sana çok yararlı!’ Fakat bu müdahaleler bazen öyle bir hal alır ki ne yiyeceğinizi şaşırırsınız. Ya inadına yemeye başlar ya da mide bulantıları nedeniyle sofralara küsersiniz. Fakat ne olursa olsun kilo derdinden de kurtulamazsınız

Hamilelikte beslenme

Sonunda tam bir aile olma kararı aldınız ve artık eşinizle aranıza girecek üçüncü kişiye hazırsınız. Fakat her şey hazır olmakla bitmiyor. Doğum öncesini, doğumu hatta doğum sonrasını da düşünmek, ona göre beslenmek hem sizi hem de bebeğinizi tehlikelerden korumak için büyük önem taşıyor. Bebeğin sağlığı açısından hamilelik dönemi kadar hamilelik öncesi dönemin de önemli olduğu artık bilinen bir gerçek. Hatta birçok bilimsel araştırma, hamilelik öncesi hazırlık döneminin bebeğin geleceğinde obezite, diyabet, hipertansiyon gibi kronik hastalıklara yakalanma risk oranını etkilediğini gösteriyor. Tıp dünyasında pre-gebelik olarak adlandırılan bu dönemde de bebeğin sağlığı açısından gerekli beslenme yatırımlarını yapmalısınız. Diyetisyen ve Yaşam Koçu Gizem Şeber, doğum öncesi ve doğum sonrasında nasıl beslenilmesi gerektiği konusunda bilgi verdi.
Hamile kalmadan önce...

Vücut ağırlığı: Hamile kalmadan önceki kilonuz en az gebelikte aldığınız  toplam kilo kadar önemli. Bilimsel araştırmalar, gebeliğe başlangıç ağırlığının, bebeğin doğum ağırlığını birebir etkilediğini gösteriyor. Gebeliğe çok zayıf başlayanların, bebekleri daha düşük kiloda doğarken, gebeliğe şişman başlayanların bebekleri daha iri doğuyor. Ayrıca anne adayının başlangıç ağırlığı, hamileliğin son döneminde, gebelik şekeri çıkma ihtimalini ve son üç ayda yüksek tansiyon çıkma oranını da etkiliyor. Hamile kalmaya karar verdiğinizde, hamilelik süresince kaç kilo almanız gerektiğini diyetisyeninize sorarak öğrenebilirsiniz. 

Folik asit: Amerika Toplum Sağlığı derneği ve birçok sağlık otoritesi hamilelikten üç ay öncesinde anne adayının günlük 400 mikrogram folik asite gereksinimi olduğunu belirtiyor. gebelik döneminde folik asit yetersizliği nöral tüp bozukluğu adı verilen ve bebeğin omuriliği ile ilgili sağlık sorunları olarak açıklanabilecek problemlere yol açabiliyor. Koyu yeşil yapraklı sebzeler, tahıllar ve kuruyemişler her ne kadar folik asit içerse de, gebeliğe hazırlanan kadınlara gebelik öncesi üç ay ve gebelik döneminin ilk üç ayında folik asit desteği alması öneriliyor. Folik asit desteği almak konusunda jinekoloğunuza veya diyetisyeninize danışabilirsiniz.

Demir: Regl dönemlerinde kaybedilen kan yüzünden birçok kadında demir yetersizliği oluyor. demir mineralinin vücutta yeterli olması sağlıklı bir gebeliğin temel adımlarından. Bu nedenle gebe kalmaya karar verdiğinizde, demir ile ilgili kan tahlillerinizi yaptırmalı ve eğer aneminiz varsa doktor kontrolü altında demir desteği kullanmalısınız. 

Kalsiyum: Hamileliğe yeterli kalsiyum deposu ile başlamak önemli. Hamilelik süresinde yetersiz kalsiyum depoları, anne adayının kemiklerinden ve dişlerinden kalsiyum boşalmasına ve doğum sonrasında erken dönemli kemik erimesi veya diş kayıplarına sebep olabiliyor. 

Genel sağlık kontrolü: Hamile kalmadan önce bütün sağlık kontrollerinizi yaptırmalısınız. Özellikle tiroid hormonunun düzgün çalıp çalışmadığının kontrolü çok önemli. Tiroidiniz yavaş çalışıyor ise düşük yapma, zeka geriliği gibi istenmeyen durumlar oluşabileceğinden, gebelik öncesi ve sırasında tiroid ile ilgili takip büyük önem taşıyor. 

Diğer konular: Alkol ve sigara kullanımı ve yüksek oranda kafein tüketimi hamile kalmayı zorlaştırabileceği gibi, aslında bebeğin sağlığını da birebir etkiliyor. Bu nedenle hamile kalmaya karar vermeden en az altı ay önce sigara ve alkol tüketiminin bırakılması öneriliyor. Ayrıca hamile kalmayı düşündüğünüz dönemde günde 300 mg. kafeini aşmamanız gerekiyor bu da günlük ortalama 4-5 kupa çay veya 2-3 kupa kahveye eşit geliyor.
Anne sütünü artırmak için...
Bebeğiniz dünyaya geldikten hemen sonra ilk yapmanız gereken şey, onu mümkün olduğunca kısa süre içerisinde emzirmek. Anne ile bebeğin mümkün olduğunca kısa sürede bir araya gelmesi, süt salgısı için şart. Annenin ilk salgıladığı süt, normal sütüne göre daha yoğun ve sarı oluyor. Colostrum adı verilen bu süt, bağışıklık destekleyici birden fazla öğe içeriyor. Bu nedenle bebeğin bu sütü alması çok önemli.
• Annenin doğumdan sonra süt salgısının devamlılığı için; bebekle yakın temas halinde olması, stresli ve gergin ortamlardan uzak kalması gerekiyor. günde 3-3.5 litre sıvı tüketmesi süt üretimi için oldukça önemli.
• Bilinenin aksine şeker tüketimi süt miktarını arttırmıyor. Süt üretimini en çok destekleyen su tüketimi oluyor.
• Fesleğen, rezene gibi bitki çayları, yulaf, arpa, malt içecekler ve koyu yeşil yapraklı sebzeler süt üretimini arttırmaya yardımcı oluyor.
• Süt, yoğurt, ayran, yumurta, et, tavuk, balık  gibi hayvansal kaynaklı proteinlerin düzenli tüketimi ise anne sütünün kaliteli olmasını sağlıyor.
• Doğumdan hemen sonra diyete başlamak, sütün kesilmesine neden  olabiliyor. Bu nedenle emziren annenin ilk altı ay diyet yapmaması öneriliyor, ancak anne sağlıklı beslenmeye özen göstermeli. 




Gebelikte son üç ay ve doğum öncesi
Gebelikte son üç ay son trimester olarak adlandırılıyor. Bu dönemde bazı sağlık sorunları ortaya çıkabiliyor. Anne adayları bu sağlık sorunlarından basit stratejilerle kurtulabiliyor. 

Reflü: Gebeliğin son üç ayı en çok şikayet edilen konulardan biri. Bebek büyüdüğü için yemek borusu üzerinde yaptığı baskı, sıklıkla reflüye neden oluyor. Reflüden korunmak için anne adaylarının; az ve sık beslenmesi, içecekleri öğünlerle değil, öğün aralarında tüketmesi, sıkı kıyafetler ve kemerler kullanmaması ve gece yatarken yüksek yastık kullanması öneriliyor. Acı baharatlar, ekşi yiyecekler ve nane reflüye en sık sebep olan yiyecekler arasında yer alıyor.

Kabızlık: Gebeliğin son döneminde görülüyor. Anne adayları kabızlıktan korunmak için; bol sıvı tüketmeli, meyve ve çiğ sebzelere beslenmelerinde yer vermeli ve hafif tempolu kısa yürüyüşler yapmalı. Kuru kayısı, kuru incir, kuru erik, kivi ve ananas gibi kabızlığı gideren meyvelere ve probiyotik yoğurtlarla beslenmek de faydalı.

Hipertansiyon: Özellikle gebelik esnasında çok kilo alan anne adaylarında rastlanıyor. Tansiyonu yüksek anne adaylarının tuz tüketimini azaltmaları gerekiyor. Gizli tuz kaynağı olarak adlandırılan; turşu, soya sosu, salamura türü besinlerin tüketimine de dikkat edilmeli.

Ödem: Yine gebeliğin son dönemlerinde en çok şikayet edilen problemlerden biri, ödem özellikle ayak bilekleri ve bacaklarda oluşuyor. Bunun temel nedeni, annenin artan ağırlığından ötürü vücudun kendi önlemini alarak eklemleri korumaya çalışması oluyor. Fakat fazla miktarda ödem hem annenin hem de bebeğin sağlığı açısından zararlı olabiliyor. Ödemden korunmak için; tuz ve tuzlu besin tüketimi azaltılmalı, bol sıvı tüketilmeli ve hafif tempolu kısa yürüyüşler yapılmalı ve dinlenme sürelerinde bacaklar bel hizasından yukarıda bekletilmeli. 

Gebelik şekeri: Anne adaylarının korkulu rüyası. gebelik şekeri, genelde gebeliğe şişman başlayan veya gebelikte çok aşırı kilo alan anne adaylarında ortaya çıkıyor. gebelik şekeri çıkan anne adayının diyetisyen kontrolünde diyet yapması ve kan şekerini düzenli kontrol ettirmesi gerekiyor. diyete uymamak, ilaç veya insülin kullanılmasını gerekli kılabiliyor. Gebelik şekeri olan anne adayları için en temel öneriler; az ve sık beslenmek, günde üç saatten uzun aç kalmamak, mutlaka ara öğün tüketmek oluyor.