Samimi ve pozitif Saba Tümer

Kahkahası ve pozitif enerjisiyle ünlü Saba Tümer’le yaşam, kariyer, erkekler ve aşk üzerine bir röportaj...

Samimi ve pozitif Saba Tümer

Zorluklarla dolu bir yaşamın olmuş. Bazı programların yayından kaldırılmasına rağmen zirveye çıkmayı nasıl başardın?
Çok çalıştım. Tabii ki herkes çok çalışıyor ama bayram-seyran demedim, gece yarısı-sabah demedim çalıştım. Spiker ve haber sunucusuyken de çok çalıştım. Ayrıca efsunluyumdur ben. Bana yapılmaya çalışan kötülükler hayrıma olacak şekilde geri dönmüştür hep.

Zaman zaman karamsarlığa kapıldığın oldu mu?
Karamsarlığa kapılıyorsun tabii ki, kapılmaman elde değil. İstanbul’a geldiğim ilk yıllardan bu yana dedikodu yapmamayı, kimsenin odasına girmemeyi, kimsenin odasında bir şey konuşmamayı öğrendim. ‘Bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ misali, ne suya ne sabuna bulaşmam. Bu sektörde işinin dışında herkes her şeyle ilgileniyor. Ama ben sadece kendi işime bakarım; işimde en iyisini yapmaya çalışırım. Daha doğrusu, yapmaya çalışıyorum. Ayşe ne yapmış, Fatma ne demişle hiçbir zaman ilgilenmedim. Bunun da başarıyı beraberinde getirdiğine inanıyorum. Belki de benim kozmik planımda bu vardı. Bir şekilde öyle olduğuna inanıyorum. Çok sert açılar oldu hayatımda. O sert açılarda çok acılar çektim, çok üzüldüm, çok zorlandım. Ama ‘her şerde bir hayır vardır’ cümlesine inanırım. Sonunda Allah gönlüme göre verdi.

Seni eleştiren insanları dinler misin?
Bu eleştiren insanların kim olduğuna bağlı. Beni eleştirenin kendi ne yapmış, önce ona bakarım. Ona göre değerlendiririm.

Görüşünün dişi, davranışların eril. İçinde ying-yang dengesini kurabiliyor musun?
Astrolog Gahl’u tanır mısın? O bana demişti ki; “Kadın vücuduna girmiş bir erkek ruhu var sende.” Gerçekten de öyle. Ama ben, bunun kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan her kadında olduğuna inanıyorum. Mecbursun ve bu yüzden o yönün aktive oluyor. Yani erkek gibi bir kadın oluveriyorsun. İşte seni hayat oraya getiriyor.

Dengeyi bulmakta zorlanıyor musun?

Hepimizin içinde hem ying hem yang enerjisi var. Bazı insanlar için dengeyi kurmak zor olsa da ben bunu başardığımı düşünüyorum. Senin de başta söylediğin gibi davranışlarım, her ne kadar eril olsa da, bir o kadar da dişiyim ben. Onun için dengeliyim çok şükür.

Bu dengeyi kendi içinde kuran kişiler bir araya gelince ancak gerçek bir ilişki yaşanırmış…

Evet, doğru söylüyorsun. İlişkilerde bayağı zorlayıcı oluyor, çünkü sen kendin olarak bir varlık gösteriyorsun. Kimsenin boyunduruğu altına girmeyince… E adamlar da bir şekilde boyunduruğu altına alabileceği kadınlardan hoşlanıyor. Ben böyle bir kadın değilim. Çoğu kadın oynuyor, benim gözlemlediğim şey bu. Ben asla oynayamıyorum. Neysem, o’yum. Onun için de ilişkilerde sorun yaşıyorum.

Gidersen ne kadar kalacaksın?
Ben hiç yurt dışında yaşamadım. Altı ay olabilir. Ama daha net bir gitme kararı vermedim.

Hiç koyu renk saç denedin mi?
Bir kere denedim ve rahmetli anneme benzettiler. Sinirim bozuldu ve hemen sarıya döndüm.

Her gün saç-makyaj yaptırmaktan bıkmadın mı?
Eskiden saçlarım gürdü, şimdi kalmadı. Yapacak bir şey yok yıpranıyor. Bak ama makyajla insan kendini daha iyi hissediyor. Bir allık dahi sürsen renk geliyor insanın yüzüne…

Güzelleşmekle ilgili en çok ne yaparsın?
Arada sırada buhar odasına giriyorum. Cildime bakım da yaptırmam, badem yağı, Bepanthen… Senede bir kere botoks yaptırıyorum. Bedenim için öyle kardiyo, ağırlık falan yapmam. Sahilde yürüyorum. Arada sırada Plates yapıyorum, o kadar. Spor salonlarına gidenlere özeniyorum, ama o ayrı bir kafa.

Yeni yıl beklentilerin neler?
İnsanlar bu bedende emanet olduğumuzun bilincine bir varsalar çok iyi olacak. Hepimizin gideceği yer aynı. Neyin hırsı, neyin intikamı, nereye koşuyorsun, ne olacak yani?Statü evliliğine karşısın, bana öyle bir şey söyle ki şu kadınlar utansınlar artık…
Böylesi bir evlilik için planları yapıyorlar tamam, ama planı tutunca ne oluyor? Bence kendilerinden gidiyor. Bu hayat, sana verilmiş olan bir ödül. İnsan bence kafasını yastığa koyduğunda, dürüst ve vicdanı rahat olmalı, hesap-kitap yapmamalı. Hayatın öyle bir devinimi var ki, bir gün gelip o karma seni buluyor. Gerek yok o kadar yalana, dolana, riyaya. Bu da, o türden kadınların hikayesi aslında. Bence önce kendilerine dürüst olsunlar, Ahmet’e, Mehmet’e değil. Kişinin önemli olan kendine, vicdanına olan dürüstlüğü. Mantığımı kullanarak ruhuma ve vicdanıma ihanet etmek benim tarzım değil.

Kadınlar eril egemenliğin işleyişinin farkında bile değil. Bu yüzden de hemcinsleriyle rekabet halindeler, sen ne düşünüyorsun?
Tarih öncesine bakarsan kadın egemenliği varmış, her şey kadının üzerinden dönüyormuş.

Evet, yaklaşık olarak M.Ö. 10.000. yüzyıldan sonra değişim başlamış…
Kadın, iktidarını ve gücünü doğurganlığından alıyor. Bunu ekarte edebilmek için erkek egemenliği başlamış. Aslında burada çok çetrefilli bir durum var. Sonuçta baktığında, erkeklerin kadının karşısındaki acizliğini de görüyorsun. Şiddet de bunun bir göstergesi değil midir? Çünkü kadını pasifize etmek istiyorlar. Ama ben çok ümitliyim, çünkü dünyanın, evrenin enerjisi değişiyor. Dişil enerjiye geçiyor. Artık yavaş, yavaş kadınların egemenliğini de görmeye başladık, görüyoruz. Zaman içinde bir şekilde yerini bulacaktır.

Peki ya sen en son bir arkadaşın için ne yaptın?
Derdini dinledim.

Yararlı olduğunu düşünüyor musun?
Güzel dinlerim. Tavsiyelerde bulunmaya çalışırım.

Sana başka kimler destek oldu özellikle kariyerinin başlarında?
Destek olanlar Acun Ilıcalı, Okan Bayülgen, Erdoğan Aktaş…

Hepsi erkek, hiç kadın yok mu?

Yani…

Yaşlanmak seni korkutuyor mu?
Yaşlanmak beni korkutmuyor, ama o yaşlılığa da kendini alıştırman gere. Fiziksel durum için estetik çok gelişti. Ben asıl ruhumun yaşlanmasından korkuyorum. Beden, tabii ki yaşlanacak, yer çekimine karşı koyamazsın sonuçta! Önemli olan ruhu genç ve dinamik tutmak! Ben de tutmaya çalışıyorum.

Hobin var mı? Kendin için ne yapıyorsun?
Yürüyüş yapıyorum, geziyorum, eğleniyorum, kağıt oynuyorum.

Yemek masası sohbetin şahaneymiş, sık sık toplanır mısın arkadaşlarınla?
Benim her yerde sohbetim iyidir. Masa ile kısıtlamayalım onu.

Oyunculuk teklifi aldığını ve bunun için Amerika’ya oyunculuk eğitimi almaya gideceğini duydum. Doğru mu?
Hayır. “Gitmişken belki oyunculuk eğitimi alırım” dedim, yanlış anlaşılmış. Hiç öyle bir iddiam yok. Belki anı olsun diye bir gün bir filmde falan 2-3 dakikalık bir rolde oynayabilirim. Ama o kadar. Daha önce dizi teklifleri aldım, ama zaten bu çalışma temposunda zor. Kabul etmedim.

Sana göre güçlü bir kadın mısın?
Yerine göre güçlüyüm. Güçlü olmam gerektiği yerde güçlüyüm. Ama çok mu güçlüyüm, bilmiyorum. Belki de güçlü gözükmeye çalışıyorum.

Bazı feministler erkeklerin bilinçaltında arkaik dönemden kalan bir kadın korkusu yattığını iddia ediyorlar, sence doğruluk payı var mı?

Evet. Bence tanrıçalar döneminden süregelen, erkeklerin bilinçaltında yatan ve iktidara yönelik bir kadın korkusu var. Onun için kendilerinden daha güçsüz kadınların yanında kendilerini daha iyi hissediyorlar. Para kazanan erkeğin ilk önce arabasını, sonra karısını değiştirmesi de oraya varıyor. Kalkıp da erkeklerin hepsi benden korkuyor demiyorum, o da züğürt tesellisi tabii. Korkmayan da korkmuyor. Adam gibi dengesini bulmuş birisi gelirse korkmayacaktır. Zaten bu saatten sonra dengesini bulmuş gelsin. Dengesizle uğraşamayacağım.

Erkek arkadaşın var mı?
Şu anda yok.

“Seçilen değil seçen oldum” diyorsun. Nedense hep terk edeceğin adamları seçmişsin. Çelişki değil mi bu?
O da neden seçtiğime bağlı. Psikolojik bir şey sanırım. Şimdi kadın-erkek dengesi denen bir şey var. İlişkiye başlamanın sebebinin altında sen istesen de, istemesen de bilinçaltında yatan ‘Evlilik, kadın ürer, kadın doğurur’ yaptırımları var. Yaşam, kadınların yaratımında, tabiata da baktığında ‘Toprak Ana’dır bunun sembolü. Ben bugüne kadar hiç çocuğumun babası olmasını istediğim bir adama denk gelmedim, öyle bir adamla beraber olmadım yani. Bu adamdan çocuk doğurmalıyım ya da keşke bir çocuğumuz olsa gibi hayallerim, fantezilerim olmadı hiçbiriyle. Ondan söyledim o cümleyi. Ama evet, seçmek özgürlük. Çok şükür ki seçme hakkım var ve seçebiliyorum.

Ya mesleğinin duayenleri eleştirirse?
Önemsediğim, eleştirilerine inandığım ve saygı duyduğum insanlar var. Ancak ben bu zaman zarfında o kadar çok insan tanıdım ki! Kim ne söylüyor, neyi kastediyor, altında ne yatıyor çok iyi biliyorum. Eğer o insanın saflığına, temizliğine ve eleştiriyi tüm yüreğiyle, vicdanıyla yaptığına inanırsam, tabii ki kaale alırım. Ama adını duyurmak isteyen, reklam yapmak isteyenleri önemsemiyorum.

Sıkılınca ne yaparsın? İlk sığındığın şey ne?
Sıkılınca ya 1-2 günlük tatile gidiyorum ya da gerçekten dostum olan insanlarla vakit geçirip kafamı dağıtmaya çalışıyorum. Bazen de enerji seminerleri tarzı şeylere katılıyorum.

Bugünlerde seni çıkmaza sokan düşünceler var mı?
İnsanın hayatında çıkmaza sokan düşünceler her dönem var. Karşıdan göründüğü gibi aman ne güzel, makyajını, saçını yaptırıp, kıyafetini giyiyor, bir eli yağda, bir eli baldaymış gibi algılansa da, hiç öyle değil. Hele ki ismin bir marka olduktan sonra, gerçekten hayatın zorlaşıyor. Sorumlulukların artıyor, çok daha ağır bir şekilde taşımaya başlıyorsun. O da beraberinde gizli stresi getiriyor.

Kadınlar arası rekabetten rahatsızlık duyduğun için mi erkeklerle daha iyi anlaşıyorsun?
Benim annemin arkadaşlarının çocukları hep erkekti. Onlarla büyüdüm ve otomatik bir durum oluştu bende. Gerçekten arkadaşım, dostum olan bir erkekle vakit geçirmeyi veya bir derdimi anlatmayı, onlarla gezip eğlenmeyi tercih ediyorum. Ama şimdilerde her iki cinsten de arkadaşlıklar kurdum. Sayıyı eşitledim yani.

Güçlü olsun olmasın bir gün aldatılan, örselenen ve ötekileştirilen bir cinsin yazgısını yaşıyor kadınlar. Bunun için sence ne yapmamız lazım?

Fizikselden daha çok duygusal şiddet görüyor kadınlar. Aslında işin özüne bakarsan, erkeği de büyüten bir kadın. Onun için bizim kendimizi daha çok sevip, daha çok kendimizle barışık olmamız ve gerçek gücümüzün bir şekilde farkına varmamız gerekiyor.

Sezen Aksu’yla yaptığın röportajı kadın dayanışmasının önemli bir göstergesi olarak yorumluyorum. Doğru muyum?
Aynen öyle. Doğru söylüyorsun. Tamamen kadınsal dayanışmaydı. Sezen Aksu da kendi ayakları üzerinde duran ve bunu yıllarca tek başına başarabilen bir kadın. Onun için belki de iyi anlaştık, birbirimizi daha iyi anladık ve beni sevdi.

Sana el uzattı. Ne güzel. Bu yardımlaşmanın bütün kadınlar arasında kurulması gerekiyor…
Evet. Hatta zamanı geldi de geçiyor bile. Bu dayanışmanın gerekliliğinin biz farkındayız da, diğerleri de olsa iyi olacak.