“Hiçbir şeyim Lady Gaga’ya benzemiyor!”

“Şok geçirdim. Çünkü o bir tasarım harikası. Hiçbir şeyim benzemiyor!” diyor.

“Hiçbir şeyim Lady Gaga’ya benzemiyor!”


Peki, siz gerçekten farklı mısınız?
Tarzınız, duruşunuz dışında, farkınız nerede yatıyor? Siz kendinize farklı geliyor musunuz? Bence herkes birbirinden farklı öncelikle. Her birey… Belki farklılıklarını ortaya koyanlar farklı görülüyor.

“Seni diğerlerinden farksız kılmaya bütün gücüyle gece gündüz çalışan bir dünyada, kendin olarak kalabilmek, dünyanın en zor savaşını vermek demektir. Bu savaş başladı mı artık hiç bitmez” diyor Cummings. Siz böyle bir savaş içinde olabilir misiniz?

Sistem içinde ve dışında olma meselesi galiba bu. Yanlış yapılandırılmış tüm sistemlerin içinde olmayı reddettiğim doğru. Fakat barışa, özgürlüğe, insan haklarına, sosyal hak ve adalete hizmet eden ve doğru eğiten her sistemin içinde seve oynaya yaşıyorum. Ki böyle bir sistemde de, farklılıklara da yer ve hak vardır.

“Sana değil kardeşine”ye taktı herkes.
Hikayesi nedir?
Bir hikayesi yok aslında. Biz insanların bazen başına gelip anlam veremediği şeylere eğlenceli bir dille katlanılabilirlik getirmiş olduk. Kimse, “Bu benim başıma gelmez” demesin. Hepimiz insanız ve hiç ummadığımız bir anda kendimizi o şeyin içinde bulabiliriz.

Şarkılarınızda rahatça, çekinmeden seksten bahsediyorsunuz.
Bu bilinçli bir çıkış stratejisi miydi? Ben seks satmaya çalışmıyorum aslında. Anlam kaymaları olsun istemiyorum. Evet rahatça seksten bahsettiğim şarkılarım var. Çünkü seksin tabulaşmaması ve rahatça konuşulabilir hale gelmesi, olması gereken doğallığında durması gerektiğini düşünüyorum. Seks, yaşam enerjisinin doğal ve biyolojik akışı, en alt düzeyde kullanımı değil mi? Doğal evet; çünkü yaşam o olmadan var olmaz. En alt düzeyde evet; çünkü zirve değil temeldir.

Albümünüz yurt dışında çıkacak mı?
Hepsi değil ama birkaç parçanın İngilizce sözlerini yazıp, hatta cover’ladığım şarkıyı kendi orijinal sözleriyle farklı bir sound’la single olarak, yurt dışında da pazara sunmayı düşünüyorum.

Eurovision teklifi gelirse!

Hiç öyle bir şey düşünmedim açıkçası; çok ağır bir yük benim için ülkeyi temsil etmek. Orada da uluslararası ilişkiler konuşuyor aslında, yaptığınız müzik değil. O yüzden bana amacından sapmış bir yarışma gibi geliyor.

Biz şu sıralar Mercan dinliyoruz, peki siz kimleri dinliyorsunuz?

Türklerden Portecho, Bedük, Nil’i severim zaten. Replikas bir de... Eskilerden tabii Mazhar Alanson hep sevdim, hala seviyorum. Radiohead çok seviyorum, Goldfrapp, Arctic Monkeys mesela... Sen aşkı nasıl yaşıyorsun peki?

Bittiğinde arkasından lanet yağdırmıyorum. Ya da “Bir daha yüzünü görmek istemiyorum” kafası yok bende. Tabii ki üzülüyorum, tabii ki acı çekiyorum, ama bitti diye nefret etmiyorum o insandan. Sürekli bunların bu şekilde anlatılıyor olması, sürekli tekrar ediliyor olması bana sıkıcı geliyor.

Şu sıralar aşkla aranız nasıl?

Bir ilişkim var ve mutluyum.

Aşık olduğunuz adamlara bakınca, tabloda hep ideal erkek tipleri mi mevcut?

Yok. Hiç alakası yok. Hepsi farklıydı. Tabii ki kimyamızın uyması lazım, ama ben bunun tiple ilgili olduğunu da düşünmüyorum. Şekil çok önemli değil yani kısacası. Herkes başka bir şeylerden etkilenebilir ama ben en çok beyninden etkileniyorum. Zeki olması, biraz gizemli olması, nüktedan olması, süprizlerle dolu olması, asil ve iyi bir ruha sahip olması çok önemli benim için.

“Evlilik bana göre değil” diyorsunuz. Ciddi misiniz bu konuda, yaş gelmiş 29’a? Evet, evliliğin bana göre olmadığını düşünüyorum.

Neden peki?
Hepimiz daha önceden var olan yanlış konumlandırmalarla alakalı fikir sahibiyiz. “Böyle gelmiş ama böyle olmamalı” diyoruz. Hepimiz o ‘olmamalı’ları biliyoruz; fakat evlendiğimiz zaman onlar yine oluyor. Çünkü biz çocukken, bunlar kodlanmış olarak büyüyoruz. Dolayısıyla evlilik gerçekleştiğinde, bu kodlamalar harekete geçiyor ve sizin kendinize yazdığınız programı bozuyor. Bunun o kadar çok örneğini gördüm ki, bütün arkadaşlarım bunu yaşıyor. Ben evlilik kötü bir şey demiyorum; kendimde o cesareti bulamıyorum diyorum.

Çocuk fikri?
Çok sevgi doluyum hakikaten, herhalde benim bir çocuğum olsa 24 saatimi onunla geçiririm ve başka bir şey yapamam gibi geliyor. Ve yapacak çok işim var. Hayatta her an her şey olabilir elbette ama şu ana kadar olan duygu ve düşüncelerim bu doğrultuda.
Protest duruşunun ardında, sakin, insan haklarına duyarlı, dünyadaki her canlıyı ayrı ayrı anlamaya çalışan inanılmaz bir kadın var. Öyle, “Sana değil kardeşine” ya da “Bekaretim yok!” deyişlerine aldanıp da, ‘yırtık’ ya da ‘uçuk kaçık’ tabir edilen kızlardan olduğunu sanmayın. Aksine, durgun ve masal dünyasında yaşayan biri. Azıcık çelişkili bir durum gibi gelse de baştan bana, anladım ki Mercan, nasıl bir hayal dünyası içindeyse o an, insanlara da o halini yansıtıyor. Mercan’la, Arnavutköy’deki evinde, köpeği ve kedisini de yanımıza alıp, Cartoon Network’ten çizgi film izlerken yaptık bu röportajı.

Hayattaki en büyük hayalinize kavuştunuz mu?
Ah kavuşamadım maalesef! Albüm yapmak hayalimdi ama en büyük hayalim, sosyal ve ekonomik dengelerin var olduğu savaşsız, kavgasız bir dünyada yaşamak.

16 yaşından beri müzikle ilgileniyorsunuz. Geç kalan bir albüm denilebilir mi?

Aslında baktığımızda, çok daha erken olmalıydı; çünkü çoğunlukla böyle oluyor. Fakat kendim için geç diyemem; çünkü ancak hazır olduğumu, piştiğimi hissettim. Sadece şarkı söylemekle bitmiyor iş.

Oyunculuk
Bana çok çekici geliyor. Şu an çok yoğunum ve tamamen müziğe odaklı yaşıyorum; ne ara olur bilmiyorum, ama bir ara mutlaka hayatımda olsun isterim.

Şu andaki baş ucu kitabı
Nick Cave-Bunny Munro’nun Ölümü. Aynı anda birkaç kitap okumayı seviyorum genellikle.

En sık gitt iği mekanlar
Beyoğlu’na gidiyorum, daha çok rock barlara. Underground grupların performanslarını izlemeyi seviyorum. Onun dışında daha çok evdeyim.

“Erkeklerin evlenmek istediği kadınlar listesi”nde ilk sırada olmayı ister miydiniz?

İstemek çok yoğun bir kavram, isterim demem ama öyle bir şey olsa yüzümde kocaman bir gülümseme olur!

Lady Gaga’ya benzetiliyor olmanıza artık bir son nokta koymak ister misiniz?
Şok geçirdim Lady Gaga ile adım yan yana anılmaya başlayınca. Çünkü o bir tasarım harikası, yaptığı şeyi hakikaten ayakta alkışlıyoruz. Koca bir ekiple çalışıyor, dünyaca ünlü tasarımcılar onun için özel tasarımlar yapıyor, gerçekten bir tasarım ve ekip harikası. Benim kostümlerimde hiç öyle bir şey yok. E, saçım başım da benzemiyor. Hiçbir şeyim benzemiyor. Belki şarkı sözlerimdeki bir miktar cüretkarlığı benzetmişlerdir diye düşünürken ben, bir baktım, kıyafetimle alakalı konuşuyorlar. Ben nasıl bir ilişki kurulduğunu anlayamadım açıkçası hala.

Yakın zamanda ‘En İyi Çıkış Yapan Sanatçı’ ödülü aldınız. 2010 Mercan’ın yılı mı olacak?
Evet ilk ödülümdü; Türkiye Genç İşadamları Derneği’nden aldım. Niye olmasın? Çok çalışmış olan, emeklerinin karşılığını almak isteyen herkesin yılı olsun. Ben de onlardan biriyim, benim de olsun inşallah.

Sıradan bir gününüz nasıl geçiyor?

Çok gece hayatı olan bir insan değilim. Köpeğim bahane; bol bol parka gidiyorum. Beni çok dinlendiriyor. Bedenime iyi bakmaya çalışıyorum. Uzunca bir süre yoga yaptım; şu an stretching ve yürüyüş yapıyorum. Bunun dışında uyumadan önce kitap okurum; zaten bir de çok iş güç var. Koşuşturma…

Kadınlık halleri desem... Saç, baş, makyaj, manikür pedikür, takılar? Topuklu ayakkabı sever misiniz örneğin? Ya da seksi görünmek hoşunuza gidiyor mu?

Dış görünüş olarak kendime pek objektif bakamıyorum, ama çok kadın kadın hallerim yoktur. Takı takmaktan pek hoşlanmıyorum; daha çok eldiven, şapka veya enteresan gözlükler… Şapka ve eldiven delisiyim. Genelikle topuklu giyiyorum ama bu kokoş olmayı sevdiğim anlamına gelmiyor.

Kadınlığınızı nasıl ifade etmeyi tercih ediyorsunuz o zaman?

Altını çizmiyorum, doğal hallerimi yaşıyorum. Her gün farklı uyanıyor olmam iyi bir kadınlık ifadesi bence.

Şu anda hayatın neresindesiniz sizce?
Tanrı neresinde olmamı istiyorsa orasındayım. Her nerede iseniz, orada niye olduğunuzu anladığınızda, başka bir yerine geçiyorsunuz. Sabit kalınmaz.


En sevdiği tasarımcılar
Marni ve Galliano. Yitirdiğimiz McQueen, en vazgeçilmezlerimden.

Aslında bu üçüncü albüm çalışmanızmış, doğru mu?

Evet doğrudur. İki tane daha albüm hazırladım bundan önce. Ama onları çıkarmadık. İlkini de Erol Köse’yle hazırlamıştık, ama içimize sinmedi. O zaman beste yapamıyordum bu arada. Ya da yaptıklarıma güvenmiyordum. Haliyle başka birilerinin yaptığı şarkılar; her zaman sesinize, ruhunuza, maneviyatınıza uymuyor. Bir yorumcu en iyi şarkısını kendi yapar.

Ekşisözlük’te “Tim Burton filmlerinden çıkmış gibi şarkı söylüyor; sanırım çocukken topu film setine kaçmış” demişler sizin için.!
Şov dünyasındayız; bütün renklerinizi, hayallerinizi özgürce ortaya koyabileceğiniz en iyi yer sahne değil mi?
Topum niye kaçmasın setlere? Duyguyu sözle anlattınız, müzikle uçuşturdunuz, yüreğe dokundular beraber, bir de görsellik eklersek yemek tamam. Tüm duyularla, artık verilen duygu demetini alabilirsiniz demektir. Ben kendi iç dünyamı eğlenceli ve sınırsız yaşıyorum çocukluğumdan beri. Çok sıkıldığımda, misafirliğe gittiğimizde bile, kendime oyunlar bulurdum oturduğum yerden. Mesela oradaki amcaları, teyzeleri farklı kostümlerle hayal edip gülüyordum.

Hangi gruptansınız siz? Her şey önüne sunulan şanslı azınlıktan mı, hak etmek için tırnaklarıyla kazımak durumunda kalan çalışkan çoğunluktan mı?
Mutsuz, az çalışıp çok zengin olmak isteyen insan sayısı fazla galiba. Ben de hem çalıştım hem okudum. Kimse beni ensemden tutup, “Al şimdi buradasın, al bir de albüm sana!” demedi. Para kazandım, kira ödedim, parasız kaldım, her şeyi yaptım ve bugünkü durum artık senelerin, dişimi tırnağıma takmamın ürünü.

Nasıl bir ortamda büyüdünüz? Hikayeniz nerede başlıyor? Nasıl gelişiyor?
Ben memur bir ailenin çocuğuyum. Ailem de bizi hiçbir zaman hazıra konmaya alıştırmadı. Kendi harçlığımı kendim kazanmak istediğim için okurken çalışmaya başladım. Bir de babam bana, “Ne zaman kendi paranı kendin kazanırsın, o zaman ideolojini, inançlarını, tercihlerini ve yaşam şeklini kendin belirlersin” demişti. Ben de ilk olarak bir fast-food zincirinde çalıştım; sonra evde tez yazdım. Lisede okurken üniversite öğrencilerinin tezlerini yazıyordum. İmkansız diye bir şey yok. Ben ortaokulda şarkıcı olacağım diyordum mesela, gülüyordu arkadaşlarım. Şimdi albümüm çıktıktan sonra fan siteme yazıyorlar, gülümsüyorum mutlulukla…