Aşkın yaz hali

Yazın ‘aşk’a daha meyilli bir ruh haline büründüğümüz aşikar. Bu biraz da fabrika ayarlarımızda var; havaların ısınmasıyla birlikte vücut kimyamız değişir. Uyku düzenimizin ve iklimin getirdiği değişimle beraber hormonlarımızın değişmesi, enerji düzeyimizi yükseltir. Veeee; aşık olmak için radarları açarız! Ancak dikkatli olmakta fayda var. Enerji tavandayken dengeler alt üst olabilir. Yaşam Koçu ve Evlilik Danışmanı Yeşim Varol Şen, yaz aşklarını yakından inceliyor...

Aşkın yaz hali

Yaz aşkınız sizi hüsrana mı uğrattı?
Her yazın bir sonu olduğu gibi her aşkın da bir sonu olabilir. Eğer böyle bir durumla karşı karşıyaysanız hemen bir acil durum planı geliştirin ve bu olayın üstesinden yara almadan gelin.
• Arkadaşlar ne için? Elbette bu günler için. Kız kıza yapılan bir ‘yaz aşkına veda’ töreniyle, içinizdeki acının zehrini akıtın gitsin.
• Spor yapmaya, yürüyüşlere vakit ayırmaya gayret edin. Hem yaz boyunca yakaladığınız fit görünümü sürdürmeniz hem de aşkın acısını atlatmanız için spor yapmak işinize yarayacak. Spor yaparken salgılanan hormonlar sizi depresyondan uzak tutacak.
• Komedi filmleri haftasına ne dersiniz? Her güne bir komedi filmi izlemek size ilaç gibi gelecek. Hele dostlarla birlikte izlenirse kahkahalar birleştikçe acınız tükenecek.
• Hayatınıza yepyeni bir alan katmaya ne dersiniz? Örneğin bir tiyatro grubuna katılın, diksiyon kursuna yazılın.
Hayat iniş ve çıkışlarıyla güzel. Hiç unutmayın! Hayatınızda tek bir an, ömrünüzün tüm akışını değiştirebilir. Umudunuzu yitirmeyin ve hayatın sürprizlerine açık olun.

Duygularınızı deşifre edin
Tüm bu duyguları yaşıyorsanız, evet gerçekten aşık olmuş olabilirsiniz. Ama yok tüm bunlara rağmen ne hissettiğinizi tam olarak adlandıramıyorsanız, o zaman duygularınızı deşifre etmeniz gerekir. Peki bu deşifre nasıl olacak?
• Yeni tanışmış olmanıza rağmen, onu sanki yıllardır tanıyormuş gibi hissediyor musunuz?
• Üzerinizde sebepsiz bir neşe ve enerji hissediyor musunuz?
• Onunla tanışmadan önceki zamanlar, gözünüze birden eksik veya anlamsız gelmeye başladı mı?
• Onunla geleceğinizin nasıl olabileceğine dair bir merak hissediyor musunuz?
• Onunla birlikteyken kendinizi her zamankinden daha güzel, daha özel ve çekici hissediyor musunuz?
• Onunla birlikteyken tamamlanmışlık hissini duyumsuyor musunuz?
• O hayatınızdan çıktığında nasıl hissedeceğinizle ilgili endişeleriniz var mı?
Bütün bu sorulara olumlu cevap veriyorsanız muhtemelen aşıksınız. Ancak aşkın ne denli kalıcı olacağı, sevgiye dönüşüp dönüşmeyeceği kocaman bir soru işareti. Bazen mantığı devreye sokup irdelemek, bazen de yaşayıp görmek lazım. Seçim size kalmış.Yazı: Yeşim Varol Şen

Yaz ayları, insanın içini ısıtan güneş ışıklarıyla, yeni aşklara gebedir daima. Her köşeden uzanan müzik sesleri, tatilin hakkını vermeye çalışan şen kahkahalar; enerjiler yüksek, ruhlar heyecan arayışında... Yazın sıcak günlerinde, tatil aşkları ruhları ısıtır hayata anlam ve heyecan katar. Ancak içimizdeki coşkuyla,    mantığı    devre dışı bırakarak başlayan tatil aşkları, çoğu zaman hayal kırıklıkları veya derin    yaralarla son bulur. Pek çok kişi, aniden çıkagelen bu aşkları, yazın hoş sürprizi ya da tesadüf olarak    yorumlar ve olduğu gibi alır, kabul eder. Oysa, kime aşık olduğumuzun aslında tesadüfle ilgisi yok. Aşk, farklı denklemlerin sonucunda benliğimizin kurguladığı bir oyun olarak sahne    alır. Oyundan farkı ise    her zaman güldürmez, eğlendirmez. Bu yüzden dikkat etmemiz gereken bazı noktalar var:

• Kime aşık olduğumuz evrenin bizim için yarattığı bir şans, bir hediye değil. Hayat boyunca aşık olduğumuz insanların ortak özelliklerine baktığımızda ciddi benzerlikler taşıdıklarını, bize aşina gelen benzer yanları olduğunu görürüz. Bu benzerlikler kendimizi tanıma yolunda bize ciddi ipuçları sağlar. Ne istediğimizi, hayatta nelere önem verdiğimizi fark etmemizi sağladığı kadar, hayatta ne istemediğimizi, karşımızdaki bireyin hangi davranış modelinin bizi rahatsız ettiğini de bize öğretir.
•‘O’na aşık olmamızın temel sebeplerinden biri de, bize olumlu veya olumsuz yönleriyle ebeveynlerimizi anımsatması. Bize ebeveynlerimizi anımsatan insanlar, uzun zamandır süregelen bir tanışıklık hissiyatı yaratır. Kendimizi güvende hissettirir. Ebeveynlerimizle partnerimizin benzer yönlerinin olması, güvenlik çemberimizi tehdit etmez.
•Çocukluğumuzda aldığımız yaraları, hayat boyu telafi etmeye çalışırız. İçgüdülerimiz, bize olumsuz yönleriyle ebeveynlerimizi anımsatan kişilerin davranışlarını değiştirerek, çocukluk yaralarımızı sarmamızı fısıldar.
•Yaşadığımız duygunun adını aşk koyabilmek için, partnerimizin beş duyumuz tarafından da onaylanması gerekir. Onaydan kastedilen, çok güzel ya da çok yakışıklı olması değil. Ama kimyasında hayranlık barındıran aşkın var olabilmesi için gözün çirkin bulmaması, ses tonunun itici gelmemesi yani beş duyumuz tarafından onaylanabilir özelliklerde olması gerekir. Elbette her bireyin onay kriterleri kendine özgü.
•Aşk, duygu boyutunda, sevgi ise bilinç boyutunda yaşanır. Sevgi etiketinin altında farkındalık, onay, mantık bilinci var. Aşk çoğu zaman hayranlıkla başlar ve hayal kırıklığıyla biter. Partnerini ‘lider ruhlu’ diye tanımlayarak ilişkiye başlayan bir birey, ilişkiden ‘çok despot’ diyerek kaçabilir.