Buluşmadan önce ilişkinizi ‘Google’lamayın!

Artık sevgili adayımızı mum ışığında bir yemekte tanımaktan çok, buluşma öncesi onunla ilgili her şeyi online ortamlardan öğrenip, onunla hiç sohbet etmeden bize uygun olup olmayacağına karar verebiliyoruz.

Buluşmadan önce ilişkinizi ‘Google’lamayın!

Yazı: Ece Baban

İlişkilerimiz artık romantik komedi filmlerinde görmeye alıştığımızdan çok daha farklı. Ne ‘Notting Hill’ filmindeki gibi hayaller kuruyoruz artık ne de ‘P.S. I Love You’ filmindeki gibi yazılmış mektuplar söz konusu. Hatta vakti ile Tom Hanks ve Meg Ryan’ın ‘Mesajınız Var’ filmi bile artık ilişkileri bilgisayar ekranından yaşamaya başlayan teknoloji çağının gerisinde kaldı. 


Yeni fenomen: Google’lamak!
Yeni fenomenlerimiz Facebook, Twitter, Instagram, Forsquare ve türevleri. Buluşma öncesi sevgili adayımızın Instagram’dan köpeğinin cinsini, pijamalı resmini, Forsquare’den en sevdiği mekanları, tatile gittiği yerleri, Facebook’tan eski sevgililerinin profillerini, Twitter’dan duygu ve düşüncelerini öğrenmek mümkün. Tabii akıllara şöyle bir soru gelmiyor da değil; daha ilişki başlamadan Google ile ilk buluşma öncesi notları hazırlamak aşkın heyecanını öldürüyor mu? Ya da şöyle soralım, bir ilişki için Google’dan edindiğimiz bilgiler yeterli mi? Tabii ki söz konusu olan gerçek bir aşk ya da ilişkiyse sosyal medya hafiyeliği beklentilerinizi tam olarak karşılamayacak ve karşınızdaki insanın her şeyini bilmek aşkın gizemini öldürecek. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki kadınların yüzde 48’i kahve içmeye gitmeden önce buluşacakları kişi ile ilgili tüm bilgileri sosyal ağlardan ediniyorlar. Yani kaç yaşında olduğu, hangi şehirde yaşadığı ve nerede çalıştığı ile ilgili bilgiler başta olmak üzere, onun dünyasında ne var ne yok her şeye hakim olmak elimizde. Ona göre de ilişkimiz için kendimize bir yol belirleyebiliyoruz. Tabii ki bu sadece bizim için söz konusu değil, aynı şeyi karşı tarafın da yaptığını unutmamak gerekiyor. Hem de sadece kendisine değil, başta annesi olmak üzere tüm akrabalarına kadar sosyal medyada araştırma yapıp bilgi edinip, ailelerimizin uyuşmayacağı kanısına bile dijital ortamdan varabiliyoruz.
Fazla bilgi aşkı öldürüyor!
İnsanlar hakkında gereğinden fazla bilgiye sahip olmak aşık olmamıza da bir engel. Yani biri hakkında her şeyi bilmek onunla ilgili bazı şeyleri öğrenmek için duyduğumuz heyecanı öldürüyor. Ayrıca bilgi beraberinde beklentilerinizi de şekillendirmeye başlıyor. En küçük bir hayal kırıklığı da sizi ilişkinizden uzaklaştırıyor. İlişki açısından ‘teknolojik yeterlilik’ aslında çok da büyük bir önem taşımıyorken, buluşma öncesi yapılan internet araştırmaları bizim vazgeçilmezlerimizden biri. Özellikle de insanları elemek açısından. Sosyal ağlarda yapılan araştırmalar sayesinde, alışveriş yapar gibi, beğendiğimiz kişiler ile ilgili ‘boyu kısa, ağzı büyük, saçı yok…’ gibi tespitlerde bulunup onları daha buluşmadan eleyebiliyoruz.
Online ortamda bize tıpatıp uyduğunu düşündüğümüz insanlar gerçek hayatta da böyle mi? Yoksa tüm peri masallarının sonunda olduğu gibi beyaz atlı prens, prensesi kaptıktan sonra pijamalarını giyip ‘gerçek’ kimliğine geri mi dönüyor?
Açık olalım, tek başına yaşayan, herhangi duygusal ya da hormonal beklentisi olmayan bir erkek genellikle kendi doğal hayatı içinde sakince yaşıyorken, bir kızdan hoşlanmaya başladığında, kızın ilgi alanlarına göre çeşitli aktiviteler düzenleyen bir organizatöre dönüşebiliyor. Tabii ki bu durum genellikle kızın kalbini kazanana kadar devam ediyor. Sonra eşyanın tabiatı değişmeyeceği gibi erkeğin de tabiatı pek değişiklik göstermiyor. Bu yüzden aslında arama motorlarında hem kadınların hem de erkeklerin ortaya koyduğu profil en güzel ya da en eğlenceli anlarını yansıtıyor olabilir. Yani gördüğümüz birkaç fotoğraf, gittiği birkaç yer aslında karşınızdakinin hayatı hakkında çok da doğru bilgi vermiyor.
Duygusal ihtiyaçlarımız somutlaşıyor!
Facebook’tan özelliklerini görüp, fotoğraflarına bakıp beğendiğiniz kişinin gözlerine bilgisayar ekranından bakmak gerçekten o kişi ile aranızdaki uyumu size hissettirebilecek mi? Tabii ki hayır! Çünkü aşkın içinde iki tarafın birbirine karşı duyduğu çekim hissi de çok önemli bir yer tutuyor. Ve bunu ekranın ışığında size doğru bakan bir fotoğraftan anlamanız imkansız. Bu yüzden sadece Google araştırmaları yaparak birinin ‘hayatınızın aşkı’ olup olmayacağına karar vermek yanlış bir yaklaşım. Duygusal ihtiyaçları somutlaştırmadan, olduğu gibi yaşamak ilişki açısından doğru seçimler yapmamızı sağlarken, aynı zamanda bir ilişkide gerekli olan kimyasal uyum için de bize bir ipucu verebilir.
Reklamlarla sosyal ağlar
Facebook
2012 Ekim ayında yapılan bir araştırma sonucunda kullanıcı sayısı  1 milyarı geçen en popüler sosyal paylaşım ağı olan Facebook, ülkemizde de oldukça revaçta. Türkiye’de Facebook kullanıcı sayısı 31 milyonun üzerinde. Ve bu rakam artarak devam ediyor. Avrupa’da birinci sıradayız, dünya sıralamasında ise altıncıyız. Türkiye’de nüfusun yüzde 40’ından fazlası Facebook profiline sahip. Bu rakamın yüzde 64’ü erkeklerden, yüzde 36’sı ise kadınlardan oluşuyor. Facebook en çok 18- 34 yaş aralığındaki kitle tarafından tercih ediliyor.
Twitter
Twitter kullanıcı sayısı Şubat 2012 verilerine göre dünya genelinde 465 milyonu aşmış durumda. Türkiye’de bu rakam biraz daha düşük, 7.2 milyon civarında. Bu 7.2 milyonun yüzde 53’ü erkeklerden, yüzde 47’si ise kadınlardan oluşuyor. Gün içinde en çok tweet atılan saat ise 21.00-22.00 arası!