İlişkiler ve bağımlılık

Bağlılık, bağımlılık ve bağlanamamak... Peki sizin yaşadığınız hangisi?

İlişkiler ve bağımlılık

Bağımlılıkla baş etmenin yolları
Bağımlı bir şekilde ilişkisini yürüten kişinin kendini sevme, değer verme ve kendisi ile barışık olabilmesi için bir uzmandan yardım alması gerekiyor. İlişkilerinde bağımlılık yaşayan kişiler ile psikoterapide; kişinin öz güveninin, bireysel karar alabilme gücünün ve kendine değer vermesinin arttırılmasına yönelik çalışmalar yapılıyor.

Her an birlikte olan, her anını birlikte paylaşan çiftler de bir bakıma bağımlı mı?
Uzman Psikolog Romina Kuyumcuoğlu bu soruyu şöyle yanıtlıyor: “Bazı çiftler her şeyi birlikte yapar, birbirlerinden ayrı zaman geçirmezler, bazı çiftlerin ise ortak özellikleri çok azdır ve çok az şeyi paylaşabilirler. Her iki uç durumda da ilişki kopma noktasına gelebiliyor. Sağlıklı bir ilişkide ‘biz’, ‘ben’ ve bir de ‘sen’ alanı vardır ve bu üç alan arasındaki dengenin
iyi kurulması gerekiyor. Bu üç alan içinde; ortak ilgi alanları, paylaşımlar ve seçimler ‘biz’i oluşturuyor. Kişilerin kendine ait ilgili alanları ve tercihleri de ‘ben’ alanını oluşturuyor. İlişkide ‘ben’ alanının hiç kalmaması bir süre sonra ilişkinin bitmesine neden olabiliyor. Sağlıklı bir ilişkide, birlikte olan iki kişi, kendilerine ait düşünceler, inançlar, tercihler ve davranışlara sahiptir. Herkesin kendi özgürlüğünü koruyabildiği ve kendi yaşam alanına sahip çıkabildiği bir ilişki sağlıklı bir ilişkidir.”


‘Hayır’ diyemiyor!
Bağımlılık sadece eşe ya da sevgiliye olmuyor. Kişi annesine, babasına, çocuklarına da bağımlı olabiliyor. Birey olarak var olmakta zorlanan kişiler çevrelerinde sevdikleri kişilere
bağımlı olma eğiliminde olabiliyorlar. Bağımlı olarak ilişkilerini sürdüren kişi, ilişkilerinin bozulmasından korkabiliyor. Bu nedenle ilişkilerinde ‘hayır’ demekte zorlanabiliyor, istemediği şeyleri sadece karşısındaki kişi istiyor diye yapabiliyor ve kendinden ödün verici olabiliyor. Bu durum kişiye zarar verecek boyutlara ulaşabiliyor. 

Yalnızlık da bir sebep!
Yalnız kalma korkusu bir tür bağımlılık belirtisi olsa da tek başına bağımlılık olarak nitelendirilemiyor. Buradaki belirleyici, kişinin yalnız olmak istememesine rağmen yalnız yaşayabildiğini bilmesi ve bir birey olarak var olabileceğini bilmesi oluyor. İkisi arasında fark bulunuyor.Yazı: Nilgün Yıldız

Yıllarca bağlanacak birini ararız fakat o kişi geldiğinde bazen ona o kadar güçlü bağlanırız ki kendimize de karşımızdakine de çözülemez bir düğüm attığımızın farkına varamayız. Biz farkına varmadıkça da düğümler birleşir ve başı sonu belli olmayan ilişkiler haline gelir.

Bazıları bağlanma sorunu yaşadığından dert yanarken, bazılarının sorunu da bağımlı olmak. Kişi bazen, hayatı boyunca aradığı aşkı bulduğunu sandığında karşısındakine sımsıkı bağlanır. Sanki ondan öncesi yok gibidir ve yeni hayatına adapte oldukça kendini de geçmişini de unutur. Fakat dışarıdan güzel gibi görünen bu ilişkiler bazen kişinin öz güvenini
yitirmesine neden olacak kadar tehlikeli de olabiliyor. Çünkü ilişkilerin bağımlı hale gelmesinin altında kendine güvende eksiklik, kendi gücünün farkında olmama ve kendine değer vermeme gibi sebepler bulunuyor. Kendine değer vermeyen ve güvenmeyen insan, karşısındaki kişiye bağımlı hale gelebiliyor ve onun varlığı ile var olabileceğine inanıyor. Karşısındaki kişinin varlığı kişiyi güvende ve mutlu hissettiriyor. Uzman Psikolog Romina Kuyumcuoğlu bu kişileri şöyle tanımlıyor; “Bağımlı kişi kendi değerinin, karşısındaki kişinin kendisini sevmesi ile belirlendiğine inanıyor. Değerli hissetmek için karşısındaki kişinin varlığına ve sevgisine ihtiyaç duyuyor, bu durum da kişiyi ilişkisine bağımlı hale getiriyor.”

Bağlılık ve bağımlılık
Bağlılık, ikili ilişkinin sağlıklı bir şekilde var olması için gerekli olan bir kavram. Bağlılık, ilişkideki kişiler arası sevgi, saygı, güven, şefkat ve yakınlık olarak açıklanabilir. Bağımlılık
ise, kişinin karşısındaki kişi olmadan yaşayamayacağını düşünme, ilişkide mutsuz ve kaygılı hissetmenin yoğun olması durumu anlamına geliyor.

Bağlanmak istiyoruz çünkü...
Uzman Psikolog Romina Kuyumcuoğlu, “Hiç kimse sahip olduğu ilişkiyi ve sevdiği kişiyi kaybetmek istemez, bu doğaldır. Ancak bunun bir dengesi olması gerekiyor. İlişkisinde bağımlı olan kişi ‘ilişkim biterse yaşayamam, onsuz olamam’ şeklinde düşünüyor. Bu düşünce yapısı ise sağlıklı bir ilişki yaşanmasını engelliyor” diyor. Bağımlı olan kişi ilişkide mutluluk duygusundan çok kaygı, çaresizlik duygusu ve terk edilme korkusu yaşıyor.

Bağımlı kişi;
• Eşi ya da sevgilisi olmadan tek başına, kendini çok güçsüz ve çaresiz hissediyor. Kendisini güçlü kılanın karşısındaki kişi olduğuna inanıyor.
• Bağımlı kişiler için mutluluk, ilişkinin iyi gitmesine bağlı oluyor.
• İlişkideki en ufak bir tartışma ya da anlaşmazlık kişinin yoğun bir üzüntü hissetmesine neden oluyor.
• Ayrılık düşüncesi kişide yoğun bir mutsuzluk ve kaygı yaratıyor.
• İlişkide her şeyin her koşulda iyi gitmesini bekleyen kişi, sık sık hayal kırıklığına uğruyor.
• Kişi aldığı gündelik kararlardan bile tek başına emin olamıyor.
• Karşılaştığı zorluklar karşısında kendini güçsüz hissediyor.
• Tek başına karar vermekte zorlanıyor. Karar verebilmek için karşısındakinin fikrine ya da onayına ihtiyaç duyuyor.
• Terk edilme korkusu ile kendinden ödün verecek şekilde davranabiliyor.

Bağımlı olunan kişi neler yaşıyor?
İlişkide var olan bağımlılık sağlıksız olup, hem bağımlı olan kişiye hem de bağımlı olunan kişiye zarar veriyor. Bağımlı olan taraf kaygılı ve depresif olurken, bağımlı olunan kişi de üzerinde baskı hissedebiliyor. İlişkide herkes kendine ait bir alana ihtiyaç duyuyor. Bu alan sağlanmadığı takdirde bağımlı olunan kişi kendini ‘birey’ olarak hissedemiyor ve bu durum ilişkiyi kopma noktasına getirebiliyor.