Demet Altınyeleklioğlu

Hürrem, Mihrimah gibi tarihi karakterleri anlattığı romanlarıyla tanıdığımız Demet Altınyeleklioğlu, Sustum Anne-Açmayan Tomurcuğun Romanı adlı yeni romanında bu sefer Şükufe Nihal’in hayat hikayesini anlatıyor.

Demet Altınyeleklioğlu

Türk edebiyat tarihinin önemli karakterlerinden Şükufe Nihal, ne yazık ki unutulmuş bir isim. Nasıl karar verdiniz Şükufe Nihal’in hayatını yazmaya?
Tarihi romanlar yazıyormuş gibi algılansa da esas ilgi alanım bir yeniliğe, bir devrime, bir öncülüğe, mücadeleye veya haksızlık karşısında isyana, özgürlük ve eşitlik hareketine imza atmış karakterler. Bugüne kadar ele aldığım tüm kahramanlar yaşadıkları dönem içinde bir ilke imza atmış kişiler. Şükufe Nihal de kendinde pek çok yeniliği, mücadeleyi, isyanı ve öncülüğü barındıran bir kadın kahraman. Çok dramatik ve unutulmuş bir hayat hikayesi. Detaylı bir araştırmanın ardından Şükufe’nin Cumhuriyet kadınları tarafından yolumuza ışık tutan bir nefer olarak mutlaka tanınması gerektiğine karar verdim.

Siz daha çok tarihteki güçlü kadınların hayatını ele alıyorsunuz. Karakteri mi seçip yazıyorsunuz yoksa hikayeleri mi sizi çeken?
Kadın ön planda benim için. Kadını tarihten soyutlayamazsınız. Belki de gerçek tarih aslında o kadar da erkek egemen değildir. Ben hikayeden yola çıkıyorum, seçtiğim karaktere ona en uygun bulduğum duygusal gömleği biçiyorum. Bugüne kadar tüm kahramanlarımın üstüne özel biçilmiş kaftan gibi oturdu yarattığım bu duygusal kurgu cümbüşü. Kafa tutan kadınları seviyorum. Çığır açan, itiraz eden, hakkını arayan. Belki kendimi buluyorum, kim bilir.

Demet Altınyeleklioğlu - Resim : 1

Şuküfe Nihal, unutulmuşluğuna kırgın ama en çok kendisine. Peki, bir yazar olarak siz unutulma hissini nasıl yorumluyorsunuz? 
Unutulmak üzerine o kadar çok yazılıp çizilmiş ki, sözcük daha ağızdan döküldüğü anda bıraktığı buruk tat hissediliyor. Hak edilmemiş bir unutulmak yıkıcıdır. Bu aşkta da böyledir, sanatta da böyledir, siyasette de böyledir. İnsan, sevilmek, beğenilmek, takdir görmek ve anılmak ister. Aslında tüm çabamız bu dünyada kalıcı bir şeyler bırakmak uğruna değil mi? Çünkü unutulmaktan korkuyoruz. Şükufe ne sanatta, ne aşkta unutulmayı asla hak etmemişti. Biraz da onun bu unutulmuşluğuna çok içerlemiş olmam bu kitabın ortaya çıkmasına neden oldu.

Sizi en çok etkileyen Şuküfe Nihal şiiri hangisi?
İnanma şiirindeki unutulmuşluk hissi beni derinden etkilemişti. Aşk, Nihal’in hayatının merkezinde olmasa da hayatını hep çok etkilemiş. Şükufe hayalinde kurduğu ideal aşkı aradı her zaman. Etrafında onu gerçekten seven erkekler olduğunun farkındaydı. Bir kısmına ilgi de duydu. Ama Faruk Nafiz hariç hiçbiri onun aradığı, özlediği duygu zenginliğini, heyecanı, kadınsılığı veremedi. Bir röportajında; “Beni gerçekten seven tek erkeğin Osman Fahri olduğunu anladım” demişti. Bu acıyı ölene kadar kalbinde yaşattı.