Özgürlüğün modası

Karanlık günlerin ardından gelen rahatlık, anı yaşama, özgürlük ve kendine güven gibi kilit kelimelerin modaya yansıması olan bohem akımı, pek çoğumuzun radarından kolay kolay çıkmıyor. Çünkü bazı stiller, moda kisvesi altında aslında bir düşünüş biçimini, bir hayat görüşünü ifade ediyor.

Özgürlüğün modası

Yazı: Aslıhan Sever

60’ların sonuna doğru ortaya çıkan ve 70’lerde altın çağını yaşayan bohem, bugünün moda anlayışına ve hatta çoğu tasarımcının koleksiyonlarına ilham kaynağı oldu ve hala da ilham olmaya devam ediyor. 2. Dünya Savaşı’ndan çıkan ve yeni yeni yaralarını saran halk artık rahatlamak istiyordu. Özellikle savaş döneminde çocukluğunu ve gençliğini yaşamış kesimin en büyük isteği elbette artık onları sıkan bir rejimin parçası olmamaktı. Tabii ki siyaset pek çok alana farklı bakış açılarıyla tesir ediyordu; sanat ve müziğin yanı sıra moda da gündemin getirdiklerine kayıtsız kalamıyordu. Böylece önce mini etekler ortaya çıktı. Her ne kadar tutucu kesimler tarafından büyük tepki alsa da gençlerin hızını kesemedi. Çünkü artık özgürlük zamanıydı.

Özgürlüğün modası - Resim : 1

Bu özgürlük meselesinin insanların kıyafetlerine yansıması kaçınılmazdı. İnce kumaşlar, floral desenli gömlekler, bol pantolonlar, büyük tokalı kemerler, şapkalar hep bu dönemin ihtiyaçlarının doğrultusunda ortaya çıkmıştı. Sonrasında pek çok ikonun bayıldığı bir akım olmasının nedeni belki de sadece görüntüden ibaret değildir, ne dersiniz?

Özgürlüğün modası - Resim : 2

Trend alarmı
Özellikle çiçekler bu dönemin başlıca desenini oluştururken püskül, maksi etek ve elbiseler diğer önemli akımlardan biri halini aldı. Tüy aksesuarlar ve detaylar, yine dönemin önde gelen aksesuarlarındandı. Jean bu dönemde bol paça olarak etkisini uzun yıllar yaşatmaya devam etti. Dantel işlemeler, kovboy botları da bu dönemin detaylarından. Böylelikle 60’ların sonuna doğru zamanın ve şartların getirdikleri hippi akımının doğuşuna tanıklık etti. Özellikle son yıllarda kendini iyice ortaya koyan festival stillerinin ana hatlarını da bu dönemin oluşturduğu aşikar. 1969 yılında Woodstock’u dolduran binlerce insanın trafikte aç ve susuz kaldığını kim unutabilir ki? Ama onlar için önemli olan o ruhu, orada yaşayabilmekti. Yani zaten nasıl olmasındı? Hendrix, Beatles, Doors, Janis Joplin, Elvis, Rolling Stones hepsinin hüküm sürdüğü ya da etkilerinin hala hissedildiği dönemlerdi. Dolayısıyla müzik de altın çağını yaşıyordu. Kendi ritmini oluşturan bir dünya vardı ve modanın buna kayıtsız kalması imkansızdı.

Özgürlüğün modası - Resim : 3

1970’lere gelindiğinde ise bohem stilin iyice etkisi artmıştı. Çiçek çocuklar artık her yerdeydi. Hepimizin aile fotoğraflarına bakıldığında garip gelen bazı detaylar işte o döneme ait. Mesela erkeklerin de bu çiçekli desenli gömleklerden giymesi ve oldukça canlı renkte giyinmesi modanın ana kurallarından oluvermişti. Yanlış anlaşılmasın, olaya seksist bir yapıda yaklaşmıyoruz, sadece günümüzle kıyasladığımızda bir hayli renkli olan erkek seçimlerinden bahsediyoruz. Vazgeçilmez parçalar arasında ise yüksek tahta topuklu botlar başrolde. Ali McGraw, Love Story’de oynadığı karakter sayesinde, stiliyle de bu dönemde anılmaya başlandı ve dönemin önemli stil ikonlarından biri oldu. Aynı zamanda Faye Dunaway de dönemin önemli stil ikonları arasına katıldı. Tabii ki hepsi dönemin bohem akımından etkilendi. Dolayısıyla çabasız şıklığın temellerini herkesin üzerinde görmek mümkündü. Günümüz moda algısında ise bu evrime uğramış durumda. Şu anda biz daha çok ‘boho chic’ bir akımı takip etsek de çıkış noktası modayı bir hayli etkiledi desek hata yapmış olmayız!

Özgürlüğün modası - Resim : 4

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR:
Festival stili için TIKLAYIN