Sakin, dürüst ve çok yönlü

İletişim sektöründe 18 yılı geride bırakan Forte İletişim Danışmanlığı’nın ortağı Sinem Bıyık, kariyerinde de sakin bir strateji uyguluyor. Dürüst olmanın, bir de çok yönlü düşünmenin başarıyı getirdiğine inanıyor.

Sakin, dürüst ve çok yönlü

Yazı: Gülru İncu 
Fotoğraf: Nurdan Usta

Kendini ‘Tam bir Kadıköylü’ olarak tanımlıyor Sinem Bıyık. Tabii ki Anadolu yakasında doğup büyüyen pek çok Kadıköylü gibi koyu bir Fenerbahçe taraftarı. İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi İşletme Bölümü’nde okuduğu yıllarda staj yaparken tanıştığı iletişim sektöründe 18 yılı geride bırakmış. 2006 yılından bu yana da Forte İletişim Danışmanlığı’nın ortağı. “Bir iletişimcinin çalışabileceği en güzel organizasyonlardan biri olan Parliament Jazz Festivali ile iş hayatına atıldım” diyerek başlıyor sözlerine. Dünyaca ünlü sanatçıları Türkiye’ye getiren festivallerde, Formula 1 organizasyonlarında, dünya modasına yön veren markaların Türkiye lansmanlarında, tütünden kozmetiğe kadar pek çok yerel ve global markanın iletişim ekiplerinde çalışmış. Bıyık; enerjisi size de yansıyan, hiçbir şeyin yaşam sevincini gölgeleyemeyeceğine sizi inandıracak kadar gözlerinin içi gülen, neşeli, cıvıl cıvıl kadınlardan. Doğal olarak hayat felsefesini de bu yönde şekillendirmiş. “Her anın kıymetini bilmek lazım” diyor. Dolu dolu yaşadığını, hayatın tüm güzelliklerini gözlemlemeye çalıştığını söylüyor. Doğa, edebiyat ve sanat ise ruhunu besleyen yaşam kaynakları. 

Yelken, kitap, sanat! 
“Anadolu yakası candır, gerisi heyecandır” diyor demesine ama Forte İletişim Danışmanlığı’nı 2006 yılında taşıdıkları Bebek semtinin de sevdalılarından. “Balık burcu olduğum için deniz en sevdiğim şeylerden biri” diyor. Sporu yaşamının içine sokarken onu bir hobiye dönüştürmeyi başaran ender insanlardan. Sırf sağlıklı olmak adına yapmıyor, gerçekten keyif alıyor. Sabahları sahilde yürüyüş yaparken rüzgarı yüzünde hissetmeye bayılıyor örneğin. Haftada dört gün 6 km’lik bir parkurda yürümek onun için vazgeçilmez bir tutku. Yelkenle ilgileniyor. Kitap okumayı özellikle polisiye romanları çok seviyor. Son yıllarda kıymeti daha iyi anlaşılan İskandinav polisiyesi onun da favorileri arasına girmiş. O bir sanat aşığı! Çoğumuz gibi zaman buldukça değil zaman yaratarak sergileri, müzayedeleri takip ediyor. Kezban Arca Batıbeki’nin resimlerini ve Tuncay Takmaz’ın resimleri kadar şiirlerini de seviyor. Bir Mehmet Güleryüz, bir Komet, bir Nejat Devrim eseri edinmek en büyük isteği. Çoğu çocuk gibi o da küçükken ileride doktor olmanın hayallerini kurmuş ama tıp mesleğinin sabırsız ve hareketli kişiliğine tam da uymayacağına karar vermiş sonraları ve şu an kendine en uygun işi yaptığı için de çok mutlu. Gelecekteki en büyük hedefi ise, Türkiye’nin uluslararası platformda modern ve çağdaş yönleri ile daha iyi tanınabilmesi için görev almak. Sinem Bıyık için iş hayatında başarılı olmanın yolu sakin ve dürüst olmaktan, çok yönlü düşünmekten geçiyor. Geçmiş deneyimlerden faydalanarak doğru adımlar atmak ise ona göre profesyonelliğin en önemli sırrı. 

Deniz tutkusu 
Modayla mesafeli bir ilişkisi var. “Modayı ve her alandaki trendleri takip ederim ama kendi stilimin ve rahatlığımın izin verdiği ölçüde uygularım” diyor. Jean, siyah pantolon, blazer ceket, beyaz gömlek ve beyaz tişört gibi klasik parçalara gardırobunda her zaman yer var. ‘Denize tutkun’ dedik ya, elbette tatil planları da denizle dopdolu onun. Hisarönü Körfezi’ni çok seviyor ama son dönemde yaz tatillerini Bozburun’da geçiriyor. Yunan Adaları’ndan Symi ve Rodos en sevdikleri. 

Sinem Bıyık’ın vazgeçilmez 10’u 
1. Ailem. Geniş ve birbirine bağlı bir aileyiz. 
2. Arkadaşlarım. Hayatımı zenginleştiren, birbirinden farklı çevrelerden renkli dostlarım var. 
3. Deniz. Çocukluğumdan beri hep deniz kenarında oldum. Denizle haşır neşirim, denizden uzak bir yerde yaşamak istemem. 
4. İşim. Stresini bir yana koyarak, hayatımın hareketli ve dolu dolu geçmesinde rol oynayan ve iyi yapabildiğim bir işim var. 
5. Çikolata. Bitter çikolatasız bir hayat düşünemiyorum. 
6. Diyet kola. Vazgeçemediğim bir lezzet. 
7. Spor ayakkabılarım. Hem spor yaparken giyiyorum hem günlük hayatta. Yüksek topuklu ayakkabı giydiğimde bile arabamda bir tane tutuyorum. 
8. Cep telefonum. Elim ayağım. 
9. Kitaplarım. Her gün kitap okumaya mutlaka zaman ayırırım. 
10. İstanbul. Ne onunla oluyor ne onsuz. İstanbul’un dinamiğine alışan bir insanın başka yerde yaşaması çok zor.
 
Rahatlık vazgeçilmezim
Bernice ve Zadig&Voltaire tişörtlerim, J Brand jean’lerim, Gianvito Rossi stilettolarım, Midnight Express takılarım, Nike spor ayakkabılarım, yazın ayağımdan zor çıkardığım Superga ve Havaianas’larım vazgeçilmezlerim. Chloe, Armani, Ralph Lauren ve Isabel Marant en sevdiğim markalar. Derishow ve Dice Kayek de alışveriş yaptığım Türk tasarım markaları. Galata’dan ya da seyahat ettiğim şehirlerden ilginç parçalar bulmayı da çok seviyorum.

Doğal ürünler favorim
Parfümüm Burberry Brit Sheer. Yüz temizliğinde ve vücut bakımında Neutrogena en büyük yardımcım. Kırışık önleyici, güneşe karşı cildi koruyucu kremlerde ve göz kremi olarak Roc kullanıyorum. Saç bakımında John Frida’nın ürünleri mükemmel. Elimden geldiğince doğal ürünlere sahip olmak istiyorum, bu yüzden duş jeli ve sabun olarak da Le Petit Marseillais markasını seviyorum.