Başka aşklar

Onlar tutkulu kadınlar! Onların aşkı bambaşka! Kimi uçmaya, kimi hıza, kimi dalmaya, kimi koşmaya aşık. Bu tutkuları onları kendi alanlarında ‘en iyi’ yapıyor, yetmiyor ‘mutlu’ ediyor, yetmiyor ‘güçlü’ kılıyor. Runtalya birincisi, maraton yarışçısı Lütfiye Kaya; Türkiye’nin yolcu uçağı uçuran ilk kadın pilotu Alev Hottin Kılıçkeser; 12 yarışta finish’i gören otokros yarışçısı Oya Eren; serbest dalış şampiyonu Şahika Ercümen ve Fikir Sahibi Damaklar Hareketi’nin lideri Defne Koryürek herkese ilham veren hikayelerini bizimle paylaştı.

Başka aşklar

OTOMOBIL YARIŞÇISI OYA EREN “OTOMOBIL YARIŞI ÇOCUKLUK TUTKUMDU”
Ona otomobil tutkusu babasından bulaşmış. Babasının memuriyetinden dolayı sürekli çıkan tayinler yüzünden uzun yolculuklara beraber çıkmışlar. “İlkokulun sonuna doğru yarışlara merakım arttı. Bu hayal hiç gerçekleşmeyecek sanırken üniversite yıllarında yapabileceğime karar verdim. Kendi paramı kazanıp önce rallileri izlemeye başladım. Ralli izlemek zordur, arabayı bir saniye görürsünüz, onu görmek için de tozun toprağın içinde yarım saat beklersiniz ama içinizde bu tutku olunca hiç önemi kalmıyor. Bir akşam ralli seyrederken ‘Seyrettiğim yeter, artık yapmalıyım’ diye düşündüm. Ankara Otomobil Sporları Kulübü’ne gidip başladım” diyor. 10 yıldır araba kullanıyor, üç yıldır da yarışların içinde… “Ralli ile başlamak zordu, toprak tecrübesi de olan rallikros ile başladım. Bu bir parkur yarışı ve zamana karşı yarışıyorsunuz. Ralliye geçişte önemli bir tecrübe olacak. Geçen sezon şampiyonayı kovalayan tek kadındım ve toplamda 12 ulusal yarışın hepsine katılıp, hepsinden puan alıp, finish’i gördüm. Bunu yapan tek kişi oldum.” Oya Eren ilk başta kadın olmanın baskısını hissetmiş. “İlk yarışımda startta ‘mahcup olur muyum?’ hissi vardı. Tek kadın olunca yoğun ilgi oluyor. Her sporda olduğu gibi bunda da birçok şeyi hesaplıyorsunuz, mesela otomobilin bir problemi var, tamir edecek zaman yok ama yarışı bitirebilir durumda, basmıyorsunuz, başka bir erkek yapsa problem olmaz ama kadın olunca ‘gitmiyor’ denme riski var. Oysa bu sizin stratejiniz olabilir. Bu senenin sonuna doğru bu endişelerim bitti. ‘Yapamıyor demesinler’ duygularını attım ve ne gerekiyorsa yapmaya başladım.” Oya Eren aslında TRT Türk’te spor haberlerini sunuyor. Mesleği ile yarışları birbirine benzetiyor. “Haberleri sunarken de, yarışırken de arkanızda koca bir ekip var, onlar olmadan hiçsiniz. Üstelik yayına ya da starta çıkmadan önceki ‘hazırlanın!’ dedikleri anın heyecanı da aynı!” Şimdi hedef Türkiye ralli şampiyonası... “Yarışmak beni o kadar mutlu ediyor ki, her kadının bu sporu denemesini isterdim” diyor.
MARATON YARIŞÇISI LÜTFIYE KAYA “ZAYIFLAMAK IÇIN BAŞLADIM, MARATONCU OLDUM”
Lütfiye Kaya kendi halinde bir ev hanımıydı. Eşi Fethi Bey maraton koşuyordu. 32 yaşındayken epeyce kilo alıp 68’e kadar çıktı. Kilo vermek için eşiyle birlikte koşmaya başladı. İlk başta 3-4 kilo verdi, bu onu heyecanlandırdı, iyi koşuyordu. İlk başta yarı maraton koşup ne yapabileceğine bakmak istedi. Sonuç başarılıydı. “Niye maraton koşmayayım?” diye düşündü. Her gün, hatta günde iki kez antrenman yapmaya başladılar. Eşiyle birlikte kışın saat 6.00-6.30 gibi, yazın 4.30 gibi kalkıp programa göre her gün en az 10-15 km., bazen de 30-35 km. koşuyorlar. Hem de haftanın yedi günü. “İdmanlar kolay değil. Başlı başına bir iş. Hafta sonları 40 km.’ye kadar çıkıyoruz” diyor. Kaya, amatör olduğu halde dereceleriyle profesyonellere taş çıkartıyor. “2009’da Balkan Maratonu’nda dördüncü oldum. 2010 yılında 14-15 bin kişinin katıldığı Düsseldorf Maratonu’nda ilk ona girdim, 2009’da Avrasya’da ikinciydim. Antalya’daki Runtalya maratonunda da birinci oldum.” Fethi Bey eşinin en büyük destekçisi. Lütfiye Hanım, çok pozitif, mütevazı, hedeflerini kısa dönemli tutuyor. Dünya rekoru 2.15. Onun hedefi ise şimdilik 2.45 koşmak. Tek üzüntüsü atletizme futbol, basketbol gibi grup sporlarına verilen değerin verilmemesi... O daha çok maraton koşacak, çünkü koşmak onu en mutlu eden şeylerden biri… Merak edenler için söyleyelim, Lütfiye Hanım koşmaya başladıktan sonra 43 kiloya inmiş.
LÜFER SAVUNUCUSU DEFNE KORYÜREK “DENIZLERIMIZ BALIKSIZ KALMASIN”
Onu ‘İstanbul Lüfere Hasret Kalmasın’ kampanyası ile tanıdık. Slow Food/Fikir Sahibi Damaklar Hareketi’nin lideri Defne Koryürek, gırgırlar ve endüstriyel balıkçılar yüzünden boğazlarda ve denizlerimizde bitme tehlikesi ile karşı karşıya kalan balıklar için kah gece yarısı kalkıp trollerin peşine düştü, kah Ankara’da yeni kanunlar, yönetmelikler için kapı kapı dolaştı, kah balıkçı tezgahlarını denetledi, küçük balık satanları Alo 174 Gıda Hattı’na şikayet etti. “İstanbul’da 30 metreden sığ bölgelerde ağ atmak, hatta mümkünse ekolojik koridor olan Boğaz, gırgır ve çevirme ağlarına yasaklansın. Adalar ve Ambarlı korumaya alınsın. Balığın buralarda gelişmesi için avcılık yapılmasın. Dalyanlar av yasaklarına uygun izinlerle donatılsın” diyordu. Kamuoyu bu sesi duydu ve ‘Seninki kaç cm?’ kampanyası ile duyarlı İstanbullular ve balık severler aldıkları balığın boyunu ölçer oldular. Yetmedi, lüferin bir de bayramı ilan edildi. Artık Ekim ayının üçüncü haftası ‘lüfer bayramı’ oldu. Koryürek GDO’lu tarıma da karşı, “Yönetmelik istemiyoruz, yasaklansın istiyoruz” diyor. Defne Koryürek’in bütün çabası denizlerin sürdürülebilirliğini sağlamak. “Gerekiyorsa çocuklarımız bir kaç yıl tekir, istavrit, barbun yemesin. Yeter ki balıklar üreme ve büyüme imkanı bulsun. Böylece torunlarımız da bu balıkların tadına bakabilecek, denizlerin sürdürülebilirliği sağlanacak.” Koryürek kısa vadede pek çok kişiyi kızdırıyor olabilir ama uzun vadede kazanan gelecek nesiller olacak. Koryürek bu mücadele için aşçılık mesleğini bile bıraktı. Kurtardığı her balık için mutlu olduğu kadar gelecek nesiller için bir şeyler yapabilmenin de huzurunu yaşıyor.

Yazı: Mürsel Çavuş

SERBEST DALIŞ ŞAMPIYONU ŞAHIKA ERCÜMEN
“İSTEDIKTEN SONRA HEDEFLER KÜÇÜLÜR”

Şahika Ercümen ailesinin tek çocuğuydu, alerjik astım problemi vardı ve evden hiç dışarı çıkmıyordu. Bir gün okul gezisiyle gittikleri havuz dalışında herkesten uzağa gitti, hocalar da, “Bu sporu mutlaka yapmalısın” dedi. Ailesini ikna etmesi zor oldu. Kaygılanıyorlardı. Dalışa başladığında ise astım problemini aşmakla kalmadı, aynı zamanda birçok dünya rekoruna imza attı. Mesela tek nefesle paletli 70, paletsiz 60 metreye daldı, buzun altında 110 metre giderek Guinness Rekorlar Kitabı’na girdi. “Dalıştan önce astımdan dolayı hiçbir şey yapamazken bir anda engellerin, sınırların olmadığı bir dünyayla tanıştım” diyor. Su altında günde iki saat geçiyorsa, 4-5 saat de yüzme, meditasyon gibi başka egzersizler yapıyor. Meditasyon nefes tutmasını ve odaklanmasını sağlıyor. “Rekor denemelerinde tek hakkınız var, rekora konsantre olmalısınız, meditasyonla bunu başardım.” Hareketsizken nefesini 5-6 dakika tutuyor, paletle dalarken ise 2.5-3 dakika...
“Beni hiçbir şey yıldıramadı, su altında olmayı, su üstünde olmaktan daha çok seviyorum. Derinlerdeyken her an mutluyum. Her gün kendimle ilgili yeni şeyler keşfediyorum. Sınırlarımı zorlamak hoşuma gidiyor. Tek bunaltan şey bir dönem sponsor bulamadığım için neredeyse rekor denemesinden vazgeçecek duruma gelmek oldu” diyor.
2001’den beri milli takımda. Beslenme uzmanlığında master yapıyor, okulu bitirince sporu ve beslenmeyi bir arada yürütecek. “Buz altı dalışında rekor bayanlarda 70, erkeklerde 100 metreydi, Alman dalgıç 108 yapınca iki hafta içinde onu geçtim. İstedikten sonra hedefler küçülür, onları biz büyütüyoruz. Yetenek bir noktaya kadar, kim daha çok istiyorsa o kazanır.” Şimdi hedefi hem 100 metrenin altına inmek, hem de engellilerin, kadınların bu spora başlamasını sağlamak. Hayatını değiştiren sporla herkesin tanışmasını istiyor.
PILOT ALEV HOTTIN KILIÇKESER “PILOTLUK ANNELIKTEN KOLAY”
Alev Hanım, abisinin lisede havacılık koluna girişiyle merak sarmış havacılığa… 1985’te birlikte model uçak yapım kursuna gitmişler. “Ben tahtadan uçaklar yaparken, insanlar gerçek uçaklarla uçuyorlardı, hayran kalmıştım” diyor. Maket uçak yapımını Türk Hava Kurumu’nda paraşüt eğitimi izlemiş ve uçmak onda tutkuya dönüşmüş. 1989’da Eskişehir Anadolu Üniversitesi Sivil Havacılık, Pilotaj Bölümü’nü bitirmiş. Türkiye’nin ilk yolcu uçağı kullanan kadın pilotu unvanını kazandığında henüz 22 yaşındaymış. “Kendimi ispatlamak, insanların güvenini kazanmak için çok çalışmam gerekiyordu, kadın olduğum için bir güvensizlik vardı. Boeing 727-200, Boeing 737-400/500/700/800 uçurdum ve hiç başarısız olmadım” diyor. 15 bin saatlik uçuş deneyiminde başına gelmeyen kalmamış. 
Motora kuş sürüsü girmesi, kabinde tazyik boşalması hatta bomba ihbarı bile… “Soğukkanlıyım, insanları iyi analiz ederim. Başımıza gelen her türlü olumsuzluğu kolaylıkla atlatmasını bilirim” diyecek kadar cesur ve kararlı. 1995’te ABD’de dünyadaki ilkleri gerçekleştiren kadın havacıların bir araya geldiği kongrede ilk bayan uzay mekiği kaptanı Eileen Colins ile birlikte havacılık semineri vermesini “Hayatımın en muhteşem anlarından biriydi” diye tanımlıyor. Alev Hanım’ın evde onu merakla bekleyen dört yaşında Rüzgar adında bir oğlu var. “Anne olmak pilotluktan daha zor fakat 60-70 km’ye çıkan bir fırtınanın ortasında kalınca onunla geçirdiğimiz anlardan güç alıyorum” diyor. SunExpress’te uçtuğunuz belki bir gün ona denk gelirsiniz.