DON'T PANIC!

En yaygın psikolojik hastalıklardan biri olan panik atağı mercek altına aldık.

DON'T PANIC!

Kendinizi ona teslim etmeyin
Panik atak krizlerinin süreleri ve görülme sıklıkları kişiye göre değişiklik gösterebilir. Ancak yaşanan ataklar sonrasında kişide yeni bir atak yaşanacağı kaygısı oluşur. Bu da yaşam kalitesinin düşmesine sebep olabilir. Çünkü hastalar çoğu zaman kalp krizi geçirebileceklerine ya da beyinlerinde önemli bir hastalık olduğu endişesine kapılırlar. Ve bunun için doğruca bir hastanenin yolunu tutarlar. İlk yapılan tetkiklerde herhangi bir sorun saptanmamış olmasına rağmen daha ileri tetkik yöntemleri denerler. Beyin tomografisi, MR gibi son derece pahalı ve zahmetli testleri yaptırırlar. Sorunun psikolojik olduğunun anlaşılıp psikiyatri servisine gidene kadar da daha yoğun bir depresyonun içinde bulurlar kendilerini. Çünkü kendilerine bir şey olma korkusu tüm hayatlarını alt üst eder. Hatta bu kaygı ve endişeler bir grup hasta için evde yalnız kalamama, kalabalık yerlere gidememe gibi sorunlar da yaratabilir. Bu durum da kişinin mesleki ve sosyal yaşantısını kısıtlayabilir. Psk. Nagihan Akarsu; “Panik atakların sık yaşanmaya başlaması, fiziksel belirtilerin çarpıtılarak yorumlanmasıyla ortaya çıkan devamlı panik atak yaşama korkusu ve bu korkuları yaşamamak için kaçınmaların başlaması kişinin günlük hayatını olumsuz yönde etkiler. Özellikle kaçınma davranışları, kapalı alanda duramama, kalabalığa girememe, toplu taşıtlara binememe gibi korkular kişilerde panik atak yaşamalarına neden olacakmış gibi düşünmelerine neden olur. Bu durum birçok kişinin evden çıkmamasına bile yol açabilir. Evde telefon çalsa dahi kaygılanmaya ve kurgulamaya başlarlar. Sadece tek bir belirti bile hissetmeleri panik atak yaşayacakları hissini verebilir” diyor.

Tedavi şart!

Hastalığın tedavisinde atılması gereken ilk adım, hastalığın sebeplerinin belirlenmesi ve hastanın bu durumu kabullenmesi. Ve elbette bu durumun çözümü için bir uzmandan yardım almak gerekiyor.

Nasıl tedavi ediliyor?
Psk. Nagihan Akarsu şu andaki en etkili tedavi yöntemini bilişsel-davranışsal terapi olarak görüyor; “Panik atak hastaları bedensel duyumları panik atak geçirmeyenlere göre daha çarpıtarak yorumlama eğilimindedir. Panik atakta son yirmi yıldır en etkili olan terapi yöntemi bilişsel-davranışçı terapi. Bu yöntemde, hastadan hangi belirtileri hangi sıklıkla yaşadığı ve nasıl yorumladığıyla ilgili detaylı bilgi alınır. Eşlik eden kaçınma durumları ya da fobik durumların olup olmadığı sorgulanır. Görüşme sırasında kaygının fizyolojisini yani nasıl oluştuğu, nelere yol açabileceği hastaya anlatılır. En son geçirilen atağın detaylı analizi yapılır. Bu analiz sırasında kalp çarpıntısını “Kalp krizi geçiriyorum” diye yorumlayan biri için; bu yorumlamanın neye yol açtığı açıklanır. Daha sonra panik atak sırasında hangi belirtiler hissettiği, nasıl yorumladığı, atak sonrasında ne yaptığıyla ilgili kayıt tutması istenir. Bu kayıtlarda kişinin hem kendini görmesi sağlanır, hem de sistematik olarak bütün çarpıtılan belirtiler tek tek düzeltilir. Bedensel duyarlılığı artmış kişinin dikkatinin başka yöne çevrilmesini sağlamak için önerilerde bulunulur. Kaçınılan davranışlar için yüzleşme ve süre tutarak erteleme ödevleri verilir. Son olarak da panik atağın vücuttaki oluşturduğu etkiyi azaltmak için ara ara gevşeme egzersizi yapılır. Panik atağın bu yöntemlerle başarıya ulaşma olasılığı yüzde 70-80 arasındadır.” Panik hastalarının iyileşme süreleri hastalığın boyutuna göre değişiklik gösterebiliyor. Ve hastalık tedavi edilmeden kendi haline bırakıldıkça, durum günden güne ağırlaşarak gelecekteki tedavi süresini de uzatıyor. Panik atak yaşayan kişi dirençli olabilir ve sanki kişiye bu hastalık hiç düzelmeyecekmiş gibi gelebilir. Uzmanlar orta sıklıkta ve şiddette panik atak yaşayan birinin ilaç tedavisi olmaksızın sadece terapi alarak 2-3 ayda düzelebileceğini söylüyor. Şiddetli durumlar ve uzun yıllardır yaşayan koşullanmış dirençli kişilerde bu sürenin uzadığını vurguluyor. Psk. Elçin Orhon; “Panik nöbetler tedavi edilmediği takdirde yıllarca sürebiliyor. Hatta ileri dönemlerde umutsuzluk ve çaresizlik sonucu hastalarda depresyona neden olabiliyor. Panik atak bilişsel davranışçı tedavi yöntemi ile kolaylıkla tedavi edilebilecek bir hastalık. İlaç tedavisine ek olarak psikoterapi ile kişinin hastalığının ne olduğu ve sebeplerini bilmesi, nefes egzersizleri, olumsuz düşüncelerinin değiştirilmesi amaçlanıyor. Terapiler 6-12 seans kadar sürebiliyor” diyor.


  Genetik mi, fiziksel mi, psikolojik mi?
Acıbadem Bakırköy Hastanesi’nden Psikolog Elçin Orhon “Panik bozukluğun orta derecede genetik yükü vardır. Erişkin yaşamda ortaya çıkan panik bozuklukla, çocukluk anksiyetesi arasındaki ilişkiyi gösteren birçok çalışma bulunuyor. Yani çocukluk döneminde davranışların kısıtlanmasının anksiyete faktörü gelişimi için bir risk faktörü olabileceği belirtiliyor. Kişi, atak sırasında oluşan belirtileri bedensel ya da ruhsal açıdan tehlikeli, hatta ölümcül olabileceği inancına kapılıyor. Bir başka değişle panik hastaları korkudan korkuyor ve dikkatlerini bedenlerine yoğunlaştırıyor. Bu da anksiyete artışına ve fazla bedensel duyuma odaklanmaya neden oluyor. Bu kısır döngü ile birlikte panik atak meydana geliyor” diyor. Psk. Nagihan Akarsu da; “Panik atağın nedenlerine baktığımızda karşımıza genetik etkiler çıkıyor. Bunun beraberinde ailede panik atak yaşayan ya da kaygılı depresif kişiler varsa model alarak öğrenme yoluyla da hastalığa yatkınlık artıyor. Ve hastalığın, bağımlı-çekingen kişilik özelliklerine sahip, takıntılı kişilik yapısını taşıyan kişilerde görülme olasılığı yükseliyor” diyor. Panik atağın ortaya çıkmasında çevresel etmenler de oldukça fazla rol sahibi. Alt benlikten kaynaklanan dürtülerle üst benliğin yasaklarının çatışması sonucu anksiyete sorunu ortaya çıkıyor. Benliğin savunma mekanizmaları bu sorunları çözemediği takdirde de panik atak hastalığı ortaya çıkabilir. Bastırılan cinsellik, saldırganlık dürtüleri, yasak dürtüler de paniğe neden olabilir. İşsizlik, kayıp, boşanma gibi yaşam olayları beyin biyokimyasını da bozduğu için panik atağın yaşanma riskini bir hayli artırabiliyor. Ayrıca çok fazla kafein ve sigara tüketimi de panik atağı tetikleyicileri arasında sayılabilir. Kadıköy Şifa Ataşehir Hastanesi Uzman Klinik Psikoloğu Merve Büyükkucak; “Panik atak son yıllarda kaygıya duyarlılık kavramı ile de ilişkilendiriliyor. Son yıllarda yapılan birçok yabancı kaynaklı araştırma vücudundaki değişimlere hassas olan ve fiziksel semptomları felaket olarak yorumlamaya yatkın, kaygı hassasiyeti yüksek insanların panik atak geçirme risklerinin daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Bunu destekler nitelikte, bu atakların duygu ve düşüncelerden daha çok bedensel duyumlarına odaklanan ve duygularını söze dökme becerileri görece daha zayıf olan kişilerde görüldüğünü de söylemek mümkün” diyor.

Çarpıntı, terleme, titreme, boğulma ya da nefes alamama hissi, göğüste ağrı ya da sıkışma, bulantı, karın ağrısı, baş dönmesi, dengesizlik… Gergin anlarınızda ya da gece uykularınızda sık sık bu saydıklarımızdan birkaçı bir araya geliyorsa siz de çağın hastalığı panik atağın pençesine düşmüş olabilirsiniz. Panik atak, aniden başlayan ve hızla şiddetlenen, çoğu zaman şiddetli bir tehlike hissi veya kişide sonunun geldiği düşüncesinin eşlik ettiği belli bir başlangıcı ve sonu olan yoğun bir korku ve sıkıntı nöbeti olarak tanımlanabilir. Medical Park Ordu Hastanesi’nden Psikolog Nagihan Akarsu; “Yaşanan her panik anı bir panik atak değil, her atak geçiren de panik bozukluğa sahip değil. Yine de bu karışıklığa rağmen panik atağın görülme oranı her 10 kişiden biridir” diyor. Ve hastalığın belirtilerini sıralıyor:
*Çarpıntı, kalp atımında hızlanma
*Terleme
*Titreme, sarsıntı
*Nefes darlığı ya da boğuluyor gibi olma durumu
*Soluğun kesilmesi, boğulma hissi
*Göğüste ağrı, baskı ve sıkıntı hissi
*Bulantı ya da karın ağrısı
*Baş dönmesi, sersemlik hissi, düşecekmiş ya da bayılacakmış gibi olma
*Derelizasyon (gerçekdışılık duyguları) ya da deporsonalizasyon (benliğinden ayrılmış olma)
*Kontrolünü kaybedeceği ya da çıldıracağı korkuları
*Ölüm korkusu
*Uyuşma ve karıncalanmalar
*Üşüme, ürperme ya da ateş basmaları
Eğer bu 13 belirtiden dört tanesi 10 dakika içinde vücudunuzda gerçekleşiyorsa panik atak krizi yaşadığınızı söyleyebiliriz.