“Oğlum bir eşcinsel”

Sema Yakar, Türkiye’nin ilk aktivist eşcinsel annelerinden biri. Hikayesi bundan 14 yıl önce başlıyor. Oğlunun eşcinsel olduğunu açıklamasıyla birlikte onun da hayatı kökünden değişiyor. Oğlunu kaybetmeyi değil, onunla birlikte yan yana yürümeyi tercih ediyor. LISTAG LGBT Aileleri İstanbul Grubu’nun kuruluşunda bulunuyor ve bundan sonra kendi yaşadıklarını yaşayan ailelere yol göstermek için kolları sıvıyor.

“Oğlum bir eşcinsel”

Yazı: Gülru İncu

Bu hikaye, oğlunun eşcinsel olduğunu öğrenmesiyle beraber hayatın farklı bir yüzüyle tanışan iki çocuk annesi bir kadının hikayesi. Sema Yakar o andan itibaren yaşadığı hayatı, o güne kadar kendisine dayatılan tüm anlayış biçimlerini yeniden sorguluyor. Kendi deyimiyle o andan itibaren bir farkındalık yolculuğunun içinde. “Oğlum o sıralar 15 yaşındaydı. Ergenlik dönemindeyken birtakım huzursuzluklar yaşamaya başladı. Aslında çok rahat bir çocuktu ama içine kapandı. Kızlarla ya da cinsellikle ilgili konular açıldığı zaman hiç konuşmak istemiyordu. Önceden tanıdığım çocuk değildi artık” diyerek başlıyor hikayesini anlatmaya. Her annenin yaşayabileceği tanıdık endişeleri yaşıyor önceleri. Oğlunun kafasının karışık olduğunu, ergenliği zor geçirdiğini düşünüyor. Bu arada oğlunun okulda notları da düşmeye başlıyor. Öğretmenleri soruyor, “Oğlunuzun bir sorunu mu var?” diye. O güne kadar kızı ve oğlu her annenin olduğu gibi onun da her şeyi olmuş, hayatını onlar üzerine kurmuş. Ve her sabah rastladığımız komşumuz gibi sıradan bir kadın. Aile olarak çocukları için her şeyin en güzelini isteyen bir aile.
“Bir gün arkadaşlarıyla eve geldiğinde kız arkadaş konusunu açayım dedim. Ergenlikte cinsellik önemli olmalıydı... Arkadaşı ‘Amaan Sema Teyze, bizim de kız arkadaşımız olmasa olmaz mı sanki?’ dedi. Ne diyeceğimi bilemedim” diyerek sürdürüyor sözlerini. Oğlunun eşcinsel olabileceği fikri ilk o zaman kafasında canlanmış canlanmasına ama bir yandan da inanmak istememiş.
“Hayır, değildir. Sorunlu çocukların aileleri böyle olur” diyordum ama bu fikir kafamı kemirmeye başlamıştı bir kere. Önceleri eşime söyleyip söylememe konusunda tereddüt ettim ama sonunda tek başıma altından kalkamayacağımı anladım ve bir gün ona açıldım.” Kocası ise kuşkularının yersiz olduğunu, abarttığını, ergenlik döneminde böyle içe kapanmaların normal olabileceğini düşünmüş.
Sema Yakar yine de bu konunun üzerine düşmeye karar vermiş. Bir gün üçü oturup açık açık konuşmuşlar. Kendi ergenliklerinden, flört dönemlerinden başlayarak yavaş yavaş konuya girmişler. Söz cinselliğe geldiğinde oğullarının hep kestirme cevaplar verdiğini fark etmişler. Bir an gelmiş ve Sema Yakar dayanamamış, “Oğlum, eşcinsel olabilir misin?” diye soruvermiş. Oğlu önce reddetmiş, sonra ağlayarak itiraf etmiş ve kendisinin de ancak iki ay önce durumu kabul edebildiğini söylemiş.
O devreleri yaşarken, yaşadıklarını kendi kendine itiraf etmeye çalışırken, kim bilir hangi uçurumların kıyısında geziyordu oğlu? Son aylarda yaşadığı kafa karışıklığının nedeni de böylece su yüzüne çıkmış.  

Ertesi gün bir terapiye gittik

“O ağlarken biz de ağlamaya başlamıştık” derken, o günleri anımsıyor tekrar gözleri doluyor Yakar’ın. Birbirlerine sarılıp ağladıklarını bir yandan da rahatlatmaya çalıştıklarını söylüyor. Çünkü artık bulutlar dağılıyor. Artık çıplak gerçekle karşı karşıyalar. Evet bu, Yakar’ın aylardır kafasında kurup durduğu, ‘en kötü’ ihtimal olarak gördüğü şey... Ama sorunu öğrenmiş olmak da en azından çözüm yolları aramak için bir ön adım. Bir uzmandan yardım almaya karar veriyorlar. Oğlu odasına gidip bir uzmanın telefonunu getiriyor. Meğer bir süre önce okuluna gelip ergenlikle ilgili bir konuşma yapan bu uzmanı kendine yakın görmüş. Ertesi gün uzmana gidiyorlar ve altı aylık bir terapi dönemi başlıyor.
“Önce bir şok yaşıyor arkasından inkar ediyorsunuz. ‘Neden benim başıma geldi?’ diye sorguluyorsunuz. Ben de bazen kendimi bazen de eşimi suçladım. Çok yoğun çalıştığı için onunla çok zaman geçirmediğini söyledim. Sonra ‘Başına bir iş geldi de bize mi söyleyemiyor?’ dedim. O güne kadar çok iyi tanıdığımı sandığım çocuğumu bir an kaybettiğimi düşündüm. Karşımda duran başka biriydi sanki. Kayıp duygusu sardı beni ama bir yandan da onu tekrar tanımaya çalıştım. O da artık rahatlamıştı.”
Sema Yakar oğlunun eşcinsel olduğunu öğrendiği andan itibaren çok yabancı olduğu bu konuyu öğrenmeye, konuyla ilgili bilgi edinmeye çalışmış. Önüne çıkan her kitapçıda konuyla ilgili kitapları bulmuş, okumuş. “Satır aralarında oğlumu arıyordum” diyor. Sonra fark ediyor ki oğlu aslında aynı kişi. Aynı yemekleri seviyor, alışkanlıkları aynı...


Oğlum da benim gibi aktivist
Sema Yakar’ın oğlu şimdi 30 yaşında. Şişli Belediyesi’nde başkan danışmanı olarak LGBT bireylerinin yerel yönetimlerde eşit insan haklarından faydalanmaları için çalışıyor. “Oğlum 18 yaşındayken LGBT bireylerinin kültür merkezi Lambda’ya gitmeye başladı. Ben de onu yalnız bırakmamak için onunla gitmeye başladım” diyor Yakar.
Oğluyla Lambda’ya gittiği dönemde aileler olarak önceleri sadece dertleştiklerini ama bir gün bir grup kurmaya karar verdiklerini söylüyor. LISTAG LGBT Aileleri İstanbul Grubu 2008 yılında işte böyle kuruluyor. Türkiye’de ilk defa bir araya gelen aile ve yakınlarından oluşan bu toplulukta bir ‘ilk anne’ gibi olduğunu söylüyor. “Türkiye’de bir eşcinsel annesi olarak yıllarca kendi kendime mücadele verdim. Şimdi bize, ailesine açılmış çocukların yakınları ulaşıyor. Yaşadığımız deneyimleri paylaşıyoruz, çünkü biz yol aldık ama onlar bununla daha yeni tanışıyor. Biz ise korkuyu bilgiyle yendik.”


Sevgi cinsiyet tanımıyor

Yakar’a oğlunun sevgilileriyle tanışıp tanışmadığını sormaktan kendimi alamıyorum. “Evet, tanıştım elbette” diyor ve ekliyor: “Yıllar önce partnerini de bizimle tanıştırdı. Hatta hiç unutmuyorum, onlar koltukta otururken daha önce kızımla erkek arkadaşı da aynı koltukta oturuyordu, şaşırdım. Sonra dedim ki, ‘Neden olmasın?’. Sevgi cinsiyet tanımıyor. Ben sevgiyi görüyorum onların gözlerinde, çünkü ben de severek evlendim. Siz de çocuğunuza koşulsuz sevgiyle bakınca inanın her şey daha kolay oluyor.” Evet. Bu hikaye, başta da dediğim gibi oğlunun eşcinsel olduğunu öğrenmesiyle beraber hayatın farklı bir yüzüyle tanışan bir kadının hikayesi ama bugüne kadar bize dayatılan doğruların, toplumsal normların ve bu normların dışına çıkıldığı zaman olaylara, insanlara sandığımızdan ne kadar hoşgörüsüz ve önyargılı baktığımızı bize gösteren bir aynanın hikayesi aynı zamanda. Sema Yakar sözlerini şöyle bitiriyor: “Ben çocuğunu büyütürken önünden gidip yol açan biri gibiydim. Bir dönem o benim önüme geçti, bana yol açtı. Şimdi ise yan yana yürüyoruz. Onunla her şeyi paylaşıyoruz.”Ben kimim?
Anne, her ne kadar durumu kabullenme aşamasında zorlansa da, baba ve abla olayı daha kolay sindirmişler. Ama iş aileyle bitmiyor ki! Gay birinin kendini topluma kabul ettirmesi o kadar da kolay bir şey değil. Yakar’ın oğlu da kolay zamanlar geçirmemiş; özellikle de okul yıllarında. “Oğlum okul hayatında çok fazla sözel tacize maruz kaldı. Uzmanla bunun üzerine çok çalıştılar. Çünkü bu toplumda LGBT (Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Transseksüel) bireyi olmak demek hayata eksi başlamak demek. Bizler heteroseksüeller olarak hayata hep artı başlıyoruz ama insan bunu fark etmiyor bile. Rollerimiz belirli sınırlarla çizilmiş ama onlar için öyle değil. Kendilerini anlamlandıramadıklarında da kimlik bunalımına giriyorlar.”
Sema Yakar, terapiler sırasında psikoloğun onlara söylediği bir şeyi vurguluyor: “Bazı çocuklar eşcinsel doğuyor. Biz neden heteroseksüel olduğumuzu bilmiyorsak onların da neden eşcinsel oldukları bilinmiyor. Bu bir hastalık değil, dolayısıyla tedavi söz konusu değil. Yıllar sonra oğlumla konuştuğumda daha anaokulu çağında bu duygularını hissetmeye başladığını söyledi. Örneğin sınıfta bir oyun oynanırken o bir erkeğin elini tutmak istemiş ve buna anlam veremediği için çok korkmuş” diyor ve çok önemli bir noktaya daha parmak basıyor: “Çocuğum daha o küçücük yaşlarında bile ‘Ben kimim?’ sorusunu kendi kendine sorabilen bir çocuktu. Bense bu soruyu çocuğumun yönelimini öğrendikten sonra kendime sorabildim ancak. Önceleri bir namus idolüydüm toplumda. Evlendim, anne oldum, toplum bana bir kutsallık verdi. Hep birilerinin bir şeyi olmuşum o zamana kadar. Gelin olmuşum, eş olmuşum, anne olmuşum. Hep başkalarının bakış açısıyla kendini şekillendirmiş biriydim fakat o günden sonra uyanmaya başladım. ‘Ben kimim?’ sorusunu sormak insana gerçekten çok iyi geliyor.”

İlk kez kendim için bir şey yaptım
Sema Yakar bu kendini tanıma ve aydınlanma sürecinde kendisi için de bir şeyler yapabileceğini keşfediyor. Yeni Sema ona yabancı ama çok seviyor bu yeni kadını. “Bir gün Beşiktaş’a gittim ve kendime çiçek aldım. Çiçekleri evde hep salona koyardım, bu sefer mutfağa koydum. Dedim ki, bu çiçekleri kendime aldım. Ben buradayım, öyleyse bu çiçekler de burada durmalı.” Sema Yakar oğlunun eşcinsel olduğunu öğrendikten sonra bir başkalaşma yaşıyor ve bu değişimden ne kadar mutlu olduğu da ortada. “Ben cinselliğimi bile bu dönemde öğrenmeye başladım. Hayata bakışım çok değişti. Önyargılı ve homofobik bir insan değildim ama artık insanları böyle yargılamamayı öğrendim” diyor.