3 spor yaralanması

Aşil tendiniti, kıkırdak yaralanmaları ve çapraz bağ yırtıkları, sporcularda sık görülen rahatsızlıklar arasında yer alıyor. Bu üç sorunun tedavisinde öncelik konservatif yani cerrahi dışı yöntemlere verilirken, gerekli hallerde cerrahi de gündeme geliyor.

3 spor yaralanması

Günümüzde spor hobiden çok, bir yaşam biçimini almış durumda. Ancak doğru yapılırsa kişiye faydalı olabiliyor. Bunun için de spor yaparken yaralanmalardan korunmak önem taşıyor. Dolayısıyla birtakım hastalıklar profesyonel sporcular dışında, amatörlerde de sıklıkla ortaya çıkabiliyor. En sık aşil tendiniti, kıkırdak yaralanmaları ve çapraz bağ yırtıklarına rastlandığını belirten Acıbadem Fulya Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Ömer Faruk Taşer’den bu üç hastalığa ve tedavi yöntemlerine ilişkin bilgi aldık.

Kıkırdak yaralanmaları
Kıkırdak doku; vücutta eklemlerin yüzeyini kaplayan, sürtünmeyi azaltıp eklem hareketini kolaylaştıran, şok emici olarak adlandırılan bir yapıyı ifade ediyor. Akut olarak yaralanabileceği gibi, zaman içinde yavaş yavaş aşınıp hasarlanabiliyor. Vücuttaki eklemler içinde kıkırdak yaralanmalarına en yatkını, diz eklemi. Yürüme paterni sırasında en önemli görevi üstlenen diz kıkırdak problemlerinden de o ölçüde nasibini alıyor. Belirtileri: En sık eklemde ağrı, şişlik ve takılma hissiyle kendini gösteriyor. Klinik muayeneyle kıkırdak problemi tanısını koymak kolay olmuyor. Röntgen, MRG gibi görüntüleme yöntemlerinden de faydalanılması gerekiyor.

Risk faktörleri:
Kıkırdak probleminin olduğu eklemin fazla ve yanlış yüklenmesi, travma, yaşın ilerlemesi, kilo fazlalığı ile bazı romatizmal hastalıklar risk faktörlerinin başında geliyor.

Tedavi yöntemleri
:
Kıkırdaktaki yaralanma şekli ve düzeyi, hastanın yaşı, ek problemlerinin eşlik edip etmediği tedaviye yön veriyor. Zaman içinde yavaş yavaş gelişmiş ve eklemin geniş bir alanını kaplayan diz kıkırdak problemi genellikle konservatif yani cerrahi dışı tedavilerle takip ediliyor. Cerrahi dışı tedavilerde aktivite modifikasyonu, ilaçlar, egzersiz, diz ve ayak bileği yaralanmaları için yürüme analizi, tabanlık kullanımı ile enjeksiyonlar öne çıkıyor. Eklem kıkırdağı problemlerinde, enjeksiyon tedavileri uzun süredir kullanılmakla birlikte son yıllarda kan iğneleri olarak adlandırılan PRP ve bazı sitokin uygulamaları tercih ediliyor. Henüz gelişme aşamasında olan ve pratiğe tam yerleşmemiş kök hücre uygulamaları ise şu an için maliyeti yüksek enjeksiyonlar arasında yer alıyor. Travma sonrası oluşan ve sınırlı bir alanı kaplayan yaralanmalarda ise cerrahi ön planda oluyor. Cerrahi tedavilerde eğer lezyon sınırlı bir alanda ve hasta genç-orta yaş grubunda ise defekt olan lezyonun kıkırdak dokuyla kaplanması prensibine dayanan yöntemler tercih ediliyor. Bunlardan bazıları; kıkırdak transplantasyonu, kıkırdak transferi ve kıkırdak ekimi olarak adlandırılıyor. Daha geniş alanda olan ve yaşı ilerlemiş hastalarda ise kemik ameliyatları, yüzey değiştirici implant ile protez cerrahileri öne çıkıyor.

Aşil tendiniti
Bacağın baldır kaslarının büyük tendonu olan aşil tendonu, ayak bileğinin arkasındaki topuk kemiğine yapışıyor. Adını, mitolojideki Akhilleus’in öyküsünden alan vücudun en kuvvetli tendonlarından biri olan aşil tendon; yürüme, koşma, sıçrama hareketleri sırasında aktifleşiyor. Bu yüzden de sıkça sakatlanabiliyor. Aşil tendiniti ise genellikle koşucuların karşılaştıkları sorunların başında gelse de spor yapmayan, çok aktif olmayan insanlarda da görülebiliyor. Tendinit terimi, tendon inflamasyonunu tarif ediyor. O tendonu normalden fazla kullanmak, yeterince ısınma ve esneme yapmadan spor yapmak, yanlış ayakkabı tercihleri ve aşırı kilo nedeniyle ortaya çıkıyor.

Belirtileri:
Aşil tendiniti kendini ağrı, aşil tendon üzerinde gerginlik ve şişlikle gösteriyor. Ağrı bazen koşma sırasında, bazen de sonrasında ortaya çıkıyor. Klinik muayeneyle çoğu zaman tanı konulabiliyor. Ancak bazı durumlarda ileri dejenerasyon ya da kısmi yırtık durumlarını gözden kaçırmamak için MRG yönteminden, varsa topuk kemiğindeki yapısal anormallikleri ortaya koymak adına da röntgenden faydalanılıyor.

Risk faktörleri:
İçe ya da dışa basma gibi ayak yapısının normalden farklı olması ile aşil tendona binecek yanlış yüklenmeler bu rahatsızlığın ortaya çıkma riskini artırıyor. Yanlış ayakkabı ile spor yapmak, egzersiz ya da yürüme temposunun birden değişmesi, topuk kemiğindeki yapısal anormalikler diğer önemli risk faktörleri arasında yer alıyor.

Tedavi yöntemleri:
Aşil tendinitlerin çok büyük bölümü konservatif yani cerrahi dışı yöntemlerle tedavi edilebiliyor. Ancak tedavi süresi üç ayı bulabildiğinden bu dönemde sabırlı olmak, başarılı sonuç elde edilmesine yardımcı oluyor. Öncelikle ağrıyı oluşturan aktiviteleri azaltmak, bazen de ara vermek gerekiyor. Genellikle sıçrama, koşu, trekking gibi aktivitelerden uzak durmak öneriliyor. Kişinin aktif hayatını devam ettirebilmek amacıyla eliptik egzersiz, yüzme ve bisiklet gibi aktivitelere ise sınırlı olarak izin veriliyor. Tedavinin bir diğer ayağını da anti-inflamatuar yani tendon etrafındaki reaksiyonu giderici ilaçlar oluşturuyor. Bu ilaçları bazen birkaç hafta kullanmak gerekebiliyor. Aynı ilaç grubunun topikal formatları da tedaviye ekleniyor. Topikal ilaç tedavisinin buzla desteklenmesi gerekiyor. Tedavinin belki de en önemli ayağı aşil tendonuna özel egzersizlerle buradaki yükü azaltmak ve bacak ardı kas grubunu kuvvetlendirmek oluyor. Bu kimi zaman fizyoterapist eşliğinde bir merkezde, kimi zaman da hastanın kendisine öğretilen egzersizleri evinde düzenli yapması şeklinde olabiliyor. Egzersizlerin ortak özelliği, eksantrik egzersiz denilen dinamik kasılma şeklinde yapılması oluyor. Son yıllardaki teknolojik gelişmelerle, güncel tedavi edici ve koruyucu bir yöntem haline gelen yürüme analizi ile kişiye özel hazırlanan tabanlıklar da aşil tendon problemlerinde sıkça kullanılıyor. Tendon üzerine binen yükü nötralize ederek, tedavinin önemli bir unsurunu oluşturuyor. Bu tedavilere inatçı durumlarda aşil tendonuna enjeksiyonlar, şok dalga tedavisi ile PRP de uygulanabiliyor. Kronikleşmiş vakalarda ise nadiren cerrahiye başvuruluyor.

Çapraz bağ yırtıkları
Dizlerde biri önde, diğeri de arkada olmak üzere iki çapraz bağ bulunuyor. Bunlar, dizi oluşturan femur ve tibia kemikleri arasında birbirlerini çaprazlıyor. Ön çapraz bağ (ÖÇB), adından da anlaşıldığı gibi önde, arka çapraz bağ (AÇB) ise arkada yer alarak, diz ekleminin hareketini kontrol etmeye olanak tanıyor. ÖÇB, temel olarak dizin öne ve içe dönme; AÇB de arkaya ve dışa dönme hareketini kısıtlıyor. Çapraz bağlar, kısıtladıkları hareketlerde limitlerinin ötesinde zorlanırsa kısmi ya da tam yırtıklar ortaya çıkıyor.

Belirtileri:
Çapraz bağlarda oluşan yırtıklar, dizin ani ve ters hareketiyle meydana geliyor. Bazı kişiler oluşma anında kopma sesini duyabiliyor. Sonrasında diz, kanamaya bağlı hızla şişiyor. ÖÇB’nin ikinci kez kopmasında daha az kanama ve şişme görülüyor. Dizde gelişen bu tablo, kişinin diz hareketlerini hızlı bir şekilde sınırlıyor. Yırtılmanın egzersiz sırasında oluşması, spora devam edilmesini engelleyebiliyor. Sadece kopma çok ağrılı değilken, eşlik eden kıkırdak yaralanmaları, menisküs yırtıkları veya kemik ödemi de erken dönemde ağrıya neden oluyor. Diz içine kanama çok olduğu takdirde, eklem kapsülünün gerilmesine bağlı ciddi ağrı oluşabiliyor.

Risk faktörleri:
ÖÇB yırtıkları ikiye ayrılıyor: Travmayla ve travma olmadan ortaya çıkan yırtıklar. Travmayla ortaya çıkan yırtıklar için en büyük risk alınan darbeyken, bunun önüne geçmek mümkün olmayabiliyor. Buna karşın travma olmaksızın oluşan yırtıklarda kadın cinsiyeti, adölesan yaş grubu, dengesiz düşme en büyük risk faktörlerini oluşturuyor. Bir yerle temasta olmayan dizde, çapraz bağ yırtığı görülme ihtimali bulunmuyor. Dolayısıyla spor anında havadaki değil, yerdeki ayak risk altında oluyor ve dengesiz düşmenin önüne geçmek büyük önem taşıyor. Dengesiz düşme; düşerken dizlerin az bükülmesi, her iki ayağın aynı zamanda yere temas etmemesi, düşerken dizin içe doğru kayması, bir ayağın diğerine göre daha önde/geride olması ve düşerken kötü gövde kontrolü olarak tanımlanabiliyor.
Bu risk faktörleri göz önüne alınarak yapılan doğru düşme antrenmanları, özellikle adölesan yaştaki kadın sporcularda yaralanmanın önüne geçilmesine yardımcı oluyor.

Tedavi yöntemleri:
ÖÇB yaralanmasının tedavisiyle, bağ yırtığına bağlı oluşabilen dizdeki boşalmanın önüne geçilmesi amaçlanıyor. Dizde yaşanan her boşalma hissi, menisküs ve kıkırdaklarda ikincil sorunlara neden olabileceğinden bunun önüne geçilmesine çalışılıyor. Sporcularda yapılan hareketlerin çok şiddetli ve yüksek momentli olduğu göz önüne alındığında, dizlerde yaşanabilecek boşalmanın yaratabileceği riskler daha da büyüyor. Dizdeki boşalmanın önüne geçmek için cerrahi ve cerrahi olmayan iki tedavi seçeneği bulunuyor. Kişi yapılan rehabilitasyona rağmen günlük hayatta dizinde boşalma yaşıyorsa mutlaka cerrahiye karar veriliyor. Spor yapıp yapmamak bu aşamada hiçbir önem taşımıyor. Profesyonel olarak sporla uğraşan kişilerde cerrahi kararı ise yapılan spora bağlı olarak alınıyor. Rotasyonel ve/veya ani hız/yön değiştirme hareketlerini içeren basketbol, voleybol, futbol, tenis, hentbol gibi sporlarda doğru tedavi seçeneği cerrahi oluyor. Buna karşın rotasyon ve ani hız/yön değiştirme içermeyen koşu, bisiklet, ağırlık kaldırma gibi sporlarla uğraşan kişilerde önceliğin cerrahi dışı tedaviye verilmesi gerekiyor. Dizinde boşalma hisseden sporcularda ise yine cerrahi öne çıkıyor.

*Acıbadem Hayat dergisinden alınmıştır.