Ani sağırlık
Ani işitme kaybı, kişi için endişe verici bir durum oluşturuyor. “Ani sağırlık” olarak da tanımlanabilen bu rahatsızlığın görülmesi halinde, acilen bir sağlık kurumuna başvurmak gerekiyor.
Hastaların çoğunun sabah kalktığında bir kulağında tıkanıklık hissi ya da
telefonda ses duyamadığı şikayetiyle hekime başvurduğunu belirten Acıbadem
Ankara Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Ali Titiz,
“Bu bulgu, günümüzde oluşum mekanizması ve tedavisi halen tartışılan kulak
hastalıklarından birini oluşturuyor” diyor.
30-60 yaş arasında sık görülüyor
Bu rahatsızlık; adından da
anlaşılabileceği gibi bazen aniden fark edilebiliyor, bazen de 72 saat
içinde gelişen ve birbirini takip eden üç frekansta en az 30 dB
sensörinöral (işitme siniri ve onun başlangıcını oluşturan iç kulak
dokusu üzerinde olan hasar) işitme kaybıyla kendini gösteriyor. Genellikle
tek kulak etkilenirken, nadiren iki taraflı da olabiliyor. Sıklığı 100 binde
5-20 olarak belirtilen ani işitme kaybı, tüm sensörinöral işitme kaybı
hastalarının yaklaşık yüzde 1’ini oluşturuyor. 30-60 yaş arası sık
görülmekle birlikte, cinsiyet farkı gözetmeksizin herkeste rastlanabiliyor. Ortaya
çıkmasında viral, vasküler ve otoimmün patolojiler gibi birçok faktör
olmasına rağmen nedeninin tam olarak aydınlatılamadığını belirten Doç. Dr.
Titiz şöyle devam diyor: “Bu nedenle hastaların az bir kısmında spesifik
etken saptanırken, geri kalanlar ani idiyopatik yani nedeni belli olmayan
işitme kaybı olarak kabul ediliyor.”
Fizik muayeneye ileri tetkikler eşlik
ediyor
İşitme kaybının nedenini belirlemek için
bir kulak burun boğaz uzmanı tarafından yapılacak fizik muayene önem taşıyor.
Bu inceleme sırasında dış kulak ya da kulak zarında bir problem olup
olmadığına bakılıyor. Kulak zarının görünümü, orta kulağın durumu
hakkında fikir sahibi olmayı sağlıyor. Eğer fizik muayenede bir sorun
görülmezse, işitme kaybının iç kulaktan kaynaklandığı düşünülerek,
odyometri (işitme testi) başta olmak üzere birçok test yapılıyor. Doç. Dr.
Titiz, odyometrik inceleme sayesinde işitme kaybının tipi, derecesi ve
frekansının belirlendiğine dikkat çekerek, “Ani işitme kaybı geliştiğinde,
belirlenen rahatsızlık kısmi olabileceği gibi tama yakın veya tam işitme kaybı olarak da karşımıza çıkabiliyor.
Yüzde 70’inde kulak çınlaması da olduğu için hastalar bu nedenle sesleri
duyamadığını düşünebiliyor. Çınlama genellikle bir ay içerisinde
geçebileceği gibi, işitme kaybıyla beraber de devam edebiliyor. Özellikle
iç kulakla ilgili işitme kaybının nedenini belirlemek için bilgisayarlı
tomografi (BT) veya MR tetkikleri gerekebiliyor. Ayrıca yapılan detaylı kan tetkikleri
de tanıya yardımcı olabiliyor” diyor.
Erken tanı tedavi başarısını artırıyor
Bu hastalıkta farkındalık, erken tanıya
yardımcı oluyor. Teşhis konulduktan sonra ilk üç gün içinde tedaviye
başlanması ise iyileşme açısından büyük önem taşıyor. İlk 10 günlük
süre ve özellikle de ilk üç günde başlanan tedaviyle, başarı oranı tam
ya da tama yakın şekilde yükseliyor. Hastaların bir kısmının kendiliğinden
iyileşmesi, tedavi seçeneklerinin her birinin çok sayıda hastaya faydalı olması
ancak hiçbirinin tüm vakalara etki etmemesi, tedavi yönteminin ne olacağına ilişkin karar vermeyi zorlaştırıyor.
Hastaların mutlaka istirahate alınması, sakinleştirilmesi ve gerekirse
hastaneye yatışlarının yapılması önem taşıyor. Tedavide çok farklı
protokoller uygulanıyor olsa da steroidlerin yani kortizonun tedavi etkinliği
kanıtlanmış tek ajan olduğunun altını çizen Doç. Dr. Titiz, “Ani idiyopatik
işitme kaybının kendiliğinden düzelmesi, farklı çalışmalarda yüzde 32-65
arasında değişen oranlarda saptansa da steroid kullanımı bu oranı yüzde
49-89’a yükseltiyor. Çalışmalar; ağızdan, kas veya damar içinden sistemik
olarak uygulanan steroidlerin tedavinin temel ilacı haline geldiğini
gösteriyor. Fakat bu ilacın tedavi etkisini görebilmek için iç kulak
sıvılarındaki konsantrasyonunu artırmak önem taşıyor. Dolayısıyla sistemik
olarak verilen, daha yüksek dozlar gerekiyor. Ancak uygulanan yüksek dozlar
kan şekerinde yükselme, yüksek tansiyon veya mide rahatsızlıkları benzeri sistemik yan
etkiler oluşturabileceğinden, son yıllarda intratimpanik (orta kulak
boşluğuna) yolla steroid uygulanması yaygınlaşıyor. Böylece steroidlerin
yan etki riski de ortadan kaldırılıyor. Bu nedenle özellikle steroid
verilemeyen gebelik, diyabet, hipertansiyon ile mide kanaması geçirmiş ya da
mide rahatsızlığı olan hastalarda ilk tedavi seçeneği olarak tercih
edilebiliyor. İntratimpanik (orta kulak içine yapılan) uygulama primer tedavi
olarak uygulanabilirken, ek veya ilk tedavi seçeneklerine yanıt alınamayan
durumlarda kurtarma tedavisi olarak da tercih edilebiliyor” diyor.
Farklı tedavilerden de yararlanılıyor
Ani işitme kaybının tedavisinde steroidler
dışında antioksidanlar, vazodilatörler (damar genişleticiler) ve antiviral
ilaçlar ile hiperbarik oksijen tedavisi uygulamaları da yapılabiliyor.
Günümüzde hiperbarik oksijen tedavisi, steroid gibi ilk seçenek olarak
uygulanabilirken, ilaç tedavilerine cevap alınamamış hastalarda kurtarma
tedavisi olarak da tercih edilebiliyor. Sonuç olarak, risk faktörleri en aza
indirilse dahi her an karşılaşılabilecek bir durum olarak görülen ani
işitme kaybında, erken tanı ve tedaviyle yüksek oranda iyileşme
sağlanabiliyor. Tedaviye rağmen kısmi veya tam olarak işitme kaybının devam
ettiği hastaların oranı çok düşük olsa da bu kişilerde işitme cihazıyla
rehabilitasyon şansının olması, hastanın yaşam kalitesini koruyabiliyor.
İşitme kayıplarına neden olan risk faktörleri
İşitme kaybı gelişmesinde, bazı risk
faktörleri hastalığa zemin hazırlayabiliyor. Doç. Dr. Ali Titiz, söz konusu
etkenleri şöyle sıralıyor:
• Yaşamsal ve çevresel etkenler: Alerji,
fiziksel çevre değişikliği, alkol ve sigara kullanımı,
emosyonel durum, yorgunluk ve gebelik.
• Yaş faktörü: Yüksek seslere uzun
süre maruz kalmak işitme sinirlerini yıpratıyor. Bu da
işitme kaybı riskini artırıyor.
• Kalıtsal geçiş: Genetik yatkınlık,
işitme kaybı yaşama olasılığını yükseltiyor.
• Mesleki nedenler: Fabrika, inşaat alanı
gibi gürültülü ortamlarda çalışan kişiler, uzun süre
yüksek sese maruz kaldıkları için işitme sorunlarıyla karşılaşabiliyor.
• Kullanılan ilaçlar: Antibiyotikler ve
kanser tedavisinde kullanılan bazı kemoterapötik ilaçlar, iç kulakta hasar
yaratabiliyor. Aşırı dozda alınan aspirin ve ağrı kesici gibi ilaçlar
geçici veya kalıcı kulak çınlaması ya da işitme kaybına neden olabiliyor.
• Diğer hastalıklar: Yüksek ateş
görülen menenjit gibi hastalıklar ya da işitme sinirini tutan tümöral
oluşumlar da işitme kaybına yol açabiliyor.
* Acıbadem Hayat dergisinden alınmıştır.