Beyniniz de yorulabilir!

Unutkanlık, odaklanamama, konsantrasyon bozukluğu, baş ağrısı, başta dolgunluk hissi, huzursuzluk, hırçınlık, anksiyete, baş dönmesi ve isteksizlik gibi belirtiler, beyninizin yorgunluktan perişan olduğuna işaret ediyor olabilir.

Beyniniz de yorulabilir!

Hasta bina sendromu
Havasız, gürültülü, insanların birbirlerine çok yakın oturduğu işyerlerinde verimlilik hızla düşüyor. Çalışanlar, beyinleri yeterince fonksiyon göstermediği için istenilen işleri çıkaramıyor. Bu ortama bir de çok sayıda elektronik cihazın yarattığı kirlilik eklendi mi sorunlar artıyor. Böyle bir ortamda günde sekiz saat çalışan kişi, 48 saat çalışmış gibi hissediyor.
Uykusuzluk
Sağlıklı bir uyku beynin dinlenmesini sağlıyor. Altı saatten az ve dokuz saatten fazla uyumamak gerekiyor. Uykunun kalitesi de fark yaratıyor.
Hipertansiyon
Damar sisteminde basınç yükselmesini ifade eden hipertansiyon, beyin dokusunda da basınç oluşturuyor. Beyin hücrelerinde oluşan fiziki basınç ise beyin yorgunluğuna neden oluyor. Baş ağrısı, baş dönmesi ve unutkanlık gibi birçok şikayet ortaya çıkıyor.
Alkol ve uyuşturucular
Sürekli alkol kullananlarda unutkanlık ve bellek problemleri kaçınılmaz oluyor. Uyuşturucular da öğrenme ile algılama fonksiyonlarını olumsuz ve geri dönüşümsüz olarak etkiliyor. Asırlardır bitkisel ağırlıklı beslenen insanoğlunun son 50 yılda hayvansal yağlardan ve suni gıdalardan zengin beslenmeye geçmesi de beynin ihtiyaçlarının karşılanmasını engelliyor. Özellikle B1, B6, B12, folik asit ve demir eksikliği, beyin yorgunluğuna, durgunluğuna neden oluyor. Zaten birçok yönden tehdit altında olan beynimizi, beslenme alışkanlıklarımızı düzenleyerek koruma altına alma şansımız bulunuyor. Nöroloji Uzmanı Dr. Mehmet Yavuz, beyin dostu besinleri şöyle sıralıyor;
Beyin dostu gıdalar
Balık yağı
Beyin hücrelerinin zarlarındaki yağ bileşimi, beyin fonksiyonları açısından önem taşıyor çünkü tüm hücresel faaliyetler bu zarlar aracılığı ile yapılıyor. Balık yağı ağırlıklı beslenenlerde hücre zarlarının iletkenliği artıyor ve hücrelerin iletişimi de daha hızlı ve kaliteli oluyor. Beynin en üst düzeyde çalışması için ayrıca Omega 3 (balık yağı) ile Omega 6’nın (margarin, ayçiçek, soya, mısırözü yağı) arasındaki dengenin her zaman Omega 3’ün lehine olması gerekiyor. Beyin dostu diğer yağlar şöyle sıralanıyor: Zeytinyağı, kanola yağı, keten tohumu yağı, fıstık yağı, Antep fıstığı, ceviz, yağsız et ve az yağlı peynir...
Antioksidanlar
Serbest radikaller yani atık moleküller yok edilmediği takdirde beyin ve beden yaşlanmasına neden oluyor, üstelik beyin hücrelerinde bölünme ile yenilenme olmaması hasarın burada daha ağır olması sonucunu doğuruyor. Bu atık molekülleri vücuttan uzaklaştırmanın yolu ise oksit gidericiler yani antioksidanlardan zengin beslenmek… Yemeklerde meyve ve sebze miktarını artırmak antioksidan etkinin yüzde 25 artmasını sağlıyor. Örneğin çilek ve ıspanakta bulunan ve güçlü antioksidanlar olan flavanoidler, beynin hücre zarlarının akışkanlığını artırıyor. E vitamini de güçlü bir oksit giderici görevi görüyor. En güçlü antioksidanlar: Yaban mersini, çilek, ıspanak, böğürtlen, Brüksel lahanası, karalahana, erik, brokoli, pancar, portakal, kırmızı üzüm ve üzüm suyu, kırmızı dolmalık biber, kiraz, kivi, kızılcık, patlıcan, domates, salatalık ve çay.
Çay
Dr. Mehmet Yavuz, beynin yavaş yavaş çalışmamaya başladığı ve unutkanlığın sinsice geliştiği dönemde, beslenmede yapılacak küçük ayarlamalar ile tablonun değiştirilebileceğini söylüyor. Bu nedenle düzenli aralıklarla çay içmek, çayın antioksidan etkisi nedeniyle beyin fonksiyonlarında belirgin artış sağlayabiliyor. Dr. Yavuz, ilginç bir bilgiyi de ekliyor: “Yeşil çayın daha faydalı olduğuna dair bilgiler olsa da Tufts Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma siyah çay yapraklarının antioksidan kapasitesinin yeşil çay yapraklarından yüzde 80 daha fazla olduğunu gösterdi.”
Beyin yorgunluğunun nedenleri
Kan şekerinin yükselmesi ve düşmesi
Meyvelerden aldığımız früktoz ve çay şekerinden aldığımız sükroz yani genel adıyla karbonhidratlar vücutta glikoza dönüştürülerek kullanılıyor. Vücutta diğer hücreler glikoz yokken yağları enerjiye çevirip kullanabiliyorken, beyin enerji için sadece glikozu kullanabiliyor. Bu nedenle kan şekerinin düşmesi beyin fonksiyonlarını olumsuz etkiliyor. Özellikle diyabet hastalarında ilaçlara bağlı ani ve tekrarlayıcı hipoglisemiler bellek faaliyetlerini olumsuz etkiliyor. Aynı şekilde kan şekerini düşüren dengesiz diyetler de bu anlamda olumsuz etki yaratıyor.
Kolesterol ve yağlar
Son zamanlarda kolesterolden çok büyük bir düşman gibi bahsedilse de kolesterol de tıpkı kan şekeri gibi hayati bir öneme sahip. Ancak LDL (kötü kolesterol) ve HDL (iyi kolesterol) dengesi önem taşıyor. İkisinin birbirine oranı beş ve altında ise sorun bulunmuyor. Düzensiz beslenme LDL düzeylerini artırıp HDL’yi düşürdüğü için beyin damar sistemindeki kan dolaşımını bozuyor. Bu da beyin yorgunluğu ve durgunluğu olmak üzere birçok soruna neden oluyor. Bu nedenle kişinin yakacağı kadar yağ tüketmesi ve doymuş yağlardan uzak durması gerekiyor.
Kronik stres
Günümüzde stressiz bir hayat düşünmek mümkün değil. Hem çocuklar hem yetişkinler yoğun stres altında… Özellikle iş hayatında stres diz boyu. Dr. Mehmet Yavuz, iş hayatında yöneticilerin çalışanlara katı ve disiplinli yaklaşma yanılgısına düştüklerini belirtiyor, “Oysa bu tavır çalışanların başarılı değil, verimsiz ve başarısız olmasına neden oluyor. Paylaşımcı, katılımcı, empati kuran yöneticilerin bulunduğu şirketler daha hızlı yükseliyor.” Araştırmalar, stres hormonu olan kortizole yüksek seviyelerde birkaç gün maruz kalmanın hafıza fonksiyonlarını bozduğunu gösteriyor. Düşük düzeyde uzun süreli strese maruz kalmak da beyin yorgunluğu oluşturup beyin yaşlanmasını hızlandırıyor.
‘’Bundan 20 yıl önce asistanlığım sırasında hiç Alzheimer vakasına rastlamamıştım. Uzmanlık sınavında hocam Alzheimer hakkında soru sorabileceğini söylediğinde çok şaşırmıştım çünkü elimizde yeterli kaynak yoktu. Bugün ise sadece benim kliniğime haftada iki Alzheimer hastası geliyor. Peki ne oldu, ne değişti de Alzheimer, demansiyel sendromlar, beynin dejeneratif hastalıkları ve psikolojik hastalıklar bu kadar arttı?”
Bu soruyu Nöroloji Uzmanı Dr. Mehmet Yavuz soruyor ve yanıtını da şöyle veriyor: “Sanayileşme, kentleşme, plansız yapılaşma ve gelişen teknoloji, yaşadığımız kentlerde inanılmaz boyutta bir elektromanyetik yoğunluk oluşturdu. Bundan 50 yıl önce teknolojik seçenekler azdı, uydulardan beyinlerimize sinyal gelmiyordu. Milyonlarca cep telefonunun birbirleri ile olan sinyal alışverişi beynimizi tehdit etmiyordu. Kablosuz internet hatları beynimizi vurmuyordu. Yani elektronik cihazların elektromanyetik etkileri yoktu. Atmosferde yüzlerce televizyon ve radyonun frekansı koşuşup beynimizi tarumar etmiyordu. Neyse ki gözümüz normal ışık skalasının yüzde 5’ini görüyor; aksi takdirde bugün gözümüzün önünde dalgadan başka bir şey göremezdik. Artık sadece dumansız hava sahası değil, dalgasız hava sahası için de kampanyalar başlatmak gerekiyor.”
Dr. Mehmet Yavuz’un anlattığı tablo pek umut vermiyor. Üstelik bu kirliliğin etkileri sadece ileri yaşlarda kendini göstermiyor. Daha genç yaşlarda, henüz öğrencilikten itibaren beyin yorgunluğu olarak da ortaya çıkıyor. Dr. Mehmet Yavuz, beyin yorgunluğunu şöyle tanımlıyor: “Alzheimer veya demans gibi değil, geri dönüşümü mümkün, hafıza bozukluklarının zaman içinde düzelebileceği, geçici beyin fonksiyon kaybı oluşturan bir tablo oluşturuyor. Unutkanlık, odaklanamama, konsantrasyon bozukluğu, baş ağrısı, başta dolgunluk hissi, huzursuzluk, hırçınlık, anksiyete, baş dönmesi, isteksizlik belirtileri görülüyor. Bu şikayetler sıklıkla başka sorunlarla karıştırıldığı için bu tablodan kurtulmak da zor olabiliyor.” Beyin yorgunluğunun elektromanyetik kirliliğin yanı sıra dengesiz beslenmeden metabolik hastalıklara, çalışılan ortamdan uykusuzluğa kadar birçok farklı nedeni de bulunuyor.
Yazı: Yaprak Çetinkaya / Formsante
Beyin takviyeleri
Birçok bilimsel araştırma, yaş durumu ne olursa olsun, algılama ve öğrenme bozukluklarının vitamin, mineral takviyesiyle düzeltilebileceğini gösteriyor. Özellikle vitamin ve mineral açısından yeterli beslenmeyen kişilerde bunların dışarıdan takviye edilmesi gerekebiliyor.
B vitamini
B grubu vitaminlerin hafıza kabiliyetleri ve öğrenme yetenekleri üzerinde büyük katkısı bulunuyor. B1 vitamini hafıza organizasyonunda gerekli olan temel yapı taşlarından biri… B6’ya ise beyin işlevselliği açısından çok önemli olan serotonin, dopamin gibi moleküllerin üretilmesi için ihtiyaç duyuluyor. Folik asit yani B9 eksikliği unutkanlık, yorgunluk, sinirlilik ve hafif depresyon ile kendini gösteriyor. İlerleyici unutkanlık nedeniyle demans tanısı alan kişilerde ise B12 yetersizliğinden kaynaklanan beyin işlev bozukluğu görülüyor.
C vitamini
Zekanın gelişmesine yardımcı olan en önemli vitamin olmasının yanı sıra çok güçlü bir antioksidan.
E vitamini
Tıpkı C vitamini gibi, serbest radikallerin beyin hücre zarlarına ve enerji trafolarına yönelik öldürücü saldırılarını önlüyor.
Lipoik asit
Hem su hem de yağda çözülebildiği için beyin hücrelerinin hem yağlı hem de sulu bölümlerinde zararlı hücresel atıkları yok ediyor. En çok ıspanakta bulunuyor.
Koenzim Q10
Eksikliğinde beyin fonksiyonları gerilemeye ya da durağanlığa giriyor. Özellikle anti-kolesterol ilaçları kullananların koenzim Q10 takviyesi alması öneriliyor.
Ginkgo biloba
Ginkgo ağacının yapraklarından elde ediliyor ve kanın yoğunluğunu azaltarak beynin kılcal damarlarında daha verimli dolaşmasını sağlıyor. Ayrıca beyin hücrelerindeki glikoz metabolizmasını hızlandırarak zihinsel kapasiteyi artırıyor. Eczanelerde bulunabiliyor.
Kafein
Kafeinin canlılık verme, uykuyu engelleme gibi etkileri bulunuyor. Bir bardak çay 60 mg kafein içeriyor ve gün içinde aralıklarla çay içmek dengeli ve zararsız kafein alınmasını sağlıyor. Kahve ise iki katı kadar daha fazla kafein içerdiğinden beyni alarma geçiriyor ve sürekli alarmda olmak kişiye zarar verebiliyor. Bu nedenle kafeinin azı karar, çoğu zarar olarak kabul ediliyor.