Ellerinize iyi bakıyor musunuz?
Hayatımızı idame ettirmek için onlara büyük ihtiyaç duyuyoruz. Ancak beynin uzantısı olan eller, özellikle aşırı kullanım ve anlık travmalar gibi nedenlerle ciddi hasarlar alarak, geri dönülmez sorunlar yaşayabiliyor.
Telefon ve tablet gibi elektronik aletleri
sıkça, yatar pozisyonda ya da direksiyon başında kullanmak, uzayan mesai
saatleri, bilgisayarla çalışma ve ekstrem sporlar gibi nedenlerle ellerde
tekrarlayan travmalar ya da aşırı kullanım sendromu gibi problemler ortaya
çıkabiliyor. Bu şartların el, parmak, yumuşak doku ve ufak eklemlerdeki
yüklenmeleri artırdığını belirten Acıbadem Altunizade Hastanesi Ortopedi ve
Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Ufuk Nalbantoğlu, genetik yatkınlıklarla beraber
kaçınılmaz hastalıkların ortaya çıktığına dikkat çekiyor.
Öncelik, koruyucu tıp uygulamalarında
Ufak eklem kireçlenmeleri ve yıpranmalar,
yumuşak dokuya ait takılma sendromu yani bilek ve parmak seviyesi tendinitleri
artık daha genç yaşlarda ortaya çıkabiliyor. Ayrıca uygun olmayan
pozisyonlarda tutma ile uzun süre çalışmaya bağlı olarak dirsek ve el
bileklerindeki sinir sıkışmalarına da sıkça rastlanıyor. Bu rahatsızlıklar tedaviye de cevap
vermiyor. Ellerdeki rahatsızlıkların genelde aşırı ve kontrolsüz kullanımdan
kaynaklandığının altını çizen Prof. Dr. Nalbantoğlu, alınacak bazı
önlemlerle bu sorunların ortaya çıkışının engellenebileceğini söylüyor:
“İlk olarak ergonomik çalışmak önemli yani siz alete uyamıyorsanız, aletleri
kendinize uydurmanız gerekiyor. Oturuş tarzı, yüklenme, klavye seçimi, ekran
kullanımı gibi ayrıntılara dikkat etmek önem taşıyor. Aletleri kullanmayı
uygun hale getiren aksesuarları denemek gerekiyor. İkinci sırada,
dayanıklılığı artırma geliyor. Nasıl ki bir maça ya da spora başlamadan
önce esneme, ısınma ve germe hareketleri yapılıyorsa, güne başlarken ellerin
de kardiyo ya da sıcak bir banyo ile ısıtılması önem taşıyor. Ayrıca
antienflamatuar kremlerin günlük hayatta da kullanılması gerekiyor.
Özellikle eliyle çalışan insanların ödem olmaması ya da ödem veya zorlanma
sonrası iyileşmesi için günde en az iki-üç kez bu kremleri kullanması fayda sağlayabiliyor. Bunların yanı sıra günümüzün yoğun iş yaşamı ile
beraber yaygın hobiler haline gelen bahçecilik, takı tasarımı, marangozluk
gibi aktiviteler yoğun olarak ufak alet kullanımı gerektirdiği için ellerde
ciddi hasar bırakıyor. Tırmanma, ağırlıkla çalışma, kürek, yelken, arazi
bisikletleri gibi ekstrem sporlarla ilgilenen kişilerin de ellerini eldiven,
bandaj ve silikonlu destekleyicilerle koruması büyük önem taşıyor. Sinir
sıkışması yaşayanların ise ilave olarak bileklik veya gece ateli gibi
koruyucu destekler alması gerekiyor.”
Hekime başvurmaktan çekinmeyin
Günlük hayatta ellerin kullanımını
engelleyecek, anormal gözüken her durumda hekime başvurulması gerekiyor.
Özellikle şişme, kızarma, ağrı ve takılma gibi durumlar önem taşıyor.
Örneğin, hasta bir hayır kurumu için aynı hareketi kullanarak 500 tane
fiyonk yapıyor. Vücut alışık olmadığı için bu aktiviteye karşı kiriş
kılıflarında bir yara cevabı veriyor. Kalsiyum oturtuyor ve kişiyi ambulansla
hastaneye getirecek kadar anormal bir ağrı yaşatıyor. Prof. Dr. Nalbantoğlu,
aynı şekilde sabah elleri şiş kalkan, açma-kapama hareketi önceki günden
farklı olmasına rağmen bekleyen kişinin de zaman kaybetmeden hekime
başvurması gerektiğinin altını çiziyor. Çünkü sorunun kendi
kendine düzelmesini beklemek, tablonun daha da kötüleşmesine yol
açabiliyor. Özetlemek gerekirse; gözle görülür, 24-48 saat sürmesine
rağmen geçmeyen sorunların varlığında hekim kontrolünden geçmek gerekiyor.
Prof. Dr. Nalbantoğlu, dikkat edilmesi gereken diğer konuları ise şöyle
açıklıyor: “İkinci olarak, hisle ilgili değişikliklere rastlanabiliyor. Az
ya da fazla hassasiyet, yanma ya da el sallama
hissi gibi... Bir diğer sorun da güç konusunda yaşanabiliyor. ‘Eskiden
yaptığım şeyleri yapamıyorum, elimdekini düşürüyorum, sakarlık başladı’
gibi şikayetler yaklaşan tehlikenin ilk sinyalleri oluyor. Tabii son sırada
da fiziksel değişiklikler geliyor. Şekil değişiklikleri, eklemde diğer
ele göre farklılık, tırnaklarda matlaşma, uzama zayıflığı veya erkeklerde
kıllanmada azalma gibi durumlar bir soruna işaret edebiliyor.”
Ayrıntılı fizik muayene yapılıyor
Bu tür şikayetlerle hekime başvuran
hastalara öncelikle fizik muayene yapılıyor. Muayenede ısı artışı, ödem,
sertlik ve hareket açıklığı varlığı gözleniyor. Böylece ileri tanı için
röntgen, ultrason, MR ve bilgisayarlı tomografi (BT) benzeri görüntüleme
yöntemlerinden hangisinin kullanılacağı saptanıyor. Eğer elde uyuşma varsa devreye
elektromiyografi (EMG) giriyor. Bu sayede sinir ölçümü yapılıyor. Sistemik
bazı hastalıkları düşündüren nedenler varsa kan tahlili de yapılıyor. Elde
edilen tüm bilgiler ışığında tanı konuluyor. Hastalığın evresi saptandıktan
sonra başlangıç, orta veya kronik döneme göre bir tedavi
yöntemi seçiliyor. Genellikle tıbbi tedavi, koruyucu tedavi, enjeksiyonla ilaç
ve/ veya fizik tedavi, en ileri aşama olarak da cerrahi uygulanıyor. Tedavi
konusunda en ideal yaklaşımın, rahatsızlığın yeni başladığı dönemde
yakalanarak, koruyucu önlemlerle sorunun atlatılması olduğunun altını çizen
Prof. Dr. Nalbantoğlu, “Erken dönemde hastaya mevcut şikayetlerini azaltıcı
ve destekleyici tıbbi tedaviler veriliyor. Eğer rahatsızlık orta düzeyde tanı
alırsa yapılan tetkikler önem taşıyor. Elde edilen bulgular dönülemez
düzeyde orta veya kritik noktayı gösteriyorsa ilaç tedavisinden ziyade, fizik tedavi hatta cerrahi kararı alınıyor. Örneğin;
şiddetli sinir sıkışması olan bir hasta, aynı zamanda çok üst düzey el
performansı gerektiren bir işte çalışıyorsa, buna ek olarak anne ve teyzede de benzer rahatsızlık
varsa düşük miktarda fizik tedavi ve vakit kaybetmeden sinire müdahale
gerekebiliyor” diyor.
Geç kalmak geri dönülmez sonuçlar yaratabiliyor
Hasta ellerini çok iyi korusa da
kaçamadığı yaralanmalar olabiliyor. Ev içi kazalar, spor yaralanmaları, bilek dönmesi gibi durumlarda da 24-48
saat bekleme kuralına uymak gerekiyor. Kaliteli bir görüntüleme, fizik
muayene ve değerlendirme yapmadan mevcut olanı kabul etmenin, sonrasında
düzeltilemez sorunlara yol açtığına dikkat çeken Prof. Dr. Ufuk
Nalbantoğlu, “Özellikle ufak eklemlerde üç hafta ve üstünde, uygun
olmayan iyileşme ve kaynama gibi durum olursa geri dönüş şansı pek fazla
olmuyor. Ödem, morarma, şekil bozukluğu, ağrı, organı kullanamama ile
deformasyon gibi şikayetler varsa ve bunlar 24-48 saat geçmesine rağmen
değişiklik göstermezse bir uzmandan yardım almak gerekiyor” diyor.
*Acıbadem Hayat dergisinden alınmıştır.