Pankreas kanseri izini belli etmiyor

Tüm kanserler arasında en çok endişe duyulan türlerden biri olan pankreas kanseri, erken dönemde belirti vermiyor. Bu nedenle hastalık sıklıkla ileri evrede teşhis edilebiliyor. Böylecee hastalığın tedavi edilebilme şansı oldukça düşüyor.

Pankreas kanseri izini belli etmiyor

Bir salgı bezi olan pankreas; karnın üst kısmında, midenin hemen arkasında yer alıyor. Bu bez hem hazım enzimleri, hem de -başta insülin olmak üzere- çeşitli hormonları üretip, salgılıyor. Dolayısıyla pankreas hem sindirim sisteminin, hem de endokrin sistemin bir parçası oluyor. Bu organda farklı kanser türleri gelişebilmesine rağmen, kanserlerin oldukça büyük bir kısmını salgı kanallarından kaynaklanan duktal adenokarsinom oluşturuyor. “Kanser pankreasın hangi kısmından kaynaklandıysa, ona göre belirti veriyor” diyen Acıbadem Altunizade Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Murat Gönenç, pankreas kanserinde ilk belirtinin genellikle kanserin safra kanalını tıkaması sonucu ortaya çıkan sarılık olduğuna dikkat çekerek, “Pankreasın gövde ve kuyruk kısmında yerleşik kanserler ise daha sinsi seyrediyor ve erken dönemde hiçbir belirtiye yol açmayabiliyor” diyor.

Farklı risk faktörleri var
Hastalıkla ilgili bazı risk faktörleri tanımlanmış durumda. Alkol ve sigara kullanımı, yağlı gıda tüketimi ve obezite bunlar arasında sayılabiliyor. Yeni başlangıçlı diyabet hastalığı ile pankreas kanseri birlikteliği giderek artan derecede gözlemlendiğinden, günümüzde diyabet hastalığının pankreas kanserinde bir sebep mi, sonuç mu olduğu konusu hararetli olarak tartışılıyor. Doç. Dr. Gönenç, tüm risk faktörleri arasında en açık şekilde tanımlanmış olanının belli genetik ve kalıtımsal hastalıklar ile bunlarla ilişkili sendromlar olduğunu söyleyerek, şöyle devam ediyor: “Örneğin herediter pankreatit yani ailesel geçişli bir çeşit kronik pankreas iltihabı durumunda, pankreas kanseri riski belirgin ölçüde artmış durumda oluyor. Meme kanseri ve diğer bazı kanserler için riski artıran BRCA (Breast Cancer Susceptibility) geni mutasyonu, Lynch sendromu, Li Fraumeni sendromu gibi durumlarda da pankreas kanseri için artmış risk gündeme geliyor. Söz konusu risk faktörlerini taşıyan kişilerin düzenli tarama programlarına dahil olması erken tanı açısından önem taşıyor."

Uygun vakalarda cerrahi tedavi yapılabiliyor 

Pankreas kanserinin tanısında ağırlıklı olarak radyolojik görüntüleme yöntemlerinden faydalanılıyor. Üst karın şikayetiyle doktora başvuran hastalarda ilk tercih ultrason olsa da yüksek doğrulukta teşhis ve evreleme için bilgisayarlı tomografi (BT) ya da MRG gerekiyor. Doç. Dr. Gönenç, “Pankreas kanserinin en etkin tedavisi cerrahi ancak tanı alan hastaların sadece yüzde 25’lik kısmı cerrahi tedaviden fayda görür aşamada oluyor. Diğer hastalarda ise kemoterapi ve radyoterapiden faydalanılıyor” diyor.

Gelişen teknoloji hastaların yanında
Tanı konulduktan sonra, ilk olarak hastalığın uygun şekilde evrelendirilmesi gerekiyor. Evreleme ile aslında yanıtlanmaya çalışılan, hastalığın uzak organlara yayılıp yayılmadığı, teknik açıdan tümörün çıkartılabilir olup olmadığı. Böylece evreleme sonrasında evreye ve hastanın özelliklerine göre hasta için en uygun tedavi şeması çiziliyor. Gelişen teknoloji, bazı yeni tedavi protokollerinin oluşmasına yardımcı oluyor. İlk başta cerrahiye uygun olmayan, hastalığı çok ilerlemiş gözüken hastalarda öncelikle kemoterapiyle tümörün küçülmesi sağlanıyor. Tümör küçülüp, cerrahi yapılabilecek kadar geriledikten sonra da ameliyata geçiliyor.

*Acıbadem Hayat dergisinden alınmıştır.