Uyku apnesine robotik tedavi

Sık rastlanan, az biline hastalıklardan biri de uyku apnesi! Kişinin hayat kalitesini bozmasının yanı sıra ani yaşam kayıplarına da yol açabilen bu rahatsızlığın tedavisinde son yıllarda robotik cerrahi öne çıkıyor.

Uyku apnesine robotik tedavi

Sabah uyandığınızda kendinizi tüm gece çalışmışçasına yorgun hissettiğiniz oluyor mu? Saatlerce uyumanıza rağmen gün içinde şekerleme yapmak istiyor musunuz? Horladığınız veya nefesiniz kesildiği için eşiniz sizi uyandırıyor mu? Ya da otomobil kullanırken hiç daldığınızı hissettiniz mi? Eğer bu belirtilerden bir ya da birkaçını hissediyorsanız, sorununuz uyku apnesi olabilir! Bu rahatsızlık, uyku sırasında kişinin farkında olduğu ya da olmadığı süreçlerde nefesinin tam ya da kısmi olarak 10 saniye ve üzerinde kesilmesine yol açıyor. Hastalığın, metabolik sendrom başlığı altında nitelendirilen birçok başka rahatsızlıklar bağlantılı olduğunu belirten Acıbadem Altunizade Hastanesi Kulak Burun Boğaz Uzmanı Doç. Dr. Murat Karaman, özellikle kalp krizi ve hayati riski nedeniyle çok önemsenmesi gerektiğine dikkat çekerek, “Bu hastalıkta; kalp ritim bozuklukları, kalp yetmezliği, yüksek tansiyon ve uykuda kalp krizine bağlı ani yaşam kaybı gibi riskler söz konusu. Örneğin, toplumda ‘Uykusunda öldü’ olarak tabir edilen yaşam kayıplarının çoğuna uyku apnesi kaynaklı kalp krizi neden oluyor” diyor.

Erkeklerde ve ileri yaş grubunda risk yüksek
Hormonal faktörler nedeniyle, uyku apnesi erkeklere oranla kadınlarda daha az görülüyor. Sigara ve alkol tüketimi ile kötü beslenme gibi etkenlere daha yatkın olması da erkeklerdeki riski artırıyor. Ayrıca yaş aldıkça, yutak bölgesi çevresindeki dokuların sarkması ve kasların gevşeyip yumuşaması nedeniyle uyku apnesine 45-50 yaş üstünde daha çok rastlanıyor. Tıbbi bir rahatsızlık olan uyku apnesi; inme, kronik akciğer hastalıkları, diyabet, depresif ruh hali, agresiflik, erkeklerde sertleşme ile cinsel performans bozukluğu, gece boyunca ağızdan solumaya bağlı olarak ağız kuruluğu, kronik diş eti hastalıkları ve diş kayıplarına da yol açabiliyor.

Endoskopik yolla tanı konuluyor
Uyku apnesine yol açan belirgin şikayetlerle hekime başvuran hastaların öncelikle boy, kilo, çene yapısı ile bel ve boyun çevresi gibi fiziksel parametreleri değerlendiriliyor. “Hastanın detaylı öyküsünü aldıktan sonra fizik muayeneye geçiliyor” diyen Doç. Dr. Karaman, şöyle devam ediyor: “Bu hastalığın en sık köken aldığı yutak bölgesi küçük dil, yumuşak damak, bademcikler, bademcik yuvasının ön ve arkasında uzanan plikalar, dil kökü kısmı ile üst gırtlak bölgesi incelenerek sarkık, büyük ve o bölgeyi tıkayıcı nitelikte bir unsur olup olmadığına bakılıyor. Ayrıca sıklıkla burun bölgesindeki kıkırdak ve kemikten oluşan orta panelin bir tarafa olası eğriliği ve burun içerisindeki etlerin o bölgedeki kanalı tıkayıp tıkamadığı da kontrol ediliyor.” Ayrıca tanıda altın standart olan uyku testiyle (PSG) hasta bir gece uyku laboratuvarında inceleniyor. Bu süreçte, hastanın vücudunun belli yerlerine elektrotlar ve kuşaklar konularak yapılan test sonucunda beyin, göz, kalp ve kas grafileri ile ağız ve burundan havanın giriş-çıkışı, göğüs ve karın bölgesinin uyku sırasındaki hareketleri, gece boyu kandaki oksijen miktarının düzeyi, kişinin uykunun ne kadarını sağda, solda veya sırt üstü geçirdiği gibi pek çok parametrenin yer aldığı kapsamlı bir rapor yazılıyor. Tıkayıcı uyku apnesine rastlandığı takdirde, saat başına düşen tam ve kısmi nefes kesilme oranı belirlenerek, hastalığın evresi saptanıyor. Elde edilen bulguların ardından eğer cerrahi planlanıyorsa uyku endoskopisine geçiliyor. Bu rahatsızlık, uykuda ortaya çıktığı için uyku endoskopisi tekniğinden de faydalanılıyor. Söz konusu teknikte; hasta bir ilaç preparatıyla uyutulup, kıvrılabilir kamera sistemiyle tüm yutak ve burun bölgesi gözlemlenerek, video çekimiyle anatomik rahatsızlığı belirleniyor. Böylece uyku apnesinin kategorisi saptanıyor.

Tedavide robotik cerrahiden faydalanılıyor
Hafif derece, klinik problemi olmayan orta ve ağır derece uyku apnesi hastalarında ya da ağız içi aparat, pozitif hava basıncı maske tedavileri gibi cerrahi dışı tedavileri tolere edemeyen orta ve ağır derece uyku apnesi hastalarında daha çok cerrahi tercih ediliyor. Bu yöntemde ana hedef, yutak bölgesindeki damak ve dil kökü arkası mesafesindeki tıkanıklıkları ortadan kaldırmak oluyor. Sadece yumuşak damak, küçük dil ve bademcik bölgesi gibi yumuşak dokuya yönelik cerrahilerin başarı oranlarının orta vadede azalması üzerine, dil kökünün üzerinde durulmaya başlandığını söyleyen Doç. Dr. Karaman, robotik cerrahiyle uyku apnesi tedavisinin önünün açıldığını da belirtiyor: “Yıllardır dil kökündeki doku, kamera yardımıyla çıkartılmaya çalışılıyordu fakat görüş alanı kısıtlı, ulaşılması zor ve kanama kontrolü sıkıntılı bir bölge olması dolayısıyla istenildiği kadar doku çıkartılamıyordu. Robotik cerrahi ise cerrahın elini serbest bıraktığı, yedi ayrı yönde 540 derece rotasyon yaparak insan bileğinden daha etkili ve kıvrak çalışıp üç boyutlu HD görüntü sağladığından dil kökünden istenilen dokular alınabiliyor. Olası bir kanama halinde de rahatlıkla müdahale edilebiliyor.”

Hastanın yaşam kalitesi yükseliyor
Son birkaç yıl içinde uyku apnesi tedavisinde, robotik dil kökü cerrahisiyle başarı oranları artıyor. Diğer klasik cerrahi yöntemlerle karşılaştırıldığında robotik cerrahiyle daha kalıcı başarı sağlanıyor. En önemlisi de klasik cerrahi hem hasta hem hekim için kanama riski yüksek, ameliyat sonrası takibi zor ve bakımı zahmetli majör bir ameliyat iken kesi içermeyen robotik cerrahide ameliyat sonrası süreç de kolaylaşıyor. Operasyon daha pratik ve kısa bir sürede gerçekleştiğinden, ameliyat sonrası kanama riski düşüyor. Hastanın, hastanede kalış süresi kısaldığından enfeksiyona maruz kalma ihtimali de azalıyor. Ayrıca hastanın ameliyat sonrası ağızdan beslenmeye geçiş süreci de hızlanıyor.

*Acıbadem Hayat dergisinden alınmıştır.