Başkası olma kendin ol!

Olduğu gibi kabul etmek ama nereye kadar?

Başkası olma kendin ol!

Eşini kabul etmek
Mükemmeliyetçi kişilerin birlikte oldukları kişileri değiştirmeye çalışma eğiliminde olduklarını belirten Psikolog Eda Gökduman, “Danışanlarımızın yüzde 90’ı hassas, duygusal ve mükemmeliyetçi oluyor. O güne kadar her şeyi kontrol etmeyi başarmış kişi hayatındaki insanı kontrol edemeyince üzülüyor. Beni arasın, romantik olsun, ilgi göstersin gibi talepleri oluyor. Oysa herkesin kişilik yapısı çocuklukta oluşuyor ve bu özellikleri değiştirmek mümkün olmuyor. İşte bu durumda karşı tarafın bu özelliklerini olduğu gibi kabul etmek gerekiyor. Tabii ki sağlıklı olmayan davranışları değiştirmek için sağlıklı bir iletişim kurmak gerekiyor. Ancak evlendikten sonra kişiyi kendine ait olarak görüp değiştirmeye çalışmak işe yaramıyor” diyor. Gökduman, ilişkilerde herkesin kendi farkındalığını geliştirmesi ve hatalarını görmesi gerektiğini belirterek sözlerini şöyle sürdürüyor: “Ancak insanlar artık daha bencil hareket edebiliyor. Anda kal, anda yaşa felsefesi hakim olmaya başladı. Her şey mutluluk üzerine... Oysa anlık mutluluklar yeterli olmuyor, geleceğe de yatırım yapmak şart. Bunun için de eşe, çocuğa vakit ayırmak ve sorunları çözmek için çaba harcamak gerekiyor.”
Çocuğunu kabul etmek
Son zamanlarda sık görülen hatalardan biri de özellikle annelerin kendi hayallerindeki çocukları yaratmaya çalışmaları oluyor. Psikolog Eda Gökduman, bu konudaki sorularımızı ise şöyle yanıtlıyor: “Her çocuk birbirinden ve anne-babalarından farklıdır. Bunu böyle kabul etmek gerekiyor. Çocukların da kendi tercihleri, hataları olacağını ve onlara bunları yaşama şansı verilmesi önemli. Öte yandan çocukların büyük hatalar yapmasını engellemek için doğru yolu göstermek de anne-babalara düşüyor. Burada dengeyi iyi kurmak gerekiyor. Bu dengeyi de ancak kendi düşünceleri sağlıklı olan anne-babalar yapabiliyor.”
Yazı: Yaprak Çetinkaya / Fotmsante
Hayatınızın en zor dönemlerinde çevrenizde birileri mutlaka size “Olayları biraz oluruna bırak, her şey yoluna girecek” demiştir. Böyle bir anda size çok da iyi gelen bu cümle bazı insanların hayatında yanlış adımlar atmasına, daha doğrusu adım atamamasına neden olabiliyor. Psikolog Eda Gökduman’a hayatı ne zaman olduğu gibi kabul edip oluruna bırakacağımızı sorduk.
İlişkiyi kabul etmek
Psikolog Eda Gökduman, ilk örneği ilişkiler konusunda veriyor. İş hayatındaki genç yetişkinlerle çok sık çalışan Gökduman, ilişkilerde bazen sorunları aşmak için çaba göstermek, çözüm yöntemleri oluşturmak, bazen tepki göstermek, bazen de tepkisiz kalmak gerektiğini belirtiyor. Kimi zaman insanların yaşadığı sağlıksız ilişkiye rağmen hayatlarına devam etmekte zorlandığını belirterek, “Sorunlu bir ilişki var. Bir taraf aranmıyor, değer görmüyor ya da aldatılıyor. İletişim kurmaya çalıştığı halde yanıt alamadığını, bu ilişkiden yavaş yavaş çıkması gerektiğini çünkü yıprandığını söylüyoruz. Bazen danışanlar ‘Onsuz yaşayamam’ diye ilişkide kalmakta inat edebiliyor. Hatta ilişkinin sürmesi için mesaj atmaya, Facebook profili takip etmeye devam ediyor. İşte burada kişinin hayatın devam ettiğini kabul etmesi ve hayatı oluruna bırakması gerekiyor” diyor. Aynı şekilde evliliğini hiç çaba göstermeden bitirmek isteyenlerin de biraz dinlenip, sakinleşip sağlıklı düşünürken ayrılmaya ya da devam etmeye karar vermesi gerekiyor.
Bu süreçte hayatı oluruna bırakmanın ve olduğu gibi kabul etmenin aslında kişinin bilgilenme, daha sağlıklı düşünüp kendi için daha sağlıklı karar verme ve ilişkinin bittiğini kabul etme süreci olduğunu belirten Psikolog Gökduman, “Hayat inişler ve çıkışlardan oluşuyor. Bazen mutlu oluyoruz, bazen mutsuz. Bir de bu iki dönemin arasındaki plato dönemleri yaşanıyor. Bazı insanlar hep mutlu olmayı bekleyip mutsuzlukları kabul edemiyor, bazıları ise hep çok mutsuz oluyor. Hayatın oluruna bırakıldığı bu kabul etme, bekleme süreçleri ise sağlıklı oluyor. Danışanlarımıza bu dönemlerde kendileri ile baş başa kalmalarını, dinlenmelerini, spor yapmalarını, arkadaşları ile buluşmalarını öneriyoruz” diyor. Ancak bazen bu süreci yaşamadan yeni ilişkilere başlayanlar ya da bu süreci gereğinden fazla uzun yaşayanlar da olduğunu belirten Gökduman, bu durumda hayatı oluruna bırakmanın değil, sağlıksız bir düşünce yapısının söz konusu olduğunu söylüyor.
Kariyeri kabul etmek
İş hayatı iniş çıkışlarla dolu.. Örneğin yükselmek isteyen, bu anlamda çok çalışan, kendini geliştiren, sınavlara giren, tüm enerjisini işe aktaran kişiler bazen hak ettiklerini düşündükleri terfiyi alamayabiliyor. Böyle durumlarda en sık yapılan hatalardan biri durumu olduğu gibi kabul etmemek ve daha da fazla çalışmak, zorlamak, sevdiklerini ihmal etmek, gecelerce uykusuz kalmak ve sonunda sağlık sorunları yaşamak olabiliyor. Psikolog Eda Gökduman, hayatta hedefler koymanın doğru bir yaklaşım olduğunu, ancak hedeflere ulaşılamayan girişimlerin sonunda kişinin kendine bir dinlenme süreci bırakması yani olayı olduğu gibi kabul etmeyi başarması gerektiğini söylüyor.
Kendini kabul etmek
Bazı insanlar ise kendilerini kabul etmekte zorlandıkları için hayatlarının birçok bölümünde sıkıntı yaşayabiliyor. Örneğin aşırı kıskanç bir eş, hayatı diğerine zehir ederken kendine “Ama o da şöyle yaptı” diyerek bahaneler bulmaya çalışıyor. Bu kişinin sağlıklı bir düşünce sürecine sahip olmadığını, kendi duygularını tanımadığını ve dolayısıyla kendisini kabul edemediğini belirten Psikolog Eda Gökduman sözlerini şöyle sürdürüyor: “Kişi kendi duygularının farkında olduğunda zaten kendine dikkat ediyor, davranışlarını gerekli çerçevede tutuyor ve karşı tarafa da olumlu izlenim veriyor. İnsan psikolojisi hata yapmaya ve sonra bunu doğruya çevirmeye yöneliktir. Yanlış yapıldığında bunu fark edip düzeltmeye çalışmak sağlıklı bir insan davranışı… İnsanın kendi doğru ve yanlışlarını görebilmesi hayatının her alanında ona yardımcı oluyor. Bu beceriler ise çocuklukta kazanılıyor ve bu anlamda anne-babalara iş düşüyor.”
Savunma mekanizmaları size zarar vermesin
Psikolog Eda Gökduman, insanların hayatlarında engeller ve çatışmalarla karşılaştıklarında kendi benlik bütünlüklerini koruyabilmek için savunma mekanizmaları geliştirebildiğini belirterek, “Kaygıyı belli noktada tutabilmek için, kaygının kendisine zarar vermesini engellemek için savunma mekanizması geliştirmek söz konusu oluyor. Örneğin çocuğunu aşırı kontrol eden bir anne, bu konuda uyarıldığında kendi hatalarını olduğu gibi kabul etmek yerine savunma mekanizmaları geliştiriyor, bu davranışına bahaneler buluyor. Bu yaklaşım, belli bir süre işe yarıyor. Ancak aşırıya kaçınca hastalıklı bir hal alıyor. Bu süreçlerin gereğinden fazla uzun sürmesinin depresyona götürebileceğini bilmek gerekiyor” diyor.
Kendinizi akışa fazla bırakmayın
Her ne kadar hayatı oluruna bırakmak, anı yaşamak, bazı durumları olduğu gibi kabul etmek insana çok iyi gelecekmiş gibi düşünülse de aslında bunun hassas bir dengesi bulunuyor. İnsanın hayatta yaşadıkları konusunda ne takıntılı olması ne de her şeyi oluruna bırakıp beklemesi gerekiyor. Bazı insanlar hayatı tamamen oluruna bırakarak sürekli bir depresyon hali içinde yaşayabiliyor. Zaman her şeyin ilacıdır, bırak hayat aksın diye düşünüp ne kendinin ne yaşadıklarının farkına varabilen insanlar, sağlıklı düşünce içinde olmadıkları için aynı hataları üst üste yapabiliyorlar.
Psikolog Eda Gökduman, formsanté okuyucularına şu önerilerde bulunuyor: “Kişinin önce kendine dönüp ‘Şu an ben sağlıklı düşünüyor muyum?’ diye sorması gerekiyor. Yoğun bir iş sürecinden ya da çatışmalı bir ilişkinin içinden çıkan kişinin sağlıklı düşünmek için kendine zaman tanıması şart. Yani hayatı oluruna bırakmayı dinlenme ve yenilenme süreci olarak görmek gerekiyor. Ondan sonra atılacak yeni adımlar için karar vermek daha doğru oluyor.” Gökduman sözlerini şöyle tamamlıyor: “Hayatınızda istekleriniz, beklentileriniz, hayalleriniz olabilir. Bunları bazen yakalarsınız bazen yakalayamayabilirsiniz. Yakaladıklarınızla mutlu olun. Yakalayamadıklarınız için çaba gösterin ama olmuyorsa, gücünüz bittiyse biraz da oluruna bırakmanız, sonucu kabullenmeniz gerekebilir. Hayatı artı ve eksileri ile kabul edin ve hem kendinizin hem de çevrenizdekilerin mutluluğu için çaba gösterin.”