Hayallerinin peşinden gidenler

Şikayet edenler ordusundan ayrılıp, daha özgür ve mutlu bir ruh için yaşamlarını yeniden tasarlamış altı ismin ilham verici hikayesine kulak veriyoruz. Göreceksiniz ki hayalleri gerçekleştirmek aslında hayatın çok içinde ve sadece inanıp karar vermek yetiyor.

Hayallerinin peşinden gidenler

HASAN SÖYLEMEZ
“İSTEYİN, İNANIN VE HEMEN YOLA ÇIKIN!”

Hayallerinin peşinden gidenler - Resim : 1

Hasan Söylemez, “Mutlu değilim” diyerek işinden istifa etti. “Bazen bir şeylerin yoluna girmesi için her şeyin raydan çıkması gerekiyor” diyerek banka kartlarını kırdı, cebindeki son parayı çocuklara dağıttı ve bisikletle 8 ayda 10 bin kilometre yaparak Türkiye’yi dolaştı! Sonrasında da yol hiyakeyelerini ‘Hayata Yolculuk’ kitabında anlattı.

Bu yolculuk öncesi neler yapıyordunuz?

Sıradan bir hayatım vardı. Sabah erken kalk işe git, akşam işten dön ve her gün aynı şeyleri yaşa… Mutsuzdum. Yaşadığım her şey bana çok yapay geliyordu. Kendimi kapana kısılmış bir fare gibi hissediyordum. Sokaklara baktığımda sürekli bir yerlere yetişme telaşıyla koşuşturan ter makineleri görüyordum. Fakat ne ben düzene alışabildim ne de düzen beni kendine alıştırabildi.

Yola çıkmaya nasıl karar verdiniz?

Yolculuğa karar verme anı bir cinnet anıydı. Bazı kişiler cinnet getirdikleri zaman ya kendilerine ya da başkalarına zarar verirler. Benim cinnetim iyi huyluydu; hem kendimin hem de başkalarının iyileşmesini sağladı. Şunun altını da çizmek isterim: Hayatımda hiç bisikletim olmadı. Bisikletle ilgili de hiçbir bilgim yoktu. Gidona direksiyon, seleye koltuk diyen bisiklet cahili bir adamdım. Fakat beş yıl önce sahip olduğum ilk bisikletle, Türkiye’nin çevresinde tek başıma, beş parasız, 10 bin km pedal çevirdim. Bisikleti de kendim gibi hep yollarda tanıdım.

Çevrenizden nasıl tepkiler aldınız?

Böyle bir yolculuğa çıkabileceğime kimse inanamıyordu, şaka yaptığımı sanıyorlardı. Ailem başta karşı çıktı, sonra kafama koyduğumu yapacağımı bildikleri için fazla ısrar etmediler. Arkadaşlarım da dahil birçok kişi beni vazgeçirmeye çalıştı. Ancak bir süre sonra kabullendiler. Hatta bir hafta sonra yapamayacağımı ve döneceğimi düşünüyorlardı. 8.5 ay sonra döndüm.

Bu karar ve yolculuğun size öğrettiği/kattığı en büyük şey ne oldu?

Yolculuk bir terapi yöntemidir. İnsanı iyileştirir ve çok şey öğretir. Cevabını bilmediğiniz sorulara yollardayken cevap bulursunuz. Hatta bazen cevabı bulursunuz, soru sonradan ortaya çıkıverir. ‘Hayata Yolculuk’ adlı kitabımda da şunu söylüyorum: “Hakiki yolculuk, gittiğin yerlere harita üzerinde çarpı işareti atmak değil, o çarpı işaretlerini ruhundaki yaralara yara bandı yapmaktır.” Aylarca yolculuk yaptım, ruhumdaki yaraları bantlaya bantlaya yol alıyordum. Eskisinden daha huzurluydum. Artık pazartesi sendromu da yaşamıyordum. Çünkü doğada pazartesi yoktu!

Mutluluğu nasıl tanımlıyorsunuz?

Mutluluk, paylaşmaktır. Küçük şeylerden büyük mutluluklar çıkarabilmeyi de bu yolculukta öğrendim. Şöyle bir menemen tenceresinin dibini sıyırmanın verdiği keyif, doğanın en güzel mucizelerinden olan böğürtlenin damakta bıraktığı ekşimsi tat, midenin yemekle buluştuğu andaki coşku, tabiattaki canlıların kıpırdayışı, insanların içindeki en samimi duygularla tanışmak… Bütün bunlar bana hayat veriyor ve mutlu ediyor.

Sırada ne var?

En büyük hayallerimden biri Afrika kıtasının tamamını, 80 bin km bisikletle pedallamak. Bu büyük yolculuğa ne zaman çıkarım bilmiyorum. İki yıldır sürekli değişik Afrika ülkelerine gidip geliyorum. Hatta geçtiğimiz ay Tanzanya, Ruanda ve Kenya’ya gittim. Orada da özellikle tursitlerin uğramadığı köylerde, sınırlarda, insanlarla vakit geçirdim.

Hayallerini gerçekleştirememeyi parasızlığa bağlayanlar için bir tavsiyeniz var mı?

Para her şey değil. Paranın satın alamayacağı çok değerli şeyler var. Evet, para olmadan modern hayata uyum sağlamak biraz zor. Ancak parayı hayatımızın merkezine öyle bir almışız ki, o olmadan evden dışarıya nefes almaya bile çıkamıyoruz. “Ya lazım olursa” endişesiyle kendimizi eve hapsediyoruz. Sonra “Param yok dışarı çıkamıyorum” diyerek kendimizi nefes almaktan mahrum bırakıyoruz. Önceliğimiz para olunca, hayallerimizin kafamızda ördüğümüz para duvarına çarpması elbette kaçınılmaz oluyor. Herkes hayallerini gerçekleştirememeyi parasızlığa bağlar, ben paranın hayallerimize ulaşmakta o kadar da önemli bir faktör olmadığını düşünüyorum. Yola çıkmak ve hayallerini gerçekleştirmek isteyenlere ise üç şey öneriyorum: İsteyin, inanın ve hemen yola çıkın! Cesaret inanmaktan geliyor.

Yazı: Burçin Öztınaz/Pozitif Dergisi

Çevrenizdeki insanların birçoğu şehrin kalabalığından, çalıştığı işin maddi manevi kendini tatmin etmediğinden şikayet etmiyor mu? Belki de siz... Birçoğumuz hayallerini rafa kaldırmış, kendisini mutsuz eden birçok şeye katlanmak zorunda olduğunu içselleştirmiş, bir çıkış arayışında... Mutluluk bazen cesaret gerektiriyor. Bu yazıdaki altı kişinin bazısı uç kararlar almış, bazısı yatay geçişlerle hayatlarına anlam katmış... Siz de yeni bir hayat için cesarete ihtiyaç duyuyorsanız, bu yazı yoldaki ilk adımınız olabilir.

HANDE ARABACIOĞLU
“EVRENE, KENDİNİZE VE AKIŞA GÜVENİN”

Hande Arabacıoğlu, mistik dans ve yoga eğitmeni. Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi bölümü mezunu olan, 10 yıl iletişim ve pazarlama üzerine kariyerine devam eden Arabacıoğlu, 2011 yılında istifa ederek Koza Dönüşüm ve Özgürleşme Merkezi’ni kurdu. Onunla hayallerini gerçeğe dönüştürme hikayesini konuştuk.

Dans ve yoga öncesi kariyerinizden bahseder misiniz?

10 yıl boyunca, ağırlıklı olarak pazarlama, iletişim ve değişimle ilgili çeşitli görevlerde yer aldım. Özellikle 2000 yılından sonra kendimle daha çok zaman geçirmeye, daha çok kişisel gelişim kitabı okumaya başladım. 2002 yılında yogaya ve tangoya başladım. Dans, çocukluğumdan beri bale ile başlayarak hayatımın çeşitli dönemlerinde hep vardı. Mistik dans ve yoga eğitmenliği öncesinde de beden ve hareket aracılığıyla kendimi tanımak, keşfetmek, rahatlamayı deneyimlemek benim için büyük bir zevkti.

Kariyerinizdeki değişim kararı nasıl oldu?

Değişimin öncesinde stresli bir iş hayatım vardı. Fazla sorumluluk sahibi ve aşırı mükemmeliyetçiydim. Hayır demeyi bilmiyordum. Bu dönemlerde hep bir arayış söz konusuydu. Sonrasında gerçekten ne yapmak istediğimi fark ettim: İnsanların kalbine ve ruhuna dokunmak istiyordum. Bunu nasıl yapacağımı bilmezken aklıma, daha önce eğitimlerine katıldığım ve beni etkileyen iki eğitmen geldi ve hemen onlarla temasa geçtim. Birisi Arjantin’de, diğeri ise ağırlıklı olarak Tayland ve Hindistan’da yaşıyordu. Bahsettiğim ikinci eğitmen Monika, dünyada ilk kez mistik dans eğitmeni yetiştirmek üzere Tayland’da altı ay sonra bir eğitim açacağını söyledi. Bunun üzerine uçak biletimi ayırttım, eğitime gitmeden kısa bir süre önce, kendi eğitimimi de vereceğim bir merkez oluşturma fikri içime düştü ancak korkuyordum. 10 yıldır devam eden bir kariyerim, düzenli gelirim vardı. Tayland’daki eğitimden sonra şirkete döndüğümde kendimi gözlemlemek ve kararımı o zaman vermek istedim. Döndüğüm ilk gün kararım netleşmişti ve ayrılmaya karar verdim.

Risk almaktan çekinenlere neler önerirsiniz?

Kendilerini 70-80 yaşında hayal etmelerini, o yaştan dönüp yaşamlarına bakarak hayatlarını nasıl geçirmiş olmayı tercih edeceklerini hissetmelerini ve bunu fark etmelerini öneririm. Benim kırılma noktam bu oldu.


İPEK UTLU
KONFOR ALANINDAN ÇIKMAK

Hayallerinin peşinden gidenler - Resim : 2

İpek Utlu, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu. İngiltere’de Marka İletişimi üzerine eğitim aldıktan sonra kariyerinin önemli bir bölümünde moda perakendesinde marka iletişimi alanında çalıştı ve sonrasında kendi markasını kurdu.

Kendi markanızı kurmaya ne zaman ve nasıl karar verdiniz?

Aklımda hep vardı ama iç sesim bana ‘doğru zaman’ olduğunu söyleyene kadar hiçbir adım atmadım. Türkiye’de iş hayatı çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi. Yorucu ve yıldırıcı olduğu kadar, iş enerjisini, üretme arzusunu körelten de bir mücadele alanı. Özellikle iş odaklı çalışan biri olarak, zamanla tüm enerjinizi birilerini memnun etmek ya da birilerinin önyargılarını bertaraf etmek için harcadığınızı, işinize ayırmanız gereken zamandan ve motivasyondan özveride bulunduğunuzu fark ediyorsunuz. Birçok olumlu ve olumsuz done size yeşil ışık yakıyor ‘başka bir yol’ olduğuna dair ve ziller çalmaya başlıyor.

Vovi markasının adı nereden geliyor?

Vovi benim çocukluk kahramanım. Yarattığım markaya alternatif bir isim hiç düşünmedim. Vovi, hayal ettiğim her tasarımda, renkte, materyalde bana yol gösteren çok iyi bir yol arkadaşı.

Kariyer değişikliğiniz ani bir karar mıydı?

Bu çok keskin bir geçiş gibi görünse de, ilgi genişlemesi aslında. Ve geldiği yer kendimi fark ettiğim ilk günden bugüne kadar biriktirdiğim her şey. Bir anlamda yaşamda beni etkilemiş her detay tasarımın ya da dokunun bir yerinde hayat buluyor. Bir Vovi sahibi olan herkes benim hayatımdan bir şeyler taşıyor. En önemlisi, artık sadece Vovi’ye katkıda bulunmak için çalışıyor olmak. Enerjimi sürekli yukarıda tutan en önemli gerçeklik bu.

Risk sizce nedir?

Konfordan vazgeçebilme kararı...

Hayallerinin peşinden gitmek isteyen ama risk almaktan çekinenlere neler önerirsiniz?

Bilgi, sabır ve doğru yol arkadaşlarına sahip olduklarına inanıyorlarsa ertelememelerini öneririm. Tek hayat var, erteleyemeyeceğimiz kadar değerli anlardan oluşuyor ve kısa.


BURCU ÖZDEMİR ÜNSAL
“HAYATIM DÖRT GÜNDE DEĞİŞTİ”

Hayallerinin peşinden gidenler - Resim : 3

Burcu Özdemir Ünsal, Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi mezunu. Mezun olup diplomasını aldığı meslekle ilgili bir şey yapamayacağını anlayınca bankacılığı seçmiş. Bankacılık mesleğinden ve kentin gürültüsünden sıkılınca da Muğla Akyaka’ya yerleşmiş, sakinliği seven bir hayat arkadaşı bulmuş kendine. Şimdilerde evinin bir odasına kurduğu atölyesinde rengarenk magnetler üretiyor.

Akyaka’ya yerleşmeye nasıl karar verdiniz?

2009 yılında Gökova Akyaka’ya dört günlüğüne tatile geldim ve o tatilde hayatım değişti. Tekdüze iş hayatım, sevmediğim bir işi sürdürüyor olmak beni çok mutsuz ediyordu ve ne yapacağıma karar verememek çok bunaltıyordu. Tatil yaptığımız günlerde, denizin, insanın içini serinleten Azmak Deresi’nin ve çam ormanları arasındaki bu cennet köşesi kasabanın sakinliği benim hayata bakışımı ve gelecek planlarımı hızla değiştirdi. O kısacık dinlence günlerinde bir kafede otururken eşimle tanıştım. O da bir yıl önce Bursa’dan kaçmış, yaşamak için Akyaka’yı seçmişti. Tatilde hem Akyaka’ya hem de kısa bir süre sonra evleneceğim eşime aşık oldum. İzmir’in gürültüsüne, kalabalığına bu defa beş ay dayanabildim. Akyaka’ya yerleşmeye karar verdim. Burada doğmuş gibiyim, o kadar buraya aitim…

Daha önce de el sanatlarıyla ilgileniyor muydunuz?

İlgiliydim ama bir şey üretmek aklıma hiç gelmemişti. Akyaka’ya geldikten sonra ne yapabileceğimi düşündüm ve araştırma yaptıktan sonra ilk takılarımı ürettim. İlk denemelerimde takıların çoğunu fırınlama aşamasında yaktım. Başarısızlığım beni çok üzdü ama geri adım atmadım. Üretmeye devam ettim. Sonunda yaptıklarım beğenilmeye başladığında “Evet ben bu işi yapabilirim” dedim ve yaptığım takıları satmaya başladım. Talebin artması “Başka ne yapabilirim?” sorusunu getirdi ve Akyaka’yı hatırlatacak magnetler dizayn etmeye başladım. Akyaka’nın kendine özgü mimarisini yansıtan evlerini, koruma altında tutulan dünyaca ünlü Azmak Deresi’ni, kite surf sporunu anımsatacak magnetler tasarlamaya başladım. Şimdi seri üretim yapıyorum. Hedefim birkaç yıl içinde daha büyük bir atölyeye sahip olarak Akyaka’da yaşayan ev kadınlarıyla birlikte üretim yapmak ve onların da iş sahibi olmasını sağlamak.


SELDA ATİNİZ
TUTKULARIN PEŞİNDE

Hayallerinin peşinden gidenler - Resim : 4


İzmirli Selda Atiniz de tutkularının peşinden gidenlerden. Onun iki tutkusu var: Fotoğraf ve motosiklet. “Fotoğraf çekemiyorsun”, “Motosiklete binmemelisin” sözleri onu engellememiş, aksine motivasyonu olmuş.

Fotoğrafa ilginiz ne zaman başladı?

İlk fotoğraf makinem Nikon 3000’di… Ancak ablam sürekli olarak kadrajımın kötü olduğunu söylüyordu. Makinemle çalıştığım tekstil firmasında numunelerin fotoğraflarını çekiyordum. Sonra çekimlerim beğenilmeye başlandı. Giderek fotoğrafçılığı bir meslek olarak benimsemeye başladım…

Doğum fotoğrafları çekmeye nasıl başladınız?

2009 yılında ilk profesyonel çekimlerime başladım. 2013 yılında İzmir’de bir doğum hastanesinde doğum fotoğrafları çekmek için teklif almam iş hayatımda bir dönüm noktası oldu. İlk kez doğum fotoğrafları çekecek, ilk kez doğum izleyecektim… Ameliyathaneye girdiğim zaman yapamayacağımı sandılar. Ama bu işi yapmaya kafama koymuştum. Fotoğraflarım beğenildi. Bir süre o hastanede bir doğum fotoğrafçısına yardım ettim. Kendi başıma ayakta duracağıma inandığım anda da bu yolda yalnız yürüme kararı aldım. Bir yıl boyunca İzmir ve çevresindeki sağlık kuruluşlarına kendimi tanıtmak için uğraştım, hastaneleri tek tek dolaşıp doktorlara, hemşirelere broşürlerimi, kartvizitlerimi dağıttım. Facebook sayfamı sürekli olarak güncelledim. Ofisim yoktu. İşlerimi hep evden yürüttüm. Bir süre sonra hastanelerden telefonlar gelmeye başladı. “Oluyor bu iş” dedim ve yola koyuldum. Hiç mola vermeden çalışıyorum şimdi. Doğumhanelerde aileden biri gibiyim ve çalışırken çok mutluyum. Artık İzmir yetmiyor bana, İstanbul’da da çalışıyorum. Nişan, düğün fotoğrafları da çekiyorum. Atölye Cumartesi adında bir şirketim var, doğum fotoğrafçılığını öğrenmek isteyene kurslar da veriyorum.

Bir de motor tutkunuz var...

Ehliyetimi 18 yaşında aldım. İlk olarak EN 500 Chopper motosiklet almıştım. Motosiklet kullanmamı ailem istemiyordu. Bu yüzden evden birkaç sokak ileride park ediyordum. Neyse sonra alıştılar. Motorsikletim benim bir parçam haline geldi. Şu anda hayatımda şimdi kullandığım Yamaha 600 motosikletimden daha önemli hiç kimse yok. Doğumlara motorumla daha hızlı gidiyorum.

Başka hayalleriniz, hedefleriniz neler?

Yıllardır hayal ettiğim gibi ıssız bir dağın eteğinde bir bölümünü stüdyo olarak kullanabileceğim bir evim olursa, başka bir şey istemem!


ÖZLEM ERKAN
“YENİDEN ÖZGÜR VE MUTLU OLDUM”

Hayallerinin peşinden gidenler - Resim : 5

Özlem Erkan, kurumsal iş hayatından ayrılıp cinsel sağlık ürünlerinin ve yetişkinler için eğlenceli oyuncakların satıldığı bir site kurdu. “O kocaman sandığımız seks hakkında konuşuyor, hatta ürün satıyorum. Bunu yapıyor olmak beni eksiltmiyor, kötü kadın yapmıyor ya da sınır tanımaz bir marjinal olmuyorsun” diyor.

Pembe Bulutlar’dan önce neler yapıyordunuz?

İş hayatıma bir bankada akit yöneticisi olarak başladım. Daha sonra büyük bir şirketin finans departmanında görev aldım. Büyük bir kurumun parçası olarak kendimi hiçbir zaman rahat ve huzurlu hissetmedim. Başarı ve başarısızlıkları tek başıma sahiplenemiyordum. Sanırım takım çalışması benim ruhuma çok iyi gelmiyordu. Süreçler çok uzundu ve gerçek anlamda insana dokunduğumu hissetmiyordum.

Pembe Bulutlar nedir?

Pembe Bulutlar, cinsel sağlık ürünlerinin, seksi iç çamaşırlarının ve yetişkinler için eğlenceli oyuncakların satıldığı bir site. Aynı zamanda ücretsiz danışmanlık veren bir platforma dönüştü.

Siteyi kurmaya nasıl karar verdiniz?

Fikrin aklıma gelmesi birkaç farklı tesadüfe dayanıyor aslında. İlki, bir arkadaşımın vajinismus tedavisi sırasında doktorun vibratör kullanımı önermesi, bir diğer konu, çevremdeki herkesin ilişkilerindeki monotonluktan bahsetmesi... Ve bekarların cinsel hayatlarını sürdürmek için tek gecelik ilişkiler kurmak istemediklerinden, aradıkları ideal ilişkiyi bulamıyorlarsa oyuncak kullanabileceklerinden bahsetmeleri... Biraz araştırdım ve harika markalar ile karşılaştım. Herkesin ulaşabilmesi için online bir site olması gerektiğine sonra karar verdim.

Çevrenizden nasıl tepkiler aldınız?

Arkadaşlarım çok eğlendiler. Çıkış noktamı anlattığımda ailem destekledi. Ne kadar geri plana atmaya çalışsak da mutsuz ve tatminsiz bir cinsel hayat hepimizi hasta ediyor. Artık tüm dünya bütünsel sağlıktan bahsediyor. Fiziksel, zihinsel ve cinsel sağlık bir bütün. Biri olmadan tam anlamıyla sağlıklı olamazsınız.

Bu değişim size neler kattı?

Yeniden özgür ve mutlu oldum! İşe yarar hissettim. Başkalarına cesaret kaynağı oldum. Birilerine fayda sağladım. İnsanların, cinselliğin eğlenceli de olabileceğini düşünmelerini sağladım. Sanırım en önemlisi, gerçekten istemenin ne demek olduğunu, istersem ve özveri ile çalışırsam eğer ne büyük değişimler yaratabileceğimi öğrendim.