Kaçmak yok!

Onu yapamam, buraya gelemem, bunun için artık çok yaşlandım…

Kaçmak yok!


“Çok yoğunum”
Ailenize, arkadaşlarınıza ve hatta sevgilinize ayıracak hiç vaktiniz yok. Çalışıp eve geliyorsunuz, ne yazık ki kendinize bile ayıracak zamanınız yok. Neredeyse yüksek sesle aynadaki yüzünüze bile “sana vaktim yok” diyeceksiniz. En son ne zaman ailenizle keyifl i bir sofrada bir araya geldiniz, arkadaşlarınızla son zamanların en iyi filmine elinizde koca bir patlamış mısırla girdiniz ya da sevgilinizle ilişkiniz üzerine uzun uzun konuştunuz, hatırlıyor musunuz? Hayattaki her şey iş değildir, sizi keyifl endirecek ayrıntılara daha fazla zaman ayırmalısınız. İş, bir sonraki günü bekleyebilir ama kuzeninizin doğum günü asla!

Bunlara rağmen seviyorsa...

Seni “sen” olduğun için seviyordur. Onun yanında karnını içeri çekmek zorunda hissetmiyorsan, nefret ettiğin halde futbolu çok sevdiğini söylemiyorsan, yanında makyajsız dolaşabiliyorsan ne mutlu sana...

Onlar ne göğüslerinizin, ne de poponuzun nasıl olduğuyla ilgilenmiyor... Elbette hepsi düzgün vücut hatlarından hoşlanıyor ama nihayetinde “Seviyorsak bizim için asıl önemli olan tek bir şey var” diyorlar. O da; “sen”. Çekici görünmenin bir kadın için ne kadar zor olduklarını biliyorlar. Bu nedenle sizi kasmıyorlar, olduğunuz gibi seviyorlar. İşte bu gerçek erkekler ve gerçek aşıklar için olmadığınız gibi görünüp, istemediğiniz şeyleri yapmanıza gerek yok! Bunlar mesela neler mi? İşte birkaç örnek...

Hayatı senin hayatın, hobileri senin hobin olmaz zorunda değil!
“Eski sevgilim, telefonunun melodisini Fenerbahçe Marşı’na ayarlamıştı. Ben de onun gerçekten futbolla ilgilendiğini sanıyordum. Ondan ayrıldığımda, futbolu hiçbir zaman sevmediğini itiraf etti” diyor Murat hayal kırıklığı içinde... İşte aşık olduğumuzda, gösterdiğimiz en tipik davranışlardan biri bu! Hemen onun dünyası bizim oluyor, bizim dünyamız da onun olsun istiyoruz. Oysa siz sadece bir ilişkiyi paylaşıyorsunuz, ayrıyken de “biri” olabilmelisiniz. İlişkinin başında ya da barıştığınızda bir süre her şeyi birlikte yapmak çok doğal, ancak aşırıya kaçmamak şartıyla. Elbette sevgiliniz, onunla bir futbol maçı izlemenizi ya da iş problemlerinizi çözmenize yardım etmenizi ister. Ancak birlikte yapılacakların sınırlarını çizerken, dikkatli olmalısınız. Dışarıya hep birlikte çıkmak zorunda değilsiniz, ayrı ayrı arkadaşlarınızla buluşmanız sorun olmamalı. Aynı şekilde onun da kendine ait bir hayatı olduğunu göz ardı etmemelisiniz...

"Bunu ödeyemem"
Yaşınız çoktan geldi geçiyor, hala kendinize bir araba alamadınız. Her sabah işe giderken o beğendiğiniz apartman dairesini “kimse satın almasın” diye içinizden dua ediyorsunuz. Durun bir dakika; siz sıkı çalışıyor ve hiç de fena kazanmıyorsunuz. Pekala bir banka kredisiyle ihtiyacınız olan şeyleri satın alabilirsiniz. Artık 15 yaşında değilsiniz, bizden hatırlatması. “Bunu alamam ben, ödeyemem” derseniz kimse inanmaz… Haydi biraz cesaret, biraz hesap kitapla gidip şu kırmızı arabayı da, evi de alın!

“Çok yorgunum"
Akşam eve gelince televizyon karşısında uyuyakalıyoruz... Geçen haft a aldığımız kitabın daha birkaç sayfasından ileri gidemedik, belki de yazar yepyeni bir kitabını bile çıkardı bu arada... Evde yapmamız gereken “bi ton” iş var ama halimiz yok... Fakülteden kızlar aradı yorgunuz, partnerimiz terfisini kutlamak için bizi yemeğe götürmek istiyor, parmağımızı kıpırdatacak mecalimiz yok, o yok, bu yok! Enerjimiz, isteğimiz nerede; gören var mı? Bir şeyler yapmamak için yorgunluğu öne sürmek çok klişe bir bahane! Bundan hemen vazgeçmeli, hayata dahil olmamız gerek! Partnerinizi siz mi ararsınız, biz mi arayalım???

“Çok zor”

Kariyerinizde bir sıçramaya ihtiyacınız var, artık size bu kadar sorumluluk yetmiyor. Ama patronu buna ikna etmek o kadar da kolay değil. Ya da çocuk sahibi olmak istiyorsunuz ama bakımı o kadar zor ki, bu hayalden hemen vazgeçiyorsunuz. Etrafınıza şöyle bir göz gezdirin ve söyleyin bakalım “çok kolay” olan ne var? Üstelik iyi şeyleri hak etmek için biraz zorlanmaya değmez mi? Kendinizi aldatmaktan ve bahaneler üretmekten vazgeçin. Yarın sabah patronunuza terfi isteğinizden bahsedin, akşam da eşinize çocuk istediğinizden. Sonra bırakın hayatı akışına ve elinizden geleni yapın. Göreceksiniz etraft a hiç zorluk kalmayacak.

“Hak etmiyorum”
Dünya üzerindeki her kadın içinden mutlaka “Bunu hak etmiyorum, bu kadarı bana biraz fazla” diyordur. Ne zaman vitrinde güzel bir elbise görseniz içiniz gitmesine rağmen, böyle pahalı bir elbiseyi hak etmediğinizi düşünüyorsunuz. Tam arkadaşlarınız süper bir restoranda rezervasyon yapıyor, ama siz son anda bir bahane bulup gitmiyorsunuz, çünkü kendinizi üzerine para harcanacak kadar değerli bulmuyorsunuz. Peki, siz kimin için çalışıyor ve kazanıyorsunuz? Artık biraz da bencil olmayı öğrenmelisiniz. O elbiseyi bir an önce gidip alın ve arkadaşlarınıza sürpriz yapıp, restoranda onlardan önce yerinizi alın. Önce kendinizi değer vermelisiniz ki, başkaları da size değer versin ve saygı duysun...
Sudan bahaneler devrini kapatın!

Büyüdük ve bahanelerimiz de büyüdü! Şehir hayatı, işti, ilişkiydi derken her birine ayrı ayrı bulmak zorunda kaldığımız sebepler de arttı. Haydi, bugünden itibaren bu maraz halimize bir son verelim ve yapılması gerekenlere bir an önce el atalım… Aaa, yoksa “yorgunluk” bahanesi mi duyduk?

"Bizim ailede irsi"
Epeydir kontrol edemediğiniz bir kilonuz var. Su içince bile yarayanlardan olduğunuzu iddia edip durdunuz. Arkadaşlarınız üzerinize biraz fazla geldiğindeyse; zaten anne ve teyzenizin de büyük bir kalçası olduğundan bahsediyor, bunun sizde “irsi” olduğundan dem vuruyorsunuz. Peki siz buna gerçekten inanıyor musunuz? Yalnız kaldığınızda siz de aslında bahane uydurduğunuzu bal gibi biliyorsunuz. Haydi, bu oyuna artık bir son verin ve kilo vermek için bir yerden başlayın. Vücudunuzun sorumlusu sizsiniz unuttunuz mu? Çocukluktan kurtulup, fazla yeme alışkanlığınızı aile genlerine bağlamaya son verin! Artık çok büyük sağlık sorunları yoksa kilo vermek için onlarca yöntem var. Mesela yakındaki fitness salonuna yazılabilir ya da daha radikal bir kararla diyetisyene gidebilirsiniz… Bunun için de çok sıkı bir bahaneniz yoksa tabii…

" Artık genç değilim"
Üniversitede okurken her akşam başka bir mekanda deli gibi eğlenir, oradan çıkınca hızınızı alamayıp bir arkadaş evinde sohbete devam ederdiniz. Yepyeni bir ilişkiye başlamak ya da var olanı keyifl endirmek için yapamayacağınız şey yoktu, sonra size ne oldu? Yaşınız birden 30’ları buldu ve artık hoş şeyler yapmak ve yaşamak için fazlaca yaşlı olduğunuzu düşüyorsunuz. Evet, hiçbir zaman 22’de kalamayacağımızı biliyoruz! Ama her yaşın ayrı bir güzelliği olduğunu da boşa söylememişler değil mi? Üstelik o minik halimizde yaptığımız hataları bir daha yapmayacağız, yanlış yollarda değil, doğru sularda yüzerek hem de! Unutmayın; kalbiniz pır pır ettiğince hala gençsiniz demektir! Öyleyse aylardır ofiste hoşlandığınız yakışıklıyla yarın konuşma vakti geldi demektir…

Onun ailesiyle iyi ilişkiler kurmak iyidir ama bunu isteyerek yaptığınızda...
Evet erkekler, ailelerinin benimsediği kızlarla olmaktan hoşlanırlar. Ancak unutmayın; gerçek bir aşık, ailesinin istemediği bir kızla da birlikte olarak aşkına sahip çıkar! Tabii ki sevgilinizin ya da eşinizin ailesiyle çok iyi anlaşabilirsiniz ama aranızdaki ilişkide bir mesafe olmalı. Hele ki şakalar ve laubalilik konusunda dikkatli olmalısınız. Erkek arkadaşınız, ailesiyle ilgili bir şaka yaptığında bu göze batmayabilir. Ama siz aynı şeyleri söylediğinizde büyük bir çam devirebilirsiniz! İşinizi sağlama alın ve bu şakaları iyisi mi düğünden sonraya bırakın. Ayrıca erkek arkadaşınızdan ya da sevgilinizden ayrıldığınızda “ailenin kızı” olmaya devam edebilirsiniz. Gerçi bu ilk başta güzel gibi görünse de, ileride hayatınızı kısıtlayabilir. Başta da dediğimiz gibi, mesafe iyidir!

Çikolatadan vazgeçmek zorunda değilsin
Bir erkeğin en büyük avantajı; fazla yemek yediğinde karnını içeri çekme ihtiyacı duymaması. Ama biz karnımız çıkmasın diye tüm gün dimdik dolaşabiliriz. Oysa biz nasıl erkeklerdeki göbeği yadırgamıyorsak, onlar da buna takılmıyormuş! Onlar bizi yuvarlak hatlarımız ve bacaklarımızla seviyorlar. Biz karnımızı erittikçe sayılacak kıvama gelen kaburgalarımız için her şeyimizi verecekken, onlar bu görüntü karşısında hiç heyecanlanmıyor. Onlar için kaburgalarımızın anlamı, iç organlarımızı korumak! Bu kadar basit…

Sekste her seferinde değişik pozisyonlar denemen gerekmez
Bazen en iyi seks pozisyonu, misyonerdir. Mumlar yok, kırmızı ışık yok, baştan çıkarıcı oyunlar yok! Bu pozisyon, dürüst ve tutkuludur, partnerinizle aranızdaki sevgi bağını güçlendirir. İlla ki onu mutlu edeceğim diye her seferinde bir “atraksiyon” peşinde koşmayın! Boş verin Kama Sutra masallarını... Oradaki pozisyonları deneyeceğim derken, dengede durmaya odaklanıp, alacağınız zevkten mahrum kalabilirsiniz. Tabii arada eğlence olsun istiyorsanız, o başka. Ayrıca bazı garip hareketler, sevgilinizin sizi hiç de görmekten hoşlanmayacağı görüntüler yaratabilir!

Gerçek sevgili, dantelli iç çamaşırlarına itibar etmez...
Bir erkeği baştan çıkarmak için fırfırlı ve dantelli iç çamaşırları giymek zorunda değilsiniz. Tabii ki hepimiz birer Victoria’s Secret modeli gibi görünmek isteriz... Ama bu mümkün değil! Hiçbirimizin o kadar kusursuz bir vücudu ve bu kadar değişik iç çamaşırlarına ödeyecek tonlarca parası yok! Örneğin “Bir kadın süslü bir iç çamaşırı giymek zorunda kalmadan da sıcak ve çekici olabilir” diyor Bahadır: “Ben sutyenin içinde göğüslerinin nasıl göründüğüne bakarım. Ya da üzerinde bir kazakla nasıl durduklarına... Lütfen onları sıkı korselere ve sutyenlere sıkıştırmayın!” Bizce, arada erkeklerin seslerine kulak verin...

Malum tüylerini titizlikle almak zorunda değilsin
İşte, seni “sen” olduğun için seven bir adamdan beklenen davranış! Bunu yapacaksan onun için değil, kendi bedenin ve sağlığın için yaparsın zaten. O seviyor diye asla, bikini bölgendeki tüyleri, porno filmlerdeki kadınlar gibi gülünç bir şekilde kesmek zorunda değilsin! Ya da tüysüzmüşsün gibi davranmana hiç gerek yok. Almak, almamak ya da istediğin şekilde almak, tamamen senin tercihin olmalı...

Her gün full makyajlı ve muhteşem görünmek zorunda değilsin

“Kız arkadaşım, sanki tonlarca makyaj yapıyor! Kalın eyeliner, koyu allık ve rujlar kullanıyor. Bu, onun yüzünde sevdiğim her şeyi gizliyor” diyor Serkan. Merak etmeyin, tarihte hiçbir adam şimdiye kadar, bir kadının yüzünde yeteri kadar makyaj yok diye şikayetçi olmamıştır. Zaten bir şey söyleyelim mi; erkekler rujlu bir dudağı öpmektense, renksiz ama yumuşacık dudakları tercih eder! Aynı şekilde bir parmak kalınlığında fondöteninizi öpmektense, mis gibi sabun kokan cildinizi tercih eder... Peki ya saçlarınız? Erkekler aslında saçlarınızın düz, kıvırcık ya da dalgalı olmasıyla da ilgilenmiyor. Elleriyle başınızı okşadığında, saçlarınızın ellerinin arasında kaymasını seviyorlar...