Korku ve fobilerinizle yüzleşin

Böcek, sakatlanma, palyaçolar, ölüm... Herkesin korktuğu bir şey var. Ama kişinin yaşamını kendisi için azap verici bir hale getirmeden bu korkularla yüzleşip, tedavi olması gerekiyor.

Korku ve fobilerinizle yüzleşin

Korkmak! Kimse bunu istemiyor. Ama korkuya karşı daha doğru tepki vermeye hazır olmak için bunu iyi anlamayı ve o anda zihninde, bedeninde neler olup bittiğinin farkında olmayı seçebiliyor. “Jean-Paul Sartre, ‘Bütün insanlar korkar. Hepsi! Korkmayan insan, normal değildir’ der” diyen Memorial Wellness’tan Psikoterapist Cem Keçe, tehlikelere karşı çok önemli bir alarm sistemi işlevi gören ve insanı tepki vermeye zorlayan hayati bir mekanizma olan korkuyu bir bilgeye benzetiyor: “Korkuya ihtiyacımız var. Çünkü bu, tehlike ve tehdit anında dikkatli ve uyanık olmayı, dolayısıyla yaşamda kalma şansını artırmayı sağlayan çok özel bir uyarı. Ancak bazen bu koruyucu sistemde aksama ya da bozulmalar ortaya çıkarak korku bir tür alerjik reaksiyona yani fobiye dönüşebiliyor. Uyarıcı ve koruyucu olmak yerine, kişiye zarar verebiliyor.” Gerçeklerden uzak, abartılı ve bilinçdışı bir korku türü olan fobi ise kişinin belirli nesnelerden veya koşullardan kaçmasına, kaçamadığında da şiddetli korku ve heyecan duymasına yol açarak; bütün bedeninin irkilmesine, bir facianın gelmekte olduğu hissinin oluşmasına, kalp çarpıntısına, halsizliğe, terlemeye hatta derin bunalım ve depresyona yol açıyor.

Farklı türleri var
İnsan; çok büyük, denetlenemeyen, aşırı korkulardan ve fobilerden sorumlu değil ama bunlardan sorumlu olmayı ve kontrol etmeyi öğrenmesi gerekiyor. Bir tehlike ya da tehdit karşısında duyulan korku, olağan ve doğal bir durumu ifade ediyor. Öfke, üzüntü, mutluluk ve korkunun, insanın dört temel duygusunu oluşturduğunun altını çizen Psikoterapist Keçe, korku türlerini şu örneklerle açıklıyor: “Korku; doğası gereği herkeste görülen, istemsiz, kaçınılmaz ve gerekli bir heyecan. Örneğin, motosiklet kazalarının ciddi yaralanmalar ve ölümle sonuçlanabilecek durumlara yol açabileceğinden korkmak sağlıklı ve saygı duyulması gereken; Pitbull cinsi köpeklerin zarar vermesinden korkarak ne kadar istese de parklara, bahçelere girememek sıkıntı verici; arabadan korkmak, korna sesi duyduğunda sıçramak ve kalp çarpıntısı yaşamak acı verici; bir yakınının vefatı üzerine başına kötü bir şey gelebileceğini düşünerek kendini eve hapsetmek ise gerçek dışı korkuya örnek oluyor.”

Fobiler hayatı zorlaştırıyor
Bir tür kaygı bozukluğu olan fobi, kişinin belirli bir durum, canlı-cansız varlık veya mekana yönelik hissettiği, ileri düzeyde abartılı ve gerçek dışı korku halini tanımlıyor. Fobik kişi, belirli tehlikeleri olması gerekenden daha fazla tehdit edici algılayarak, bunlardan şiddetle kaçınıyor. Kaçınamadığında ise büyük sıkıntı duyarak, tam bir panik hali yaşıyor. Normal ve fobik korkunun aynı şey olmadığına dikkat çeken Psikoterapist Keçe, “Normal korku; şu an ve şimdiye ait olan, bilinçli, zihinselleşmiş ve denetlenebilen bir korkuyu ifade ediyor. Fobik korku ise yakın geleceğe ait oluyor. Bu nedenle kaygı olarak da adlandırılıyor. Fobi veya fobik korku, bu duruma yol açan nesnelerden ya da durumlardan mümkün olduğunca uzak durmaya çalışarak kendini gösteriyor. ‘Korku dolu bir bekleyiş’ halinin hüküm sürdüğü bu tabloda, kişinin yaşamı söz konusu korku çevresinde düzenleniyor. Tüm gayretlere rağmen korkulan durumla karşı karşıya gelmek kaçınılmaz olursa, büyük bir dehşet ve sıkıntı yaşanıyor. Panikatağa dönüşebilecek kadar yoğun ve çoğu zaman denetlenemeyen bu korku tüm bedene hakim oluyor. Çoğu zaman tehlikeli olmayan durumlara bağlı olan bu korku, hayatı tehlikeye atmasa da yaşam kalitesini düşürüyor” diyor.

İzini bırakıyor
Gerçek bir korku hastalığı olan fobi, kronikleşebiliyor, ciddi sorunlar yaratabiliyor ve yaygınlaşabiliyor. Yaşam doğal yoldan insanları “normal” korkularla karşı karşıya bırakarak, onlarla mücadele ve kontrol etmeyi öğretiyor. Çünkü tecrübeyle elde edilen korkunun bıraktığı iz, olaylardan ders çıkarmayı ve tekrarlayabilecek olaylara dikkatlice meydan okumayı gösteriyor. Ancak bazen deneyimlerden ders çıkarmak yerine buna neden olan eylemlerden kaçınmak da tercih edilebiliyor. Sadece basit bir korku ya da kaçma durumu olarak tanımlanamayacak fobiler, bazen korkuyla yüzleşmede yaşanan duygusal başarısızlıklar da olabiliyor. Insanın en büyük korkularından biri olan zarar verme ve zarar görme nedeniyle, fobik kişiler kendilerini korkutan şeylerden kaçınmak zorunda hissediyor. Bu durumda gerçekten korkulan durumla yüz yüze gelmenin çözüm olmadığını belirten Psikoterapist Keçe, “Böylesi durumlarda çare duygusal başarı elde etmekle mümkün. Bunun için korkunun yavaş yavaş azaltılması yani korkulan durumla kontrollü bir şekilde yüzleşip, kendi kendine yardım etme tekniklerini uygulamak gerekiyor. Böylece beyin duygusal olarak gerçek bir korku olmadığını, durumun abartıldığını anlıyor. Geriye sadece beyni aşırı korkuya karşı duyarsızlaştırmak kalıyor. Ancak tehlikeyle birden ve güçlü bir şekilde karşılaşılınca korku daha çok artıyor. Beyin duygusal olarak tehlikenin her zaman var olduğuna inanıyor” diyor.

Terapi ve ilaçla tedavi edilebiliyor
Fobiler tedavi edilmediği takdirde çok uzun süre devam edebiliyor. Tedavi olmaksızın düzelen fobik kişi sayısı ise bir hayli az oluyor. Bu amaçla bilişsel-davranışçı psikoterapiler ile ilaçlar kullanılıyor. Çoğu zaman ilaç ve psikoterapi birlikte uygulanıyor. Kişinin korktuğu durumun ayrıntılı analizi yapıldıktan sonra bununla git gide artan derecede karşılaşmayı sağlayan “yüzleştirme tekniği” adlı yöntemin en sık kullanılan davranışçı teknik olduğunu belirten Psikoterapist Cem Keçe, şöyle devam ediyor: “Böylece kişinin kaçınma davranışını önlemek ve belli durumlarda ortaya çıkan anksiyeteyi azaltmak amaçlanıyor. Fobik kişinin korkusuyla yüzleşmesinin sağlandığı, başlangıçta sıkıntı ve korku verici olan bu işlem, fobik kişi korkulan ortamda yeteri kadar kalabilirse, alışmayla ve korkunun azalmasıyla sonuçlanıyor. Anksiyete ile başa çıkma tedavisinde ise nefes ve gevşeme egzersizleri, hipnoz, duygusal özgürleşme teknikleri (EFT), göz hareketleriyle duyarsızlaştırma ve yeniden işleme tekniği (EMDR) ile diğer bilişsel davranışçı tekniklerden yararlanılıyor.”

*Memory dergisinden alınmıştır.