Korkuyla randevu

Doğduğumuzda yalnızca düşmekten korkuyoruz. Düşmek dışındaki tüm korkuları sonradan öğreniyoruz. Aslında hiçbir fobi gerçekten bize ait değil! Bu bilimsel gerçeğin bilincinde olan dört kadın, dört farklı teknik yoluyla korkularıyla yüzleşiyor. Nefeslerinizi tutun!

Korkuyla randevu

Röportaj: Ece Üremez
Fotoğraf: Serkan Eldeleklioğlu

ELİF SEYREKBASAN

“UÇAK FOBİM YÜZÜNDEN TÜM PLANLARIMI ERTELİYORDUM”

Korkuyla randevu - Resim : 1

Metin yazarı ve müşteri temsilcisi olarak çalışan 33 yaşındaki Elif Seyrekbasan, ağlaya ağlaya bindiği uçaklarda, korkusuyla uzun bir süre mücadele etmiş. Sonunda regresyon tedavisi sayesinde korkusunu yenebilmiş. “Uçağa bindiğim zamanlarda yol boyunca ağlıyordum. Ne kadar üstüne gitmeye çalışsam da korkumu kendime yakıştıramadığım için içime atıyor, çok fazla kasılıyordum. Bir gün kendimi seyahat planlarını ertelerken, hatta yapılmış planları iptal ederken buldum. Ne yaptığımı sorguladım. Çünkü bunlar kaçış noktalarımdı. Sonra korkumu itiraf etmek zorunda kalıp yıkıldığım bir olay yaşadım. Bir dergide editörlük yapıyordum, röportaj için Antalya’ya gitmem gerekiyordu. Uçağın kalkmasına bir saat kala havaalanından yayın yönetmenimi arayıp ‘Gitmesem olmaz mı?’ diye utana sıkıla sormuştum. ‘Olmaz’ deyip, nedenini sormuştu. Sesim titreyerek; ‘Çok korkuyorum’ demiştim. Böylece ilk kez korkumu sesli bir şekilde dile getirmiştim. O günden sonra terapi almaya başladım. Öncelikle Makbule Uras adında bana çok iyi gelen, şahane bir terapistle çalıştım. Daha sonra, benim planlamadığım harika bir terapi deneyimi daha yaşadım. Hande Akın, ablamın arkadaşıydı ve Konya’ya bir gezi düzenleniyordu. Ablamla gitmeye karar verdik. Fakat ben Hande’nin yaşam koçu olduğunu bilmiyordum. Uçağa bindiğimizde Hande yanıma oturdu. Sanıyorum ablamla organize ettikleri bir durumdu. Tesadüfse de o ne güzel tesadüftür ki uçarken en çok korktuğum anda Hande müdahale etti. Tam o sırada benimle regresyon çalışması yaptı. Regresyon, farklı bir şuur halindeyken (hipnoz değil), bilinçaltındaki kayıtlara ulaştıran bir çalışma. Özellikle 0-5 yaş aralığında farkında olmadan kaydettiğimiz kodlara ulaşıp, öğrendiğimiz yanlış kodları yeniden düzenleme tekniği diyebilirim. Hande buz gibi ellerimi tuttuğu o korku dolu uçuş anında, bana bilincimin derinliklerindeki tüm dosyaları arattı. İlk olarak benim dört yaşımda yaşadığım bir trafik kazası kafamda beliriverdi, hemen ardından da yine o yaşlarda yaşadığım mutfağımızdaki tüpün patlama anı ortaya çıktı. Belki de çocuk zihnimde çok basit bir ev kazası anını, kodlarla inanılmaz bir korku filmine çevirmiştim. Trafik kazası bir yokuşun başında park halinde olan arabamızı hareket ettirmemizle yokuştan geri geri kaymasıyla gerçekleşmişti. Bu geri kayma anında vücudumun aldığı direnme halini, her uçak kalkışında yaşıyor, ardından da evimizde parlayan o tüp benim beynimin içinde yeniden alevleniyor, tehlike sinyalleri çalışıyordu. Hande Akın tüm kodlarımı bir matematik problemini çözer gibi önüme serdi. Kendisinin müthiş dinlendirici sesi, güç veren cümleleri ile uçakta olma halinde aklıma gelen kodları yeniledik, yazdık. Bu sefer ilham verici harika bir hikaye ortaya çıktı. Şimdi, her uçağa bindiğimde o hikayenin içinde oluyor, havalandıkça hafifliyorum. Korkumla savaşıp kendimi yoracağıma onu kabullenip, hatta onunla eğlenip, kendimle dalga geçerek hayata devam ediyorum. Uçağa bineceğim zaman yine korku gelip gırtlağıma oturuyor. Ama ben hayallere dalıyorum. O zaman beni esir alan korku kendiliğinden gidiyor!”

SAİME KOCAGİL AKSÜNER

“KEDİ KORKUSU NEDENİYLE AÇIK HAVANIN KEYFİNİ SÜREMEDİM”

Korkuyla randevu - Resim : 2

32 yaşındaki Saime Kocagil Aksüner, hem psikolog hem de NeuroFormat Trainer olarak çalışıyor. Açık alanlarda geçirdiği tüm zamanları işkenceye çeviren kedi fobisi ile uzun yıllar yaşamak zorunda kaldıktan sonra NeuroFormat tekniği ile bu korkusunu yenmiş ve danışman olarak yüzlerce kişinin yenmesine de yardımcı oluyor.

“Fobim, kediseverler için oldukça saçma ama benim gibiler için hayatı zindan eden kedi korkusuydu! Aslında korkumu ilk kez çocukluğumda keşfettim, sanırım ilkokuldaydım. Ne yazık ki benimle beraber muzır bir arkadaşım da durumu keşfetmişti ve bir gün korktuğumu bile bile omzuma bir yavru kedi koymuştu. Bisikletle eve nasıl kaçtığımı, kaç saat yatağa kapanıp ağladığımı hatırlamıyorum. Korkum o günden sonra iyice pekişti. Bu yüzden hayatım boyunca, özellikle de yazın, açık havada şöyle rahat rahat oturup bir yemek yiyemedim. Ben ve ailem etraftaki kedilere su atıp kaçırmaya çalıştığımız için çevredeki insanlardan sürekli tepki topladık. Oysa ben de çaresizdim, sandalye tepelerinde geziyordum. Öyle ki bacaklarıma değerse çıldıracak hale geliyordum, o yüzden ayaklarım ne olursa olsun hep havadaydı. Bir de bunun yanında, koskoca bir insanın küçücük bir kedi yüzünden insanların içinde çığlık çığlığa bağırması var. Büyük rezillik! Ama bir gün bu rezilliğin gerçek bir çözümü olduğunu gördüm. Sonunda yardım almaya karar vermedim, zorunda kaldım. Yolum bir şekilde ReCrea Academy’de NeuroFormat ofisinde Barış Muslu’yla kesişti. NeuroFormat Trainer olacak ve kendisiyle çalışacaktım. Fakat çalışma konularından biri de fobilerdi ve kedi korkusu olan bir danışmanın bu fobiyi geçirmesi mümkün değildi. Aldığım eğitimin sonunda, Barış Muslu artık benim kedi fobimin de temizlenmesi gerektiğini söyledi. İtiraf etmem gerekirse, NeuroFormat sistemine yüzde 100 inanmama ve güvenmeme rağmen, içten içe, ‘Her korku geçer de benim kedi korkum geçmez’ diye düşünüyordum. Ama bir mucize oldu. Fobimi yenmem yaklaşık yarım saat sürdü. Neuroformat tekniğinde bence en önemli olan, kediyle birebir çalışma yapılmasıydı. Yani hayatım boyunca korktuğum hatta nefret ettiğim o hayvan karşımda duruyordu. Bir ara kurtulmak için acaba Barış Muslu’ya; ‘Geçti, ben artık korkmuyorum’ desem mi diye bile düşündüm. Çalışmaya devam etmek istemeyecek kadar korktum çünkü hayatta en çok kaçtığım şeylerle adım adım yüzleştirildim. Kediye dokundum, bacaklarıma değdi, en sonunda ise gözlerim kapalıyken bulunduğum odada serbestçe gezdi. Bu süreçte hem korkularım tetiklenip tamamen temizlendi hem de kediyle ilgili aklıma gelebilecek tüm korkunç ihtimaller hatırlatıldı. Kedi gözümün önünde, zihnimse bütün bu korkularla meşgulken tam o esnada yapılan tetiklemeler, nörolojik vuruşlar ve telkin cümleleriyle beynin bu korkuyu kabullenmesi ve teslim olması sağlandı. Seansın süresi kişiye ve korku düzeyine göre değişiyor ama ben yarım saatin sonunda kucağımda kediyle fotoğraf çektiriyordum. Artık rahatça açık havada gezebiliyorum, masanın altından, etrafından kediler geçse bile rahat rahat oturabiliyorum, parkta oturduğum bankta kedi gelip kucağıma oturabiliyor. Çığlık atmak yok, kaçmak yok, ayakları havaya kaldırmak yok! Benim için hayat çok daha konforlu diyebilirim. Eşimi ikna edebilsem eve kedi alıp beslemeyi çok istiyorum.”

EZGİ KAYAASLAN

“HAMAM BÖCEĞİ KORKUMDAN EVDE KALAMIYORDUM”

Korkuyla randevu - Resim : 3

Bir reklam ajansında müşteri ilişkileri yöneticisi olarak çalışan 29 yaşındaki Ezgi Kayaaslan, hamam böceği fobisinden dolayı yalnız kalamaz, evinde duramaz hale gelmiş. 10 aydır katıldığı Olay Değiştirme ve Beş Adım teknikleriyle ise korkusunu yendiğini söylüyor.

“Ailemden ayrılıp İstanbul’a taşındığımda ilk kez evde böcek görmüştüm. Akatlar’da yaşıyorum. Etrafta çok fazla park, ağaç, çiçek var ve bu sizinle birlikte yaşamak isteyen canlıları da beraberinde getiriyor. Genel olarak böceklere karşı bir korkum yoktu. Sadece evde gördüğüm ve tanımadığım bu böceği internette araştırınca hamam böceği olduğunu öğrendim. Okuduklarım hijyenik olmayan bir canlıyla karşı karşıya olduğumu gösteriyordu. Sizden binlerce kat küçük bir şey karşısında sırf ona dokunamadığınız için çaresiz kalma duygusu çok garip. Genel olarak canlıları öldürebilen bir yapım olmadığı için çok zorlanıyordum. Evin herhangi bir yerinde ufacık bir böcek bile görsem kim bilir nerelerde gezmiştir düşüncesiyle tüm dolabımı boşaltıp yıkıyordum. Evde duramama isteği ve yalnız kalamama korkusu da cabası... Hala daha yaşadığım semtte hizmet veren tüm ilaçlama şirketleriyle yolda karşılaştığımız zaman selamlaşıyoruz. Belki 10 kere ilaçlama yaptırmışımdır. Sonunda Ebru Demirhan’dan eğitim almaya karar verdim. Yaklaşık 10 aydır devam ediyorum. Genelde eğitimlerde hayatla ilgili o kadar derin ve detaylı sorunlara çözüm bulunuyor ki, haliyle böyle küçük bir sorunu eğitim konusu yapmak başlangıçta hiç aklıma gelmemişti. Sonra düşündüm ve yaşadığım küçük bir sorun olarak görünse de hayatımda büyük bir dert olma yolunda emin adımlarla ilerliyordu. Genelde hayatımızda mevcut sorunun son halkasına odaklanmakla ilgili bir algımız var. Bu her konu için geçerli. Biz bu süreçte esas kaynağı bulmak için iki tane teknik denedik. İlk aşamada; ‘Ben bu kadar hayvan dostuyken neden böceklerden bu kadar korkuyorum?’ sorusuna cevap aradık. Konunun hijyenle alakalı olduğunu bilinçaltımda da teyit ettikten sonra ‘Olay Değiştirme’ dediğimiz teknikle böceklerin pis hayvanlar olduğu kodlamasını bilinçaltımdan sildik. Daha sonra ‘Bağ Kesme’ ve ‘Beş Adım’ gibi seansların yardımıyla ben ve böcekler arasındaki frekans aralığını değiştirdik. Sonunda ise aynı ortamda bulunamayacağımız bir enerji yarattık. Bu gerçekten inanılmazdı. O seansı hala unutamıyorum. Yoğun bir korku, detaylı bir yüzleşme ve arkasından gelen rahatlama duygusu. Ben korkuları yenmenin olayın özünü anlamaktan geçtiğine inanıyorum. O gün o böceklerin doğası gereği zaten olması gereken yerde olduğunu, benim bunu engellemek yerine kendi algımı değiştirip neden benim evimde olduğunu çözmem gerektiğini anladım. Şu an hangi duygum veya bilinçaltımdaki hangi kayıttan dolayı bu evi seçip onlarla yüzleştiğimi biliyorum. O günden sonra evimde böcekle karşılaşmadım ancak bir gün karşılaşırsam kendimle ilgili tekrar eden bir sebebi olduğunu anlar, evi terk etmek yerine öğrendiğim şeyleri uygularım diye düşünüyorum. Kısacası bu durum artık tamamen benim kontrolümde ve korkmak son başvuracağım şey. Bu süreçleri yaşamadan önce kendimi en rahat hissetmem gereken yer olan evim, benim için en son çare gidilecek yerdi. Her şey normale dönünce fark ediyorum ki evime vakit geçirmeyi çok özlemişim!”

BELKIS TUNCAY

“MAKYAJSIZ SOKAĞA ÇIKAMAZ HALE GELMİŞTİM”

Korkuyla randevu - Resim : 4

Yemek blogger’ı ve fotoğrafçısı 41 yaşındaki Belkıs Tuncay, 15 yıldır kötü görünme korkusuyla yaşıyordu. Son altı aydır ise katıldığı kişisel gelişim eğitimleri ve özellikle de Outlook Tekniği ile bu korkusunu yenebildiğini söylüyor.

“Yaşamımı kısıtlayan korkularım vardı. Kurumsal hayatın bana empoze ettiği kılık kıyafet tanımı, her zaman saçımın bakımlı olması, hep şık olma ve topuklu ayakkabı giyme zorunluluğu bunların başında geliyordu. Bir müddet sonra buna bağlı bazı çemberler geliştirdim farkında olmadan. Mesela siyah ile lacivert giymiyor, elime ayağıma aynı renk oje sürüyor, makyajsız sokağa çıkmıyor, hafta sonu dahi topuklu ayakkabı giyiyor, desenli seçimler yapmıyordum. Üstelik zaman geçtikçe bu korkuları sorgulamadan hayatımın bir parçası gibi kabul etmeye başlamıştım. Kendimle ilgili bu durumu ilk fark ettiğimde 20’li yaşlardaydım ve iş hayatım henüz başlamıştı. Açıkçası dışarıdan bakınca zor bir vaka gibi gözükmese de o gün yaptığım bir seçim beni işe gidince mutsuz ettiğinde, bütün günümü huzursuz geçirebiliyordum. Bazen de sadece giyimime uyuyor diye aldığım rahatsız topuklu ayakkabılar tüm gün bana işkence çektirebiliyordu. Tüm bu yaşadıklarım beni oldukça rahatsız ediyordu. Çemberlerin içe doğru artarak beni kısıtladığını, güvenlik alanımın her geçen gün azaldığını hissediyordum fakat korkularımın önüne nasıl geçmem gerektiğini bilmiyordum. Sanırım bunu yenebileceğimi fark etmemiştim. Bir gün yaşamımı daha iyi hale getirmek için adım atmaya karar verdim. O andan itibaren birçok kişisel gelişim eğitimlerine ve spiritüel çalışmalara katıldım. Yolculuğum 15 yıl aralıklı devam etti. Son altı yıldır ise kesintisiz çalışmalar yapıyorum. Banu Kalaycı, Tarık Arıkdal, Wernon Frost, Tony Wiseman, Turgay Sapanlı ve Ayşe Nilgün Arıt ile bireysel ve grup çalışmaları yaptım. Aslında Tarık Arıkdal hocamın bir cümlesi yaşamımı değiştirdi: Basit ve sade yaşa! Birçok farkındalık yaşadım. Korkuların beni kısıtladığını ve yenmem gerektiğini fark ettim. Süreç içinde kendimle oyunlar oynadım. Evde giydiğim eşofman ile pat diye sokağa çıktım. Bir müddet hiç makyaj yapmadım. Cildimin, gözlerimin parlaklığını fark ettim. Sabahları gardırobumdan ilk gözüme ilişeni seçtim. Uydu uymadı bakmadım. Sonrasında yavaş yavaş bunun ötesine geçtim ve baktım ortada şahane bir gerçeklik var. Sonunda geldiğim muhteşem nokta için yaşadığım deneyime şükrettim. Son dönemde özellikle Tony Wiseman öncülüğünde Outlook Tekniği’ni uyguladım. Yaklaşık 20 yıldır var olan bu yöntem, hayatımızda yeteri kadar iyi gitmeyen alan olduğunda ihtiyacımız olan geliştirici yollar sunuyor. Daha aktif, başarılı, enerjik olma olanaklarını gösteriyor. Göremediğimiz seçenekleri keşfetmemize fırsat veriyor. Ben de bu sayede artık özgürüm. Endişe etmiyorum. Gün bana ne hissettirirse oradayım. Varlığımın ve imkanlarımın her bir tanesi için minnettarım.”