Utangaçlık duvarının arkasındaki hayatlar

Çocukluklarından beri başkalarının gözlerini sürekli üzerinde hisseden, her an hata yapacaklarından endişe duyan sosyal fobikler, hayatı adeta sürekli bir sahne korkusu hissederek yaşıyorlar.

Utangaçlık duvarının arkasındaki hayatlar

Neden ben?
“Sosyal fobik kişilerle konuşulduğunda bu durumun genellikle kendilerini bildiklerinden beri var olduğunu söylerler. Çocukken tanımadıkları ortamlara girmekte ve orada kendi başlarına hareket etmekte zorlandıklarını, annelerine yapıştıklarını, ortama alışmalarının uzun sürdüğünü anlatırlar” diyen Prof. Dr. Gökalp sözlerini şöyle sürdürüyor: “Buna davranışsal tutukluk deniyor. Bu özelliğin kalıtımsal bir yönü de var. Ailede gizli ya da açık bir sosyal fobik ya da başka bir anksiyete (kaygı) bozukluğu olan biri olabiliyor. Çocuğun karşılaştığı başkalarının yanında küçük düşürülme, utanç yaratan disiplin uygulamaları gibi travmatik sosyal olaylar da oldukça etkili. Sosyal fobisi olan kişilerin yarıdan fazlasının geçmişinde bu tür travmatik deneyimler bulunuyor.”
İlk belirtiler çocuklukta başlıyor
Çocuklukta yabancılar karşısında ısrarcı ve uzun süren ağlamalar, tanıdığı kişiye yapışma, okula gitmeyi reddetme, öfke nöbetleri, donup kalma, sınav kaygısı, başkalarının yanında örneğin doktorda veya beden eğitimi dersinde soyunup giyinememe, aşırı çekingenlik, grup oyunlarına katılmaktan kaçınma, kekeleme, tırnak yeme, göz teması kuramama, ders başarısında düşüş, sosyal fobinin belirtileri arasında sayılabiliyor. Ergenlik çağı yaklaştıkça karşı cinsle arkadaşlık kurma, tanışma, flört etme çok fazla kaygı yarattığından bir performans meselesine dönüşüyor ve yine bir kısır döngüye yol açıyor. Eğitim performansının düşmesi, partner bulamama, iş bulma ve çalışmayı sürdürmede zorluk hayat kalitesinde önemli eksiklere yol açıyor.Yazı:Formsante
Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nden Psikiyatrist Prof. Dr. Peykan Gökalp, sosyal anksiyete bozukluğunun (sosyal fobi) ilerleyişini şöyle anlatıyor: “Genellikle çocukluk çağında başlayan çekingenlik ve davranışsal tutukluk, ergenlik çağında özellikle karşı cinsle tanışma ve arkadaşlık sürdürmede zorlanma, topluluk karşısına çıkıp konuşma ya da bir gösteri yapmaktan korkma olarak ortaya çıkıyor. Hep başkalarının karşısında hata yapmaktan ve küçük düşmekten korkup, itiraz etmekten, çarşıda pazarlık yapmaktan, arızalı bir malı iade etmekten, yetkili biriyle konuşmaktan çekiniyorlar. Girdikleri bir ortamda oradakilerin kendisinden üstün olup olmadıklarını tartıyorlar. Adeta hep sahnede bir gösteri yapıyorlar ve sanki repliklerini unutup rezil olmaktan korkuyorlar yani hayatın içinde hep bir sahne korkusu yaşıyorlar.”
İzole yaşam başlıyor
Mükemmel olmak zorunda hissetmenin de sosyal fobide çok sık görülen bir özellik olduğunu belirten Prof. Dr. Gökalp, “Kendinde hiçbir hataya izin vermemek yani sıfır tolerans kişiyi çok zorluyor. Başkalarının gözünü üstünde hissediyor, hep izlendiğini düşünüyor. Birçok kişide bu psikolojik belirtilerin yanında terleme, titreme, yüz kızarması, ağız kuruması, nefes darlığı gibi fiziksel kaygı belirtileri de ortaya çıkıyor. Zamanla bunları yaşamamak için kaçınmalar başlıyor” diyor. Ancak yalancı bir rahatlama dengesi oluşturan bu kaçınmalar bireyin iş, okul ve sosyal hayatını olumsuz etkiliyor, hak ettiğinden daha alt düzeyde işlere razı olmasına hatta depresyon başlangıcına bile neden olabiliyor.
Kadınlar fark edilmiyor
“Kadınlarda sosyal fobi erkeklere göre daha sık görülse de üstü kapalı kalabiliyor. Geleneksel topluluklarda kadınlar zaten çoğunlukla yeni ve yabancı ortamlara tek başlarına girmiyor, topluluk karşısında konuşma ve benzeri faaliyetlerde bulunmuyor, yetki sahibi kişilerle tek başına konuşması gerekmiyor. Kaygıları daha çok yakınlarına, özellikle de çocuklarına yönelik yaşanıyor. Başkalarıyla sorun yaşamaktan kaçınıp aşırı uyumlu olarak bilinen bu kadınlar, komşu ya da akrabalarla çelişecek davranışlarda bulunamıyorlar.”