“Bakmayın ürkek göründüğüme, ben komiğim aslında”

Taşrada büyümüş ama tam taşralı değil... Ürkek ve çekingen ama içe kapalı değil.

“Bakmayın ürkek göründüğüme, ben komiğim aslında”


Rahibe Teresa mı olmak istiyorsun?
Evet, ama rahibe olmadan.

Dini inançların nasıl, kuvvetli mi?
Evet kuvvetli. Kime göre kuvvetli bilmiyorum ama bana göre kuvvetli. Zaten kimsenin inancı umurumda değil.

En beğendiğin yönetmenler?
Yavuz Turgul, Nuri Bilge Ceylan, rahmetli Atıf Yılmaz...<Çok uzun yıllardır yalnız yaşamışsın.

Bu yüzden de hep korunaklı olmaya, güvende olmaya önem vermişsin. Hep aklı başında olmuşsun. Bu senin açından bir baskı değil mi? Gerçek kişiliğini yansıtamama baskısı?
Evet. Bu baskıyı hissettim.

Peki rahat olsan... Seni engelleyen ne ki?
Bu pek mümkün olan bir şey değil. Ben, burada ya da televizyon programında, en yakın arkadaşımın yanında olduğum gibi olamam.

Tabi ki en yakın arkadaşınla sırlarını paylaşırsın ama senin kişiliğin eğer komik, sosyal ve eğlenceli bir kişilikse bunu yansıtmanın ne sakıncası olabilir?
Bunu ancak kendimi rahat hissedebileceğim bir televizyon programında gösterebilirim.

Peki, eğlenebiliyor musun?
Dışarıda hayır.

Evde mi eğleniyorsun?

Evde çok güzel eğleniyoruz valla. Hatta karaoke makinesi almaya bile karar verdim. Ben hiç gece hayatı olan biri değilim. Pek çıkmam yani. Alkol kullanmıyorum mesela. Ama bizim eğlence anlayışımızda elinde içki herkes birbirine bakıyor falan ya, o durumu sevmiyorum işte. Kaç kişiyi rahat dans ederken görebiliyorsun? Ama ben, insanların tanımadığı bir yerde gelen bir müzikle sokağın ortasında bile dans edebilirim, gel de burada yap hadi! Sokağın ortasında müziği duyduğunda birden dans etmekle fena halde içe kapanmak arasında bir yer olmalı diye düşünüyorum. Çelişki biraz da öğretmen çocuğu olmamla alakalı... Hep örnek bir öğrenci, bir rol model oldum. Hata yapma lüksüm yok gibiydi.

Yemek yapmayı biliyor musun?
Biliyorum. Çok güzel yemek yaparım. Birçok yemeği bilirim yani.

Önümüzdeki dönemde ne türden projelerin var?

Şu an okuduğum bazı senaryolar var. Ama düzgün senaryo çok az çıkıyor bizim ülkemizde. Genelde birbirine benziyor veya yurt dışı formatlarından esinlenilmiş filmler oluyor. Şu an beni açıkçası heyecanlandıran bir şey yok.

Sadece içine sinen bir projede mi çalışırsın?

Evet, hep öyle çalışırım.
Kendini nerede konumlandırıyorsun?
Sunuculukta daha tecrübeliyim. 12 yıldır yapıyorum. 7 yıldır da oyuncuyum. Oyunculukta öğrencilik bitmez. Her gün bir şeyler öğreniyorsun. O yüzden oyunculukta yetiştim demek imkansız.

Nasıl oyuncu oldun? Bir hikayesi var mı?

Oyunculuk, hayatın bana bir hediyesi. Benim karar verdiğim, planladığım bir şey değildi. Tamamen gelen teklifler doğrultusunda oldu.

Sen bu işi yaparsın diye mi teklif ettiler?

Ayşenur Yazıcı bir roman yazmış, ‘Bedriye’ adında. Anneannesinin hayatı... Bunun bir sinema filmi ya da dizi film olması için yapımcılarla görüşmüş. Ama her görüştüğüne benden söz etmiş. Sonra yapımcılar beni aradı. İlk önce “Ben yapamam” dedim. Sonra “Olabilir” dedim. Şahika Tekand’dan oyunculuk dersleri almaya başladım. Sonra yapıp yapamayacağımı zaten kamera önünde verilen metinlerde o çalışmalar sonucu görebiliyorsun. Oyunculuk böyle başladı.

Kendine oyuncu diyor musun?
Oyuncu oldum diyemiyorum hala. Oyunculuk yapmaya açık biriyim.

Nasıl buluyorsun peki kendini? İyi bir oyuncu olarak mı görüyorsun?

Benim tek derdim şu: Okuduğum senaryonun bana hissettirdiğini ben hissettirebiliyor muyum? Buna bakıyorum.

Sen aslında habercilikle, haber sunarak başladın... Yeniden habercilik düşünüyor musun?
Benim yaptığım haber spikerliğiydi. Düz, hiçbir şey katmadan, katamadan yaptığım bir işti. Bundan sonra kendimden bir şey katabileceğim tarzda bir haber programı yapabilirim. Yeniden haber spikerliğine dönmem. Daha benim gözümle, daha benim yorumumla, vücut dilimi, yorumlarımı katabileceğim, kendim olabileceğim bir program olabilir ileride. Bu arada televizyona da program yapıyorsun. ‘Bi Dünya Tasarım’ diye bir program yapıyorum TRT Türk için. Yeni sezonda devam edecek.

Şöyle baba bir yönetmenden filminde oynaman için teklif gelse?

Hemen kabul ederim...

Nasıl birisin sen? Çekingen, ürkek, atak, tuttuğunu koparan? Hangisi?

Kesinlikle atak değilim. Çekingenim.

Çekingenlik olumsuz etkilemiyor mu mesleğini?
Genelde olumsuz etkileri oluyor. Çünkü bizim meslekte talep etmek gerekiyor sanırım. Ama benim ödüm patlıyor talep etmekten.

Hani şu ‘yakalanma’ olayı var ya... Seni de yakalıyorlar mı?
Arkadaşlarımla otururken masada karşı cinsten biri varsa, mutlaka aşk yaşıyoruz... Böyle şeyler oluyor... O an sıkıcı olabiliyor, “Ben bir kahve içemeyecek miyim arkadaşımla?” diyorum ama ertesi gün unutuyorum.

Sizin ortamınızda bir kadının kendini daha korunaklı hissetmesi için ve mesleğinde daha başarılı olması için sevgilisinin olması mı daha avantajlı bir şey, yoksa olmaması mı?
Sevgilisine bağlı diyeceğim ben buna. Yani size bir şey de katabilir, aşağıya da çekebilir. Bilemiyorum ki. Hastalıklı bir ilişki de olabilir, sizi engelleyebilir de. Ama çok besleyebilir de.

Türk sinemasında oyuncu olarak kimleri beğeniyorsun?
Haluk Bilginer... Şener Şen... Çok var...

Döne döne seyrettiğin filmler var mı?

‘Esaretin Bedeli’ni çok severim. 15 kez izlemişimdir herhalde. Çok başka bir film... ‘Hayat Güzeldir’ gibi filmleri de tekrar tekrar izlerim.

Müzik ne dinlersin?

Her çeşit müziği dinliyorum desem... Şu sıralar Lübnanlı bir opera sanatçısıyla tanıştım, gerçekten inanılmazdı sesi. Albümünü imzaladı bana. Dinleyince müziğin ne kadar evrensel olduğunu anlıyorsun. Ayrıca Edith Piaf çok severim. Amerikan film müziklerini çok severim. Frank Sinatra severim. Romantik bir tipim, genelde seçimlerim o yönde.

Kemal Kılıçdaroğlu’nu beğeniyor musun?
Henüz icraata geçmediği için beğenme gibi bir durum yok ama insan olarak seviyorum, içim ısındı. Yani bana inanılmaz bir huzur ve güven veriyor duruşu, hali, tavrı. Ama ne yapıp ne yapmayacak bilmiyorum. Göreceğiz beraber, ondan sonra ancak beğeniyorum diyebilirim.

Nerelisin?
Bursa Armutlu’da büyüdüm. Ama liseyi okumak için Bursa merkeze taşındık, benim eğitimim için. Sonra ben Eskişehir’e gittim üniversiteye. Sonra da İstanbul.

Taşralısın yani?
Evet. Taşralıyım.

Taşra ile büyük şehir arasında çok büyük fark görüyor musun? Seni şaşırtıyor mu?
Çocukluğumdan beri İstanbul’a gelip gittik. İstanbul’dan gelen arkadaşlarımızla yazları beraber geçirdik. Yani birden bire tanışmadım İstanbul’la. Ama köyde büyümüş olmak, benim için çok büyük bir şanstır. Her bitkiyi görüp tanıdım, her hayvanı tanıdım.

Kendini neye adarsın?
Çocuklara... Benim en büyük tutkum, hayatta en çok sevdiğim şey çocuklar. Çocuklar için çalışmak istiyorum. Bütün hayatımı bir süreden sonra onlara adamak istiyorum.

Geçimini nasıl sağlıyorsun?

Sunuculuk her zaman yaptığım bir iş... Belli bir gelirim var. Bir de daha önceden yaptığım yatırımlar var. Planlayarak ve küçük yaşarım. Yani öyle çok lükse düşkün biri değilim. Tutumluyum. Çok gururluyum çünkü. Birinden para istemek falan... ‘İstemek’ var ya işin içinde, işte o yüzden alacaklarımı bile isteyemeyen biriyim.

Anti-depresan kullanıyor musun?
Hayır.

Hiç kullandın mı?
Kullandım. Yani o furyaya kapılan metropol insanlarından oldum bir dönem.

Ne zaman kullandın? Ontolojik sorgulamalar nedeniyle mi kullandın? “Tanrım! Nereden geliyorum, nereye gidiyorum?” türü buhranlar nedeniyle mi?

Öyle şeylerin cevabını başka şeylerde arıyorum.

Neydi seni depresif kılan?
Açıkçası tam dönemi hatırlamıyorum ama her şeyin çok kötü gittiği bir dönemdi. Ben başkalarıyla kavga edemeyen, hesap soramayan bir tipim. O yüzden yan etkisi olmayan bir antidepresan kullandım.

Diyelim ki bugün kimseyle konuşmak istemiyorsun; telefonunu kapatıp kaçar mısın?
Öyle bir lüksüm yok. Şöyle bir şey yaptım: İkinci bir numara aldım. Akşam kapatıyorum onu, ikinci numaram sadece çok yakın birkaç arkadaşımda ve ailemde var. Sadece o açık oluyor mesela. O kadarını yapabildim yani.
Duygusal mısın peki?
Fena halde duygusalım. O yüzden genelde hayal kırıklığına uğruyorum.

Sen galiba “beni yanlış tanımasınlar” meselesine fazla kendini kaptırmışsın...
Evet... Bu durum hayatı benim için zorlaştırıyor zaten.

Çekingenim diyorsun ama Twitter’da bayağı atak görünüyorsun?
Yok, o kadar da değilim. Aslında çok şey yazmak istiyorum ama yazamıyorum.

Ama bunun işaretlerini veriyorsun.
Sadece işaretini verebiliyorum. Aslında çok özeniyorum sana, yazdığın şeylere. Siz normal hayatta da yazıyorsunuz ya zaten, yazarsınız ya, o sizin özgürlüğünüz... Bizim öyle bir özgürlüğümüz yok gibi.

Yazıyla aran nasıl? Yazı yazıyor musun?

Evet. Kendi kendime yazıyorum.

Disiplinli bir insan mısın?

İşimde evet. Ama özel hayatımda değilim.

Arkadaş çevren sanat camiasından mı?
Onlar da var ama daha çok alakasız sektörlerden arkadaşlarım var.

Sanat camiasından insanlar birbirleriyle yakın olamıyorlar galiba?

Öyle bir genelleme de yapmak istemem. Aslında çok sevdiğim arkadaşlarım da var, ama galiba özel hayatımızda psikolojik olarak biraz geri durmak istiyoruz. Başka hayatların içinde olmak istiyoruz. Çünkü bir araya gelince sektörü, piyasayı falan konuşuyoruz. Rahatlamak için geri duruyoruz. Yoksa sevdiğim çok arkadaşım var. Doğa Rutkay’ı çok severim, Özge Özberk’i çok severim... Sevdiğim çok arkadaşım var ama sürekli bir araya gelemiyoruz.

Nasıl bir gelecek öngörüyorsun kendine?

Çok iyi sinema filmlerim olsun istiyorum açıkçası. Sinema çok büyüleyici bir sanat. Çok kalıcı. Yani 50 yıl sonra da takdir edilen bir şeyde olmak istiyorum. ‘Romantik Komedi’de oynadın en son.

İçine sinen bir film miydi?
Çok eğlenceliydi evet. Kadrosu da güzeldi. Cesur bir filmdi.

Zamanını nasıl geçiriyorsun?
Kitap okuyorum çok. Popüler kitapları da çok okurum ama kendim bir kitapçıya girip arayıp, çok alakasız şeyleri bulduğum da oluyor. Ara ara merak sardığım şeyler de oluyor. Şimdi tasarımla ilgili kitaplar alıp okuyabiliyorum, mesela mimari ile ilgili şeyler okuyorum. Çok seyahat ediyorum.

Sen özel hayatı ile gündeme gelen bir isim değilsin galiba...
Çok öyle değilim.