Bana iftira atıldıkça...

Ali Sunal… Çok konuşuldu Gökçe Bahadır’la ayrılığı.

Bana iftira atıldıkça...

İnanır mısın, ben olan bitene hayret ettim ve yaşadığım hayattan bir süreliğine tiksindim. Bir ayrılık açıklaması yapıyorum, diyorum ki; “3.5-4 sene geçirmişiz. Bu dört senede paylaştığım her şey için ona çok teşekkür ederim.” Peki değerli arkadaşlar o teşekkürü nasıl algılıyorlar?
Ben bir yerde yakalanmışım, Gökçe beni birileriyle basmış, ama sesini çıkarmayacağına söz vermiş ben de o yüzden ona basın aracılığıyla teşekkür ediyormuşum. Yuh artık! Basit teşekkürün altında bile büyük maceralar aranıldığı bir zamanda yaşıyoruz. Çok fena. Bir insan, bir insana yaşattığı güzel şeyler için teşekkür edemez mi? Ayrıca ihanet, çok ağır itham. Öyle bir şey olmadı. Bir de akıl var mantık var, bu kadar canı yanan bir kadın, boşanma dilekçesine bunu koymaz mı? Muhakkak koyar. Hakime der ki; “Beni aldattı!” Ha gerçi buna da bir kulp buluyorlar, böyle demesin diye ben ona ev almışım. Delirmişler! Ama işte sen bu ayrılığın sebebini adam gibi açıklamadığın sürece hep bu tür suçlamalar bitmeyecek… İyi de mecbur muyum özel hayatımın detaylarını anlatmaya? Niye ya! Cevap verdiğin sürece de iş ucuzluyor. Konuştuğun sürece, seni daha çok konuşturmak için uğraşıyorlar. Bir anda kendini reality şovlara konuk olan insan konumunda buluyorsun. Ben istemiyorum, ben sadece işimi yapmak istiyorum. Geri kalanın da kimseyi ilgilendirmediğini düşünüyorum. Bir de reytingleri düştü ondan ayrıldılar dediler…

Ezo benim yaşama sebebim

Sen nasıl kadınlara tahammül edemezsin?
Kendi gibi olmayan kadınlara…

Ne kadar iyi bir aşıksın?
Tecrübe etmek lazım, ben anlatamam, sahada kendimi gösteririm!

Hayatta en önem verdiğin şey?

Kız kardeşim Ezo.

Çok mu düşkünsün?
Tabii, o benim yaşama sebebim. Babamla ilgili o travmadan sonra yaşamaya devam ediyorsam, Ezo sayesinde…Senin de kaderin bu değil mi, herkes seni babanla kıyaslıyor! Evet. “Bakalım bu ne yapacak?”, “Yerine geçebilecek mi?”
İnsanlara böyle bir talebimin olmadığını anlatmak zor. Babam padişah değildi ki yerine geçeyim. Gördün mü bak başka bir alan seçseydin, bu kıyaslamalar olmayacaktı…
Ama o zaman da bu iş içimde ukde kalacaktı. Ben oyunculuğa aşığım, başka bir iş yapmam mümkün değil.

Kasmıyorum artık kendimi Kemal Sunal’ın oğlu olmak, oyunculuğa başlarken avantaj. Çünkü sen daha hiçbir şey yapmadın bir markasın, soyadından, ailenden babandan dolayı. Kimse seni normal, genç oyuncu gibi başlatmıyor, başka bir yerden başlatıyor. Seni ‘pr’ olarak da kullanıyor. Ama başta avantaj olan ismin sonra ciddi engel. Devamlı “Onun gibi olacak mı?”, “Bakalım hata yapacak mı?”, “Ali Sunal iyi oyuncu ama asla babası gibi değil!” Değilim tabii. Daha yetenekli olsam, daha başarılı olsam, insanlar beni daha çok sevseler de, ben babam değilim. Bunu anlatmaktan sıkıldım. Zaten vazgeçtim. Saldım. Kasmıyorum kendimi. Kim ne düşünürse düşünsün…

Onu zorlamışlar mıydı?
Yok, kendisi istedi. Teklif de ettik, ‘arabayla gidelim’ diye. Kader işte, yapacak bir şey yok.

Annenin hayatındaki yeri ne?
Annem canım benim. Babamdan sonra, bize kol kanat geren, sadece bizim için yaşayan müthiş kadın. Şu anda, üçümüz aynı sitede oturuyoruz. Babam öldüğünde aynı evde yaşıyorduk, bende uyku problemi başladı. Ve sürekli kız kardeşimle, annemi geceleri yokluyordum, ‘Acaba nefes alıyorlar mı?’ diye. Sonunda bunun bir manyaklık olduğunu anladım ve evden ayrıldım, kendi başıma yaşamaya başladım.

Davayı açan karşı taraf mı?
Evet.

O mu senden ayrılmak istedi yani?
Evet ama konuştuk ve kararı birlikte aldık.

Yani aslında neden ayrıldığınızı sen de bilmiyorsun öyle mi?
Olur mu öyle şey? Tabii ki biliyorum sebeplerini. Bana kalsa, aşılacak şeylerdi. Ama bu, benim fikrim, sonuçta iki kişi yaşıyor ilişkiyi. Ben gerçekten severek evlendim. Bu kadar ciddi bir karar vermişken, 5-6 ayda bundan vazgeçmem. Bir şeye yemin ettiysem, baş koyduysam, iyi olsun, güzel olsun, düzgün olsun diye uğraşırım, onun için savaşırım. Ama bu sefer savaşma fırsatın olmadı… Evet. Zaten 23 Şubat’ta boşandık. Bitmiş gitmiş bir şeyden söz ediyoruz.

İnsan, 3.5 yıl birlikte olduğu bir kadınla evlendikten altı ay sonra neden ayrılır?
Hemen söyleyeyim: Karısını dövüyorsa, aldatıyorsa, içip içip eve gelmiyorsa… Ayrılırsın tabii… İnsan otomatikman böyle düşünüyor, değil mi? Ama değil işte! Bazen oluyor, ayrılıyorsun.

Sorun o 3.5 yılda mı, altı ayda mı?
Valla anlamaya bile vakit olmadı. Karar bir anda verildi.

Tam nasıl olmuştu?
Uçak hareket ediyordu, tekerlekleri üstündeydi ve bir anda babam yana düştü. Bu kadar hızlı, bu kadar basit. Ben görüp, acı bir çığlık attım. Uçak durdu, indik…

Uçak korkusu vardı değil mi?

Evet.

Baba-oğul ilişkiniz nasıldı?
Babam ağır bir adamdı. Aynı zamanda komik ve fırlama. Her sabah, ‘Türküm, doğruyum, çalışkanım’ı okuyan, selamını verip, kahvaltı sofrasına öyle oturan biri. Böyle de deli. Baba-oğul gerçekten çok yakındık. Ben geceleri arkadaşlarımla çıkıp, babamı özlediğim için apar topar eve döndüğümü bilirim. Amerika’ya okumaya gittim, çok da keyifliydim ama nedense dört ay sonra döndüm, sebebi de yoktu, bir şey beni buraya döndürdü. İyi ki yapmışım. Altı ay sonra vefat etti…

Baban ölürken yanındaydın…
Evet. Hala geceleri yataktan o anı yaşayarak fırlıyorum. O yüzden de uyumayı sevmiyorum. Ama benim yanımda vefat etmesinin şöyle de bir tarafı var, hiçbir soru işareti yok kafamda. En azından annemin ve kardeşimin “Ya nasıl oldu, niye oldu, keşke şöyle olsaydı” diyeceği bir durum yok, ben oradaydım zaten.

Ya bir de o var. Ne acımasız değil mi?
Bu sene başlayan birçok dizi sona erdi. Çünkü geçen seneden gün birincileri belliydi, iddialı diziler başladı ama onların önüne geçemediler. Gökçe bir diziye başladı, dizi kalktı, olabilir, ben başladım, benimki de kalktı. Ama ben ‘5’er Beşer’ diye bir iş yaptım, ciddi anlamda sevildi, şimdi yeni kanalına geçiyor. Gökçe de, ‘Dedemin İnsanları’nı çekti. Pardon ama biz nerede başarısızız?

O zaman yani ateş olmayan yerden duman çıkıyor, öyle mi? En azından söyledikleri sebepler değil. Birtakım sebepler var ama uyuşmazlık, anlaşmazlık, evliliği yürütememe gibi son derece normal sebepler. Bunun dışında serserilik, çapkınlık, ‘Dizi tutmadı bunalıma girdiler, ayrıldılar’ gibi şeyler yok. En azından benim bildiğim kadarıyla yok.

Bir de Utku var. “Sebep o” dendi? Sen onunla arkadaşsın da bunu saklama gereği mi hissediyorsun?
Olur mu öyle şey? Niye saklayayım? Ben Utku’yu tanıyorum, çok da severim, programına da gittim. O da çıkmış aslanlar gibi konuşmuş. Çok güzel açıklamalar yapmış.

Tuzla’da basılma! Bunlar da mı uydurma?
Tuzla’da bir ev var, Kemal Sunal Sokak’ta. Babamın en huzur bulduğu, en rahat ettiği ev. Dokuz tane köpeğimiz, taklacı güvercinlerimiz, bize her sene bal veren arılarımız, hindilerimiz, tavuklarımız, horozlarımız ve sebzelerimizle Sunal ailesi olarak bir dünya kurduk kendimize. Gayet de keyifliyiz.

Niye böyle bilmece gibi konuşuyorsun… Siz hiç birlikte yaşamadınız mı?
Hayır, doğru dürüst bir şey yaşayamadan, ayrıldık. Ama en azından bunu ortalığı yakıp yıkmadan hallettik. Bazı kötü niyetliler de, ‘Ayrıldılarsa, mutlaka kötü bir şey yaşanmıştır’ gibi göstermeye çalıştı. Ben kendi adıma Gökçe’ye kötü bir şey yaşatmadım, yaşamadım da. “Aldatmıştır!” dediler. Haliyle bu iftiralar üzdü beni. Bu işleri, bu kadar pis noktalara da götürmemek lazım. Tamam merak ediyorlar ama ayıp da ediyorlar.

3.5 yıl birliktelikten sonra, ciddi olduğunu göstermek için mi evlendin? Yok ya, ben severek evlendim. İnsan, boşanmayı düşünerek evlenir mi? Eeeee?

Bilmiyorum. Gelme üstüme. Boşanma sürecindeki ‘davalı’ benim.

Annesinin “Kızımı Allah kurtardı!” dediği doğru mu?
Bilmiyorum. Doğru ya da değil insan üzülüyor. Ama büyüğümdür, saygı duyarım. Karım dediğim insanın annesi. Dönüp hiçbir şey demem.

Ali eğri oturup, doğru konuşalım: İnsan 3.5 sene birlikte olduğu, ölüp bittiği adamdan dört ayda neden kaçar?

Ya cimri olduğunu anlar, arkasına bakmadan kaçar gider ya gay olduğunu fark eder, yol yakınken döner…

Hangisi?
(Büyük bir kahkaha atıyor!) Tövbe, tövbe! İkisini de çevreye sorabilirsin! Ben anlatmayayım. Yürütemedik, anlaşamadık. Bunun dışındaki iftiralarla artık mahkemede hesaplaşmaya karar verdim. Şimdiye kadar sustum, efendilik ettim, soyadıma yakışanı yaptım ama bugünden sonra yeter…

Ne yani sevgi mi bitti? Artık seni sevmiyor mu? Açıklaması bu mu?
Sanmıyorum ama karşı taraftır bir şey söyleyemem… Senin o boşanma sürecinde basına verdiğin yanıtların hepsi kibar ve hoştu. Ama kırılgan bir tarafı da vardı sanki…

O zaman neden işletme okuyorsun?
Ya işte, o da Türkiye’nin çarpıklığı! Liseye gidiyorduk, kredili sistem çıktı, bölüm seçmek gerekti, en ortalaması, en geneli ve bizim dönemin en moda bölümü işletmeydi.

Bu kadar büyük bir oyuncunun oğlunun, oyuncu olmaya kalkışması sence hata değil mi? Onu aşabilmen mümkün mü? Onu kim aşabilir ki? Her oğul, babayı geçmek zorunda mıdır?

Hedef bu mu olmalı? Bana da bir sürü şey söylediler: “Hata ediyorsun!”, “Hiçbir zaman onun gibi olamayacaksın!”, “Niye uğraşıyorsun?” Benim onu aşmak gibi bir derdim yok ki. O en üst noktada evet, ben de başka bir noktada olayım. Doğru da Kemal Sunal tüm Türkiye’nin kalbini kazanmış biri, o seviyede sevilen kaç kişi var ki bu ülkede… ‘Babamın yerine geçeceğim, onun yerini alacağım’ psikolojisiyle başlasaydım haklısın, tamamen başarısız olurdum. Ama benim öyle bir niyetim hiç olmadı. Bir Kemal Sunal var, muhteşem, hepimizin idolü, hepimizin defalarca seyredip ders çıkarması gereken bir oyuncu, bir de ben varım, Ali diye bir adam. Ben de kendi çapımda oyunculuk yapıyorum. Beni onun kadar sevmesinler, onun ulaştığı mertebeye ulaşmayayım ama bıraksınlar, ben de elimden geleni yapayım…

Orada kimseyle basılmadın öyle mi?
Mümkün mü böyle bir şey? Tuzla’daki evimizde Kenan Bey var. Oradaki yardımcımız, bekçimiz. Sağ olsun bütün o hayvanlara o bakar, sebzelerimizi o eker, ağaçlarımızı o sular. Bana iftira atıldıkça Kenan Bey krize girdi. Kendini sorumlu hissetmiş olmalı ki, insanlara “Vallahi böyle bir şey olmadı, olsa ben buradayım” demekten bunalıma girdi. Onu da kızdırdılar anlayacağın…

Şimdi Gökçe ile karşılaştığınızda konuşmuyor musunuz?
Hiç karşılaşmadık.

Hala seviyor musun onu?
Bunu sorma…

Yoksa o kendine başka bir sevgili yapmış olmasın!
Herkes mutlu olsun.

Oyunculuk ne alaka?

Evde bir yemek pişer, evdeki bütün insanlar öyle kokar ya, o hesap. Bizim evde de bir idol vardı. Hem Kemal Sunal hem babam Kemal. İkisi de muhteşem insanlar. Senin örneğin o. Ne iş yapıyor?
Oyuncu. Oğlunun başka bir hayalinin olması mümkün mü? Yok değil…