"Başka bir boyuttayım"

Çağla Şıkel Altuğ ile çok özel bir röportaj...


Ekranlara bomba gibi dönen Çağla Şikel Altuğ, mutlu bir ilişki, ideal anne profili ve başarılı bir kariyerle tekrar karşımızda! İyi bir ressamın o şahane manzara tablosunda baş kahraman… Siyah ve beyazın tüm asaleti de üzerinde!

Ekranlara iki programla birlikte bomba gibi döndün. Evde çocuklar, diğer yanda iş hayatı... Nasıl bir karmaşa içindesin şu anda?

Ekrana bir döndüm pir döndüm gibi oldu. Şu anda haftanın dört günü, çok ciddi, çok yoğun bir tempoda çalışıyoruz. Bir de ‘Bugün Ne Giysem?’in yanında ‘En Büyük Show’ programı var. Yedi gün televizyona program yapıyoruz aslında öyle görünüyor. Kostüm provaları, dans provaları, dış çekim provaları var. Bayağı bir yorucu tempo içindeyiz. Ben çalışmayı seven biri olarak tabii ki mutluyum bu durumdan.

Nasıl yetişiyorsun her yere? Bu enerjiyi nereden buluyorsun? Bir şeyler eksik kalıyor hissi yaşamıyor musun?

Bana ‘Bir çocuk hiç çocuk, iki çocuk çok çocuk’ diyorlardı. Hakikaten birini yedir, birini uyut, sonra diğerini yedir zor oluyor. Bir de Kuzey Uzay’la ilgilenmemi pek kabullenmiyor, hoşlanmıyor. Arıza çıkarmıyor ama o kadar cool ki, onunla ilgilenmemden mutsuz olduğunu anlıyorum. O dengeyi kurmakta biraz zorlanıyoruz ama bunun için çabalıyoruz. Bir yanda da kocam var. Tabii ki birbirimize çok vakit kalmıyor, önceliğimiz çocuklar oluyor.

Kendini şu anda nasıl hissediyorsun?
Çok yorgunum ama çok mutluyum. Birçok insan gibi ben de çalışarak besleniyorum. Ben ne kadar çok çalışırsam, işimde başarılı olursam, sevincim ve mutluluğum da o kadar aileme yansıyor. Şu anda en keyifli zamanlarımızdayız aslında.

Yer aldığın programlar... Yapmak istediğin işler mi bunlar gerçekten?
Yaptığım işler beni mutlu ediyor. Örneğin, En Büyük Show için dün bir çekim yaptık, hakikaten o programı sunduğum için kendimle gurur duydum. Bu programın bir parçası olduğum için kendimi çok şanslı hissettim. Gerçekten müthiş bir prodüksiyon. İnanılmaz bir ekip çalışıyor. İzlenmemiş, görülmemiş şeyler var. Yurt dışındaki insanların belki izlediği ama bizim pek de şahit olmadığımız şovlar izliyoruz. Ben yurt dışındaki şovları da izledim ama böyle şovlar gerçekten görmedim.

Sabahları kalkıp aynaya baktığında neler hissediyorsun?
Hiç iyi şeyler hissetmiyorum. Makyaja ihtiyacım olduğunu hissediyorum. Neyse ki bazen kurtarıyor; ama bazen de kurtarmıyor. Ekran önündeki izleyiciler hiç kusura bakmasın, durumum malum. İki çocukla, hala süt veren bir anne olarak hakikaten bazen kötü görünebilirim ama yapacak bir şey yok.

İnanılmaz kilo vermişsin...
Şu an hiç istemediğim bir kilodayım. Sağlıksız göründüğümü düşünüyorum. 58.5 kiloyum, idealim 64 kilo. Çünkü boyum 1.82. Kemiklerim çıktı, bacaklarım iyice inceldi, bu durumdan çok rahatsızım. Ama kontrolümde olmayan bir kilo verme durumu bu. Hamileliğimde 20-25 kilo almış olsaydım, hala o kiloları vermekle uğraşıyor olabilirdim. Ama ilkinde 6.5 kilo almıştım, ikincisinde 12 kilo aldım. Şu an kilo almaya çalışmıyorum çünkü kilo alabilmem için ciddi anlamda yemek tüketmem gerekiyor. Aslında etrafımdakiler de görüyor çok yemek yiyorum ama inanılmaz bir enerji de harcıyorum.

Spora vakit ayırabiliyor musun?
Spora haftada bir gidebiliyorum. O da her zaman olamıyor. Yeni yeni başlayabildim. Cycling yapıyorum. Ter atmak çok iyi geliyor ama fazla ter atarsam da zayıflıyorum. O bisiklete bindiğim an yaşadığım haz bambaşka ama işte biraz zor oluyor şu ara. Bir düzen oturtmaya çalışıyorum fakat bilemiyorum; kocamla bir konsere mi, yemeğe mi gitsem, çocuklarla mı ilgilensem, yoksa spora mı gitsem?

Bu kadar yorgunluk arasında ‘Bugün Ne Giysem?’e evet dedirten nokta ne oldu peki?
Evet dememin sebebi tamamen eski ekibimin işi olması. Çok uzun yıllardır çalıştığım iç yapımlar ekibiyle çalışmak çok keyifli. Caner Erdem ve Haluk Şirin’e çok güveniyorum. Onlarla çalışınca tekrar evime dönmüşüm gibi oldu. En Büyük Show diye bir program da olacak dediklerinde ‘olur’ dedim ama çat diye yayına gireceğimizi, bu kadar çabuk olacağını düşünmemiştim. İkisi bir anda gümbür gümbür girdik yeni sezona.

Bugün Ne Giysem’de muhalif bir tavır içindesin gibi görünüyor... Bir çeşit strateji mi bu?

Hayır, aslında en saf duygularımla, dürüstçe söylemeye çalışıyorum ki, katılanlara bir faydamız olsun. Ben belli bir kesim tarafından beğeniliyorsam, gerçi bir kesim de hoşlanmıyor, tarzımı çok allı pullu buluyor ama yine de bu kadar yıldır modanın içinde bir insan olduğum göz önüne alınırsa, kıyafetle ilgili makyajla ilgili vücudu düzgün gösterebilecek şeyleri onlara önerebiliyorum. Çünkü ben modellik yaptım, tasarımcılarla çalıştım ve yıllardır on binlerce kıyafet giydim... Benim bu tecrübelerimden faydalanmak isteyenlerle, kendi bilgilerimi orada paylaşıyorum.

İki çocuğun ardından, kariyerinde nasıl bir noktada olduğunu düşünüyorsun?
Hiç olmadığım kadar iyi bir noktada olduğumu düşünüyorum; çünkü televizyon izleyicilerinin gözünde ‘evet iki çocuğu yaptı ama evine kapanmadı, hala çalışabiliyor’ durumu var. Bu onlara büyük cesaret veriyor ve büyük takdir gören bir durum. Ben evde oturup iki çocuğuma da bakabilirdim ama o ben değilim. Ben çalışarak yorularak beslenen bir insanım. Bu da birçok anneye örnek oluyor. Sevgili Gülben Ergen’den sonra kadınların örnek aldıkları ikinci anne olmak benim için müthiş bir şey. Çünkü bu benim hayatım, benim tercihlerim. Kimseye örnek olmak için ekstra çaba göstermeden böyle bir durum yaratabiliyorsam ne mutlu bana.

Uzay’dan sonra hayatında puzzle’ın eksik parçasının tamamlandığını hissettin mi?

Aslında, Kuzey’den sonra öyle bir eksiklik hissetmiyordum. Öyle bir aşkla doğurdum ki onu, öyle acayip duygular yaşattı ki bana, bir çocuğum daha olsun, eksiğimiz tamamlansın diye düşünmedik. Biz tamamen Kuzey’in puzzle’ının eksik parçasını tamamladık. Bir kardeşi, hayatta en iyi dostu olsun diye yaptık. Tabii ki imkanı olanların yapması lazım ama yalnız başına büyüyen çocukla, kardeşi olan çocuk her zaman başkadır diye düşünüyorum. Biz ebeveyn olarak doğru bir karar verdiğimizi düşünüyoruz.

Şimdi geriye dönüp hayatına, yaşadıklarına bakınca, nerelerden nerelere geldiğini, neler öğrendiğini düşünüyorsun?

O kadar çok doldurmuşum ki kendimi birçok şeyle, yerli yersiz, belki gerekli gereksiz... Çok şey yaşamışım ve hepsi bana birçok şey öğretmiş. Bugün, yaşadığım bütün tecrübelerle, o tecrübelerin bana verdiği olgunlukla çocuklarıma ve aileme o huzuru verebiliyorum. Yaşadığım her şey bir ders oldu bana. Şimdi kendimi çok dolu hissediyorum o anlamda. Bir anne, bir eş, çalışan bir kadın olarak da kendimi çok dolu, kendine güvenen, ayakları yere sağlam basabilen bir kadın olarak görebiliyorum.

Mutluluğun tarifi Emre Altuğ’dan önce senin için neydi, bugün geldiğin noktada ne?
Benim için o zaman ailemdi. Ailemin yanımda oluşuydu. Arkadaşlarım, sevdiklerim, dostlarım tabii ki vardı ama ailem en önce geliyordu. Şu an yaşadığım durumda ise, ‘boyut atlama’ cümlesinin altını tam olarak çizebilirim... Başka bir boyuttayım. Mutluluğun tarifi, çocuklarla da bir araya geldiğimiz anlarda gizli. Belki o 10 dakikada belki üç saniyede gizli... Gerçi şu sıralar Emre’yle birbirimize çok zor vakit ayırabiliyoruz. Belki bir 10 dakika oluyor ama dolu dolu bir 10 dakika oluyor o. Konuşarak, paylaşarak belki beraber oturup televizyon seyrederek... Birbirimize olan sevgimizi, saygımızı hissettirmek için saatler ve günler gerektirmeyecek anlar yaşıyoruz, o da besliyor bizi diye düşünüyorum.

Bu zamanda, üstelik ünlü olup, bir birlikteliği yürütebilmenin sırrı nedir?

Mutlu bir evliliği sürdürebilmek çok zor. Hele de iki çocuk olduktan sonra. Tek çocuk için aynı şeyi söylemiyorum ama iki çocuktan sonra çok şey değişiyor. Bir çocuk quiz diyebiliriz ama iki çocuk çok büyük bir sınav. Biz eskiden hiç tartışmazdık. Halen ikimizin ilişkisiyle ilgili hiçbir sıkıntımız yok ama çocuklarla ilgili tartışmalarımız olabiliyor. Sürtüştüğümüz durumlar oluyor ama neyse ki bir dengesi var. Eğer bir konuda tartıştıysak ertesi gün uyandığımızda o konuyu tartışmak yerine kapatmak bize daha iyi geliyor. Uzatmak bizi yıpratır, bunun bilincindeyiz. Birbirimizi artık çok çok iyi tanıyoruz. Emre ve Çağla olarak çok iyi anlaşıyoruz. Birbirimizin yanında çok huzurlu ve rahatız her şeyden önce. Ünlü olma kısmına gelince... Biz hiçbir zaman ‘mutlu’ rolü oynayan bir çift olmadık. Neysek o olduk. Dışarıda gülümseyip eve gelince hır gür yaşayan bir çift olmadık. Çok fazla göz önünde de değiliz.

Ünlü olmaktan sıkıldığınız, sıradan bir hayatı özlediğiniz oluyor mu?

Bizin gerçekten çok sıradan bir hayatımız var. Sokağa çıktığımızda tanındığımızda ünlü olduğumuzu fark ediyoruz ve farkına varıp, bir toparlanıyoruz, silkiniyoruz. Asla evde Çağla Şıkel ve Emre Altuğ ilişkisi yaşamayız. Emre, Çağla Kuzey ve Uzay’ız. Normal bir aileyiz.

Bir ara boşanıyorlar dediler...
Evet, biz o habere gülelim geçelim dedik ama gülemedik de. Bu nasıl bir politikadır da böyle bir haber çıkabiliyor. Biz sokak ortasında kavga etsek, ‘bunun sonu boşanmaya gider’ yazsın, ama biz tartışmalarımızı sokağa da taşımadık. Nazardan bu anlamda korkuyorum. İnsanlar ne kadar mutlu olurlarsa olsunlar, şıp diye boşanıp şıp diye evleniyor. Özellikle ünlüler. Bunlar nasıl devam ettiriyor diye düşünüyor olabilirler. Bu tamamen kimya meselesidir. Bulduysan buluyorsun bulamıyorsan bulamıyorsun.

Doğru insanı bulduğun için şanslı mısın, yoksa bu ilişki için çok çabalıyor musun?
Emre’yle olan ilişkimi bu düzene getirebilmek için çok çabaladım. Ona da sorsanız, bu böyle. Çok fazla önde koştum bu konuyla ilgili. Ama kimyamızın tutacağını, biliyor hissediyordum. Çok uğraşan bu yüzden ben oldum. O sıkıntıma, o çektiğim aşk acılarına değdi. Hayatta tabii ki hiçbir şeyin garantisi yok ama bizde durum şu an böyle.

Senin de daha önce söylediğin gibi giyim tarzını eleştirenler oluyor. Renkli giyinmeyi seviyorsun değil mi? Ancak sıradan bir günde de gayet sade giyiniyorsun.

Ekranda öyle görünmeyi seviyorum. Ekran zaten böyle bir şey; renkli pırıltılı. Ancak her ne kadar normal bir sade olmayı sevsem de, bir detayda albeni vardır; ya ayakkabımda bir zımba vardır, ya simlidir rujum, ya tişörtümde bir taş vardır.

Online alışveriş yapmayı seviyorsun...
Hem de çok. Ama gerçekten alışveriş için böyle bir vaktim yok. Vakit ayırırsam, çok büyük bir vicdan azabı duyuyorum bunu yaparken.