Daha gerçek, acımasız ve karanlık!

Onur Saylak’ın yönetmen koltuğuna oturduğu, Hakan Günday’ın aynı adlı eserinden uyarlanarak sinemaya aktarılan Daha filminin yaratıcıları ve başrol oyuncusu Hayat Van Eck ile, filmin kamera arkasına konuk oluyoruz.

Daha gerçek, acımasız ve karanlık!

Yazı: Leyla Bilgin
Fotoğraf: Selen Özer Günday, Sevgi Can


Rakel Dink’in, Hrant Dink’in cenazesinde söylediği “Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılmaz kardeşlerim” sözleri film biter bitmez kulağımda yeniden çınladı. Film, 14 yaşındaki Gaza’nın acımasız dönüşümünü, baba-oğul çatışmalarını, son yılların en can alıcı sorunu mültecileri abartısız ve gerçekçi bir dille yüzümüze vuruyor. Yönetmenin yarattığı karanlık ve çarpıcı dünyada, iktidar ve şiddet meseleleri irdelenirken siz koltuğunuzda müthiş bir rahatsızlık duyuyorsunuz. Hakan Günday’ın aynı adlı eserinden uyarlanan Daha filmi, Onur Saylak’ın ilk uzun metraj yolculuğu. Başrollerini Ahmet Mümtaz Taylan ve Hayat Van Eck’in paylaştığı filmin çekimleri 2016 yazında Antalya’da gerçekleşti. Onur Saylak’ın boş bir tepe üzerine kurduğu setin kamera arkasında ise filmin aksine eğlenceli ve renkli bir dünya var. Filmin dünyada ve Türkiye’de katıldığı festivallerden aldığı ödüller ve övgü dolu yorumların sebeplerini öğrenmek istiyorsanız Daha 12 Ocak’ta vizyona giriyor. Yönetmen Onur Saylak, yazar Hakan Günday ve oyuncu Hayat Van Eck, Daha’nın kamera arkasında yaşananları anlattı.

Daha gerçek, acımasız ve karanlık! - Resim : 1

Onur Saylak: “O kadar çok konuştuk ki… Kafaları o kadar yaktık ki… Hayalleri gerçekleştirmek için…”

Hakan Günday: “Aslında her şey bir karşılaşmayla başladı; hikayeler anlatmak isteyen iki kişinin karşılaşmasıyla. Sonrası ilham almak ve ilham vermekti. Daha, bu ilhamlar üzerine inşa edildi.”

Daha gerçek, acımasız ve karanlık! - Resim : 2

Onur Saylak: “Masanın iki ucu… Öylesine uzak öylesine yakın olsun istedim ki! Baba oğluna, oğul babaya bir nefes kadar.”

Hakan Günday: “Daha, canları pahasına bir yolculuğa çıkmış olan göçmenlerin zorla bekletildikleri bir mola yerinde yaşananları anlatır. Bu mola yeri, bir babayla oğlun evidir. Ve bu babayla oğlun arasındaki mesafe en az bu masa kadardır. Her öğünü birlikte karşılıklı oturup yeseler de o masada ikisi de yalnızdır. Ve eğer amacınız bir aile sofrasındaki yalnızlıkları anlatmaksa o masanın iki tarafına da oturmanız gerekir. Çünkü bir aile sofrası, etrafındaki her sandalyeden farklı görünür.”

Daha gerçek, acımasız ve karanlık! - Resim : 3

Onur Saylak: “İşte en sevdiğimden. Kavurucu sıcakta yine konuşuyoruz aynı şemsiyenin altında. Belki de önemli olan sadece buydu.”

Hakan Günday: “Daha’daki karakterlerden biri de güneşti aslında. Isıtan, kavuran, terleten, eriten ama hayat veren güneş...”

Daha gerçek, acımasız ve karanlık! - Resim : 4

Onur Saylak: “Hakan’ın Kandalısı. Öylesine heyecanlandım ki bir Hakan Günday kitabı ilk defa sinemaya aktarılıyordu. Benim ilk göz ağrım olacak. Kandalı…”

Hakan Günday: “Daha’nın hikayesinin geçtiği kasaba: Kandalı... Kandalı’yı hayal edişimden yıllar sonra tabelasıyla yan yana geldiğim an, benim için, sinemayla ve büyülü gerçeklik etkisiyle tanışma anıydı. Ve hepsi de o tabelanın arkasındaydı. Sinema da, büyülü gerçeklik de...”

Daha gerçek, acımasız ve karanlık! - Resim : 5

Onur Saylak: “Hep konuştuk, tartıştık. Kandalı’yı yukarıdan gören o ağacın altında, sahneyi nasıl daha etkili hale getiririz diye. Kafamdaki bandana da çok havalı durmuş.”

Hakan Günday: “Bazen bir ağaç gölgesinde durur ve konuşursunuz. Belki de ağaç gölgeleri bunun için var. Ve belki de insanlığa dair bütün hikayeler o ağaç kovuklarında saklı.”

Daha gerçek, acımasız ve karanlık! - Resim : 6

Onur Saylak: “Öyle şanslıydık ki… Bu filmin yaratıcı ekibi 36-40 derecede Antalya sıcağında düşlerimizi yaratıyordu. Onlara sonsuz teşekkürler. Mültecilerin bekleme yeri burası, o meşhur depo.”

Hakan Günday: “Göçmenlerin zorunlu olarak bekletildiği depo... Bir zamanlar romanda tasvir etmeye çalıştığımdan çok daha sıcak ve çok daha karanlık. Çünkü gerçek. Ve işte bu da hiçbir şeyin gerçeklikten daha şiddetli olamayacağına bir örnek daha...”

Daha gerçek, acımasız ve karanlık! - Resim : 7

Hayat Van Eck: “Çektiğimiz ilk sahnelerden biri. İlk defa kamera karşısındayım. Destek ve yardım çoktu ama buna rağmen içimdeki heyecanı bastıramıyordum. Burada kendi kendime bir rap şarkısı söyleyip dans ediyordum. Dans etmeyi bilmeyen ve hayatında 1-2 takım marşı dışında şarkı söylemeyen birisi olarak, keyifliydi.”

Daha gerçek, acımasız ve karanlık! - Resim : 8

Hayat Van Eck: “Kendimi kasmaktan boynuma ağrılar girmeye başlamıştı. Amatörlüğün yükü ile cebelleşirken istemeden çok kasıldığımı fark ettim. İstenileni vermek çoğunlukla kolay olmuyordu. Her güzel şeyin bir bedeli olduğu gibi bu muhteşem macera da çok yorucuydu.”

Daha gerçek, acımasız ve karanlık! - Resim : 9

Hayat Van Eck: “Kafa kafayız ve Ahmet Abi ensemden sıkıca kavramış, o kadar stresli ki tek bir kelime etmek zor. İster istemez yansıtmak istediğim kapana kısılmış hissiyatı gerçekten oluşmuştu.”

Daha gerçek, acımasız ve karanlık! - Resim : 10

Hayat Van Eck: “Ölüm basit olduğu kadar karmaşık, kolay olduğu kadar da zor bir gerçeklik. İnsanın kapasitesini anlamak ve neleri becerebileceğini öğrenmesi için kendisiyle baş başa kalması şart. Burada yapmaya çalıştığım da bu.”

Daha gerçek, acımasız ve karanlık! - Resim : 11

Kısaca DAHA
14 yaşındaki Gaza, yaşadığı küçük sahil kasabasından ayrılarak büyük şehirde liseyi okumayı hayal ederken, babasının onu insan kaçakçılığı şebekesinin bir parçası haline getirmesiyle suçla tanışır. Gaza’nın ergenliği, babasının baskıcı karakteri ve sürekli gözlemlediği göçmenlerle geçmeye başlar. Gaza, babası gibi şiddet ve baskı üzerine bir hayat mı kuracaktır yoksa o da bir göçmen mi olacaktır?