Ebru Şallı Tan ile annelik üzerine!

Ebru Şallı Tan; dört erkekli bir evin kraliçesi, ekranların en çok izlenen sabah programlarından birinin sunucusu, kitap, dergi yazarı, pilates eğitmeni, kendi evinin aşçısı, anne, eş, arkadaş…

Ebru Şallı Tan ile annelik üzerine!

Sabrınız tükendiğinde ne yapıyorsunuz, nasıl sakinleştiriyorsunuz kendinizi?
Dışarı çıkıyorum ya da camı açıp nefes alıyorum. Bazen de pilates yapıyorum.
Çocuklarınızın sizi en çok duygulandırdığı an ne oldu?
Doğum anları her anne için sanırım en duygusal andır. Onun dışında gözlerimin içlerine bakmaları yetiyor. Bir şey yapmaları gerekmiyor.
‘Erkek çocuk yetiştirmek çok zor’ diyen annelerden misiniz?
Kızın da kendine göre zorlukları var ama erkek çocuk daha zor geliyor bana. Etrafımdan da böyle duyuyorum. Kızların biraz daha el becerisi olduğu için kendi kendilerine işlerini daha kolay hallediyorlar. Ama erkek öyle değil; ‘armut piş ağzıma düş’çü onlar. Erkekler biraz daha nazlılar ve aslında acıya dayanıklı değiller. Tabii bir kız annesine sorduğunuzda onun da farklı zorluklarını anlatır elbet. Ama eminim hepimizin çaresiz kaldığı durumlar oluyordur.
Sizin çaresiz kaldığınız anlar nelerdi?
Kolik oldukları zaman zor bir süreçten geçtim. O dönemde gecenin bir vakti çocukları arabaya atıp dolaştım, fön makinesi çalıştırdım, çamaşır makinesi yöntemini denedim… Yeter ki gazı çıksın dedim. Çünkü bir yandan o, bir yandan ben ağladım. Ama geçti tabii hepsi. 
Çocuklarınız karakter olarak birbirlerine benziyorlar mı?
Bence farklı olacaklar. 
Sizin evin en önemli kuralları ne?
Yemek saatinin geçmesini istemem. Her gün mutlaka meyve yediririm. Öğünlerin atlanmasından hoşlanmıyorum. Kahvaltı etmeden evden okula gitmek yok. Her çocuk gibi Beren de çikolataya, şekere düşkün. Elbette yiyor ama hepsinin bir sınırı var. Uyku saatleri de önemli. Herkes istediği saatte yatamaz bizim evde. Şu anda tatilde oldukları için bir saatlik uzatma yaptık ama normalde 21.00’de yatıyorlar.
Harun Bey karışır mı bu durumlara?
Daha çok ben ilgilenirim. 
Çocuklar evde ne kadar söz sahibi? Mesela uyumak istemediklerinde ne yapıyorlar? Ya da öyle bir ihtimal var mı diye sorayım…
Harun’u kışkırtıyor o zaman Beren: “Yarın okul yok. Neden erken yatıyoruz?” diye babasını dolduruyor. Bir şekilde mücadele ediyorum. Çocuk büyütmek kolay değil. Dünyada kimse bunun tersini söyleyemez. Sabırlı ve şefkatli olmak gerekiyor. Sonuçta annesin her zaman şefkatli oluyorsun ama bazen sabrımı zorlayabiliyorlar.
Çocukların sporla arası nasıl?
Pars daha çok küçük olduğu için şu anda pek bir şey yapmıyor. Evde ben ona yavaş yavaş pilates hareketleri yaptırmaya başladım. Beren’in ise ağırlıklı bir spor yaşamı var. Hatta diğer çocuklara göre zor bir yaşamı olduğunu söyleyebilirim. Haftada altı gün tenise, bir gün yüzmeye gidiyor. Her gün iki buçuk saate yakın tenis oynuyor. Profesyonel bir yaşama doğru ilerliyor o konuda.
Anne olduktan sonra mutluluk sebepleriniz değişti mi? 
Kendimle ilgili mutluluk sebeplerim değişti tabii. Onların yaşadığı şeylerle daha mutlu oluyorum. Yemek yemeleri bile beni mutlu ediyor. Anne olmadan önce ‘ben’ odaklı yaşıyorsun ama sonra işler değişiyor. Eskiden sırtımıza çantayı atıp defile defile dolaşıyorduk. Şimdi öyle olması mümkün değil. Bir günlük tatile giderken bile bin tane organizasyon yapmak durumundasınız. Kim gelip bakacak, ne yiyecekler, ne içecekler, dersleri, ödevleri, ilaçları…
Anneliğin en sevdiğiniz yanı ne?
Sarılıp, öpmek, onları yıkamak… Onlarla temasta olmak çok hoşuma gidiyor.
Çok kontrolcü bir anne misiniz?
Yok çok katı değilim. Belli bir düzen var sadece onun bozulmaması için çabalıyorum.
Dadı seçerken nelere dikkat ediyorsunuz?
Temizliğe, dürüstlüğe, yalan söylememesine bakarım. Bir de bizim insanımız genelde vicdanlıdır. Vicdan ararım çocuğumun bakımına yardım edecek insanlarda. Ama bunun çok zor bir iş olduğunu söylemek istiyorum. Türkiye’de bu anlamda donanımlı, profesyonel insanlar olduğuna inanmıyorum.
Hamilelik ve doğumlarınız her kadının hayallerini süslüyor…
Herkesin hamileliği böyle geçecek diye bir şey yok. Biraz genetikle biraz kendine bakmakla alakalı. Ben sağlıklı besleniyorum ve kendime dikkat ediyorum. Asla aç kalmıyorum. Hamileliklerim sırasında doğum pilatesinden de çok yararlandım. Doğumlardan sonra çok kısa sürede ayağa kalktım.
Çocuklarınızı hastalıklardan korumak için yaptığınız özel şeyler var mı? 
Sebze ve meyvelerine çok dikkat ederim. Tabii bağışıklık sistemlerini güçlendirmek için birtakım takviyeler yapıyorum. Beren okuldan eve hastalık getirebiliyor. 
Çocuklarınız çok çalışmanızdan şikayet ediyor mu?
Pars bazen “Gitme, gel” diye yakınıyor. Beren’in zaten çok zamanı olmuyor. Çarşamba günleri onun en boş günü. O günlerde ona daha çok zaman ayırıyorum.
Hayattaki mutluluk reçeteniz ne?
Çocuklarımla vakit geçirmek. Enerjimi onlardan alıyorum. Beni yeniliyorlar. Ve tabii pilates de beni dimdik ayakta tutuyor. Her türlü olumsuzluğa karşı beni dinç tutan bir mucize o.Yazı: Sinem Gürleyük
Ebru Şallı'nın çok konuşulan, çok yazılan, her zaman merak edilen yaşamına konuk olduk. Şallı, anne olduktan sonra mutluluk sebeplerinin değiştiğini söylüyor.
Pars ve Beren nasıl bebeklerdi?
Beren’in bebekliği, Pars’a göre daha zor geçti. Beren de zor bir çocuk değildi ama ondan öğrendiklerimle Pars daha rahat büyüdü.
Aralarında bir çekişme var mı?
Var tabii. Beren şu anda Pars’ı kıskanıyor. Maalesef bazen kötü şeyler de öğretiyor. Geçen gün ‘sana ne’ demeyi öğretti. Pars farkında değil tabii ne demek olduğunun. Herkese ‘sana ne’ diyor. Sonra sömestir tatilinde rutin dişçi kontrolüne gittik. Beren, Pars’a: “İğne yapacaklar, çok acıyacak” dedi. Halbuki ortada iğne falan yok. Sadece dişlerine bakacaklar. Tabii Beren öyle söyleyince, Pars’a ağzını bile açtıramadık. Bütün gün ağladı.
Siz böyle durumlarda müdahalede bulunuyor musunuz?
Elbette, Beren’e böyle yapmaması gerektiğini anlatmaya çalışıyorum. Pars’ın daha çok küçük olduğunu ve yaptığı şeylerin kasıtlı olmadığını söylüyorum. Ama ne çare! Tabii bir de abimiz var. Harun’un bir önceki evliliğinden... Can 16 yaşında. Onunla da arasında bir çekişme var. Yani Beren ortanca çocuk sendromu yaşıyor. Şimdi tatil sebebiyle üçü bir arada. E bir de evde Harun var; etti dört! Dört erkek evde beni bekliyor.
Dördü bir araya geldiği zaman ‘keşke bir kızım olsaydı’ diyor musunuz?
Bilmiyorum o kadar erkeğin içinde bir civciv olsaydı nasıl olurdu. Onlara benzemesinden korkabilirdim. Ama yok ya ben kız ağırlıklı bir aileden geliyorum. O yüzden bu kadar ‘erkeğim’ olmasından dolayı mutluyum.