Ekranların yeni yakışıklıları!

Onlar ekranlardan kalpleri hem oyunculukları hem de yakışıklılıkları ile fetheden yeni yüzler. Onları biraz daha yakından tanımaya hazır mısınız?

Ekranların yeni yakışıklıları!


Sarpcan Köroğlu
Sarpcan Köroğlu, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Arkeoloji Bölümü üçüncü sınıf öğrencisi. Akademi 35 Buçuk’ta ise kısa süreli bir oyunculuk eğitimi almış.
Oyuncu olma hissiyatı ilk kez ne zaman belirdi?
Liseyi Bolu’da okudum, o zamanlardan gelen bir istekti. İstanbul’a gelmek istememdeki ana nedenlerden biriydi oyunculuk.
En mutlu çocukluk anınız? 
Güzel bir çocukluk geçirdim ama en mutlu anım sanırım ilk kez Fenerbahçe maçına gitmemdi. Çok fanatik Fenerbahçeliyim.
Hayalini kurduğunuz bir rol var mı?
Keanu Reeves’i çok beğenirim.  Oynadığı karakterlerden biri de John Constantine’di. O rolü oynamak isterdim.
Kendinizi izlerken neler hissediyorsunuz?
Histen öte ‘Acaba nasıl olmuş sahne?’ duygusu daha ağır basıyor. Özeleştiri amaçlı izliyorum.
Kendinize ayırdığınız bir günü nasıl geçirirsiniz?
Dışarıda yemek yemeyi çok severim. Özellikle et yemekleri vazgeçilmezim. Play Station gecelerimiz epey fazladır. Ama genelde evde vakit geçirmeyi sevmem, sokaklarda olurum.
En sık gittiğiniz mekanlar?
Moduma göre değişir. Enerjim fazlaysa daha yüksek sesli yerleri, düşükse hafif müzikli oturabileceğim bir yeri tercih ederim.
Aşkın hayatınızdaki yeri nedir?
An itibarıyla yeri yok.
Size göre, aşk en çok neye ihtiyaç duyar?
Aşk bir anda olmaz; zaman ve fedakarlık ister.
Güzel kadın size göre kimdir?
Rachel McAdams’dır; sevimli olması şart.
Aynaya bakınca ne görüyorsunuz?
Yakışıklı olduğumu görmüyorum, ama idare ederim!
Son bir yılda neyi daha iyi anladınız?
Her şeyin başının sağlık olduğunu düşünüyorum, bunu bu sene çok daha iyi anladım.
Şu sıralar en çok neye sarmış durumdasınız?
Osho’ya sanırım.
Elinizde bir güç olsa ilk önce ne yapardınız?
Bu sene kaybettiğim insanları geri getirirdim. Tolga Derici, Ferit Özer ve Gazi Karaaslan.
Sizi tanımlayan sıfatlar?
Eğlenceliyimdir, biraz da üşengeç.
Furkan Palalı
Furkan Palalı 27 Ekim 1986 doğumlu. 2011 yılında Best Model of Turkey, ardından da Best Model of the World seçilmiş. Kendisi tiyatro oyuncusu olarak Best Model of Turkey seçilen ilk manken.
Adınızı yarışma ile birlikte duyduk. Peki ya öncesi?
İki seneden fazla süredir modellik yapıyordum. Profesyonel olarak tiyatro da devam ediyordu. Zaten oyunculuk hep istediğim bir şeydi.
Çocukken hayaliniz neydi?
Beyaz Show’u izlerken ‘Ben de bir gün orada oturacağım’ diye hayal ettiğimi hatırlıyorum.
Hep dikkat çeken bir çocuk mu oldunuz?
Ukalalık olsun istemiyorum ama evet. Üniversitede de ‘okulun en yakışıklı çocuğu’ derlerdi. Bense, ‘Bu adam sadece fiziksel özelliklerinden dolayı buralara gelmedi’ densin istediğim için tiyatro eğitimi de aldım. Sonra sesimi duyurmak adına yarışmaya katıldım.
Nasıl bir ruh hali içindesiniz şu anda?
Şaşkınım tabii. Biraz hızlı oldu her şey. Daha çok yolum olduğunun farkındayım.
Kendinize örnek aldığınız bir oyuncu var mı?
Brad Pitt. Bu yola başlamam için öncü oldu diyebilirim. Fight Club filmini izlediğimde çok etkilenmiştim. Sadece fiziksel olarak değil, oyunculuğuyla da çok başarılı. Ben de onun gibi olmak istiyorum.
Bu kaslara kavuşmak için nasıl bir çaba harcıyorsunuz?
Bol bol fitness yapıyorum.
Modayla aranız nasıl?
Salaş ve rahat giyinmeyi tercih ediyorum. Turuncu, kırmızı gibi renkli pantolonları asla giymem. Siyah, gri, beyaz renkleri ve slim fit kesimi tercih ediyorum.
Aşk sizin için ne ifade ediyor?
Ben de çok özel duygular hissettim ama aşk olup olmadığı konusunda emin değilim. Sevildiğimi hissetmek benim için büyük bir haz. Ama sözde değil, uygulamada görmem gerekiyor.
Sizi bir kadından ne soğutur?
Yalan. Karşı tarafın söylediğine inanırım, güvenirim. Açık olma taraftarıyım. Yalan işi bitirir.
Tescilli bir yakışıklı olunca, idealize, şahane bir kadın mı arıyor insan?
Hiç öyle değil. Mükemmel bir kadın aramıyorum. Bir kere ben mükemmel değilim; benim de hatalarım ve zaaflarım var. Herkes beni beğenmek zorunda da değil.
Furkan Andıç
Furkan Andıç, 1990 doğumlu. Bir süre Bilgi Üniversitesi'nde Radyo ve Televizyon Programcılığı bölümünde okuyan genç oyuncu, daha sonra 2011-2012 eğitim senesi 1. Döneminde Yeditepe Üniversitesi Görsel İletişim ve Tasarım bölümüne yatay geçiş yapmış. 2011 yılında başlayan Umutsuz Ev Kadınları dizindeki Levent rolüyle oyunculuk kariyerine devam ediyor.
Oyunculuğa ilk adımı nasıl attınız? 
İlk dizim Kolej Günlüğü’ydü. Başlarda biraz zorlandım, fakat bana çok şey öğreten bir yönetmenimiz, çok iyi bir oyuncu koçum ve muazzam bir set ekibimiz vardı. Sonrasında ‘Umutsuz Ev Kadınları’ başladı ve sanırım izleyici kitlesi daha geniş bir proje olmasından dolayı sokakta tanıyan insan sayısı arttı. Gerçi bu durum beni biraz tedirgin ediyor...
İlk kez ne zaman ‘Ben oyuncu olacağım’ dediniz?
Sanırım bu hep içimde olan bir şeydi ve karşıma çıkan fırsatları değerlendirdim. 
Kıskandığınız, ‘Keşke ben oynasam’ dediğiniz ya da hayalini kurduğunuz bir rol var mı?
Daha önce üzerine hiç düşünmedim ama ‘Life is Beautiful (Hayat Güzeldir)’ filminde Roberto Benigni’nin yazıp canlandırdığı ‘Guido’ karakteri olabilir.
Hayatın tadını nasıl çıkarıyorsunuz?
Genellikle arkadaşlarımla dışarıda olurum. İnsanlarla bir şeyler paylaşmanın gerektiğini düşünüyorum, bu tanımadığınız biri de olabilir. Hayatın içinde o kadar çok renk var ki, uzaktan görmek çok zor. Yakından görerek hayatın tadını çıkarmak lazım diye düşünüyorum.
Peki ya aşk?
Yaşadığım naçizane tecrübelerden yola çıkarak, aşk bana, kazanması çoğu zaman zor, büyük risklerle dolu, tehlikeli ama eğlenceli bir kumar masası gibi gelir; bu yüzden biraz çekinirim.
İlk görüşte aşka inanır mısınız?
Bir insanın başına sadece birini gördüğü ya da ayaküstü tanıştığı için bunca şey gelir mi? Şaka bir yana ben, yaşanılan şeyin ‘aşk’ olması için bazı şeylerin paylaşılması ve birtakım sınavlardan geçilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Bir kadında neye tahammül edemezsiniz?
Kıskançlık konusunda biraz hassasım.
Kendinizi yakışıklı buluyor musunuz?
Yalandan cevap vermek istemem. Çok abartı olmamakla birlikte evet.
Hayata bakışınızda son yıllarda neler değişti?
Hayatı kolaylaştırmak istiyorsanız, ne olursa olsun her zaman etrafınızda gülen birilerinin olması gerekiyor.
Sizi tanımlayan sıfatlar neler?
Eğlenceli, hırslı, duygusal. Ancak bu üç kelimeden ibaret değilim!
En sık gittiğiniz mekanlar? 
Dışarı çıktığım zamanlarda belli bir programa ya da mekana bağlı kalmıyorum ama Taksim Kafe Pi ya da Küçük Beyoğlu diyebilirim.

Ali Yörenç
Yeditepe Üniversitesi, Görsel İletişim ve Tasarımı Bölümü öğrencisi olan 28 yaşındaki Ali Yörenç, nam-ı diğer Can Katmanoğlu, yakından da aynı dizideki gibi efendi ve samimi.
‘Kuzey Güney’den önce neler yapıyordunuz?
Okulunda, sporunda bir adamdım.
Diziye nasıl dahil oldunuz?
‘Al Yazmalım’ dizisinin oyuncu seçmelerine katılmıştım, ama ‘Bundan Kuzey Güney’deki Can Katmanoğlu olur’ demişler herhalde...
Modellik yaptınız mı hiç?
Gaye Sökmen Ajans’a kayıtlıyım, ancak Nihat Odabaşı’nın çektiği fotoğraflarım dışında, modellik  yapmadım.
Anneniz, senarist Ece Yörenç’in kariyerinizdeki rolü nedir?
Annem her zaman destekler beni, ama okul bitmeden bu işe girmemi istemiyordu. İstekli olduğumu görünce ikna oldu.
Nasıl bir çocukluk geçirdiniz?
Renkli bir aileydik. Annem ve babam akıllarına eser, gece otururken seyahate çıkmaya karar verirlerdi, uyurken arabaya binerdim, sabah gözümü başka bir şehirde açardım.
Oyunculukta sizi ileri taşıyan ne gibi adımlar atıyorsunuz?
Bu konuda istekliyim, şimdiden kendimi geliştirebileceğim, eğitileceğim yerler araştırıyorum, yardımlar alıyorum. Şu an, Zerrin Tekindor çalıştırıyor beni.
Can Katmanoğlu’na ne kadar yakın, ne kadar uzaksınız?
Can, iş adamı bir kere. O, parayı iyi yöneten biri, büyük bir holdingin veliahtı. Benimse parayla pulla pek işim olmaz. O benden biraz daha ciddi, ben daha eğlenceliyim. İyi biri Can Katmanoğlu, düzgün bir adam; ben de öyle olmaya çalışıyorum.
Boş zamanlarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Spor yapıyorum, arkadaşlarımla vakit geçiriyorum. Sık sık köpeğimle uzun yürüyüşler yapıyorum.
Aşkın hayatınızdaki yeri nedir?
Aşık olmak güzel.
İlk görüşte aşka inanır mısınız?
Kesinlikle.
Güzel kadın size göre kimdir?
Kendine güvenen, duruşuyla, gülüşüyle, esprisiyle, bulunduğu yeri dolduran kadındır.
Ünlü olmak, tanınır olmak nasıl hissettiriyor size?
İnsanlar benimle resim çektirmek istediklerinde şaşırıyorum. Hafiften utanıyorum.
Kendinizi yakışıklı buluyor musunuz?
Hiç takılmam böyle şeylere.
Elinizde bir güç olsa neyi değiştirmek isterdiniz?
Dünyada barış! Pandalar ölmesin!
Sizi anlatan sıfatlar?
Hırslı, inatçı, eğlenceli.
En son hangi kitabı okudunuz?
İhsan Oktay Anar, Efrasiyab’ın Hikayeleri.