Enerjik, pozitif ve eğlenceli…

Atiye ile 'Soygun Var'...

Enerjik, pozitif ve eğlenceli…

Yazı: Ebru Yarbasan / İstanbul Life

Son albümünüz “Soygun Var” müzik kariyeriniz için ne ifade ediyor?

‘Soygun Var’ bugüne kadar yaptığım en iyi albüm. Sözleri, altyapısı, besteleri, her şeyiyle beni anlatan bir albüm. Zaman geçtikçe kendini daha fazla tanır, keşfeder ya insan, işte o anlamda bu albümde Atiye’den daha çok şey var. Sözleri babamla birlikte yazıyoruz. Aranjeye de katkım oldu. Her anlamda içime en çok sinen albüm diyebilirim. 

Babayla söz yazmak nasıl hissettiriyor?

Çok güzel bir duygu. Çünkü beni en çok tanıyan ve en iyi bilen insanlardan. Babam amatörce şiir yazar. Onları şarkıya dönüştürüyorum. Bu albümdeki dört şarkıyı da babamla yazdık: “Korkma”, “Durma”, “Ya Habibi” ve Emre Aydın ile düet yaptığım “Sor”. Bu da albüme büyük bir samimiyet katıyor. Babam çok eğlenceli biridir ama duygusal tarafı da var. Zaten ortası yok, ya çok eğlenceli sözler yazıyor ya da tamamen romantik. Arkadaş gibi olduğumuzdan her şeyimi onunla paylaşırım. Özgür bir şekilde büyütüldüğüm için şanslıyım.

Eğlenceli yanınızı babanızdan almışsınız diyebiliriz o zaman…

Evet, Almanya’da, Bremen’e yakın bir köyde büyüdüm. Kalabalık bir aileydik, evimiz hiç boş kalmazdı. Annem de eğlencelidir, parti düzenlemeyi çok sever. Her hafta sonu bir parti olurdu, danslar eder, şarkılar söyler, çok eğlenirdik.

17 yaşında müziğe başlamak avantaj mı dezavantaj mı oldu?
Avantajları daha çok olmuştur ama dezavantajları da var. Mesela içimde bir müzik vardı ama bunu istediğim gibi hayata dönüştürecek bir ekibim yoktu. Her şeyi tek başıma yapmak zorundaydım. Doğru ekip olmayınca her şey istediğin gibi olmuyor. Bir de insan ne yapmak istediğini zamanla daha iyi keşfediyor.

Bu seyahatlerde sizi çok etkileyen bir yer var mı?
İşim dolayısıyla birçok şehir görüyorum. Gezdiğim her yer beni başka bir moda sokuyorsa zaten etkilemiş oluyor. Mesela bugün sizinle birlikte Şile’ye ilk kez geldim. Ve burayı çok sevdim. İşim sayesinde bu kadar yer görmek çok güzel. Ne şanslıyım ki küçüklüğümden beri hayalim olan işi yapıyorum. İşime aşığım. Keşke herkes yeteneğini erken yaşta keşfedebilse ve zevk aldığı, hobisi olan şeyleri mesleğe dönüştürebilse.

En iyi yaptığınız yemek hangisi?

Özel soslu bir makarnam var, tarifi bana ait. Onu yapmayı da yemeyi de çok severim. Ama tek başımayken yemek yapamam. Sevdiklerim için yapmak daha zevkli.

Stilinizle de ön planda olan bir isimsiniz, sahne dışında nasıl giyinirsiniz, takip ettiğiniz modacılar var mı?

Spor giyiniyorum ama hiç spor ayakkabım yok! Topuklu seviyorum. Zeynep Erdoğan, Zeynep Tosun ve Selin Baklacı en beğendiğim tasarımcılar. Tasarımın değerini bilen biriyim. Marka tutkum yoktur, bir şeyi beğenmem ve yakıştırmam yeterli.

‘Soygun Var’ın klibinde kalp hırsızını canlandırıyorsunuz. Gerçek hayatta nasıl bir aşıksınız?

Hoşlandığımı belli ederim ama kimsenin peşinden koşmam. Net bir insanım. Karşımdakinin de öyle olmasını isterim. Maçolarla da hiç işim olmaz!

Önümüzdeki günlerde sizi farklı bir projede görebilecek miyiz?

Evet, ilk filmimin çekimlerine bu ay başlıyoruz. Tuna Kiremitçi’nin ‘Bu İşte Bir Yalnızlık Var’ kitabı filme uyarlanıyor. Engin Altan Düzyatan ve Özgü Namal’ın başrollerini paylaştığı filmde, Atiye olarak kendimi oynayacağım. Gençlik dizileri için de başrol teklifleri geliyor ama konserlerin yoğunluğundan ötürü dizi çok zor. Müzikal olabilir. Film projelerine daha sıcak bakıyorum.

Atiye’nin İstanbul’u

İstanbul’u hiç görmemiş birine bu şehri anlatacaksınız. En sık kullanacağınız kelimeler ne olurdu?

Boğaz, köprü, sentez, kontrast, heyecan, canlı, trafik, rengarenk, zamansız, eşsiz. 

Şehirde keşfettiğiniz bir yer var mı?

Çekim için gittiğimiz Şile tarafını ilk kez gördüm. 

Şehirde şu ana kadar izlediğiniz en etkileyici konser ya da gösteri hangisiydi?

Stevie Wonder, Moby. 

Bu şehre en çok hangi sanatçının gelmesini isterdiniz?

Robyn, Sade, Lykke Li. 

En son hangi toplu taşıma aracına bindiniz?

Feribot. 

Akşam yemeği için tercih edeceğiniz üç yer?

Zuma, La Boom, Balıkçı Sabahattin. 

Şimdiye kadar hangi semtlerde oturdunuz?

Beşiktaş, Sarıyer. 

Son dönemde şehre dair sizi en çok etkileyen olay nedir?

Gezi parkı olayları. 

Şehrin en iyi kavuşma mekanı sizce neresi?
Haydarpaşa Garı demek isterdim. 

Sokaktan ne yemeyi seversiniz?
Süt mısır. 

Yalnız kalmak istediğinizde nereye gidersiniz?
Hafta sonu haricinde Emirgan Korusu. 

İstanbul olmasaydı nerede yaşamak isterdiniz?
Amsterdam.


Sadece şarkı söylemiyor, sahne şovlarıyla görsel ziyafet de sunuyorsunuz , dansla nasıl tanıştınız?
Çocukken annemin eşe dosta düzenlediği partilerde dans edip şarkı söylüyordum. Annem beni bale okuluna yazdırdı. Piyano çalıyordum. Şan dersi de almak istedim ama ailem çok sıcak bakmadı. Şarkıcılık konusunda yetenekli olacağımı düşünmediler sanırım (gülüyor). Organik tarım üzerine aile şirketimiz var, belki de beni orada görmek istemişlerdir, bilemiyorum. Ama yaşadıklarımı şarkıyla anlatmanın beni çok rahatlattığını keşfettim. İlk yazdığım şarkı ‘D’ont Think’tir. Beni çok etkileyen bir olayın üzerine kendime yazmıştım. Aynı şeyi günlüğüme de yazabilirdim elbet, şarkıyı tercih ettim. Profesyonel anlamda müzik kariyerim de bu şarkıyla başladı.

İleride bir dans okulu açmayı düşünüyor musunuz?

Çok isterim. Keşke gençlerin dans alanında kendilerini geliştirebilecekleri daha fazla okul olsa. Almanya’da misal, 25 euro’ya istediğin kursa gidebiliyorsun, burada ücretler yüksek. Oysa dans herkesin yapabileceği bir şey. Ve sahne şovları onsuz olmuyor. Sektörün iyi dansçılara çok ihtiyacı var.

İdolünüz olan isimler var mı?

En iyi sahne şovunu yapan Madonna. Michael Jackson’un dans ve şarkılarına da bayılırdım. Ama vokal anlamında Beyonce en üst sırada, hem çok iyi şarkı söylüyor hem de dans edebiliyor.

Bir gününüz nasıl geçiyor?

Vaktimin çoğunu piyano başında geçiriyorum. Beni dinlendiriyor, meditasyon yapmış gibi oluyorum. Film seyretmekten çok keyif alıyorum, ciddi bir film arşivim var. Kardiyo ve yoga ağırlıklı spor yapıyorum, annemle squash oynarız. At binmekten çok hoşlanırım. Yemek yapmak en büyük zevkim. Bir yanım Antakyalı olduğundan hep acılı yemekler yapıyorum. Acıyı sevmeyen benim yemeklerimi yiyemez. Seyahate çıkmak da günlük hayatımın bir parçası.