Evde striptiz borusu olmalı

Orijinal ve yaratıcı. Ve estetik, çok estetik.

Evde striptiz borusu olmalı


Seks ne kadar önemli sizin için?
Hayat memat meseleleri haricinde, ‘en önemli ilk üç’e girer. Belki de en önemlisidir.

Kadınların sayısı arttıkça, insanın iç yalnızlığı büyür mü?
Ben o eşiği çoktan aştığımdan, artık büyümüyor. Bir süredir stabil.

“Sadece benim olsun” dediğiniz bir kadın oldu mu?
Bir sürü! “Keşke ilk benimle sevişmiş olsaydı” dediğiniz bir kadın oldu mu? Hayır. İyi sevişir misiniz?
Vardır nasıl olsa buna şahit olmuş tanıdıkların. Onlara sor, ben bilmem.

Seks de tenis gibi olabilir mi?
Tenis bilmeyen biriyle oynamak sıkıcıdır… Libido yerli yerindeyse tamamdır. Tecrübe eksikliği çabuk kapanıyor yetenek varsa…

Türk toplumunun sizce seksle derdi ne?
Seksle ilgili derdi yok, sekssizlikle var. Evinizde striptiz borusu olduğu doğru mu? Dayanamadım sordum, eğer doğruysa bayıldım! Pirinçten olanından yaptır niyetlenirsen, gümüş güzel durmuyor!

Peki iki bavul seks oyuncağınızın olduğu doğru mu?
Partnerlerim için kadın iç çamaşırları diyelim, seks oyuncakları yerine. New York Victoria’s Secret’da ne nerede, şu an gözlerimin önünde valla. Veya Covent Garden’daki o güzel dükkandakiler.

Lingerie forever! Yolda ne önemli? Varmak mı, yol almak mı?
Varınca ayvayı yiyorsun. Bitmeden hemen yan proje üretmeli, yürütmeli.

Ölüm, ne sıklıkla aklınızdan geçiyor?

Kendi ölümümü pek düşünmem. Ama kavram olarak ölüm, benim içime işlemiş bir şey ne yazık ki!

Şu aralar en çok kafayı taktığınız şey?
Bir tür temizlik ihtiyacı. Manen ve madden. Ama yanlış anlama; yeşil çay içmek, mesnevi okumak veya ‘path of love’ tarafl arı değil. Kendi bildiğim biçimde.
Kadın hayranlar mı, erkek hayranlar mı problem çıkarıyor?
Şimdiye kadar hiçbir erkek hayranım problem çıkarmadı.

‘Sapık hayran’ daha çok kadınlardan mı çıkar?
Bende öyle oldu, ama belki de müziğe özel bir durumdur bu. Futbolcuların da ‘sapık erkek’ hayranı olabilir. Kızlar sanatla, erkekler futbolla ilgili. Doğru mesleği seçmişim!

Ben de sizin ‘sapık hayran’ınızsam mesela... Bu, sizi korkutur mu?

Fıstık olduğun için, hoşuma gider sanki. Sapıklığının derecesi de önemli tabii. Öyle aşırı manyak şeyler yapacaksan, kalsın!

Sizin hakkınızda her şeyi topluyorsam, bütün haberleri, bütün fotoğrafları... Bu, ürkütücü mü?

Eh, biraz tırsarım tabii…

Böyle tipler oldu mu hayatınızda?

Çok daha beterleriyle karşılaştım. Balıklı Rum’a gideceklerine, konserlerime gelen bir sürü çatlak kız.
Konserde kalsalar problem değil, ama evi basmak, içeri zorla girmek, gitmemek için kendini yerlere atmak, zırlamak, yalvarmak ve daha da önemlisi, polisten bile korkmamak da neyin nesi?

Sizin sapıkça hayran olduğunuz birileri var mı?

Ben sapıkça değil, saygıyla hayran olurum olacaksam. Ama zaten, ortaokuldan sonra kimseye tam olarak kendimden geçecek kadar hayran olmadım.

Bir hayranınız kapınızı çalsa... Olağanüstü güzel bir kadın... Bulmuş adresinizi gelmiş... Açıyorsunuz... “Seninle sevişmek istiyorum” diyor... Kadın da hoşunuza gidiyor... Ne yaparsınız? İçeri alır mısınız?  Yoksa, “Lütfen gidin!” mi dersiniz?
Eh, sonuçta erkeğiz!

Zayıflık gibi geliyor bana. En çok ne umurunuzda?
Olmak istediğim kişi miyim? İnsan seçerkenki kriterlerimi kendime uyguladığımda içim rahat mı? Türkiye bir gün adam olacak mı? Bu cumartesi nereye gidelim? .. gibi birbiriyle alakası olmayan bir sürü şey. ‘An’a göre değişiyor.

Vazgeçmeyeceğiniz bir şey?
Düşen burnumu yerden almama lüksü. Kilo almamak için ne yapıyorsun
uz? Ben kiloma dikkat etmem ki! Hatta, tam tersine almam gerekiyor galiba. Bugün pantolonumu çözmeden çıkardım.

Gençleri yakalamak gibi bir derdiniz var mı?
Ben çapariyi atarım, takılan takılır.

Bu sabah ne yediniz?
Pancake. Sizi tanımlayan üç sıfat.... Ahlaklı, çevik, zeki.

Evimi basan, içeri zorla girmeye çalışan ‘sapık hayranlarım’ var

Yolun neresindesiniz?

Artık yolun, ne yapmam gerektiğini tam olarak bildiğim bir yerindeyim. Hem hayata, hem müziğime dair… Bir ara tereddütlerim vardı, şimdi eminim. Tam olarak söylemek gerekirse, olgunluk döneminin başları…

Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
Uzun zamandır olmadığım kadar iyi. Yürüyor musunuz, koşuyor musunuz? Koşuyorum, koşuyorum.

Herhangi bir telaşınız var mı?

Bak o yok. Sakin, güvenli, emin. Yol arkadaşı?
Konu müziğimse, bütün çalışanlarım yol arkadaşım zaten. Özel hayatta ise yalnızım.

Hep yalnızlık, hep yalnızlık... Koymuyor mu?

Artık alıştığım bir şey, seviyorum. Hem iyi bir yol arkadaşı, hem sağlam bir sevgili, bir tür ‘ruh ikiz’i istemez misiniz? Şu sıralar, hayır.

Niye olmuyor?
Problem bende. Ama tam ne olduğunu bilmiyorum. Sıkılıyorum galiba. Nedir aradığınız ve bulamadığınız? Onu da bilmiyorum.

Kadınlarla ilişkinizi nasıl tarif edersiniz?
Yanlarında rahatım. Erkekler çok daha sıkıcı. Kadınlar en azından derin. Erkekler kısıtlı. İlgilendikleri konular sınırlı. Bir de erkekler, erkek olmayı , ‘Homer Simpson’ olmakla karıştırıyorlar!

Kadınlarla en çok ne yapmayı seviyorsunuz?

Lak lak, alışveriş, dans, korsan DVD, yatak odası akrobasisi vs. Uzun lafın kısası, hemen her şey olur. Ama gri eşofmanının diz yerleri ve poposu yerlere sarkmış bir kızla battaniye altında kıvrılmak filan olmasın! Ben kadınları daha zarif halleriyle seviyorum.

Yatağınızın yanındaki komidinin üzerinde ne durur?
Kül tablası.

Son zamanlarda duyduğunuz en hoşunuza giden cümle?

Walter Benjamin’den: “Büyük şehir insanını büyüleyen aşktır. Ama ilk bakışta değil, son bakışta aşk.

” Annenizi mutlu etmek için bu aralar ne yaptınız?
Onu mutlu etmekle kendimi mutlu etmek, aynı şey benim için. ‘Onu mutlu etmek için’ cümlesini tamamlamamayı tercih ederim. Ayıp olur, onunla benim aramdaki ilişkiye.

Sizi tanımladığını düşündüğünüz bir marka var mı?
Yok, ama bayıldığım markalar var. Christian Dior’un hastasıyım. Ayakkabıdan kemere, her şeyine bayılıyorum. Bir de dar kesim diye tabii; takım elbiseler fi lan çok güzel. Canım alışveriş yapmak istedi valla.

Bir kadın, en çok hangi kıyafet içinde baştan çıkarıcıdır?
Uffff, öyle çok ki! Ben kadınları, kadın kıyafetleri içinde beğenirim. Uniseks kıyafetleri ise erkekte de kadında da sevmem. Erkek erkeğe, kadın kadına benzesin isterim. Yani genel bir kural olarak benim için kural, hep etek giysin! Bir de edası Kim Novak, Julie Christie gibi olsun! Düşünmesi bile güzel. Boşlukları doldurun. Kadına en çok ...... yakışır. Sabah 9’da: Sessizlik. Gün boyu: Ortadan birazcık yok olma. Akşam: Kitap okuma.

Hadi daha gerçekçi olayım, günümüzde internet sörfü… 00:00 civarı: İşve. Son single’ının hikayesi nedir?

‘Ruhun sarışın’, benim en son albümümde olan bir şarkı. Önce klip çekmek için başladım. Sonra bir arkadaşım remiks yaptı ona. Ben de kendim bir düzenleme yaptım. Sonra da o versiyonlara klibi montajladım. Bir baktım ki, yine duramamışım. Eh, single da böylece doğmuş oldu.

‘Ruhun şarışın, tenin esmer’ ne demek?
‘Hoppa’ demek!

Nereden esti? Şarkının sözleri de bizi yakalayacak mı?
Beni yakaladıysa, aynı frekansta olduğum insanları da yakalar, diğerlerini ise ıskalar. Bazı insanlar, şarkı sözlerini duymuyorlar bile çünkü. Nereden estiğine gelince; ‘ruhun sarışın’ Müge Emirgil’in şarkı sözü ve ben zaten o söz yüzünden sevdim şarkıyı.

Klip, internette mi yayınlanacak ilk?
Sadece internette yayınlanacak. TV’de müzik programları yapan, bu işlerde çok tecrübeli bir arkadaşıma gönderdim klibi, kesmeden oynatabilirler mi diye. İnternete koymamı öneren o. “Yarısını kesmen gerekir klibin” dedi. Nedenini tahmin edersin; RTÜK’teki bıyıklarını sevmediğim o adamlar, benim kültürümün doğal bir parçasını müstehcen buluyorlar.

Brezilya hikayesi nedir?

Büyük bir arkadaş grubuyla, Brezilya’daydık ocak ayında. Ben onlardan ayrılıp, İlha Grande diye minik bir adaya gittim; sırt çantamda kameramla, etrafta gördüğüm, İngilizce bilen herkesi toplayıp çekim ekibi yaptım. Tezgahtar kızları fi lan da bulup klibi çektim. Benim de kamera tecrübem olmadığı düşünülürse, müzik tarihinin en pahalı amatör klibi çekilmiş oldu böylece.

Pek merak ediyorlar Brezilya’daki kızlar videoyu, yazışıyoruz onlarla. Single çıkınca göndereceğim onlara da. Düşününce en çok ümitsizliğe kapıldığınız şey?
Dünya iyiye gitmiyor.

En korktuğunuz şey?

Sevdiklerimi yitirmek.

En son ne zaman ağladınız?
Daha geçen cumartesi. Sevdiğim bir yazarın, o hafta kaybettiği eşi için yazdığı, harika bir yazıydı. Sabah sabah zırladım. Bir süre Türkiye’den uzak yaşamak ister misiniz? Nerede? Kışları tişörtle ve fl ip fl op’larla dolaşacağım bir yerde. Biraz hayal. Çünkü ben her ne kadar yalnızlığı sevsem de, aynı zamanda dostlarımdan, sevdiklerimden uzak kalamam.

İstanbul’da yaşamanın en güzel yanı?
İstanbul benim, o yüzden. Kendimi çok çok iyi hissettiğim semtleri var. Yalan da atmayayım, üç semti fi lan seviyorum aslında ve diğer yerlere gitmiyorum. Güzel dediğimiz İstanbul’un yüzde 95’i estetik olarak iğrenç çünkü… Boşlukları doldurun. Bir kadın bende ..... bulur. “Bir kadın sende ne arasa bulur” diyor menajerim. Tam olarak ne dediğini anlamasam da, çekici bir özellik gibi durduğundan, kabul etmeyi tercih ediyorum.

En tahammül edilmez yanınız?
Çok zor bir adamım çoğu zaman. Hiç de uzlaşmam güç bendeyse. Aslında, güç bende değilse de uzlaşmam!

Kendinizi bugüne kadar kime teslim ettiniz.? Ettiniz mi?

Ben hiç tam anlamıyla teslim olmam. Halbuki tersini tercih ederdim. Aşırı kendini korumacı bir ruh hali bu ve beğenmiyorum.